Utanmak ya da utanmamak…

Türkiye giderek gerçekten kopuyor. Daha doğrusu Türkiye’yi yöneten siyasal akıl gerçeklikten kopuyor.

Sadece son bir hafta içinde olan olaylara bile bakıldığında bunu görmek mümkün.

İşte birkaç örnek.

Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi, usulüne uygun biçimde yapılan oylamada CHP, İYİ Parti ve HDP’in oylarıyla reddedilince, iktidar hukuki süreci zorlayarak teklifi yeniden Meclis gündemine aldırdı.

MHP’nin isteği üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın açtığı HDP’nin kapatılmasına ilişkin dava AYM tarafından “partililerle suçlamalara konu olan eylemler arasında ilişkilendirme yapılmadığı” gerekçesiyle başsavcılığa iade edilince MHP Lideri Devlet Bahçeli el yükseltip; “HDP’nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır.” isteğini ifade etti.

Sadece üniversitelerine atanan rektörü protesto eden ve yaşları 18-20 yaşındaki öğrenciler, polisin ABD’de George Floyd’un “nefes alamıyorum” çığlığını andıran orantısız şiddetiyle ile gözaltına alınıyor. Suç işlemeyen ve sadece anayasada var olan bir hakkı kullanan bu öğrencilere uygulanan şiddeti hiçbir şekilde açıklamak mümkün değil.

İzmir'de akciğer rahatsızlığının tedavisi için hastanelerde 20 gün boyunca boş yatak bulamayan ve bunu da sosyal medya hesabından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı da etiketleyerek paylaşan 41 yaşındaki Aslı Özkısırlar hayatını kaybetti. Hastaneler dolu çünkü korona virüs o kadar yayıldı ki, sadece yoğun bakım değil diğer yataklar da dolu.

Yasakların ve sınırların olduğu zaman diliminde siyasi iktidar ve MHP için bu yasak ve sınırlar uygulanmadan il kongreleri ve büyük kongreleri yapıldı. Üstelik bu kongrelere taşımalı sistemle illerden otobüslerle insan taşındı.

Sadece ölüm sayısı değil vaka sayısı da arttı ve artmaya devam edecek.

Türkiye bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Kadınlar  sözleşmeye geri dönüş için mücadelesini sürdürürken, o günden bu yana tam 50 kadın öldürüldü.

Siyasetin hizmet değil bir rant yaratma ve paylaşımı olduğunun örneklerini son bir hafta içinde AK Parti çevresinde sıkça görüyoruz.

Medyaya yansıyan pahalı arabaları ve lüks yaşamıyla dikkati çeken, arabada kokain içme görüntülerini “Pudra şekeriydi” diye savunan Kürşat Ayvatoğlu savunmasında; “Güç ve nüfuz elde etmek için AK Parti’de olmak istedim” demişti. Özel kasalarında çıkanları saymayalım bile. Sadece 25 yaşındaki bir gençten bahsediyoruz.

Ama o tek değil.

AK Parti Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın kuzeni ve eski danışmanı Ömer Faruk Işık’ın aracındaki balya balya paraların görüntüsü yine sosyal medyada yayımlandı. Bu balya balya paraları basit bir borç ilişkisi olarak açıklamanın “pudra şekeri” gibi gerçek olmadığını biliyoruz.

Başka örnekler de çıktı.

Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan etrafında kümelenen dar bir grubun aynı anda birden fazla kamu kurumunda görevli gözükerek birden çok maaş alması. Hak edip etmediklerinden bağımsız olarak bu durum en azından ahlaki değil.

Bu isimlerden biri olan Yiğit Bulut, maaşımı tartışmayalım “yeni dünya düzeni kuruluyor, onu tartışalım” diyecek kadar da cesur. Ekonomide geldiğimiz durumda, bu cesaretin hayli payı olduğunu not edelim.

Son olarak HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na yaşatılanlar. Sadece bir haberi sosyal medyada yeniden paylaştığı (RT ettiği) için 2,5 yıl ceza aldı. Ceza hızla onaylandı. Milletvekilliği düşürüldü ve önceki akşam da insanı utandıracak bir nobranlıkla tutuklandı.

Rahatsızlanması sonucu anjio yapıldı. Bir gece dinlenmeden apar topar cezaevine gönderildi.

Suçu ne Gergerlioğlu’nun?

Hepimizi utandırması gereken gerçekleri yüzümüze çarpması mı?

Belki daha fazlası…

Bütün bunlardan dolayı ben utanıyorum.

Peki ya siz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aksoy Arşivi