YERLEŞENLE BARINAMAYAN ARASINDA SIKIŞMIŞ BİR RUH: YUSUF ATILGAN

YERLEŞENLE BARINAMAYAN ARASINDA SIKIŞMIŞ BİR RUH: YUSUF ATILGAN
Batılılaşma, kuruluş aşamasındaki Cumhuriyet, yeni Türkiye’nin taşrası ve başkenti...”Gecikmeli Ankara Treni” ifadesi  Atılgan’ın tarih ve siyasetle olan düşüncelerinin de bir izdüşümüdür sanki.               ...

Batılılaşma, kuruluş aşamasındaki Cumhuriyet, yeni Türkiye’nin taşrası ve başkenti...”Gecikmeli Ankara Treni” ifadesi  Atılgan’ın tarih ve siyasetle olan düşüncelerinin de bir izdüşümüdür sanki.

                Bir iki iki delik

                Keçeci Zade Malik...

                Efendim, Anayurt Oteli’nin kapı kemerinde  kabartma harflerle yazıyor bu tekerlememsi iki satır. Yerli bir ozanın elinden çıkmış. O zamanın ileri gelenleri doğan çocuklarına ya da ölen yakınlarına tarihlerle (ebced hesabı mı?) ozana bir iki satır bir şeyler yazdırır, ozan da bu işten birkaç kuruş kazanırmış. Bu yazı ileride otel olacak konağın yapılış tarihi.

                Arap rakamlarıyla “bir iki iki delik” 1255 demek. (Miladi takvimde 1839) Yusuf Atılgan detayların, sağlam, sıkı sıkıya örülmüş kurguların yazarıdır, bu tarih bir tesadüf olamaz. Bu tarihin bir anlamı olmalı –ki var- Tanzimat Fermanı’nın okunduğu ve Osmanlı’nın Batı’ya yüzünü döndüğü tarih bu. Bir yandan da sosyal bir kırılma.. Yusuf Atılgan birkaç tarih daha yerleştirecek romanın içine, her birinin bir anlamı olacak şüphesiz.

                Otelin istasyona yakın bir de reklam tabelası var. Ancak uzun zamandır orada olsa gerek, tabelayı tutan çivilerden bir düşmüş. “...okun ucu aşağı dönmüş, toprağı gösteriyor, otelin yeraltında olduğu sanısını veriyor insana” (s.12). Bu cümle ölümle ilgili bir sembol, bir yandan da romanın sonunda gerçekleşecek ölüme bir hazırlık sanki.

“Anayurt Oteli” tabelasının çakılı olduğu asırlık çam ağacı, yol genişletme ve kavşak düzenlemesi sırasında kesilniş. Bugün Manisa’da Anavatan Oteli’nden kalan tek iz ”Anavatan Apartmanı”

Otelin adı neden “Anayurt”?

                Atılgan’a göre bunun “Büyük Manisa Yangını”yla bir ilgisi var. Yunanlılar 1922’de giderken geçtikleri yerleri de yakmışlar. Yaşlı adamlar “Her mahalleden eli silahlı bir tek erkek çıksaydı yanmazdı burası” derler. Çoğu dağa kaçtı, bütün gün, bütün gece, aşağıdaki büyük yangını seyretti” (S:13).

                Bu adın “Düşman elindeyken belirli bir direnme göstermemiş kasaba ya da kentlerde kurtuluşun ilk yıllarındaki utançlı yurtseverlik coşkusunun etkisi” ile konduğunu düşünüyor yazar. Neden olmasın?

                Bir otelin adının Anayurt olması bu tamlamada bir çelişkiyi de barındırıyor olabilir mi? Anayurt kalıcı olunan, kök salınan yer, otel ise gelip geçiciliğe vurgu yapıyor.

                Romanın baş karakteri elbette ki otel ve aslında kurgu değil. Atılgan’ın çocukluk yıllarında ailesiyle birlikte Manisa’ya gittiklerinde kaldıkları otel, gerçekte adı “Anavatan Oteli”. Yazar o yıllarda yaptığı bir röportajda otelle –aslında romanıyla- ilk tanışma anını anlatıyor. Kulak verelim:

                "Manisa'da Anavatan Oteli diye bir otel vardı. Ben Hacırahmanlar'danım biliyorsun. Manisa yandıktan sonra oraya yerleşmişiz. Babamla Manisa'ya her gidişimizde Anavatan Oteli'nde kalırdık. Çünkü otelin sahibi babamın iyi arkadaşıydı. Oteli de Ahmet Efendi ile oğlu Zebercet işletirdi. Romandakinin tersine Zebercet babası, Ahmet Efendi oğluydu. Bir gün bu oteli yazma isteği doğdu içime. O sıralar arkadaşlarla Birgi'ye gideceğiz. Gece Aydın'da bir otelde kaldık. Bir otel işte. Kapıdan giriliyor, karşıda yukarıya çıkan bir merdiven var. Katibin yeri de bu merdivenin altında. Önünde bir küçük masa. Gece arkadaşımla konuşurken "Yahu" dedim, "Bu adamın buradaki hayatı ne olabilir?" Merdiven altında oturan bir adam. Nasıl bir adamdır bu? Üstelik benim bunaldığım zamanlar. Böyle bir ikilem içinde olduğum bir durum. Anavatan Oteli ile bu adamı birleştirdim, kendi ruh durumumu da yansıtmaya çalıştım. Bu roman çıktı."  

Enis Batur’un Anayurt Oteli için hazırladığı otel planının taslağı. Enis Batur bu planı Yusuf Atılgan’a onaylatmıştır

Doç. Dr. Alparslan Nas’ın Yusuf Atılgan’ın temel iki karakteri olan C. ve Zebercet’ i psiakanalitik bir yaklaşımla değerlendirdiği ilginç makalesi, Anayurt Oteli’nin katlarıyla Zebercet’in “psişik katları” arasındaki çarpıcı paralelliği önümüze koyar.

Otel üç katlıdır. Giriş kat yani birinci kat Zebercet’in oteli yönettiği, insanlarla karşılaşıp tanıştığı ve “normal” davrandığı kattır. Yani onun “Ego”sudur. İkinci kat Emekli Subay Olduğunu Söyleyen Adam” ın kaldığı kattır. Birazdan ana hatlarıyla konuşacağımız bu karakter otoriter bir figür olarak romanda yerini bulur ve Zebercet ile sürekli çatışır, bir anlamda Zebercet’in “Süper Ego” sudur. Zebercet romanın sonunda onun kaldığı odada kendini asar, Nas’a göre bu süper egonun  “ölüm emri”nin kanıtıdır.

Artık “Gecikmeli Ankara Treni’yle Gelen Kadın” ve “Emekli Subay Olduğunu Söyleyen Adam’ı anlatma zamanı.

Hep Geciken Ankara

Her akşam ayaklarını yıkayan, her sabah aynı saatte kalkan, yılda bir kere terziye, altı ayda bir kere keselenmek için hamama, dört haftada bir saç traşına, altı ayda bir otelin biriken paralarını İstanbul’a yerleşen Faruk Bey’e göndermek için postaneye giden, (yılda bir kez de otelin vergisini yatırır, ancak bunun için ayrıca çıkmaz, bu işi postaneye gittiği bir güne denk getirirdi) Zebercet –rutinlerin adamı-  “Gecikmeli Ankara Treniyle Gelen Kadın”ın içeri girip “Odanız var mı?” sorusuyla darmadağın olacak ve sonu ölümle biten geri dönüşsüz bir yola girecektir.

Peki, bu kadın neden Ankara Treni’yle değil de “Gecikmeli Ankara Treni’yle gelir?

Atılgan bunu elbette bile isteye yazmıştır.

Batılılaşma, kuruluş aşamasındaki Cumhuriyet, yeni Türkiye’nin taşrası ve başkenti...”Gecikmeli Ankara Treni” ifadesi  Atılgan’ın tarih ve siyasetle olan düşüncelerinin de bir izdüşümüdür sanki.

Gecikmeli Ankara Treni’yle gelen kadın otelin 1 numaralı odasında bir gece kalır ve ertesi sabah gider. Zebercet artık ölene kadar geçireceği kısa zamanda “gecikeni bekleyecektir”

Kadının odası, giriş katı ile ikinci kat arasında var olan bir çatışma alanıdır. Bu odada Zebercet fantezilerinin peşinden koşar, kadının içtiği çay bardağında bıraktığı ruj izini öper, unuttuğu siyahlı sarılı, kırmızılı havlunun (hatırlıyor musunuz sevgili okuyucu, Zebercet’in gittiği horoz dövüşünde yenildiği için sahibi tarafından duvara vurularak kan revan içinde öldürülen horozun renkleriydi bu üç renk, erkeklik simgesi horoz öldürülür, Zebercet’in erkeklik potansiyeli aynı renkteki havluyu fetişe çevirir) üzerinde kendini tatmin eder.

Bir gece  kadının odasında yine aynı eylemlerinin içindeyken bir gürültü kopar ve tavan çatırdar, Emekli Subay Olduğunu Söyleyen Adam belli ki yataktan düşmüştür. Zebercet sıçrar, kadının dudaklarını değdirdiği bardak kırılır- bu aynı zamanda Zebercet’in yaşamının da kırılma anıdır- Bir yandan da süper ego hazzı engellemiştir. Hazdan vazgeçer Zebercet. Oda bozulmuştur, uğursuzluktur bu. Zebercet o an ikna olur, kadın artık gelmeyecektir.

Bu hafta da bitmedi, ama haftaya biter. İyi Pazarlar!

  1. Anayurt Oteli, Yusuf Atılgan, Can Yayınları, 2017
  2. Zebercetten Cumhuriyet’e Anayurt Oteli, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Editörler: Nergis Öztürk, Necdet Berk Özler, 2015
  3. Vesika-lık: Yusuf Atılgan, YKY Kitap-lık, Sayı: 41, Mayıs-Haziran 2000
  4. Aylak Adam ve Anayurt Oteli’ne psikanalitik yaklaşım: Atılgan’ın Oidipal Roman Kişileri Olarak C. ve Zebercet, Alparslan Nas, Nota Bene Sabancı University Journal of Arts and Social Sciences, ss.72-86, 2009