UNUTMA; UNUTTURMA…

Ankara’nın siyasi depremi canımızı çok yakan Kahramanmaraş merkezli depremleri birdenbire arka plana attı. Ankara’da estirilen 72 saatlik fırtına, elbette depremi unutturmamalı. İmar aflarını çıkaranlar kadar; ‘beka sorunu var’ deyip o partiden bu partiye transferle kadim Antakya’yı bir garip inşa programına dahil edenleri de ifşa etti bu deprem.
Halk bu seçimde, cebindeki paranın nasıl eridiğinin yanı sıra; depreme hazırlık, kuraklık ve çevre felaketleri konularında da kara kaplı defteri açacak gibi görünüyor
Siyasileri bırakıp, yurdun her türlü halini yazmaya devam edenleri selamlayalım.
Ve ne varsa bilimde var diyelim…
Bilim insanları zaten bu bölgede büyük bir deprem bekliyorlardı. Dedikleri oldu; şimdi yine sahadalar. Deprem bölgesi bilim insanları için bir laboratuvar… Burada dokuz saat arayla yaşanan iki büyük deprem jeologlar için çarpıcı sonuçlar demek çünkü.
Bölgeyi iyi tanıyan Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan depremden sonra da buraları karış karış gezdi ve videolarını sosyal medyada paylaştı. Bölgede genel hasarın sıvılaşmadan kaynaklı olduğununu belirtirken, ikiye bölünen köylerde ayak izi bırakarak adeta fayın günlüğünü tuttu.
Deprem Bölgesi konuyla ilgili akademisyenlerin akın ettiği bir yer. Yurtdışından gelen çok sayıda bilim insanı da var.
İTÜ ÖN RAPORU
Depremde, selde, kuraklıkta her türlü belada aklımıza gelen asırlık bilim yuvası İstanbul Teknik Üniversitesi’nin her alanda araştırması pek çok. İTÜ’lü akademisyenler de deprem bölgesiyle ilgili bir rapor hazırladılar.
Raporun fay bakımından özü şu; iki büyük deprem kırılmadık yer bırakmadı, hala da kırılacak yerler var. Deprem o kadar şiddetliydi ki yer kabuğunda ciddi yer değişimleri oldu. Deprem, 110 bin kilometrekare alanı doğrudan etkiledi. 400 km’lik kırılma meydana geldi.
Şunun altını çizelim bu deprem, 1999 Gölcük Depreminden 10 kat daha güçlüydü.
45 ilimizin depremin yıkıcı etkilerine açık olduğu ülkemizde İTÜ’nün raporu ders çıkarılacak notlarla dolu.
“İMAR BARIŞI, İMAR AFFI GİBİ UYGULAMALARA SON VERİLMELİ”
Bölge nüfusu 13 milyon… Buna bir de Suriyelileri eklerseniz 16 milyonu bulursunuz. Bölgede resmi rakamlara göre 507 bin bina yıkıldı, ağır hasar gördü. Ayrıca içine girilemeyecek yapıların çoğu sayılamadı bile. İTÜ raporunda bu konutlarla ilgili şu tespit var;
“Yıkılan binaların enkaz haline gelmesinde birçok parametre etkin olmakla beraber binaların yaşı, temellerin oturduğu zeminlerin taşıma kapasitelerinin düşük olması, inşaatlarda kullanılan malzeme kalitesinin, kolonlar ve kirişlerin en kesit boyutlarının ve donatı miktarlarının yetersizliği, inşa edildiği yıllarda yürürlükte olan yönetmeliklere uygun olarak taşıyıcı sistem elemanlarının inşa edilmemiş olmaları, diğer yapım kusurları ile bitişik nizamda inşa edilen binaların kat seviyelerinin farklı olmaları gibi hususlar en belirgin yıkım nedenleri olarak görülmüştür.”
Yani ranta ve aç gözlülüğe dayalı imar planlarıyla oluşturulan cadde ve sokaklar en başından yanlıştı. Caddeleri saran bitişik, altı dükkanlı konutlar da çürük çarıktı.
“Yapalım nasıl olsa devlet affeder, bir kereden bir şey olmaz, herkes yapıyor, ben niye yapmayayım.” İşte bu sözler ‘kirli, çürük ve adi’ tuğla olup insanların kafasına düştü.
İTÜ raporunda terbiyeli, efendice şu saptama yapılmış;
“Bilimsel temele dayanmayan imar affı, imar barışı gibi mühendislik hizmeti almamış, sağlıksız ve güvensiz yapı stokunu yasallaştıran düzenlemelere son verilmeli, doğal eşikler yeniden yapılanma sürecinde esas alınmalı, yeni planlama sürecinde kültür varlıkları hariç bu alanlarda yapılaşmalara izin verilmemelidir.”
Artık nasıl yanıt verileceği; bu depremi yaşayanlara ve gelecekteki olası depremzedelere kalmış.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi