Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

YABANCI DİL HER YAŞTA ÖĞRENİLEBİLİR

Dünyaya tekrar gelsen isteklerin neler olurdu sorusuna vereceğim cevaplardan biri çok sayıda yabancı dil bilmek ve o dilin konuşulduğu ülkelerin başkentlerinde bir süre yaşamak derdim. Yabancı dil sorunumu maalesef hazırlık okumama, çok sayıda dil kursuna gitmeme rağmen henüz çözebilmiş değilim. Şöyle rahatça akışında bir konuşmaya henüz erişemedim ama çabalarım hala devam ediyor.

Bu çabamın içindeyken bir kitap keşfettim ve beni bu konuda yüreklendirdi, motive etti. Prof. Dr. Cem Balçıkanlı’nın kaleme aldığı Bilim ve Gelecek Yayınları tarafından yayımlanan “50 Soruda Dil Öğrenme” kitabını ilginç ve faydalı buldum. Yabancı dil öğrenmek isteyen kişilerin sorularını rehber niteliğinde bir kitaba dönüştüren Prof. Dr. Cem Balçıkanlı ile sizler için konuştum. Bu faydalı ve önemli bir kitabı mutlaka edinmelisiniz. Herkese sağlıklı ve mutlu pazarlar dileriz.

◼ Yabancı dil her yaşta öğrenilebilir mi, yabancı dil öğrenmenin bir yaşı var mıdır?
Yabancı dil her yaşta öğrenilebilir. Ancak dil eğitimi literatüründe çok iyi bilinen bir yaklaşım vardır. Ne kadar erken o kadar iyi. Herkes her yaşta dil öğrenebilse de çocukların mümkün olduğu kadar erken yaşta dile maruz kalmaları önemlidir. Okul öncesi dönemde eğlenceli etkinlikler, şarkılar, boyamalar ve oyunlar; çocukların dile karşı olumlu duygu geliştirmelerine yardımcı olur. Biz dil öğrenmenin yaşı var mıdır sorusunu hep erken yaşlarda dil öğrenme ile ilişkilendirsek de aslında yaşlılar da yabancı dil öğrenebilir. Yapılan çalışmalarda ortaya konulduğu üzere yaşlıların dil öğrenme çabalarının başta demans olmak üzere birçok hastalığı geciktirdiği görülüyor. 
Yabancı dil öğrenmede en önemli unsurlardan biri istektir

◼ Yabancı dil öğrenmek isteyenler işe nereden ve nasıl bir yöntemle başlamalı? (özel hoca, kurs, internetten eğitim seti, yurt dışı v.b) 
Yabancı dil öğrenmede en önemli unsurlardan biri istektir. Bu isteğe sahip bireylerin yönlendirilmesi için öncelikle yanıtlaması gereken sorular: Bir yabancı dil kursuna giderek mi yabancı dil öğrenmek istiyorum? Yoksa içinde bulunduğumuz dijital çağda bunu çevrim içi kaynaklarla mı yapmak istiyorum? Özel ders almak sınıfta eğitim almaktan daha mı anlamlıdır? Direkt yurtdışına gidip orada mı dil eğitimi alsam? Eğer ilk soruya yanıtınız bir yabancı dil kursu ise internette bu konuya ilişkin pek çok bilgi bulabilirsiniz. Yok eğer bu süreci çevrim içi kaynaklarla kendi başınıza sürdürmek istiyorsanız bunu da yapmanız mümkün. Kendi öğrenme sorumluluğunuzu almanız ve bu süreci doğru bir yönlendirmeyle sürdürmeniz ilk önceliktir. Öte yandan dil öğrenme sürecinin çabasız ve emeksiz gerçekleşmeyeceğinden hareketle bu sorumluluk sürecindeki adımlar tutarlı bir şekilde atılmalıdır. Eğer özel ders almak ve bu şekilde bir planlamayı tercih ediyorsanız o da mümkün olabilir. Kendi öğrenme hızınızda işinin ehli bir öğretmenle bu süreci yönetmeniz kısa sürede sonuç almanızda etkili olabilir. Öğrenmek istediğiniz dilin konuşulduğu ülkede bulunmak ise size şüphesiz sayısız fırsat sunar. Ancak o ülkede sadece bulunmaktan daha önemli olan şey oradaki sürenizi nasıl değerlendirdiğiniz ve neler yaptığınızdır. 
Gramer de diğer dil becerileri kadar önemlidir

◼ Yabancı dil öğrenmede gramer bilgisi ne kadar önemli ki konuşarak pratik yapanlar dili daha iyi öğreniyor gibi doğrusu nedir?
Her ne kadar insanlar tarafından “dil bilmek gramer bilmek anlamına gelir” diye bir yaklaşım kabul ediliyor olsa da bu yanlıştır. Dört temel dil becerisi -konuşma, yazma, dinleme ve okuma- ne kadar önemliyse üç temel dil unsuru olan gramer, kelime bilgisi ve telaffuz bilgisi de o denli önemlidir. Duvarın tuğlalarından birini yani grameri veya dinlemeyi yeteri kadar geliştirmeden ve uygun yere koymadan duvarın örülmesi mümkün olabilir mi hayır olamaz. O halde, gramer de diğer dil becerileri kadar önemlidir.
“Anlıyorum ama konuşamıyorum” sendromu

◼ “Anlıyorum ama konuşamıyorum” söylemi doğru mudur? 
Tartışmalı. “50 Soruda Dil Öğrenme” kitabını hazırlarken cevabı en çok merak edilen soruların başında “anlıyorum ama konuşamıyorum” cümlesinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı geliyordu. Bireyler dinleyerek, okuyarak ve bol miktarda dil girdisi alarak ancak hazır olduklarında konuşma aşamasına geçerler. Diğer bir deyişle önce anlarlar sonra konuşurlar. Yabancı diliniz orta seviye veya üstündeyse ve öğrendiğiniz dildeki bir okuma veya dinleme metnini büyük oranda anlıyorsanız konuşmanız beklenir. Dolayısıyla anladığınız düşündüğünüz şeyi ne kadar anladığınız biraz şüphelidir. Son boyut ise duygusal unsurlarla ilgilidir. “Anlıyorum ama konuşamıyorum.” mantığıyla kurgulanan araştırmaların sadece ülkemizde olduğunu söyleyebilirim. Hatta bunun bir sendroma dönüştüğünü ifade eden bireylerin sayısı da az değil. Zira kültürümüzde “diğerleri ne der?” baskısı yabancı dil konuşmamızın önündeki en büyük engellerden biri değil mi? 
Girdi olacak ki çıktıya dönüşsün

◼ Ben dahil çoğu kişinin yaşadığı problem “Türkçe düşündüğüm için konuşmakta ve cümle kurmakta zorlanıyorum” durumu bunu nasıl aşabiliriz, yabancı dil öğrenirken Türkçe düşünmek ne demektir?
Bir görsele bakıp aklınıza o kelimenin öğrenmekte olduğunuz dildeki karşılığının gelmesi olabilir mi? Kitapta söz ettiğim Çekyalı Eva bu noktada müthiş bir örnek. Annesi Çekyalı, babası Hollandalı olan Çekya’nın pek çok dili etkili bir şekilde konuşabildiği söyleniyor. Ama Eva’ya hangi dilde düşünüyorsun diye sorduklarında tereddüt etmeden İngilizce diye cevap vermesi ve rüyalarını bile bu dilde gördüğünü ifade etmesi bize önemli bir şey anlatıyor. Gerekli miktarda dil girdisi almak suretiyle hedef dilde bir farkındalık kazanırsınız. Bu farkındalık da sizi artık, fiil mi koyacağım? Özne neredeydi? Is miydi are mıydı? Geçmiş zaman hali neydi go’nun? gibi doğallık içermeyen yaklaşımlardan uzak tutar. O halde şunu söyleyebiliriz. Girdi olacak ki çıktıya dönüşsün. Siz de bol miktarda dil girdisi alacaksanız ki düşünme süreci sağlam bir zemine otursun ve sağlıklı bir şekilde ilerlesin. 
Çip yerleştirmek suretiyle yabancı dil öğrenme mümkün mü?

◼ Dil öğrenmenin daha kısa ve garantili yolu bulunacak mı mesela çip taksak, beyne yükleme yapsak ve konuşmaya başlasak olmaz mı? 
Gora isimli filmde bu konuya açıklık getiriyor aslında. Özkan Uğur tarafından canlandırılan Garavel’in Commodore 64’e benzeyen bir sistemle Arif’e çeşitli bilgi ve becerileri yüklediğini ve Arif’in de “I know kung-fu.” dediğini görüyoruz. Keşke her öğrenme süreci bu kadar kolay olsa. Ama dil öğrenme hem eğlenceli hem de disiplinle ve sabırla yürütülmesi gereken uzun bir süreçtir. Arif Işık’ın bilgisayara yüklenip bir anda kung fu öğrenmesi gibi bir durum yakın gelecekte yok. Ellon Musk’un insanları heyecanlandıran Neuralink isimli cihaza ilişkin haberlerde insanların beyinlerine çip yerleştirmek suretiyle yabancı dil öğrenmenin artık bir gereklilik olmayacağından söz ediliyor. Bu proje üzerinde hala çalıştıklarını kaydeden Musk, pille çalışan bir çipin insan iskeletine monte edileceğini ve elektrotların direkt beyne takılacağı da ekliyor. Ancak bu çipin insanlara dil kullanma noktasında sağlayamayacağı bazı hususlar da var. “You can say that again.” ifadesi size katılıyorum anlamında kullanıyorken yapay zekâ tabanlı uygulamalar bu cümleyi sadece “Sen bunu söyleyebilirsin.” diye çevirmekte ısrar ediyor. Anlamı, amacı, niyeti anlayıp buna uygun hareket edecek bir çip yerleştirilirse ve bireylerin imalarını anlama noktasında yetenekli bir yapay zekâ uygulaması geliştirilebilirse yabancı dil öğrenmek için bu kadar zaman harcamaya ve emek vermeye gerek kalmayabilir. Ancak bunların nasıl mümkün olacağını hep birlikte bekleyip görmek dışında da pek bir şansımız yok gibi.
O dilde var olursunuz

◼ Sizin dil alanına olan ilginiz nasıl başladı ve yabancı dilde kendinizi ifade etmeyi de başardınız? 
Farkında olalım ya da olmayalım hayat içerisinde birçok zaman akışa giriyoruz. Benim de akışım her zaman dil çalışmak, dil öğrenmek ve yeni ufuklara yelken açmak oldu. Rahmetli babamın İngilizce biliyor olması, annemin eve aldığı İngilizce seti, Blue Jeans’deki İngilizce şarkılarının sözleri, NBA maçlarında hala uzaylı olduğuna inandığım Michael Jordan’ı anlatan spikerin İngilizcesini anlama çabaları benim akışımı olgunlaştırmamda yardımcı oldu. Zaten o akışı bulduktan ve yoğunlaştıktan sonra bol miktarda dil girdisiyle kendinizi ifade etmeye başlarsınız o dilde var olursunuz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi