Bahattin Yücel

Bahattin Yücel

YEM’den DEM’e

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini geçiriyor. Sürekli değer kaybeden lira. Siyasal İslamcı ekonomik yorumlar. Akılcı ve laik hiçbir devlet yönetiminde rastlanması mümkün olmayan, nass ve ilahi hükümlerden kaynaklandığı ifade edilen, faizsiz yaşam savunuculuğu. Ellerindeki tasarrufları bu belirsizlik ortamında dövize çevirme çabasında, her kesimden yurttaşın gelecek kaygılı telaşları.

Sayın Cumhurbaşkanının “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” açıklamasıyla indirilen faiz oranları yüzünden, milli paramızın değerinin kısa sürede yarıya inmesi. Doğrusu; hızlı ve adı konmamış “devalüasyon”. Ardından bir akşam vakti “varlık transferi”ne yol açan kararlarla düşürülen kurlar.

Sonunda örtülü faiz anlamına gelen DEM -dövize endeksli mevduat-uygulaması ile nass ve ilahi hükümlerden ani geriye dönüş. Geçmişte DÇM adıyla bilinen, dövize çevrilebilir mevduat hesaplarını anımsatan, “Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat”ın hayatımıza girişi. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıklamasına göre, bankalardaki TL mevduata uygulanan faizler, döviz kurlarının altında kalırsa sahiplerine 3, 6, 9 ve 12 aylık vadelerde aradaki fark Hazine kaynaklarından karşılanarak, ödenecek. TCMB her gün 11:00’de referans kurları resmen açıklayacak.

İktidarın öncelikli amacının bankalardaki 250 milyar dolar tutarındaki döviz tasarrufunun çekilmesini, cazip koşullar önererek engellemek olduğu ortada. Bu kurgu ile ilk aşamada Türk Lirası mevduatın dövize yönelmesinin önüne geçileceği varsayılıyor.

İktidarın belki henüz açıklamadığı ama gündeminde bir başka beklentisi daha olabilir. Hazine garantili kur artışlarının, TL cinsinden hesaplara sağlayacağı güvencenin, dış piyasalardaki çok düşük -bazı ülkelerde “0”- faiz oranları yüzünden, ülkeye kısa vadeli sıcak para akımını başlatma olasılığı örneğin. Güncel faizlerin -% 14- oluşu ve Hazine güvencesi, yurtdışından başta kara para olmak üzere Türkiye’ye yönelik döviz hareketlerini hızlandırması uzak bir ihtimal değil.

Böylece kısa sürede YEM ve temel referansı saydıkları nasstan vazgeçilmesiyle, geçiş garantili otoyollar ve köprülere, bu kez kur artışını güvenceye alan örtülü faiz eklenerek, halkın sırtındaki yük katmerleniyor.

Doğrusu bu gelişme AKP’nin devamı olduğunun ısrarla altını çizdiği Osmanlı’nın, 19. yüzyıldaki tutumunu andırıyor. Abdülaziz’in saltanat yıllarında (1861-1876) savaşlar ve azalan vergi gelirleri nedeniyle aşırı borçlanılması. Dış kaynakla gösterişli saraylar inşa edilerek, hanedanın göz kamaştıran yaşamının da etkisiyle, hazinenin boşalması ve sonunda borçların ödenemeyişi. Günümüze ne kadar benziyor.

Bu konuda çarpıcı bir örnek 1875 yılında Sadrazam Mahmut Nedim Paşa döneminde yaşandı. Rusya yanlısıydı ve kamuoyundaki lakabı Nedimof‘tu. Tarihte tenzil-i faiz kararı adıyla bilinen yaklaşımı Osmanlı’ya ağır bedeller ödetti. “Hersek isyanını Rusya’nın yardımıyla çözebileceğini düşünüyordu. Bu sebeple önceliği 1875 bütçesindeki 5 milyon liralık açığı kapamaya ve malî buhranı çözmeye verdi. Yeni kaynak bulmak amacıyla Ignatiev’in -Rus Çarlığının İstanbul’daki Elçisi- etkisiyle bir plan hazırladı. Buna göre devletin düzenli borçlarının faiz ve anaparası için ödemesi gereken yıllık toplam 14 milyonun yarısı ödenecek, diğer yarısının 5 milyonu ile bütçe açığı kapatılacak ve 2 milyonuyla da ordunun giderleri finanse edilecekti. Beş yıl süreyle borç ve faizlerin yarısının nakit, yarısının da % 5 faizli bir senetle ödenmesi esası 6 Ekim 1875 tarihli bir hükümet kararıyla kabul edildi. Karar, tahvil fiyatlarında hızlı bir düşüşe sebep olduğu gibi içte ve dışta büyük tepkiler doğurarak Avrupa kamuoyunu Osmanlı aleyhine çevirdi”.-İslam Ansiklopedisi Mahmut Nedim Paşa maddesi-

AKP iktidarının kısa süre yaratılacak geçici ferahlamanın ardından, çalışanlara verilecek zamlar ve popülist yöntemlerle bir baskın seçime gitme olasılığı da unutulmamalı. Özellikle artan girdiler yüzünden zor durumdaki çiftçilerin, tarım destek ürünlerini alacak maddi güçleri kalmadığı için ülkede ekili alanlar ciddi ölçülerde azaldı. Önümüzdeki yaz aylarında sebze, meyve ve ağırlıklı olarak tahıl üretiminde darboğaza girilmesi pek ala mümkün.

AKP’nin bu süreçte uygulamanın ilk üç ayındaki gelişmelere göre alacağı tavrı belirleyerek, artık farkına vardığı, iktidardan gidişini durdurmak amacıyla, son kez bir erken seçim denemesine girişmesi sürpriz sayılmamalı.

Muhalefet, bu süreçte giderek ağırlaşacak ekonomik koşulları nasıl düzelteceğini, sloganlarla değil, somut ve anlaşılır bir program ile hiç gecikmeden, seçmen kitlesiyle paylaşmadıkça, AKP’den kaçan oyları kazanabileceği düşüncesinden uzaklaşmalıdır.

Aksi halde CHP, “Geliyor, gelmekte olan sloganı” ile iktidara değil, tünelde yaklaşmakta olan lokomotifin, ışığına doğru yürüyor olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahattin Yücel Arşivi