Fatma Acar Ünlü

Fatma Acar Ünlü

UMUDUMUZ MAVİNİN 50 TONU…

Aslında tatildeyim ama klavye çekiyor duramadım … İş, ders ve deniz karşılıklı bana bakarken ‘Haydi’ dedim. Pandemiyle birlikte kapanmalar, kısıtlamalar, yasaklar derken 1 Temmuz itibariyle normalleşme başladı.

Günümüzde ekonomik bir olgu olarak her geçen gün önemi artan turizm sektörü; gelir, iş ve vergi gelirlerinin oluşturulmasında, ödemeler dengesi problemlerinin hafifletilmesinde önemli bir araçtır. Turizm sektörünün talep esnekliği ise oldukça yüksektir. Turizm sektörü diğer sektörlere göre politik sorunlar, salgın hastalıklar, ekonomik krizler gibi olaylardan daha hızlı etkilenmektedir. Salgının yol açtığı arz ve talep şoklarının turizm sektöründe istihdam ve gelir kayıplarına yol açması kaçınılmaz olmuştur.

Turizm sektörü, turizm amaçlı seyahat edenler için doğrudan mal ve hizmet sunan işletmeler ile dolaylı ilişkisi bulunan belirli alanlarda faaliyet gösteren işletmelerin oluşturduğu bütünleşik bir hizmet üretim sektörleri kümesidir. Turizm, sektör olarak birçok iş kolunu etkilemekte ve birçok iş kolundan da etkilenmektedir.
Bu açıdan değerlendirildiğinde turizm bir ülkenin ekonomisinin en önemli kalemlerinden biridir. Turizmin bu özelliği içerisinde bulunan veya doğrudan/dolaylı etkilenen tüm kişi ve kuruluşların turizmdeki yeni eğilimleri bilmesi ve bu doğrultuda hareket etmesi gerektirmektedir. Turizm sektörünün sıkıntılı bir süreç yaşadığını biliyoruz, kademeli normalleşmeyle birlikte turizm sektöründe de canlanmalar başladı. Yerli ve yabancı turistlerin gelmesi umuduyla sektörün kısa sürede toparlaması da öngörülmektedir.
Yabancı turistlerin büyük bir bölümünü daha önce rezervasyon yaptıran ancak kısıtlama nedeniyle gelemeyenler oluşturmaktadır. Pandeminin uzun sürmesi ve kısıtlamalar nedeniyle dünyanın her yerinde seyahate bir açlık oluştu. Vakaların düşmesi ve aşılamanın artmasıyla da seyahat sektöründe bir canlılık başlamıştır. Geçen yıla göre daha iyi bir sezon geçirileceği düşünülmektedir. Tabi tedbirleri de elden bırakmamak gerekmektedir. Önemli olan vaka sayılarının 5 binden aşağıya düşmesi, aşılamanın %70’in üstüne çıkmasıdır.

KİTLE TURİZMİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Türkiye’de turizmin yoğunluklu olarak kitle turizmine dayanıyor olması ve bu süreçte turistik tüketicilerin kitlesellikten uzak durma çabası ve daha bireysel butik tatillere yönelmeleri de normaldir. Dolayısıyla kitle turizmine yoğun olarak bağlı olan Türkiye gibi ülkelerde uygulanan her şey dâhil modelinin de gelecekte sürdürülebilirliği tartışma oluşturmaktadır.
Pandemi öncesi normal dönemde turizmde algılanan risklerin daha katlanılabilir olduğu bilinmekteydi. Ancak salgınla birlikte sağlık en önemli risk unsuru haline gelmiştir ve bu risk unsurunun hoş görülmesi de pek mümkün görülmemektedir. Kitle turizminin yapısı düşünüldüğünde riskin devam ediyor olması ve kalabalık gruplardan uzak durma hassasiyetinin daha bireysel ve butik turlara diğer bir deyişle alternatif turizm türlerine yönelimi sağlayacağı öngörülmektedir. Ayrıca kamp, karavan, sezonluk konut kiralama, yat kiralama gibi yaygın biçimde deneyimlenmeyen tatil türlerinin de yeni dönemde daha çok tercih edileceği; yeni deneyimlerin de gelecekteki tatil türlerini ve sürelerini şekillendireceği düşünülmektedir.

DENİZ TURİZMİ
Üç tarafı denizlerle çevrili bir turizm cenneti olan Türkiye’nin doğal dokusu korunarak mevcut turizm etkinliğinin artırılmasına duyulan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Bu kapsamda yetkili makamlarca birtakım düzenlemeler gerçekleştirilmektedir. Bu düzenlemelerin en önemlisi olan “Deniz Turizmi Yönetmeliği” yasal boşluğun doldurulmasına olanak sağladığı gibi sektörün üzerine olan etkisinin araştırılması, deniz turizmi açısından çok önemlidir.
Ülkemizde yaygın deniz turizmi etkinliklerinden biri günübirlik gezi tekneciliğidir. Günübirlik gezi tekneciliği işletme çevresine bakıldığında; sektörel çevrenin, yönetmeliğin uygulayıcısı olarak kültür ve turizm müdürlükleri, denetleyicisi olarak sahil güvenlik unsurları ve sektörde çalışan günübirlik gezi teknelerinden oluştuğu görülmektedir.
Türkiye’de günübirlik tekne turizmi bölge ekonomisini güçlendirerek yerli ve yabancı turistler üzerinde çekici bir etki oluşturmaktadır. Denize kıyısı olan birçok yerde tekne turu yapılarak bölgeye turistik canlılık kazandırılmaktadır.
Tekne turizmi ile yaz turizmi birbirini tamamlar niteliktedir. Denizin önem kazandığı bölgelerde özellikle bahar ve yaz aylarında tekne gezileri de önem kazanmaktadır. Bölgenin tarihi, kültürel ve doğal atmosferini hissetmek için ideal bir aktivitedir. Günübirlik olarak gerçekleştirilmesi, zaman açısından tasarruf sağlamaktadır. Bunun dışında maddi açıdan da ekonomik bir seçenek olduğu söylenebilir.

Günübirlik gezi tekneciliği işletmecileri; pandemiden dolayı ‘’Acaba teknelerimiz turlara çıkar mı?’’ diye kaygılandıklarını ancak bu yıl turlarını gerçekleştirdiklerini söylediler. Türkiye’de turizmi kalkındırmak için KDV’nin %1’e düşürüldüğünü ancak tekne turizminde böyle bir durum olmadığını ve %18 KDV uygulandığını belirttiler. Ayrıca 150 kişiye kadar kapasitesi olan teknelerin sayılarının sabit tutulduğunu ancak büyük teknelerde kapasitenin 150 kişiye düşürüldüğünü, küçük ve büyük teknelerin aynı kefeye konulduğunu anlattılar.
Tekne sahibi ve işletmecisi İzmir Çeşme’den, Aslı Hanım ve eşi Türkay Bey, yaklaşık 30 senedir çalıştıklarını, teknelerinin 1000 m2 ve 350 kişi kapasiteli olduğunu ve bir yıldır bu sektörde bulunan küçük teknelerle kendilerinin bir tutulduğunu, bu konuda adaletsizlik yapıldığını düşündüklerini ifade ettiler. Pandemi süresince sektörlerinde büyük gelir ve istihdam kayıplarının yaşandığını ve her açıdan artan maliyetlerden dolayı yaklaşık 4 yıl öncesine dönüldüğünü anlattılar. Günübirlik tekne turizmi için de yeni düzenlemeler ve KDV indirimi beklendiğini, yakında bu konularda bir toplantı yapılacağı söylentisi olduğunu, toplantıda adaletli kararlar alınması ve düzenlemeler yapılması yönündeki beklentilerini ifade ettiler.

Türkiye’de turizm gelirlerinin GSYH içindeki payı %3,8 olarak gerçekleşmektedir (OECD, 2020). Emek yoğun bir sektör olarak, OECD ülkelerinde ortalama olarak istihdamın % 6,9’una doğrudan katkıda bulunmaktadır. Dünyada ise turizm sektörü, istihdamın ortalama % 7,4’üne doğrudan katkı sağlarken, toplam istihdamın ortalama % 10’una katkı sağlamaktadır. Türkiye’de ise bu oran ortalama % 7,7’dir.
Türkiye’de turizm sektöründe çalışanların belirli bir oranı 12 ay süreyle sigortalı olarak çalışmaktadır. Bu durum sektörün mevsimsellik özelliğinden kaynaklanmaktadır. Bu kişiler de genellikle üst düzey departman yöneticileri ile rezervasyon, muhasebe gibi belli başlı departmanlardaki sınırlı sayıdaki personellerden oluşmaktadır. Özellikle Türkiye’nin önemli turizm destinasyonlarından biri olan Antalya’da sektörde çalışan personel ortalama 4,5 ay gibi süreyle sigortalı olarak çalıştırılmaktadır. Dolayısıyla turizm sektöründe çalışan personelin ortalama %70’i işsizlik sigortasından da faydalanamamaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatma Acar Ünlü Arşivi