YALAN

Son Güncellenme Tarihi: Ağustos 30, 2020 / 07:43

Davranış Bilimleri, bundan tam 117 yıl önce Dr.Ivan Pavlov’un herkesçe malum çalışmasının merkezinde kuruldu. Yalan söyleme konusu ise, bin dokuz yüz doksanlarda davranış bilimlerinin üzerinde çokça çalıştığı bir konu haline geldi. Ayrıca o çalışmalar popüler bir konu olmasını da sağladı. Yoksa yalanın tarihi eski, söyleyenin nasıl söylediği de…
Herkes yalan söyler. Riski düşük yalanlar ortalıkta gün boyunca dolaşır, durur. “Bir toplantıdayım, sonra arayayım”, Netflişk(!) izlerken gelen zamansız telefona cevaben ağzınızdan dökülüveren yalan oluverir, örneğin. Bazılarıysa ilişkilerini sonsuza dek değiştirebilecek hatta hapse girmesine neden olacak kadar önemli konularda yalan söyler. Büyük yalancıları belirleme konusunda kimi bilimsel kimi sadece gözleme dayalı çalışmalar yürütmüş olan FBI, görüştüğü/sorguladığı kişinin yüz ifadelerine, beden diline ve sözlü göstergelere bir sinyal olarak bakmanın metodolojisini oluşturmuş. Buradan edindiği bilgi ve bulguyla kişinin yalan söyleyip söylemediğini gerçekten anlıyor. Ülkemizde bir dönem güvenlik birimlerinden seçme memurlar gruplar halinde Amerika Birleşik Devletleri’ne gidip bu metodolojiyi öğrendiler. Bu turlar devam ediyor mu, bilmiyorum. Kendi analizci ve eğitimcilerimizi yetiştirmiş olma ihtimalimiz yüksek.
Birinin size yalan söylediğini gösterecek bir dizi yüz ifadesi ve ilişkili el/beden hareketleri var. Kiminde sinirlilik, kiminde kimyasal reaksiyonlar, kiminde de fiziksel reaksiyonlar oluşuyor. Yani sanki kişide iki benlik var, biri yalan söylüyorken öbürü “na’pıyosun, bunlar doğru değil” diye bağıran başka bir benlik… Profesyonel yalancılar iki benlikle değil, tam bütünlük içinde yalan söyler. Bedende oluşan kimyasal ve fiziksel reaksiyonları bertaraf ederek…
Birinin yalan söylediğini anlamanın yolları var. Mesela, ona soru sorarsınız. Yanıtlamak istemiyorsa ve tehlikeli bir durumla karşılaştığını düşünüyorsa, kaçış yolu arar. Mesela, kendisine istediği yerden soru gelsin diye bazı gazetecileri hapse göndermek gibi, bazılarını işsiz bırakmak gibi. Ya da o konuşurken gözlerine bakarsınız. Normal şartlar altında dakikada beş ya da altı kez göz kırpması gerekirken hızla ve ardı sıra beş ve daha fazla sayıda göz kırpıyorsa yalan söylüyor olabilir (hastalık olasılığını yok sayıyoruz). Gözlerine bakmaya devamla; eğer gözünü iki saniyeye varan süreyle kapalı tutuyorsa bu da size yalan söylediğinin işareti olabiliyor. Yalan söylemeyen biri konuşurken 100 ila 400 milisaniyede gözlerini kapatıp açıyormuş. Göz bebeklerini yukarı, aşağı, sağa sola devirmenin bile söylediklerinin yalan olduğuyla ilgili açıklamaları var.
Orada burada kamera ve mikrofon ordusunun karşısına çıkıp, gözü kaşı ayrı, dudakları kulakları ayrı oynayanları, omuz başlarıyla jonglörlük yapanları yukarıdaki faydalı bilgiler çerçevesinde izlerseniz ülke ekonomisi gerçekten uçuyor mu, ipin ucu kaçıyor mu, virüsü yeniyor muyuz ya da bu işler üst akılların mı yoksa alt kılların mı işi, anlayabilirsiniz.
İktidarda olanlar yalan söylerse başına gelecek olası sonuçlardan kaçmak için söyler. Gerçekle uyuşmayan şeyleri söylemek bir zaman için söyleyenin yanına kalabilir, çünkü ortalama bir insanın söylenen her şeyin doğruluğunu kontrol etmesi pek mümkün değil. Bunun için gazeteciler var. Ancak sizin için doğruları araştıracak gazetecilerin bir bölümü hapiste, şu anda. Onların hapisten çıkması ve kamu yararı için çalışmaya geri dönmeleri için bir araya gelen sivil toplum hareketlerine katılabilirsiniz, mesela. Yalan haberlerden kurtulmanın bir yolu. Yalancılardan kurtulmak için ne yapağınızı biliyorsunuz, zaten.

Aytuna Tosunoglu

Ankara’da 1963 yılında doğan Aytuna Tosunoğlu’nun çocukluğu İzmir ve Malatya’da, öğrencilik yılları İstanbul ve Londra’da geçti. 2002 yılına kadar çeşitli çokuluslu şirketlerde çalıştı. “Müseccel Marka”, ilk öyküsünü on altı yaşında yazan Aytuna Tosunoğlu’nun ilk romanı.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top