“V Tipi Toparlanma varsa bunu ihracata borçluyuz..”

Biliyorum kredi notumuzun kırılması haberi gündemin ilk sırasında ama öncelikle geçen haftadan kalan şu tartışmaya değineceğim. 
Her şeyden önce şununla söze başlayayım: Türkiye Ekonomisinin ihracat öncülüğünde bir “V” tipi toparlanma yaşayacağına dair kanaatlerim kesinleşmeye başladı. Ancak bu sürecin bir ucu daha geniş bir “V” şeklinde gerçekleşmesini öngörüyorum.
Sürekli tekrarlıyorum: Türkiye İhracatı Ocak-Haziran döneminde, dünyanın diğer güçlü ihracat ülkelerine göre daha olumlu bir performans gösteriyor. Yani ihracatta pandemiye bağlı gerçekleşen daralma, dünya ortalamasının çok altında kaldı. Bu gelişme bizi gösteriyor ki, Türkiye’nin ihracattan başka şansı yok.
Bu süreçte Hükümetin rekabetçi kur politikasını benimsemesi yepyeni bir yaklaşımın da kurgulandığını gösteriyor. Kurun düşük kalması için döviz piyasasına müdahale etmek yerine döviz kazandırıcı faaliyetleri güçlendirmek daha doğru bir adım olacaktı. 
Ayrıca şunu da belirtmeliyim: Kurla ilgili 7 TL sınırının konmasının zararını gördüğümüz için, 7.50 TL gibi sınır koymak da yanlış olacak. Elbette, dövizdeki artışın enflasyonu yükseltmesinden çekiniliyor. Bunu kabul ediyorum. Fakat, döviz kurlarını baskı altına çalışarak enflasyonu düşüremediğimizi anlamış olmamız gerekiyor. 
İşte tüm bu sebeplerden dolayı, piyasa dinamiklerine bırakılmış bir döviz piyasası, sürekli müdahale edilen bir piyasadan çok büyük faydalar sağlayacaktır diye düşünüyorum. 
“Euro/Dolar paritesi ihracatın lehine seyrediyor..”
Tam bu esnada Euro/Dolar paritesinin yükselmesi de önemli bir gelişme oldu. Her zaman söylediğim gibi, ihracatımızın % 50’si, hatta biraz fazlasını Avrupa’ya yapıyoruz. Euro, dolar karşısında değer kazandıkça bizim ihracatımız da dolar cinsinden büyüyecek.
Aslında bakılırsa, Pandemi süresinde yaptığım canlı yayınlarda ağırladığım uzmanların çoğu euro/dolar paritesinin yükseleceği öngörüsünde bulunmuşlardı. Bu beklentiyi seslendirdiğimizde parite henüz 1.06 seviyesindeydi. ABD ekonomisinin içinde bulunduğu durum, FED’in sınırsız para basması ve Avrupa Birliği’nin Avrupa ülkelerine verilecek destek konusunda uzlaşmasının pariteyi önce 1.18’e, sonra iki yıl önceki zirvesi olan 1.23’e yükselteceğini öngörmüştük. Nitekim son gelişmeler bizi haklı çıkarmakta.
Bundan sonraki yazıda kredi notunun kırılması ve muhtemel risklerden bahsedeceğim. Çünkü es geçilecek bir konu değil bu. “Yok hükmünde» sayamayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi