YALAN AMA DAHA BÜYÜK BİR YALAN

Son Güncellenme Tarihi: Haziran 23, 2022 / 08:17

Gerçeklerin önünde sonunda tokat gibi ortaya çıkmayacağını hesap edenler ki bu yüzyıllardır ders alınamayan meseledir, yalanı daha büyük bir yalanla güçlendireceklerini sanırlar.

Dönem dönem başarılı oldukları varsayılır bu yöntemle. Öyle ki yalana daha büyük bir yalanın adını bile tecrübeleri ışığında koyabilmişlerdir. Algı operasyonu.

Ne vakit mahcubiyet duyulacak olay olsa haneye eksi rakamı yazacak daha büyük yalanlar ortaya çıkar. Yıl sonuna enflasyon rakamını bir yana bırakın aylık enflasyon rakamı konusundaki tahminleriyle, insan içine çıkmaması gereken sayın Merkez Bankası bürokrasisi, buna iyi bir örnektir. Rakamları Ayarlama Enstitüsü olarak bilinen TÜİK başka güçlü bir örnek.

Algı operasyonu dediğimiz kısa süreli yanıltmalar, ardında rezil bir sonuç bırakmaz. Daha nasipsizi bırakmadığı sanılır.

Şener Şen ile İlyas Salman’ın başrolünü paylaştığı Banker Bilo filmini hatırlarsınız. Şener Şen, sürekli kazık attığı ortağının yediği kazığı sorguladığı her anda tekrarlanan muhteşem repliktir; ‘Yaptım ama niye yaptım bi sor…’

Algı operasyonu rezil olmadı dedim ya devreye bu girer. Tek başına yetmez. İkinci yöntem; konudan tümüyle ayrılıp, doğru söyleyeni aşağılama, ona saldırma, küçük düşürme. Etkili ve güçlüdür. Dert, ahalinin kafasını karıştırmak olduğundan, iyi polis ‘Yaptım ama niye yaptım?’ derken diğer afacan, “Bunlar sürekli yalan söylüyor” diyerek yaşanan felaketten milleti uzaklaştırmak ister.

Tren kazası olur böyle, orman yangını olur böyle, döviz fırlar böyle, borsa çöker böyle, hayat pahalılığı coşar böyle. Troller için kullanışlı ve konforlu bir alandır vazgeçilmez.

Şimdi beğenilmeyen, küçümsenen, Z kuşağının diliyle eziklenen eski Türkiye’de de felaketler olurdu. O zaman da pek özgür olamayan matbuatımız meseleyi sorgular, bir öncekinden ders alınıp alınmadığına bakardı.

Marmaris’te ciğerlerimizi yakan orman yangını ile ilgili duygularını paylaşan ama yetmemiş olacak ki geçen senenin acılarını hatırlatıp yangın uçaklarını soran sanatçıyı şeytan ilan etmek ne kadar adalete sığar acaba?

“Orman da bizim uçak da itfaiye de bizim kaplumbağa da” diyerek “Yakılacaksa biz yakar, söndürülecekse biz su dökeriz” demek ne kadar doğru?

Geçen yılın orman yangınlarını günlerce Türk Hava Kurumu’nun uçaklarını konuşarak geçirirken biz, erim erim eridi alevler karşısında börtü böcek, tümden doğa. Merak ediyorum, yanan yerlerde ne var? Dönemin Tarım ve Orman Vekaleti başarısızlıkla suçlanmıştı ve kamuoyunda genel kabul görmüştü. Kamuoyu yanıltılıyorsa trol yahut troliçelerden medet umulacağına kıymetli basın mensuplarına gezdirilir o alanlar, “Alın bakın bir yandı üç diktik” diye memleketin gözüne sokulurdu. Fideler mi dikiliyor, su basmanı mı atılıyor bilmiyoruz.

Buradan geleceğim yer güven meselesi. Türkiye’nin ormanlarına terör saldırısı içerden ve dışardan yapılmadı mı? Yapıldı. Bu meslekte 30-40 yıla gerek yok, 15 seneyi devirenler bilir. Halen de yapılıyor olabilir, Marmaris’in Belediye Başkanı ki bölgeyi en iyi bilenlerdendir, daha alevlerin başında “Yüzde 90 sabotaj” dedi. Olabilir.

Önce bu felakete ne kadar organize karşılık verebiliyoruz buna bakmak sonra da yanan yerleri eski haline getiriyor muyuz, o güzelim koya otel dikmek için gidecek betona yol açmak adına hızarları mı hazırlıyoruz ona bakmak lazım.

Algı operasyonu yürütenler, bunda başarılı olduğunu sananlar, daha büyük yalan mucitleri artık anlamalı ki, “Güveni kaybedersen her şeyi kaybedersin. Doğrun da kaybolur eğrin de.”

Yasayla, hapisle, sürgünle, işsiz bırakmayla da çözemezsin. Sonunda ektiğin dikenler seni daha çok incitir.

Yaşanan zorlukla birlik ve beraberlik isteniyorsa önce samimiyet gerekir. Kaldıysa.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top