Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

Yasaklanamayan tek bağımlılık internet

Dijital bir esaretin içinde yaşadığımız bir zamanın içindeyiz. İnternetsiz bir hayat artık mümkün değil ve hepimizin o sanal dünyanın içinde yaşıyoruz. İşte bu noktada tam da izlenmesi gereken bir Birol Güven filmi vizyonda ‘Dijital Esaret’…

Birol Bey ile BiDeBunuİzle YouTube kanalımızda filmden yola çıkarak keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Siz okurlarımız için de sohbetten bir röportaj oluşturdum.

Siz programı da izleyin, röportajımızı da okuyun.

Sonrasında elbette ‘Dijital Esaret’ filmini vizyondayken gidin izleyin isterim.

İlişkilerimiz sanal olmasın ama sanal dünyanın bütün nimetlerinden de faydalanalım.

Güzel bir hafta sonu dileriz.

‘Dijital Esaret’ filminiz vizyonda hayırlı olsun, neler hissediyorsunuz?

Bu filmle ilgili açıkçası heyecanımı kaybettim. Şöyle ki; ben bu filmi 2016’da falan yazdım. 2018’de çektik, 2019’da vizyona girmeyi planlıyorduk ama o zamanlar salonlarla ilgili bir sıkıntı oldu. 2020 Mart’a kaldı martta da pandemi oldu. O kadar uzun bir süre geçti ki aradan filmin içinde yüksek teknoloji kullanmıştık artırılmış gerçeklikle yapılmıştı. O teknolojiyi kullandık, alternatif bir finalimiz vardı, Rasim Öztekin’i kaybettik, filmi çektiğimiz Çökertme Koyu yandı. Artık dedim ki “Şu film ne olursa olsun mayısın sonunda vizyona girsin. Bir  beklentim de kalmadı açıkçası ama amacım tabii filmi televizyonda dijital platformda daha çok zamanla seyirciye ulaşmasını düşünüyorum.

“Cep telefonlarının yerini yavaş yavaş gözlükler almaya başlayacak”

Haklısınız zaman içinde çok üzücü olaylar oldu. Aslında filmi yaptığınız zaman artırılmış gerçeklik gibi kavramlar hayatımıza yeni girmişti. Neler değişti?

Film gelecekte geçiyor, hâlâ taze, o kadar ilerlemedi zaman ama bazı şeyler anakronik kalmış olabilir. Çok uzun zaman geçti üzerinden belki mesela şimdi bugünkü aklım olsa böyle yazmazdım filmi. Çünkü o günkü aklımızla gelecekte herkesin cep telefonu olduğunu varsaymışız oysa gelecekte hiç kimsenin cep telefonu olmayacak çok yakın bir gelecekte belki bir yıl içinde falan cep telefonlarının yerini yavaş yavaş gözlükler almaya başlayacak. Hepimizin gözlükleri olacak. Gözlükler şu an var zaten hem pahalı hem de böyle acayip kocaman şeyler. Çok yakın bir gelecekte bu gözlükler ucuzlayacak ve küçülecek. Bugünkü aklım olsaydı cep telefonu üzerinden değil de filmi gözlük üzerinden anlatırdım. O yüzden bir film çekildiği anda vizyona girmeli diye düşünüyorum.

“İnternet olmadan yaşayamayız artık”

Çocuklar bağımlılık derecesinde internetten çıkmıyorlar. Bu anlamda film tam da bu dönemde izlenmeli diye düşünüyorum.  

Filmin yanlış anlaşılmasını istemem. Çocukları dijitalden uzaklaştıran bir film değil tam tersi dünyada yasaklanamayan tek bağımlılık internet. Mesela sigara bağımlısıysanız doktor diyor ki ‘Sakın içme, ölürsün’ ya da alkol ya da uyuşturucu. Ama internet bağımlısıysanız ona doktorlar ekran bağımlılığı diyor bunun içine televizyonu da katmak zorundayız. Anne babalar çocukların internette vakit geçirdiğinden şikâyet ediyorlar ama kendileri de televizyonda vakit geçiriyorlar hiçbir fark yok. Burada şöyle bir şey var; biz internet olmadan yaşayamayız artık örneğin e-devlete giremeyiz. Bağımlılık anlamında internetsiz bir hayat mümkün değil ama sigarasız bir hayat mümkün. Dolayısıyla bizim anlatmaya çalıştığımız internet dikkatli kullanılması gereken bir şey, ben bunu kredi kartına benzetiyorum kontrollü kullanılması gerekir.

“İnternetle birlikte doğmayı çok isterdim”

Aslında filmi izleyince internetin ne kadar büyük bir nimet olduğunu da anladım. Ne kadar faydalı kullanabilirsek o kadar kendimizi geliştirip dünya vatandaşı olabiliriz. O yüzden filmi herkes izlesin istiyorum.

Ben interneti şöyle tanımlıyorum bir altın madeni ama üstü çöple kaplı gerçekten ve o çöpü karıştırıp içinden altını bulmak gerekiyor. İnternetsiz geçen günlerime de çok yanıyorum ben ve internetle birlikte doğmayı çok isterdim. Şu andaki doğum tarihimin çok sorunu yok ama çok ileriyi görememek endişesiyle bunu söylüyorum. Çok daha acayip şeyler olacağını, çok büyük imkan olduğunu düşünüyorum. Aslında nelere sahip olduğumuzu görmek açısından filme gerçekten bir farkındalık filmi diyebiliriz. Bu filmi pandemiden sonra yazmayı ve yapmayı çok isterdim. Çünkü bu filmin yapmaya çalıştığını pandemi beş katını, bin katını yaptı bize.

“Bugünkü kafamla yazmayı çok isterdim”

‘İnternet çağında doğmak isterdim daha öngörülü olabilirdim’ dediniz ama siz çok öngörülü ve uzağı da görebilen birisiniz. Pandemi diye bir şey yaşamamıştık, ‘Squid Game’ diye bir dizi yoktu hayatımızda ama siz çok zaman önce içinde bulunduğumuz durumu yazıp anlatmışsınız.

Şimdi çok daha başka yazılabilirdi ama baya filmdeki öngörülerimizi yaşadık biz. Benim şöyle bir problemim var; bütün projelerim için şu an yapmayı çok isterdim, bugünkü kafamla yazmayı çok isterdim diyorum. Bundan sonraki yapacağım işlerde de böyle olacak herhalde hep “Ahh bugün yazsaydım” diyeceğim. Geçmişte yaptığım hiçbir şeyi beğenmiyorum. Beğenmiyorum derken altını çizeyim bugünkü aklımla yazmayı çok isterdim ama ben aynı şekilde bugünkü aklımla üniversiteye gitmeyi de çok isterdim. Ben her şeyi bugünkü aklımla yapmak isterdim aynı hayatı yine yaşamak isterdim ama bugünkü aklımı biraz daha erken isterdim.

“Filmi yazmak için bağımlılık uzmanlarıyla çalıştım”

Bence güzel bir aklınız var ki biz de yaptığınız işleri severek izliyoruz. Neyi dert ettiniz de ‘Dijital Esaret’ ortaya çıktı, çıkış noktanız neydi, yani o günkü aklınız?

Dert ettim demeyeyim de dert etmişim, o dönem önemsemişim ekran bağımlılığını. O zaman bunu yazabilmek için çok ciddi bağımlılık uzmanlarıyla çalıştım. Deneklerle yapılan konuşmaları dinlemiş çok etkilenmiştim. O etkilenme içinde bunları dert edip yazmışım.

“Benim yaptığım işlerde kötü yok”

‘Dijital Esaret’te insanların değişimi çok mutlu etti beni.

Squid Game’den sonra bizim ekip aradı, ‘Biz vizyona girmedik ama bakın aynısını yapmışlar’ diye. Bir kere aynı değil tabii bizimki çok daha naif ve light kaldı onun yanında. Zaman zaman kendimi bu konuda eleştiriyorum o da şu; benim yaptığım işlerde kötü yok. Bunu övünmek için söylemiyorum, bunu bir eksiklik olarak söylüyorum. Bizim burada kötümüz olsaydı daha film olurdu. Ben iyiyle iyiyi çatıştırmayı seviyorum ya da onu biliyorum ona alıştım. Ama deneyeceğim. ‘Kötü’sünün çok başarılı olduğu bir iş yapacağım günün birinde.

“Bu filmde biz puanlamayı takdir üzerine yaptık”

Bağımlılık konusunu bu şekilde anlatmaya nasıl karar verdiniz?

Bizim yaptığımız cezalandırma değildi, ödüllendirmeydi. Aslında internette bağımlılık oluşturan her şeyi biz tedavi amaçlı olarak kullandık. İnsanlar takdir edilmek istiyor insanın kadim bir özelliği bu ve internet bunu çok güzel yapıyor. İnternetin size söylediği en kötü söz yeniden başla. Bu filmde biz puanlamayı takdir üzerine yaptık. Bunu yapamadık ama bir sır daha vereyim filmle ilgili Dijital Esaret diye bir uygulama var onu indirip filmi izlediğinizde final sahnesinde cep telefonunuzu ekrana tutarsanız alternatif bir final çıkıyor ve orada görüyoruz ki seyrettiğimiz her şey bir çocuğun oyunuymuş.

“Rasim’i kaybedince de tadımız kaçtı, benim de bağım filmle kopmuş oldu”

Rasim Öztekin aklıma geldikçe erken ölümü beni çok üzüyor. En yakınları olarak sizleri düşünemiyorum. Neler söylemek istersiniz?

Pandemiden o kadar endişe ediyordu ki sete bile gelmiyordu. Hatta senaryoyu eve gönderecektim, ‘Gönderme ben aldırırım’ dedi. ‘Merak etme gelir çocuk eve uzak bir yere bırakır sen oradan aldırırsın’ dedim. Pandemi onu çok korkutuyordu, dünyanın en temkinli insanıydı. Sonra Beykoz Devlet Hastanesi’nde dediler aklıma hiç ölüm gelmedi. Rasim devlet hastanesine giremez, ‘Pandemi kapacak diye gitmez’ dedim. Başka bir yerden ölüm geldi maalesef. Bu filmi çok da seviyordu, göremedi. Pandemi döneminde ‘Gel’ dedim ‘Montajda seyrettireyim’, ‘Yok benim uğurum bu, sinemada izleyeceğim’ dedi. Hatta ‘Sinemada izlemem lazım’ deyince dijital platformlara da gitmedim aslında vizyondan önce o platformlara verilebilirdi. Rasim’i kaybedince de tadımız kaçtı, benim de bağım filmle kopmuş oldu. Bütün ölümler erkendir ama çok erken oldu. Bizim beraber çok planlarımız vardı. Diziydi filmdi öyle şeyler yoktu gezmeyi planlıyorduk. Biz çok yakın dost olmuştuk.  

“2022’de görücü usulü evliliği anlatıyorum”

Yeni bir proje başlıyor, konusu ne?

Adı ‘Mükemmel Eşleşme’… Şöyle bir iddiamız var; 2022’de görücü usulü evliliği anlatıyorum ve iddia ediyorum görücü usulü eşleşme yapay zekânın yaptığı eşleştirmeden daha başarılıdır. Bunu tabii evlenme perspektifinde diyorum. Bizim eski usul görücü usulünün hâlâ etkili ve başarılı olacağını düşünüyorum. Araştırmalarda da öyle gözüküyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi