Voleybol asla sadece voleybol değildir

Aslında kazanılan bir şampiyonluk maçı değildi. Son olimpiyat şampiyonunu, olimpiyat grup maçlarının ilkinde yenmek elbette çok değerliydi. Fakat gündemde bu kadar yer almasının nedeni bu değildi. Kazanmak, olimpiyatlarda kazanmak, son şampiyonu yenmek dünya spor kamuoyu için önemli bir haber olsa da maçı kazanmış olmanın bu ülke toprakları için başka anlamları da vardı.
A Milli Kadın Voleybol takımı Tokyo olimpiyatları grup maçında son şampiyon Çin’i set vermeden yenince ortaya çıkan sevincin, tartışmaların ve paylaşılan fotoğrafların verdiği mesajın üzerinde durmak gerekli. Verilen mesaj en basit anlatımla eve hapsedilmeye, yatak odasıyla mutfak arasında bir yere tıkılmaya çalışılan kadınların hiçbir kalıba sığmayacaklarını haykırmalarıydı. Kazanılan maçın ardından çekilen her fotoğrafta açıkça görülen gurur bir maçı kazanmanın çok ötesini anlatıyordu.
Kadın voleybol takımının başarısının verdiği mesaj toplumun tüm kesimlerince tam da doğru yerinden anlaşıldı. Takımın kazandığı başarının haberini veren ama ‘namahrem’ saydıkları için tek kare fotoğraf yayınlayamayanlar da oldu, oyuncularımızın sevinç dolu fotoğraflarını gururla paylaşanlar da. Kadının ‘oyun alanlarında’ olmasını sakıncalı ve ‘iffete aykırı’ bulanlar da oldu kazanılan başarının kadının hayatın her alanında olması gerektiğini gösterdiğini söyleyenler de. Velhasıl mesele bir maçın ötesinde ele alındı.
Kadın milli takımının başarısı kadınları ancak bir eş ya da anne olduklarında değerli sayan anlayışa verilmiş bir cevap. Kız başına hentbol oynamaması gerektiğini söyleyenlere karşı çıkan, sadece kendisinin değil köydeki kızların da kaderini değiştirmek için oynamak istediğini söyleyen Urfalı Merve’nin direnci de bu cevaplardan birisiydi.
Kadınlar hayatın her alanında daha fazla yer almak için büyük bir mücadele veriyor. Bu mücadele sadece onların özgürleşme mücadelesi değil kadını ve erkeğiyle tüm toplumun özgürleşmesine dair mücadele. O nedenle herkesin desteğini hak eden bir mücadele. Dayatılan tüm koşullara, baskı ve engellemelere rağmen kadınlar kendi yollarını bulmaya, akıp çağlamaya devam ediyor. O nedenle spor salonlarında verilen mücadele sadece rakiplere karşı değil kadına dayatılmaya çalışılan hayat tarzına karşı bir mücadele halini de alıyor.
Atatürk’ün 100 yıl önce ortaya koyduğu liderlikle toplumsal hayatta önemli ölçüde yer alan kadınları eve kapatmaya çalışanlar başarılı olamayacaktır. Çünkü kadını ikinci sınıf gören anlayış bu topraklarda tutmayacaktır. Milli takımın ve kadın sporcuların başarısı bu ülkenin kadının kendisine dayatılan hayatın çok ötesine geçen hayalleri olduğunu hepimize bir kez daha gösterdi.
Belki de Simon Kuper’in futbol asla sadece futbol değildir sözünü bu topraklar için voleybola uyarlamanın zamanı geldi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aydın Arşivi