Yeni Partiler İstediklerini Buldu mu?

Yeni Partiler İstediklerini Buldu mu?
2018 seçimleri sonrası AK Parti’nin rahatsız aktörleri olarak ismi yeni parti kurma iddialarıyla gündem gelen Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan, 2019 yerel seçimlerinde AK Parti’nin önemli belediyeleri kaybederek zayıflaması ancak...

2018 seçimleri sonrası AK Parti’nin rahatsız aktörleri olarak ismi yeni parti kurma iddialarıyla gündem gelen Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan, 2019 yerel seçimlerinde AK Parti’nin önemli belediyeleri kaybederek zayıflaması ancak daha önemlisi bu zayıflamanın da gerekçelerini oluşturan demokrasi ve ekonomide geriye gidişin şartları hazırlaması neticesinde partilerini nihayet Aralık 2019 ve Mart 2020’de kurdular.

İki farklı parti olarak siyaset sahnesine çıkmaları başlarda pek anlaşılamasa da zamanla bu iki partinin birbirinden farklı iki siyasal hat izledikleri görüldü ve bugün bu farklılık oturmuş durumda.

Bugün Gelecek Partisi AK Parti havzası içinde kalarak, muhafazakâr/İslamî bir motivasyon taşıdığını da aşikâr ederek o dünyanın içinden insanlara seslenmeyi öncelemiş görünüyor. Buna mukabil Deva Partisi AK Partili yıllara referans verirken ekonomik refah, kalkınma, demokratikleşme gibi kavramların altını çiziyor, muhafazakâr/İslamî tandanslı bir siyaset yerine daha merkezde bir siyaset yürütmeyi tercih ediyor.

2016’daki 15 Temmuz Darbe Girişiminin ardından MHP ile ittifakın 2018 sonrası siyasal bir ittifaktan ekonomik bir ittifaka da dönüşmesi, metropoldeki iş dünyası mensupları başta olmak üzere AK Partiye yakın Kürtlerin rahatsızlığını büyüterek bu çevreleri bir arayışa sürükledi.

Bugün gelinen noktada DEVA ve GELECEK, Türkiye genelinde toplam yaklaşık yüzde 5 oy alırken Kürt seçmen içindeki oy yoğunlukları yüzde 10 civarındadır. Ancak bu partilerin, özellikle de DEVA’nın beklenen çıkışı yapamaması hem kamuoyunun malumu hem de en çok merak edilen konuların başında geliyor.

Bir Yerine İki Parti ve DEVA’nın Gecikmişliği

2019’un Mart-Nisan ayında bölgede görüştüğümüz aktörler; “eğer iki parti bir araya gelip tek bir çatı ile çıkış yapmazsa, ya da biri geri çekilmezse bu havzanın aynı yerden çıkmış iki yeni partiyi beslemekte yetersiz kalacağını, bunun da en güçlü aktör olan AK Parti’ye karşı bir diğerinin potansiyel büyümesinin imkanını zayıflatacağını” düşünüyorlardı.

İki partinin birbirine benzer bir havzadan çıkarken diğer yandan farklı siyasetler izlemeleri arayışta olan seçmende başlangıçta bir kafa karışıklığı yarattı. Bununla birlikte gerek Kürt seçmenin gerekse Türkiye’nin geri kalan kesiminin daha fazla şans tanıdığı Babacan’ın süreci ötelemesi hevesleri bir nebze kırdı ve DEVA bunu toparlamakta zorlandı. Bu durum, ayrı parti olarak çıkmak ve takvimin sarkması, beklentideki seçmenin önemli bir kesimini AK Parti karşısında hangisinin güçleneceğini izlemek üzere bir bekleme odasına aldı. Nitekim Rawest’in bölgede yürüttüğü araştırmalarda 2018’de AK Parti’ye oy vermiş seçmenin yaklaşık 1/4’ü AK Parti’den uzaklaşma eğilimi gösteriyor ancak çoğunlukla kararsız/boykot pozisyonuna çekiliyorlar.

Muhafazakâr Seçmen Davranışı

İlkiyle ilişkili ikinci sebep muhafazakâr seçmenin davranış değiştirme pratiği ile açıklanabilir. Senelerdir iyi günde kötü günde oy verdiği liderden ve partiden vazgeçmek zannedildiği kadar kolay değil, muhafazakâr seçmen söz konusu olduğunda bu değişiklik biraz daha zordur. Bu seçmen grubu Erdoğan’ın yerine destekleyebilecekleri, toplumsal kazanımlarını garanti altına alacak bir aktör çıkmadan ve onun yerine geçebilecek kadar güçlenmeden bulundukları yerden kolay ayrılmayı düşünmüyorlar.

Bugün GELECEK ve DEVA’ya doğru yaşanan oy kaymalarını musluğun damlamasına yahut buzuldan küçük parçaların kopmasına benzetebiliriz. Bu seçmen grubu Erdoğan ve AK Parti’nin kaybedeceğinden emin olduğunda ona en çok benzeyen alternatifin onun yerine geçebilmesi yahut yeni dönemde güçlü bir aktör olarak yer alması için geçişi hızlandırabilir. Yani damlayan musluk o zaman akmaya başlayabilir, buzuldan daha büyük parçalar ancak o zaman kopabilir.

Bu sürecin öngörüldüğü şekilde yaşanabilmesi AK Parti ve Erdoğan’ın oy kaybetmeyi sürdürmesi ve sözü edilen muhalefet aktörlerinin alternatif olabilecek iddia ve güveni sunabilmesiyle mümkün olabilir.

Yeni Partilerin İdeolojik Kulvarları ve Oy Havzaları

GELECEK ve DEVA’nın kuruluş aşamasında pek fark görülmese bile bugün neredeyse iki farklı ideolojik tutum ve iki farklı oy havzasına hitap ettiklerini söylemek mümkün. GELECEK, gelenek ve İslamîlik referanslarıyla siyaset yaparak AK Parti’nin dindar seçmeninin öncelikli olarak vicdanına sesleniyor. DEVA ise ekonominin iyileşmesi, demokratikleşme gibi akli söylemleri öne çıkarıyor ve hatta kurulduğundan bu yana gelenek ve İslamîlik gibi referansları kullanmamaya özen gösteriyor.

Bu yönüyle GELECEK “esas vicdanlı, geleneğe sahip çıkan AK Parti biziz” derken DEVA, AK Parti’nin AB reformları sürecine referans veriyor ve GELECEK’in sahip çıktığı “gömleği çıkarıyor”. Bu durum GELECEK’in kısa vadede iktidarın güçlü bir ortağı olma potansiyelini zayıflatırken AK Parti sonrası dönemde onu “İslami” siyasetin merkezi için güçlü bir aday kılıyor. Öte yandan “ilk seçimde iktidar ya da ortağı olmak” gibi bir motivasyondan beslenen DEVA, merkezde siyaset yapmayı önceleyen ve burada ısrar eden bir görüntü veriyor.

Bu noktada Erdoğan’ın muhalefete biçtiği söylem ve siyaset sınırı da önemli bir belirleyen oluyor. Genel olarak muhalefet Erdoğan’ın hegemonik etkisi altındaki bu sınırlardan taşmakta pek istekli görünmüyor. Oy oranları arasında büyük bir makas olmamasına rağmen GELECEK aldığı oyla orantılı risk hesabı yaparken DEVA başarı odaklı düşünmesi ve merkezde siyaset yapmanın bir sonucu olarak daha fazla kesimi “gözetme” ihtiyacı hissediyor. Bu noktada; merkezde konum alma, seçmeni ürkütmeme, hata yapmaktan kaçınma gibi alanlara harcanan teyakkuzun yeni ve yol gösterici siyaset imkanını zorlaştırdığı anlaşılıyor.

Son olarak GELECEK, liderlik makamının DEVA’ya nazaran daha belirgin olduğu, söylemsel bütünlük içeren bir parti görüntüsü verirken DEVA, öğrenci andı örneğinde olduğu gibi ideolojik bir dağınıklık yaşadığını hissettiriyor.

DEVA’nın İyi Parti ile Rekabeti

DEVA’nın başarı odaklı ve merkezde durmaya özen gösteren siyaseti onu bir yandan Milliyetçilik ve Kemalizm gibi Türkiye’nin zor gündemlerinde ana akım içinde kalmaya ve dolayısıyla farklı bir tutum göstermekten imtina etmeye zorlarken öbür yandan merkezde İyi Parti ve Meral Akşener gibi zor bir rakiple karşı karşıya getiriyor.

DEVA merkezde durmaya özen gösterdikçe ona en güçlü rakip olarak, arkasında krizleri aşmış bir teşkilat yapısı, %10’un üzerini garantilemiş partisiyle güçlü ve yükselen liderliğiyle Meral Akşener’i buluyor.

Bu durum Akşener için bir başarı gibi görünse bile muhalefet bloku için total büyümeyi geciktiren bir faktöre dönüşüyor. Çünkü bir yukarıda anlatılmaya çalışıldığı üzere AK Parti’den yeni partilere doğru oy akışının hızlanması, yeni partilerin ilgi odağı ve güçlü görünmeleriyle ilişkili. DEVA’nın merkezde İYİ Parti’den de oy çekerek %7-8’lere varması İYİ Parti’ye büyük bir zarar vermemekle birlikte AK Parti seçmeni için tetikleyici eşiğin geçilmesini ve akışın hızlanmasını sağlayabilir.

Öte yandan İyi Parti ve Meral Akşener, merkezde daha büyük bir avantaja sahipken ve CHP ile iyi bir iş birliği ve iş bölümü de yakalamışken potansiyelini büyütebileceği bu havzadan DEVA’nın lehine geri çekilir mi, pek kolay görünmüyor. Geri çekilmeyi düşünmeyeceğini varsayarsak; merkezde büyüme potansiyeli gösteren ama Kürtlerin desteğini alamayan bir aktör olarak Akşener eksik yanını DEVA ile mi yahut GELECEK ile mi tamamlamak ister, bu da cevabı kolay bir soru değil. Zira kendisine fazlaca benzeyen DEVA’nın Kürtlerin desteğini alma potansiyeli güçlü olmakla birlikte AK Partili Kürtlerle birlikte muhafazakarları da bulundukları yerden koparma bahsinde GELECEK daha avantajlı bir müttefik olarak görülebilir.

Sonuç olarak; CHP, DEVA ve İYİ Parti’nin odağa aldığı “merkez siyaset” zemininde yeni bir rol paylaşımı elzem görülmekle birlikte DEVA’nın da “merkezde duran, kentli, orta sınıf” imajı üzerine yeniden düşünmesi gerekiyor. Diğer aktörlerin merkezden birer adım geri çekilerek bu alanda DEVA’nın genişlemesine müsaade mi edecekleri yoksa DEVA’nın siyaset biçimini gözden geçirerek; Erdoğan’ın belirlediği siyaset alanının dışına çıkıp çıkmayacağı, doğrudan Erdoğan’a karşı muhalefet ve söylemde vites mi yükselteceği, yoksa hepsinin bir arada mı olacağı hem merkezin hem de DEVA’nın geleceğini önemli ölçüde etkileyeceğe benziyor.

Aksi durumda; DEVA’nın büyüyemediği bir denklemde AK Parti’den rahatsız seçmenin kararsız/boykot limanına demirlemesi ihtimali artarken önceliği merkez olmayan, Kemalizm ve milliyetçilik kıskacından daha rahat çıkabilecek ve daha agresif muhalefet yapan GELECEK’in sürpriz yapması da aslında sürpriz olmayacaktır.