VULVA: KENDİNE YETERLİ KADININ İMGESİ

Fallus-merkezli cinselliğin amacı başkasının bedenini araçsallaştırmak ve ona sahip olmaktır. Oysa vulva-merkezli cinselliğin amacı ötekinin bedeninde tamamlanarak veya bütünleşerek arzu üreten bir makine haline gelmektir. Fallus-merkezli cinsellik bir işlemdir, ama vulva-merkezli cinsellik ise bir süreçtir

Batıda 1968’den sonra gelişen ikinci dalga feminizm eşitlik için eril olanla özdeşleşmek yerine farklılığı esas almıştır. İkinci dalga feministler Batı kültürünün kadınlara özgü deneyimleri bastıran bir tavrı olduğu görüşündedirler. Farklılık esas alınarak özerk bir kadın kimliği veya kadının özgüllüğü içinde tanımlanması amaçlanmaktadır. Bu yüzden ikinci dalga feministler Batı kültürüne hâkim olan eril modellere karşı çıkmak için kadınların bedensel deneyimlerini öne çıkarırlar. Kadının erkekten farkını düşünmek, bedenin farkını düşünmekten geçmektedir. Beden kadının özgüllüğünü tanımlamada gerekli bir hareket noktasıdır.

Farklılıkçı feminizme göre erkeklerin ve kadınların farklı düşünme, konuşma, yazma, davranma, sevme, arzulama tarzları vardır. Dahası kadınların cinselliği erkeklerinkinden tamamen farklıdır. Batı kültüründe bu olgu dışlanmış ve ısrarla görmezden gelinmiştir.

İkinci dalga Fransız feministlerin en önemlilerinden Luce Irigaray’a göre kadınlar eğer sadece kim olduklarını keşfetmek ve kendilerini ifade etmek değil, aynı zamanda erkek egemen düzenin kadınlar için ne kadar baskıcı olduğunu ortaya çıkarmak istiyorlarsa kendi cinsellikleri üzerine düşünmelidirler. Kadınların cinselliği erkeklerinkinden jenital ve libidinal açılardan farklı olan bedenleri üzerinde kurulmaktadır. Irigaray’a göre kadınlar tarih boyunca erkeklerin cinsel objeleri olmanın ötesinde tanımlanmamış; bakire, fahişe, eş ya da anne olarak adlandırılan kadınlar, kendilerine özgü cinselliği ifade edip yaşama imkânı bulamamışlardır.

Kadın: Eksik erkek

Irigaray kadınların bilinçlenmesi için esas olarak erkek egemen söylemde yok sayılan veya yanlış temsil edilen kadın bedeninin ve kadınlara özgü cinsel zevkin ortaya çıkartılıp yaşanması ve anlatılması gerektiğini savunur. Bu bağlamda Irigaray, Freud’un düşüncesinde kadının “eksik erkek” olarak betimlenmesini eleştirir. Freud’un teorisi erkek egemen kültürel fantezileri olumlar.

Freud’a göre küçük kızın normal bir kadın olması için ve doğru cinsel objeye, yani ileride kocası olacak bir erkeğe yönelmesi için gelişmemiş bir penis olarak tanımlanan klitorisinin asıl jenital bölge olmaktan çıkıp, yerini vajinanın alması gerekir. Başka bir deyişle, kız çocuğun klitoral zevki terk edip vajinal zevke geçmesi normal bir kadın olması için gereklidir. Diğer taraftan ilgi, sevgi ve beklentilerinin ilk odağı olan annesinden uzaklaşıp, ödipus karmaşasının etkisiyle bu ilgi, sevgi ve beklentiyi babasına yöneltmelidir.

Ödipus karmaşasının oluşmasından önce kız ve erkek çocuğun ikisi için de tek sevgi objesi vardır: Anne. Freud’a göre anne çocuğun sevgisini yönelttiği ilk objedir. Çünkü bakım ve beslenme ihtiyaçları anne tarafından karşılanan çocuk annesine bağımlıdır. Bu evre kız çocuk için, erkek çocuğa göre daha belirleyici rol oynar; çünkü ödipal evrede erkek çocuğun sevgi objesi anne olarak kalırken, kız çocuğu sevgi objesini değiştirmek zorundadır.

Freud’a göre ödipus karmaşası fallik evrede ortaya çıkar. Bu evrede kız çocuğu penisi olmadığını fark eder. Penisi olmamasının nedeni olarak annesini görür ve bu yüzden kız çocuğu anneden nefret eder. Kız çocuğu haksızlığa uğramışlık hissiyle sevgisini babasına yöneltir. Kendisindeki penis eksikliğini babasının gidereceğini düşünür. Penis arzusu kız çocuğundaki ödipus karmaşasının nedenidir.

Kadın cinselliği çok katmanlıdır. Vulvanın dudakları birbirine dokunur ve sürtünürken sürekli yer değiştirir. Kadın cinselliğinin ve kimliğinin bu çok katmanlılığa dayalı belirsizliği erkek egemen düzen için hep rahatsız edicidir. Erkek egemen düzen için tehdit edici diğer unsurlar özne ve nesne, etkin ve edilen ayrımlarının ortadan kalkması, kadın bedeninin arzulanan değil arzulayan olarak kendini ifade etmesidir. Bu bağlamda cinselliği eril tahakkümün sembolik şiddetinin bir aracı olmaktan çıkaracak cinsellik biçimleri de yasaklanmaya çalışılır

Kadın yoktur

Freud’a göre kadını tanımlayan özellik penis arzusudur. Dolayısıyla erkeğin karşıtı veya tamamlayıcısı olarak kadın yoktur. Kadın aslında “eksik erkek”tir. Tam olan kişi penisi olandır. Kadın hiçbir zaman bir penise sahip olamayacağı için asla tam olarak var olamaz.

Lacan’a göre de penis kadınların istediği bir şeydir. Fakat Lacan’daki penis biyolojik anlamda değildir. Kadının arzusunu temsil eden imgesel penistir. Lacan buna fallus der. Fallus bir organ değildir, arzudur. Fallus gücü, arzuyu ve tam olmayı temsil eder.

Lacan’a göre de kategorik olarak “kadın yoktur.” Kadın eksiklikten başka bir şey değildir. Kadın, erkeğin annesi tarafından yeniden sevilme duygusunun yarattığı bir arzudur. Başka bir deyişle kadın bir fantezi, bir hayaldir; tatmin edilmesi asla mümkün olmayan bir arzuyla üretilen hayaldir. Dolayısıyla hem Freud hem Lacan’ın psiko-seksüel gelişim modelleri fallus-merkezcidir.

Irigaray psikanalizin kız çocukların ve kadınların gerçek cinsel deneyimlerini temsil etmekte başarısız olduğunu söyler. Irigaray, psikanalizin kadın cinselliğini eksikliğe, dolayısıyla boşluklara ve deliklere dayandırdığını belirtir. Bu bağlamda kadın sadece kendi cinsel organı yerine erkeğin cinsel organı ikame edildiği zaman vardır. Kadının kendi gerçekliğini temellendirebilecek, hakikatini yeniden üretebilecek bir biçimde görülebilen bir cinsel organı olmadığı için varlığı ve hakikati de yok sayılır. Dolayısıyla kadın psikanalize göre temsil edilebilir değildir. Kadın psikanalitik anlamlandırma sisteminde bir boşluktur.

Erkek bedeninin aktif ve penise sahip olması, kadın bedeninin ise pasif ve hadım edilmiş olması üzerinden tanımlanması biyolojik değil sosyal temellere dayanır. Kadınların penis eksikliğine göre tanımlanmasının yetersizliği Irigaray’ı kadın özgüllüğünü tanıyan alternatif bir imge arayışına iter. Irigaray’a göre kadın cinselliği aslında eksiksizdir.

İkiliği aşan iki dudak

Kadınlar sürekli birbirine dokunan iki vulva dudağına sahiptir. Kadın bedeninde ve cinselliğinde dokunan ve dokunulanı ayırt etmek mümkün değildir. Çünkü vulvanın iki dudağı bir değildir, ama iki de değildir; hem birdir hem ikidir. Böyle bir imge aynılık mantığının dayandığı ikili karşıtlıklar sistemini bozar. Irigaray vulva üzerine psikanalitik bir teori üreterek, kadın cinselliğine dair farklı ve olumlu bir imge veya model üretmeyi amaçlar. Böylece kadına aktiflik, tatmin, tamlık ve kendine yeterlik gibi özellikler atfeder.

Luce Irigaray, kendi kendine dokunmanın kadınların özgürleşmesindeki önemini vurgular. Irigaray’a göre sadece kadında olan, kendi kendine dokunan, birbirine sürtünen iki dudak kendine yeten ve bağımsız kadının imgesidir. Irigaray’a göre kadınlar, aslında tam da erkeklere benzemedikleri, erkeklerden farklı oldukları için bir başkasının varlığına ve desteğine ihtiyaç duymadan yaşayabilirler.

Oysa bir erkeğin, cinsel organına dokunmak ve tatmin olmak için bir arac(ıy)a ihtiyacı vardır: kendinin veya başkasının eli ve cinselleşmiş bedeni gibi. Kadın ise bir aracıya ihtiyaç duymadan, etkin ile edilgen konumlarda olmadan, her iki konumu iç içe geçiren bir entiteye, yani kendiliğe, kendine yeterli bir varlığa sahiptir.

Irigaray’a göre, kadının cinsel organının fiziksel yapısı, yani vulva özgül bir cinsel farkı temsil eder. Vulvanın özgüllüğü kadının cinsel farkını olumlamaya ve eksiklik üzerinden değil yeterlilik üzerinden düşünmeye çağırır.

Irigaray’a göre vulva figürü Batı kültüründe kadınların duyusal güçlerine dair saklı ve bastırılmış özelliklerin farkında olan etkin bilinçli kadınla ilişkilidir. Ayrıca vulvanın kendine dokunma özelliği sayesinde kadınlar yalnız bir öznenin hasetli duygularından uzak durma imkanına sahiptir.

Fallus-merkezcilikten vulva-merkezciliğe!..

Kadın cinselliği çok katmanlıdır. Vulvanın dudakları birbirine dokunur ve sürtünürken sürekli yer değiştirir. Irigaray’a göre kadın cinselliğinin bu nedenle farklı uyarılma, temas ve arzulama bölgeleri vardır. Böylece kadın kimliği belirlenebilir olmaya direnir. Irigaray’a göre kadın her zaman birden çok özne konumunu bedenleştirir. Kadınlar çoğuldur, çünkü aynı anda farklı özne konumlarında var olurlar.

Kadın cinselliğinin ve kimliğinin bu çok katmanlılığa dayalı belirsizliği erkek egemen düzen için hep rahatsız edicidir. Erkek egemen düzeni için tehdit edici diğer unsurlar özne ve nesne, etkin ve edilen ayrımlarının ortadan kalkması, kadın bedeninin arzulanan değil arzulayan olarak kendini ifade etmesidir. Bu bağlamda cinselliği eril tahakkümün sembolik şiddetinin bir aracı olmaktan çıkaracak cinsellik biçimleri de yasaklanmaya çalışılır.

Etle değil, tenle, bedenle değil yüzle ilgilenen, dokunma ve okşama üzerine kurulu cinsellikte başkasına duyulan arzu şiddet içeren ilişki biçimlerini, mülkiyet, sömürge ve egemenlik ilişkilerini üretmez. Fallus-merkezli değil, vulva-merkezli bir cinsellikte sürtünmenin aşındırıcı şiddetinin yerini okşamanın ayartıcı hazzı alır. Böyle bir cinsellikte amaç başkasının bedeninin fethi olarak içine girmek değil, başkasının bedeninin haz veren bir organı olarak başkasına ait olmaktır. Fallus-merkezli cinselliğin amacı başkasının bedenini araçsallaştırmak ve ona sahip olmaktır. Oysa vulva-merkezli cinselliğin amacı ötekinin bedeninde tamamlanarak veya bütünleşerek arzu üreten bir makine haline gelmektir. Fallus-merkezli cinsellik bir işlemdir, ama vulva-merkezli cinsellik bir süreçtir. Diğer yandan fallus-merkezli cinsellik diyalektik iken vulva-merkezli cinsellik oluştur; ben başkası olurken başkası da ben olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Süreyya Su Arşivi