Yine bir iletişim kazası

Sanırım ben bir şeyleri yanlış biliyorum. Gerçi araştırdım, baktım. Sordum. Soruyu sorduğum kişiler bu ne biçim soru diye tuhaf tuhaf yüzüme baktılar. Nezaketlerinden bir şey de diyemediler. Neyse. Ezcümle döviz almak suç değil.

Diğer yandan şuna da baktım. Bir mal üretmek üzere hammadde almak, bu hammaddenin fiyatı hem dünyadaki kendi değeri, hem de bizim paramızın değer kaybetmesi nedeniyle, her geçen gün daha da pahalanıyorsa o anki ihtiyaçtan daha fazlasını almak ve üretiminin aksamamasını sağlamaya çalışmak da bir sanayici için suç sayılamayacağı gibi aslında rasyonel de bir davranış biçimi. Hele ki pandemi sürecinde tedarik zinciri kırılmak üzere iken. Türkiye bugün büyüyor, resesyona girmiyor diye övünülüyorsa, ihracat rekordan rekora koşuyor diye anlatılıyorsa burada sanayicilerin rasyonel hareketlerinin payını göz ardı edemeyiz.

Diğer yandan Sayın Kavcıoğlu’nun bankalardan ucuz kredi bulup döviz alıyorlar dediği sanayici (öyle yapıyorlar iddiasında değilim) sonuçta bu krediyi Türkiye’nin kurulduğu günden beri göz bebeği olan çok önemli kurumlarından BDDK denetimindeki bankalarından alıyor. Bu bahsi geçen bankaların üç tanesi de kamu bankası. Bir banka verdiği kredinin nasıl kullanılacağını bilmeden veriyorsa bu durum çok daha acı. Üstelik çözümü çok kolay olan bir durum. Krediyi kime ne için kullansın diye veriyorsan karşı tarafa fatura karşılığı paranın çıkışını yaparsın. Hem her şey kayıt altında olur. Hem amaca yönelik kullanılmış olur.

TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun katıldığı İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclis toplantısından kafama takılan önemli noktalardan biri de “Bankaları yüzde 14 ile
fonluyorsunuz. Bankalar bunu yüzde 36-40 faizle satıyor” eleştirisi üzerine Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu’nun yanıtı idi.

“Alma abi, alma!…”

Maalesef “krediyi alma abi, et pahalı et alma abi, mevsiminde olmayan sebzeyi alma abla, kilo ile alma gram ile al abla” önerileri ile işler yoluna girmiyor, girmeyecek de…

İşin bence daha ilginç tarafı ise basın önünde TCMB Başkanı Kavcıoğlu ile İSO Başkanı Bahçıvan arasında yaşanan tartışma. Toplantı başlamadan herhalde iki heyet bir araya gelip çay-kahve içmişlerdir. Bu konuların orada konuşulması daha şık olmaz mıydı?

Ve bence en tehlikelisi “Elimizde liste var” söylemi. Şık da değil, etik de değil, doğru da değil. Diyelim ki liste var. Kim bunlar? Döviz alan sanayiciler. Suç mu işlemişler? Hayır. Eee o zaman bu aba altından sopa göstermek de neyin nesi. Biz tamamen vazgeçtik galiba yabancı yatırımcıdan. Bu sözlerin bir yabancı yatırımcı için ne anlama geldiğini biraz oturup düşünmekte fayda var.

Bu arada sanayiciye, vatandaşa eğer “döviz alma, olanı da boz” diyeceksen, yollara, köprülere, havalimanlarına da döviz bazlı garanti de vermeyeceksin.

Sanayici onca stok maliyetine giriyor, belki bu maliyetler nedeniyle önemli ölçüde kârından yiyor ki üretim sekteye uğramasın.

Onun için Türkiye’de resesyon riski yok diye övünürken bunları da göz önüne almak lazım.

Ve son bir not:

Bunun konu ile ilgisi pek yok. İlk başta hatta size çok kişisel bir sızlanma gibi de gelebilir. Dün Covid-19 aşımı olmak üzere günlerce öncesinden aldığım randevuma gittim. Ve bana iki kişinin randevularına gelmedikleri ve 6 kişi tamamlanamadığı gerekçesiyle yeniden randevu almamı söylediler. Çünkü Sağlık Bakanlığı uygulaması böyleymiş. Muhtemelen teknik bir açıklaması vardır. Ancak 85 milyonluk bir ülkenin sağlık bakanlığının aşamayacağı bir teknik sorun olduğunu sanmam. Konuyla pek ilgisi yok dedim. Hiç ilgisi yok demedim dikkat ederseniz. Planlama her şeydir. Bu örnekte mesela hastaneye gitmek için ayrılan vakit, yakılan benzin, mesaiden gidenler de milli servet…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi