Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Ve ezan sesi Avrupa'da...

Köln'de cuma ezanının hoparlörlerle cami dışına okunmasına izin çıktı, ortalık karıştı! Alınan karar Müslüman halka saygı ve "çoğulculuğun" gereği mi yoksa siyasal İslam'a verilmiş bir taviz, aynı zamanda Batı kültürüne darbe mi? Peki kamusal alanda "Allahü ekber" nidaları ile çan sesi aynı şey mi? İşte 2021 yılında Almanya ve din gündemi...


İlginçtir, biz 10 liraya koşan dolar ve benzini konuşurken bu kez "ezan sesleri" bir Avrupa ülkesinin, Almanya'nın gündemindeydi. Köln Büyükşehir Belediyesi'nin iki yıllık "model proje" kapsamında cuma ezanının hoparlörlerle cami dışına okunmasına izin vermesi, basında ve sosyal medyada hayli ses getirdi.
Projeye göre Köln'de bulunan 35 cami, cuma namazı için saat 12 ve 15 arası, 5 dakika boyunca ezan yayını yapabilecekti. Belediye Başkanı Henriette Reker, "Köln dinî özgürlüklerin ve çoğulculuğun kentidir" diyerek alınan kararı savunuyordu. Partisiz başkan Reker'e göre merkez tren istasyonunda inenleri Köln Katedrali'nin çanları selamlıyordu. Oysa kentte Müslümanlar da vardı ve ezan sesine izin vermek onlara saygının gereğiydi. Reker'in bu "tweet"i tartışmaları alevlendirecekti.

DİYANET BURADA DA KARŞIMIZDA!

Elbette İslami cemaatler kararı sevinçle karşılıyordu. Zira Köln'ün yaptığı Müslüman yurttaşlara yönelik bir jest ve "onları kabullenme"nin bir işaretiydi. Gazeteci Eren Güvercin de atılan adımı doğru buluyor, Köln'ün yüzde 10'unu oluşturan Müslümanlara "Sizin dininiz de bizimki kadar değerli" mesajının verildiğini savunuyordu. Ama yine Güvercin'e göre bir sorun vardı. Köln Merkez Camii, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'ne (DİTİB) bağlıydı ve ezan izni Türkiye tarafından "kendi zaferi" gibi pazarlanmaya çok açıktı! Eh, camiyi 2018'de açan kişi Tayyip Erdoğan olunca benzer bir kuşku Alman basınında da yankı bulacaktı. Bild gazetesinden Filipp Piatov, AKP'yi "koyu İslamcı" diye nitelerken sert ifadeler kullanıyordu. Şu halde AKP'nin Avrupa kolu gibi görülen ve cemaatini İslamcılaştırmaya çalışan DİTİB'in "çoğulculuk"la ne ilgisi vardı? 

SAHİDEN 'MİNARELER SÜNGÜ' MÜ?

Piatov daha da ileri gidiyor, ezan ve çan sesini kıyaslıyordu. Buna göre çanın mesajı sözsüz ve nötrdü. Oysa ezan, bir erkeğin eline megafon alıp "Allah büyüktür! Ve (bizimkinden!) başka Allah yoktur!" diye sokağa haykırmasıydı. Böylece yine "çoğulculuğun" yerini "dışlama" ve baskı alıyordu ki bu Almanya'nın kırmızı çizgisi olmalıydı.
Merkur'ün Genel Yayın Yönetmeni Georg Anastasiadis de kaleme aldığı yazıda ezanı bir "güç gösterisi" olarak niteliyordu. Anastasiadis'e göre Köln'ün kararı, "Minareler süngümüz!" diyen zihniyete bakıldığında "Hoşgörüsüzlüğe gösterilmiş hatalı bir tolerans"tı... Ve karşısında bu durumu "Batı'nın zayıflığı" olarak görüp bıyık altından gülecek siyasal İslamcıları bulacaktı.

ÇOK RENKLİLİK VE EŞİTLİK


Die Welt gazetesinin duayen yazarı Henryk M. Broder ise Köln Belediyesi'ni çok farklı bir açıdan eleştiriyordu. Madem amaç toplumu "daha renkli" kılmaktı, o halde sadece cuma değil, İslam geleneğine uygun olarak her gün beş vakit ezan okunması daha yerinde olmaz mıydı?! Ehrenfeld'de sabahın körü müezzin sesiyle uyanmak!.. Düşünmesi bile tuhaftı.
Kaldı ki Broder'e göre madem eşitlik isteniyor, kiliseler için geçerli olmayan birçok kısıtlama bu "model proje"de camiler için (hâlâ!) neden vardı? Demek ki Köln'ün attığı adım hiçbir ayrımcılığı sonlandırmıyordu. Yani 2015 yılbaşını Katedral Meydanı'nda kutlamak isteyen kadınlara "Tacize uğramamak için erkeklerden bir kol boyu uzak durun!" tavsiyesinde bulunan (!) Henriette Reker'in demokrasi çabası sınıfta kalmıştı!

ATEİSTLER NEDEN SESLENMESİN?!


Şimdilerde sadece Broder değil birçok yazar, "ezan özgürlüğü"nün yakında Bavyera'ya ve hatta tüm Almanya'ya yayılabileceğinden endişe ediyor, yetkilileri uyarıyor. Sadece CDU ve aFd gibi sağ / aşırı sağ partiler değil, iktidarın müstakbel sahibi SPD de bu endişeleri paylaşıyor. Sosyal demokrat siyasetçi Lale Akgün, İslam'da ezanın "bir dinî vecibe değil bir gelenek" olduğunu hatırlatıyor ve "Günümüzde bu çağrıyı yapabilen akıllı telefon ve kol saatleri var" diyor. Akgün ayrıca "Madem burası Almanya, ezan neden Arapça yerine Almanca okunmasın? Çok orijinal olmaz mı?" diye soruyor!
Derken konuya mizahçılar dahil oluyor ve "Ateistler de artık haftada bir 'Tanrı yoktur! İbadet zaman kaybıdır!' diye bağırabilsinler" önerisi geliyor! E şu durumda agnostiklerin de çıkıp "Tanrı'nın varlığından emin değiliz!" diye seslenme hakları doğmaz mı? İşte o zaman kentleri tam bir kakofoni bekliyor! Bizde teknoloji ilerlemiş ve "bip bip" diye ses çıkaran "kasetten müezzinlere" (!) geçilmiş, 2021 Avrupa'sı "Ezân-ı Muhammedî"nin anlam ve önemini daha yeni tartışıyor!


Şu durumda "Benim uzmanlık alanım Avrupa... Avrupa diye bir şey kalmayacak" diyen Bilal Erdoğan haksız mı? Sahiden de seçim sandığından güçlü başbakan (!) çıkarmakta bile acizler, koalisyonlarla "ortak akıl" arıyorlar. Zavallılar...
Oysa bizde bu konular geçen yüzyılda kaldı. Dünya liderliğine oynayan ülkemiz, Taliban'la görüş alışverişi yapıyor; bayrak inmiyor, ezan susmuyor! Ve benzinin litresi 9, dolar 10 liraya doğru ilerliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi