Vatandaş dövizini satar mı?

2021 yılının herkese önce sağlık, sonrasında huzur, mutluluk, barış, bereket ve bol kazanç getirmesini diliyorum. İyi kalpli insanların tüm isteklerinin yerine geldiği bir yıl olsun 2021. “Her şeyin başı sağlık” sözünün ne kadar doğru ve önemli olduğunu 2020 yılında bir kez daha, bu kez yaşayarak öğrendik. Dostlarla bir araya gelip bir çay-kahve içmenin ne kadar kıymetli olduğunu fark ettik. Ümidim ve dileğim, tüm insanlığın mücadele edilen bu Covid-19 belasından bir an önce kurtulması.
Son günlerde en çok duyduğum sorulardan birisi olan “dolarizasyon biter mi, vatandaş dövizini satar mı?” konusuna eğilmek isterim.
Bu soruların cevabını verebilmemiz için gerek bireysel gerek kurumsal yatırımcıların neden döviz aldığını iyi anlamamız lazım. Türk bankacılık sistemindeki toplam mevduatın içindeki yabancı para payı yüzde 28’lerden yüzde 56’lara neden çıktı? Ve daha önemlisi bu trendi terse çevirecek adımlar bugün itibarıyla atıldı mı?
Türkiye uzun süredir yüksek enflasyon ile mücadele eden daha doğrusu edermiş gibi yapan bir ülke. Enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde vatandaş kendi para birimine güvenmez. Satın alma gücünün düşmemesi, servetinin erimemesi için dövize yönelir.
2019 yılında TL’de kalanın negatif reel faiz ile cezalandırıldığı dönemde ise dövize olan talebin arttığını net biçimde gözlemledik. Diğer taraftan 2016 yılından beri farklı isimlerle yapılan parasal genişlemenin de iki sonucunu gördük. Ortaya çıkan paranın önemli bir bölümünün dövize gitmesi ve enflasyon.
6 Kasım’da ekonomi yönetiminde yapılan görev değişikliği ile başlayan sürecin birinci ayı yeni yıl ile birlikte doldu. 8,50 seviyesini test USDTRY, 7,30 seviyesine kadar geriledi. Borsadaki yükselişin devam ettiği, ülke risk priminin (CDS) ciddi derecede geri çekildiği günleri yaşıyoruz. Dövizin gerilemesine rağmen içerideki döviz talebi devam ediyor. Yabancı yatırımcı, dövizden TL’ye geçerken, içerideki yatırımcının dövize olan talebi sürüyor. Bir başka ifade ile yabancı TL’ye güvenirken, ülkenin vatandaşı kendi para birimine güvenmiyor. Son bir yılda yurt içi yerleşiklerin döviz hesaplarındaki artış 40 milyar USD seviyesini aştı. Bunun 29 milyar USD kısmı bireysel yatırımcıdan geliyor. Bu arada şunu da eklemek isterim; TCMB tarafından haftalık bazda açıklanan bu istatistik, bankacılık sistemindeki dövizi ifade ediyor. Yani; herhangi bir gerekçe ile dövizini evinde tutan vatandaş, parasını götürüp bankadaki hesabına yatırdığında da bu istatistikte artış yaşanmış oluyor. Aynı durum tam tersi için de geçerli. Vatandaş parasını bankadan çekip evindeki kasasına koyduğunda, para sistemden çıkmış oluyor, ama istatistikler yorumlanırken vatandaş dövizini satmış gibi bir durum oluşuyor.
Gelelim sorunun cevabına… Vatandaş dövizini satar mı? Cevap: SATMAZ. Yatırımcı güveni hala TL’ye karşı çok kırılgan. “Düşse de alsak” diye bekleyen ciddi bir kesim var. Yukarı yönde en küçük bir hareketlenmede yükseliş başlıyor beklentisinin hakim olduğu bir başka yatırımcı grubu var.
TCMB’nin eksi rezervi, dövizin yukarı gideceği beklentisini yatırımcıların bir bölümünde canlı tutan ayrı bir başlık.
7,50 seviyesi aşağı geçildikten sonra döviz hesaplarındaki artışın daha da hızlanacağını düşünüyorum. Aslına bakılırsa TL faizde yatırımcıyı düşünmeye sevk edecek bir noktaya gelindi. İster bugünkü enflasyon ile bakılsın isterse beklenen enflasyon ile TL artık yatırımcıya bir reel getiri sunuyor. Döviz almak diğer taraftan aylık yaklaşık yüzde 1,5 getiriden vazgeçmek demek. Diğer taraftan dünyada zayıf dolar teması devam edecek gibi duruyor. Kasım ayının başında görülen 8,50 seviyesinin kısa hatta orta vadede test edilmesini beklemek gerçekçi değil. Ancak tüm bunlar dövize olan talebi kesmiyor. Gerçekçi bir yaklaşım ile beklenmesi gereken ilk adım, dövize olan talebin kesilmesini sağlamak. Ters dolarizasyonun ciddi ölçekte olması şu aşamada kolay değil. Bunun olabilmesi için hata yapmadan yürünecek uzun bir zamana ve sabretmeye ihtiyaç var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Yılmaz Arşivi