Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Üzgünüm Mark, hayat ekrana sığmıyor!

Gençler arasında popülerliğini yitiren Facebook, yeni projesi "metaserve" ile hayli ses getirdi. Yoksa yakın gelecekte Mark Zuckerberg bizleri "avatar"a dönüştürüp "distopik" bir video oyununa mı hapsedecek? Şimdi tüm dünya korkuyla bunu tartışıyor. Oysa sosyal mecraların o parlak cilasını kazıdığımızda altından "öcüler" değil, sadece insanın derin yalnızlığı çıkıyor.

Hayatta pek de iyi olmadığım konular var ki bunlardan biri yoğurt seçmektir. Markette reyonun önünde dakikalarca dikilip sonunda aceleyle en olmayacak ürünü satın alabilirim. Yatırım alanında da yakınlarım "Dolara mı girsek, faize mi?" diye hep bana sorarlar. Çünkü ne desem tersinin çıkacağını bilirler. Yani yanlış karar almakta gayet iyiyimdir!
Altı yıl kadar önce özel nedenlerle Facebook'u kapatırken de "Acaba bu yanlış karar mı? Pişman olur muyum?" diye uzun uzun düşünmüş, birkaç dakika sonra hesabı askıya almıştım. Artık ne kerevizin faydalarını ve cumhuriyetin faziletini paylaşan akrabalarım kalmıştı hayatımda, ne de sabah kahvesini yayınlayan ilkokul arkadaşım... Üstümden büyük yük atmıştım. İyi de yaklaşık 600 kişilik "arkadaş listesi"ne biraz ayıp olmamış mıydı? Aylar sonra içlerinden sadece biri çıkıp "Neredesin yahu, öldün mü, kaldın mı?" diye soracaktı. 600'de 1 kişi... Eh, "dijital dostluk" çağı için hiç fena değildi! 

YENİ EVREN HAYIRLI OLSUN!

Aynı dönem yakın çevremde birçok kişi Facebook'u benzer nedenlerle terk ediyor ya da daha pasif kullanmaya başlıyordu. Bir zamanlar eski sevgilileri buluşturan, uzak dostları kavuşturan mucize uygulama artık fena halde demode ve monotondu.
Nitekim tüm dünyada genç kullanıcıları hızla kaybeden, üstüne güvenlik skandallarıyla sallanan Facebook'un bu gerçeği fark etmemesi beklenemezdi. Ve şirketin kurucusu Mark Zuckerberg'in hafta içi açıkladığı yenilikler, tam da bu gidişe dur demek içindi.
Buna göre Instagram ve WhatsApp'ın da sahibi olan Facebook, şirketin üst ismini "Meta" yapacak, böylece piyasadaki imajını temize çekecekti. İletişim bilimciler açısından da bu, özellikle borsa için olumlu gelişmeydi.
Ama asıl önemlisi, Zuckerberg'in tanıttığı "metaverse" adlı yeni "sanal evren"di. Milyarlarca dolar yatırımla 10 yıl içinde kurulacak bu "evren"de (?) artık her birimizin birer "avatar"ı olacaktı. Ve o "avatar" sanal ortamda iş toplantıları yapabilecek, arkadaşları ziyaret edebilecek, hatta dilediğimiz yerleri gezebilecekti! Bunun için de Facebook'un halihazırda satılan "Oculus Quest 2 Sanal Gerçeklik Gözlüğü" yeterliydi.

'GERÇEĞİN' İNŞASI VE FACEBOOK

Yani Facebook bir anlamda "ete - kemiğe" bürünüyor, Zuckerberg'e göre "daha doğal bir iletişim" sunmaya hazırlanıyordu. Diğer bir deyişle "yazılı ve görsel" işleyen sosyal medyanın yerini "artırılmış gerçeklik" alıyordu. İyi de eniştenin "avatar"ıyla tavla oynamak ya da yemek tarifleri paylaşmak için miydi tüm bunlar?
The Guardian'dan Imogen West-Knights da bu soruyu soruyor ve yazısında endişelerini paylaşıyordu. Knights'a göre Facebook'un "dijital labirenti"nde kaybolmak ayrı bir kabustu. Ama dahası, kıtlık ve enflasyonun patlayacağı yakın gelecekte insanları bir "gözlük" ile gerçeklerden koparmak son derece korkutucuydu.
New York Üniversitesi'nden pazarlama profesörü Scott Galloway de Zuckerberg'in tek derdinin dikkatlerimizi kendi ürünlerine odaklamak olduğunu söylüyordu. Galloway, "Günlük haberleri Facebook'tan alan insan sayısı Güney Yarım Küre ve Hindistan'ın toplam nüfusundan fazla!" diyerek tehlikenin boyutunu vurguluyordu.

HEDEF: BİR TAŞLA ÇOK KUŞ!..

Yine The Guardian'ın teknoloji editörü Dan Milmo da projenin güvenlik risklerine dikkat çekiyordu. Örneğin şu anda birçok kişisel verimiz Facebook'un (ve reklamcıların!) elindeydi. Ama metaverse'e girersek bu kez beden dilimizi, fiziksel tepkilerimizi ve hatta tüm ruh hallerimizi onlarla paylaşmış olacaktık!
New York Times'dan Kevin Roose ise makalesinde Zuckerberg'in bir taşla birçok kuş vurmayı hedeflediğinden söz ediyordu. Elbette öncelikli amaç, gençleri yeniden kazanıp reklam gelirlerini uzun vadede garantiye almaktı. Ama daha önemlisi, mevcut Facebook uygulaması Android ve Apple altyapısıyla çalışmaktaydı. Halbuki bağımsız işleyen "metaverse" sayesinde Zuckerberg, "rakipleri"ni zengin etmekten kurtulacaktı! Yani her şey yeniden gelip paraya dayanmıştı!



AVATAR'IM, O HALDE VARIM!

"Sadece baktığımız değil, bizzat içinde olduğumuz bir gerçeklik"... Mark Zuckerberg "metaverse"ü bu cümleyle tarif ediyor. İçinde hareket edebildiğimiz bir Facebook!.. Yoksa 40 yıl içinde çok kanallı TV'yi, CD ve DVD'leri hızlıca tüketen bizleri şimdi de akıllı telefonların ölümü mü bekliyor? Ya da Prof. Dr. Tayfun Atay'ın tespit ettiği "Görünüyorum, o halde varım" çağının yerini "Avatar'ım, o halde varım!" mı alıyor?
The Atlantic'teki yazısında Brian Merchant, Facebook'un böyle bir "devrim"i yapacak kültürel ve siyasi donanımdan uzak olduğunu söylüyor; hatta "metaverse"ün piyasaya çıksa bile başarılı olamayacağını savunuyor.
Yine de 2000'lerde Facebook'un hayatlarımızı bir anda nasıl değiştirdiğini düşününce insan ister istemez ürküyor. Köln Üniversitesi'nden Dr. Martin Andree de "Nasılsa alternatifi var!" diye diye WhatsApp ve Instagram'ın "tekel" olmasına hep beraber göz yumduğumuzu hatırlatıyor.
Haksız denebilir mi hocaya?.. İktidara çöreklenip gitmek bilmeyen siyasi partiler, yaşanmaz hale gelen beton megapoller, düşük maaşlar ve kredi taksitleri... "Nasılsa alternatifi var!" derken yıllar geçip gidiyor, insan hepsine alışıyor. Ve sonunda Facebook birkaç saat çökse hayatlar kesintiye uğruyor.
Demek ki doğru bir karar vermişim zamanında Mark Zuckerberg'in "evren"inden kaçmakla... Hem artık evde yoğurt yapabiliyorum. Darısı yapayalnız, gözü ekranda, ilgi ve "like" peşindeki tüm "ön-avatar"ların başına!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi