VE YİNE İŞSİZLİK

Artık ekonomik veri akışını hızlı yaşıyoruz. Çünkü TÜİK’in metodolojik değişikliğe gitmesi nedeniyle veriler aylık olarak açıklanmaya başladı. Bu yazıyı hazırlarken TÜİK, Mart ayına ilişkin işsizlik ve cari açık rakamlarını açıklamıştı fakat ben işsizlik üzerine yazmayı tercih ettim.
TÜİK’in aylık verilerinde daha önceki metodolojisinde yer alan pek çok ayrıntının olmadığını biliyoruz. Nitekim salgın döneminde istihdamda görünüp iş başında olmayanlar, iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar, ümidini kaybeden işsizler ve genç işsizliğine ilişkin ayrıntılar TÜİK’in aylık verilerinde yer almıyor. Haliyle bu durum karmaşaya yol açıyor. Nitekim son açıklanan verilerde Şubat ayında yüzde 13.4 olan işsizliğin mart ayında yüzde 13.1’ e düşmesine rağmen işsiz sayısının 4 milyon 236 bin kişi olarak şubat ayıyla aynı kalması kamuoyunda kafa karışıklığına yol açtı .
Rakamlarda dikkati çeken bir diğer nokta işgücünün sektörel dağılımındaki farklılık oldu. Mart ayında istihdam edilenlerin sayısı bir önceki aya göre tarım sektöründe 15 bin kişi, sanayi sektöründe 480 bin kişi, inşaat sektöründe ise 81 bin kişi artarken, hizmet sektöründe 27 bin kişi azaldı. İstihdam edilenlerin yüzde 17,3’ünün tarım, yüzde 22’sinin sanayi, yüzde 6,4’ünün inşaat, yüzde 54,3’ünün ise hizmet sektöründe olduğu açıklandı. Aslında Mart ayı açılım ayı olduğu için bir iyileşme olacağı zaten belli idi. Yıllık olarak görülen iyileşmede ise baz etkisinin rolü olduğu gözlemleniyor. Ayrıca yurt dışında pandemi kısıtlamalarının kalkmasının ihracatta artışa yol açması nedeniyle sanayide pozitif bir etki yaratarak istihdam artışını desteklediği görülmekte. Öte yandan istihdamdaki sektörel farklılıkta kuşkusuz pandeminin etkisi göz ardı edilemez. Çünkü pandemi sektörlere eşit yansımadı ve özellikle hizmetler sektörünün kendi içerisinde bile etkisi aynı olmadı. Turizm gibi sektörlerde hizmetlerin devam etmesi bunun bir örneğini oluşturuyor. Pandemi süresince istihdamın evde çalışmaya dönmesi ve bundan sonraki süreçte de devam etme ihtimali düşünüldüğünde önümüzdeki günlerde istihdama ilişkin olumlu bir tablo çizmek zor görünüyor.
Sektörel dağılım içerisinde önemli bir diğer konu ise istihdamdaki cinsiyet farklılığı oldu. Sanayiye baktığımızda mart ayında erkek istihdamının 494 bin artması, kadın istihdamının ise 12 bin azalması oldukça endişe verici. Zira kadının işgücü piyasasının dışında kalması kadını ekonomik ihtiyaçların karşılanmasından yoksun bırakarak kadın yoksulluğunu sosyo -ekonomik bir sorun olarak artırmakta. Ayrıca bu rakamlar, sosyal ve ekonomik açıdan fayda sağlaması hedeflenen kadınları güçlendirmeye öncelik veren politikaların tam karşılık bulmadığını ve emek piyasasında katı toplumsal roller ve ataerkil geleneklerin zayıflamadığını gösteriyor. Öte yandan bu rakamlar 11 Nisan’da pek çok sivil toplum ve inisiyatif üyesi kadının İstanbul Sözleşmesi’nin ret kararına yönelik sosyal medya üzerinden verdiği mücadelenin ne kadar anlamlı olduğunu da ortaya koyuyor. Bu nedenle ekonomik kazanımları genişletilen sosyal ve siyasi konumu güçlendirilen kadının kalkınma için kaldıraç rolü üstleneceğini bir kez daha hatırlatmakta fayda var.
Tabi ki açıklanan rakamlarda genç işsizliği de dikkat çekiyor. Kuşkusuz genç işsizliği pandemi öncesinde de vardı ama pandemi sonrası daha da önemli bir hale geldi. TÜİK, 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranının bir önceki aya göre 0,7 puanlık azalışla yüzde 25, istihdam oranının ise 1,4 puanlık artışla yüzde 31,4 olduğunu açıklasa da her dört gençten birisi işsiz. Haliyle bu tablo gençlerin iş edinme konusundaki umutlarını da azaltıyor. Nitekim mesleğimden ötürü gençlerle olan yakınlığım onların geleceğe dair umutlarını nasıl kaybettiklerini görmeme olanak sağlıyor. Bu umutsuzluk bir kısmının akademik başarısını olumsuz etkilerken, bir kısmını da beyin göçüne zorluyor.
Tüm bunlar gösteriyor ki Türkiye’de işsizlik için uzun soluklu bir mücadele gerekiyor. 13.02.2011’den beri 6111 sayılı İstihdam Teşvik Kanunu yürürlükte ancak mevcut koşulların etkisi zayıflatılmadan bu teşviklerin faydalı olacağını beklemek yanıltıcı diye düşünüyorum.
Herkese iyi bayramlar diliyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F ekonomi bölümünden 1993 yılında mezun olmuştur. Aynı üniversitede lisansüstü eğitim alarak 1999 yılında doktorasını tamamlamış, doçentliğini ise 2009’da makro ekonomi alanında almıştır. 2011 yılında Amerika Birleşik Devletleri İndiana Üniversitesi’nde Kadına Yönelik Ekonomik Şiddet konusunda araştırmalarda bulunmuştur. 2014’de iktisat politikası alanında profesör olan Durusoy halen Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde kıdemli profesör olarak görev yapmaktadır. Uzmanlık alanı küreselleşme, ekonomi politikaları, kadın istihdamı ve ekonomik şiddet olan Durusoy’un çok sayıda kitap ve kitap bölümü, bilimsel makalesi, yurt dışı ve yurt içi kongre ve konferanları mevcuttur. Ulusal ve uluslararası bilimsel dergilerin editörlüğü yanında bazı bilimsel dergilerin de yayın kurulu üyeliği ve bilimsel hakemliğini yapmaktadır. Elginkan Vakfı Eğitim Merkezi’nde Küreselleşme ve Küresel Rekabet konusunda çok defa eğitim vermiştir. Türk – Japon Kültür ve Dayanışma Derneği Başkan Yardımcılığı, Türkiye Ekonomi Kurumu, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği, Kadın Gücü İnisiyatifi ve Bolu Mali Müsavirler Odası gibi birçok sivil toplum kuruluşunda üyeliği ve yönetim kurulu üyeliği bulunmaktadır. Bazı dijital platformlarda da yazılar yazan Durusoy uzun süredir müzik ve heykel sanatı ile de ilgilenmektedir.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top