Uzun ince bir yol

Malum, Muharrem İnce, yola çıktı. Aşık Veysel’in dediği gibi uzun ince bir yol ama sonda söyleneceği en baştan söyleyeyim ki bu yolun sonu hayırlı bir yol değil İnce için.
Muharrem İnce, CHP’ye çok uzun yıllar hizmet etmiş, siyasete ömrünü vermiş olan çok tecrübeli bir politikacı. Çok güzel laf yapan ve kitleleri heyecanlandıran bir dili var. Onun için de AK Partinin ve küçük ama etkin ortağı MHP’nin kendi siyasi çıkarlarına uygun geleceği düşüncesi ile Türkiye’nin başına bela ettiği, bütün kuvvetleri tek kişide toplayan başkanlık sistemi ertesinde oluşan Millet İttifakı’nın adayı olarak Cumhurbaşkanlığı seçimine girdi.
Oyların %30.64’ünü aldı. Oyların %52.59’unu alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ilk turda seçildi.
Millet İttifakı’nın seçmenleri oylarını atarken adaylarına gerçekten çok güvenmişti. Seçimin ilk turda kazanılmayacağına ve ikinci tura kalacağına inanıyorlardı. İkinci turda da Muharrem İnce kazanacaktı. Seçim öncesi göstergeler de bu yöndeydi ama sonuç farklı çıktı.
Seçim gecesi, bir önceki Referandumda da hayır oyu atan, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüz yıla yakın idari sistemi olan parlamenter sistemin değişmesini istemeyen, yeni Anayasa değişikliğinin ülke demokrasisine zarar vereceğine inanan, Referandum kaybedilmiş olsa da Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacağına inanan Millet İttifakı’nın seçmeni, Erdoğan’ın üç dört saat içinde açıklanan zaferi, büyük bir gürültü ve abartı ile yapılan kutlamalar karşısında şaşkına döndü. Kendini büyük bir yenilgiye uğramış hissetti. Ülkesini koruyamadığını düşündü. Bütün bu moral bozukluğu içinde ise adayından tek bir cümle bekledi. Tek bir ümit. Tek bir ışık.
En basitinden adayının ortaya çıkıp, ‘Kaybetmiş olabiliriz ama hiç bir şey bitmedi. Daha her şey yeni başlıyor. Demokrasi yolundan vaz geçmeyiz’.
Sadece bu basit iki üç cümle ya da benzerini duymak için, sabahlara kadar, kadınlar, gençler, seçim sandıklarının başında bekledi, o sandıkları terk etmedi. Sabahladı.
Özetle, Ekrem İmamoğlu’nun elinden çalınan ilk İstanbul zaferinin hemen ertesinde yaptığının benzerini bekledi. İnce, ortaya çıksaydı ve hiçbir şey demese bile sadece gömleğinin kollarını sıvasaydı, o bile yetecekti.
Ancak Muharrem İnce yoktu. Sırra kadem basmıştı. İşte Millet İttifakı’nın adayı aslında seçimi, diğer adaya %52.59 ile vermekle kaybetmedi. Muharrem İnce o seçimi, o gece ortadan yok olmakla kaybetti.
Bir politikacının ağzı çok güzel laf yapmalıdır. Dilbaz olmalıdır. Muhakkak kitleleri çoşturmalıdır. Peşinden sürüklemelidir. Bu özellikler olmazsa o kişiden zaten politikacı olmaz. Lider ise hiç olmaz. Ancak bütün bunlardan önemlisi, en önemlisi, politikacı güvenilir olmak zorundadır. Millet güvenmediği, güvenemediği adama oy vermez. Sırf güzel konuşuyor, seçim meydanlarında halkı çoşturuyor diye, o seçimin gecesinde kendisini öksüz çocuklar gibi ortada bırakan, kazanacağından eminken söyleyecek lafı bol ama kaybettiği anda seçmenine söyleyecek tek bir çift sözü olmayan, seçmenin kendisinden daha romantik bir politikacıya güvenmez. Bir daha da asla o adama oy vermez. En azından bir parça kafası çalışan, bir parça ülkesini seven, bir parça son 10 yılda Türkiye Cumhuriyeti’nin nerelere götürülmek istendiğinin farkında olan, ülkenin bu gidişatının gidişat olmadığını, iliğinde kemiğinde hisseden muhalif seçmen vermez.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemini millete öyle bir sattılar ki doları düşürecek, ekonomiyi şaha kaldıracak, Türkiye uçacak, dış dünya ile bütün sorunlar bitecek, bürokrasi kalmayacak, Türkiye hantal parlamenter sistemden kurtulup tek kişinin emir ve idaresi altında dünyanın en ileri devletlerinden birisi olacaktı.
Olmadı. Biri değil hiç birisi olmadı. Türkiye bırakın uçmayı, yere çakıldı. Ekonomide, itibarda, refahta, sosyal ve toplumsal barışta ama akla gelebilen her konu ve alanda yere çakıldı. İşsizlik tavan yapmış durumda. Yargıya güven, hukuka güven, devlete güven ise yerlerde sürünüyor.
Cumhur İttifakı’nın kendisi de bu durumu biliyor. Zira mızrak çuvala sığmıyor. Durum ne yapılırsa yapılsın saklanmıyor. Ekonomi o hale geldi ki, maliye bakanı çıkıp milletin dolar ya da altın ile ne işi olduğunu söylüyor televizyonlarda, milletin gözüne baka baka. Yandaş medyanın kirli yazarları aynı söylemi utanmadan bakandan önce söyleyerek halkı alıştırıyorlar güya. O derece şaşırmış durumdalar ki bu milletin aslında iş mutfağa, iş tencereye geldiğinde, iş çeyrek altın fiyatına geldiğinde ne kadar akıllı olduğunu ve eğer iş oralara kadar gelip dayandı ise oyunu atarken babasını bile tanımayacağını unutuyorlar.
Cumhur İttifakı’nın oyları eriyor. Gelecek seçimlerde AK Parti ve MHP oylarının seçimi kazanmaya yetmeyeceğini her iki parti de görüyor. Bunun için Bahçeli, en ağır ithamlarla partiden kovduğu Meral Akşener’i, ‘Evine dön’, diyerek İttifaka davet ediyor. Cumhurbaşkanı da milli ve yerli olmamakla suçladığı Akşener’i yeniden milli ve yerli ilan ediyor.
Karşılarında ise her zaman ki Akşener’i buluyorlar. Kendilerine hiç benzemeyen Akşener’i. İYİ Parti’yi kurarak siyasete en zor günlerde ümit olup, yol açan Akşener’i. ‘Biz evimizdeyiz’, diyor ve reddediyor. Hemen. Seçmenine de, ‘Helal olsun’, dedirtiyor. ‘Karakter başka şey, politika da ise her şey’. Dedim ya seçmen liderine güvenmek istiyor.
Malum AK Partinin küskünleri DEVA ve GELECEK Partilerini kurdular. Her iki parti ve her iki lider de, Millet İttifakı’na yakın duruyor. Zaten bu ülkenin gidişatını hiçbir konuda beğenmediklerini, açık açık teker teker söyleyerek AK Partiden ayrıldılar. Ekonomi, hukuk, adalet, seçim sistemi, siyasi partiler sistemi, siyasi etik, eğitim, her alanda değişim istiyorlar. Bu AK Parti bizim kurduğumuz, görev aldığımız parti değil. Bu kötü değişimden ve gidişten, tek adam idaresinden biz sorumlu değiliz diyorlar. Bu söylemleri ve kurdukları partiler ile AK Parti ve MHP’nin eski dostları, düşman haline geliyorlar.
Güya koalisyonları bitirecek olan yeni anayasal sistem, seçim öncesi ittifakların pazarlık sistemine dönüştü. Cumhur İttifakı, Genç Parti’den bile medet umar hale geldi.
İşler böyleyken şimdi birden Muharrem İnce çıktı ortaya. Gene büyük iddialar ile açıklama yapacağım dedi. Ama açıklama sonrası gördük ki İnce aynı İnce. Tek söylediği, ben CHP’nin oyunu, %25’ten %31’e çıkardım, seçim gecesi CHP beni desteklemedi, kampanyama yeteri kadar para vermedi, seçimde aleyhime çalıştı. Kılıçdaroğlu, muhalefetin tek adamı. Bu söylemlerin tek bir cevabı var. El insaf.
Aldığı oy bu ülkeyi AK Partiden kurtarmak isteyenlerin oyudur. İncenin kara kaşına gözüne verilmedi. CHP adayı olduğu için verildi. Geriye kalan söylemlerinde ise ciddiye alınacak bir yan yok. Ayrıca belediye seçimlerinde CHP’nin büyük zaferinin en baştaki mimarının da Kemal Kılıçtaroğlu olduğunu görmemek mümkün değil. Bu zafer en başta CHP liderinin hakkı.
İnce’nin, CHP’den ayrılmasının sadece AK Parti’ye yarayacağını bilmesi gerekir. Kılıçdaoğlu’na karşı yaptığı mücadelenin de Türkiye için, millet için, demokrasi ve hukuk için, ülkenin halinden memnun olmayan milyonlar için değil, kendisi için olduğu açıktır. Buna rağmen bu işe devam edecek ise o zaman bize düşen tek bir söz kalıyor.
İnce’nin çıktığı bu yol, yol değil. Bu uzun ince yol, İnce’ye hayırlı gelmeyecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahadır Erdem Arşivi