VARSAYALIM İSMAİL’İN “DÜŞ İSMAİL”İ FERHAN ŞENSOY SONSUZLUĞA GÖÇTÜ !

Ferhan Şensoy, ortaoyununun geniş halk kitlelerine mizah yoluyla ulaşabilen olanaklarını kullanarak 1970’lerden başlayıp özellikle tiyatro sanatı, zaman zaman da sinema ve televizyon aracılığıyla ülkemizin toplumsal yaşamına dair tanıklıklarını, çelişkileri oyunları aracılığıyla seyircileriyle paylaştı ve bu bağlamda kolektif bir aydınlanma sürecine de hizmet etti.

Edebiyat sanatı yalın olarak yazma hüneri diye tanımlanır. Tiyatro tekstleri de edebiyat sanatının bir parçasıdır. Tiyatro yazarlığı alanında ülkemizde yazma hünerine sahip isimlerin başında şüphesiz önemli sanatçı Ferhan Şensoy geliyordu. Tiyatro sanatımız açısından da önemli rekorların az sayıdaki sahiplerinden birisidir aynı zamanda Şensoy... Gerek “Şahları da Vururlar” gerekse de “Ferhangi Şeyler” isimli oyunları yıllara meydan okuyarak defalarca oynandı. Özellikle tek kişilik bir oyun olan “Ferhangi Şeyler”i, 2000’den fazla kez oynayarak, Ferhan Şensoy “dünyada en çok oynanan oyun” rekorunun da sahibi oldu. “Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı”, “İçinden Tranvay Geçen Şarkı”, “İstanbul’u Satıyorum”, “Soyut Padişah”, “Güle Güle Godot”, “Fişne Pahçesu” gibi diğer oyunları ilk akla gelenlerdendir...

Ferhan Şensoy’un yaşamı Samsun’un Çarşamba ilçesinde başladı. Eğitim yaşamındaki önemli noktalardan birisi olan Galatasaray Lisesi’nde okuduktan sonra, 1970 yılında Çarşamba Lisesi’nden mezun oldu. Henüz 20’li yaşlarının başlarındayken 1971’de ilk profesyonel oyunculuk deneyimini “Grup Oyuncuları” ile yaşadı. 1972-1975 yılları arasında Fransa ve Kanada'da tiyatro eğitimi aldı ve çalışmalarını Jerome Savary, Andre-Louis Perinetti gibi isimlerle  sürdürdü. Nitekim erken yaşta aldığı bu yol onu 1975'te En İyi Yabancı Yazar ödülünü almaya taşıdı. Ayrıca Montreal’de Theatre De Quatre - Sous’da, yönetmenliğini yaptığı, “Harem Qui Rit” isimli müzikalde de oynadı.

GENÇ YAŞTA OLUŞMUŞ AYDINLANMA BİLİNCİ

Genç yaşta oluşan aydınlanma bilinci, sanatçı kimliği ve yazma yeteneğiyle bu önemli sanatçı, mizahtan beslenen sanatının avantajını kullanarak ortaoyunu geleneğini ülkemizde yaşatmaya çalışan ve geniş kitlelere ulaştıran son büyük ustalarındandı. Bu bağlamda Ortaoyunu’nun iki karakterinden biri olan “Kavuklu”dan (diğeri Pişekar) ismini alan ve Kel Hasan Efendi’den günümüze devredilen “kavuk”u, 1989 yılında Münir Özkul’dan devralıp uzun yıllar onur katarak taşıdıktan sonra, 2017 yılında Rasim Öztekin’e devretmişti.

Ferhan Şensoy, ortaoyununun geniş halk kitlelerine mizah yoluyla ulaşabilen olanaklarını kullanarak, 1970’lerden başlayıp özellikle tiyatro sanatı, zaman zaman da sinema ve televizyon aracılığıyla ülkemizin değişen toplumsal yaşamına dair tanıklıklarını, çelişkileri seyircileriyle paylaştı ve bu bağlamda kolektif bir aydınlanma sürecine de hizmet etti.

DEVEKUŞU KABARE VE “HANELER”

1975 yılında Türkiye’ye döndü. Ertesi yıl efsanevi kabare tiyatrosu “Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nda skeçleri oynanmaya başladı. Şensoy’un “Kazancı Yokuşu” isimli ilk kitabı ise 1978 yılında yayınlandı. Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun çok bilinen oyunlarından olan “Haneler”i yazdı. 1986 yılında yazıp yönettiği Muzır Müzikal tepkilere neden olurken, 7 Şubat 1987’de müzikal oyunun 77. gösterisi sonrasında, oyunun sahnelendiği Şan Tiyatrosu’nda şüpheli bir yangın çıktı.

Ferhan Şensoy tiyatro yaşamında Ali Poyrazoğlu, Mücap Ofluoğlu, Zeliha Berksoy, Münir Özkul, Erol Günaydın, Rasim Öztekin, Tarık Pabuççuoğlu, Bülent Kayabaş, Sevil Üstekin ve daha sonra da eşi olacak Derya Baykal gibi sanatçılarla aynı sahneyi paylaştı.

VARSAYALIM İSMAİL’İN DÜŞSEL DÜNYASI

Ferhan Şensoy ile yolumuz “Varsayalım İsmail”i, Show TV için 1990’lı yılların başlarında yeniden yazıp çekmeye başlamasıyla kesişti. Ömer Şahin dizinin görüntü yönetmeni, ben de aydınlatma yönetmeniydim. Ben aynı zamanda akademisyen olan biriydim ve setlerde mesafeli dururdum. Başlarda Ferhan Şensoy ile de mesafeli bir ilişki içindeydik. Kısa süre içinde ona “Ferhan Bey” demek yerine “Ferhan Abi” demeye başlamıştım. Kendisini yakından tanımaya başladıkça saygım daha da artmıştı...

Sektörde yeterince deneyim kazanmış ve işlerin nasıl yürüdüğünü bilen birisi olarak “Varsayalım İsmail” benim sinema televizyon sektöründe çalıştığım farklı bir iş olarak anılarımda yer etmiştir. Öncelikle Ferhan Şensoy son derece erdemli, çalışma ahlakı ve disiplini olan biriydi. Ayrıca “Varsayalım İsmail” absürd komedi türü içinde derdini anlatan ve zamanının önünde bir  dizi olarak akıllarda yer etmiştir.

ERDEMLİ VE DİSİPLİNLİ BİR SANATÇI

Setler eğlenceli geçse de, son derece disiplinli bir ortama sahipti. Dışardan tanıyan insanlar için “sürekli espri üreten bir sanatçı imajı” yaratmış, içerden tanıyanlar için ise işini oldukça ciddi ve disiplinli yapan bir yönetmendi aynı zamanda. Çalışırken de oldukça pratik çalışır, bir sahnede aksayan bir şey söz konusu olduğunda hızlı ve radikal çözümler üretirdi.

Sektörde o yıllarda çoğu yapımcı, çalışanların haftalık ücretlerini düzenli ödemez, kanallardan bölüm karşılığı aldıkları parayı repo yaparlardı. “Varsayalım İsmail” dizisinin ikinci versiyonu boyunca çalıştığım Ferhan Şensoy’un, birlikte çalıştığı kişilerin ödemelerini bir kez geciktirdiğini, kişisel çıkarlarının peşinde olduğunu hiç hatırlamıyorum. Sektör içinde tanıdığım erdemli insanların başında geliyordu.

ÇOK ÜRETKEN BİR SANAT VE KÜLTÜR İNSANI

Kısa sayılabilecek ömrünün her günününü, her saatini ve dakikasını çalışmayla geçiren Şensoy, 20’den fazla kitap, 50’den fazla da oyuna imza atmış; ayrıca filmler ve televizyon dizileri de yapmıştı. Varsayalım İsmail dizisinde de zaman zaman Beyoğlu’nda kurtardığı ve ender kalmış sanat mabetlerinden birisi haline getirdiği Ses Tiyatrosu’nun sahnesinde gece çekimleri yapardı ve şafak sökmek üzereyken paydos ettiğimizde aramızda en dinç kalan çoğunlukla Ferhan Şensoy olurdu. Yüreği bu yoğun tempoya dirense de fazla dayanamadı. 30 Ağustos günü kurucusu olduğu Ortaoyuncular sahnesi “Ses Tiyatrosu”nda tabutunun önünde kızı Müjgan Ferhan Şensoy’un belirttiği gibi “iyi ki inat etmiş ve iyi ki yapmış”... Güle güle Ferhan Abi.

Kaynaklar:

{{unknown}}

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi