YİNE, YENİDEN, SİL BAŞTAN….

Pek çok şey sil baştan olmuş görünüyor. Beş altı haftalık çalışma ve zayıf hazırlık maçları yetmemiş. Jesus da sanki daha oyuncularını tanıyamamış gibi. Kısaca Dinamo Kiev maçı gösterdi ki Fenerbahçe’nin bir oturma sürecine ihtiyacı var.

Birgün inşallah Fenerbahçe herhangi bir Avrupa Kupası eleme turuna, transferlerini önceden tamamlamış, kadrosunu oturtmuş, hazırlık kamplarını zamanında yapmış, Hocasıyla oyuncuları birbirini tanımış, kısaca her şeyiyle hazır bir şekilde katılacak. Bir gün bu olacak eminim, ama ben görür müyüm bilemeyeceğim.

Elbette elemelere bu kadar alt turdan başlayınca hazırlanmaya fazla zaman kalmıyor ancak olması gereken takımın önceki seneden iskeletinin hazır olması, takımı tanıyan Hoca’nın istediği birkaç takviye ile sahaya çıkılması.

Olmuyor olamıyor. Yine ve yeni bir hoca, tamamlanmamış transferler, oturmamış bir kadro ile elemelere başladı Fenerbahçe…

İsmail Kartal’ın geçen yıl oturttuğu oyun sistemi ve kadro birkaç takviye ile ne yapardı bilemeyeceğiz ama dün akşam yenilerin hiçbiri yerini aldıkları adamlardan daha iyi değildi. Sadece İsmail Yüksek ikinci yarıdaki ileriye destek verdiği oyunuyla “ben bu takımda yer alırım” dedi.

Jesus, ikinci yarıda oyuna aldıklarıyla başlasa çok daha iyi olacaktı. Nitekim son 15 dakikada Fenerbahçe çok daha etkiliydi.

Herhalde Hoca zaman içinde oyuncularını tanıdıkça kimi yeni getirdiklerini değil geçen seneki isimleri tercih edecektir, tabii “mutlaka ben getirdiğim adamlarla oynarım” demiyorsa.

Kabaca 4-3-3 dizilen Fenerbahçe Jesus’un tüm takımları gibi ilerde basmaya, hızla çıkıp ilerde çoğalmaya çalışıyor. Ama henüz ilerde takım halinde baskı
yapamıyorlar, ayrıca çoğaldıkları anlarda top kaptırıldığında geride az adamla yakalanabiliyorlar.

Henüz takımın oturmadığı da net biçimde görüldü. İki transfer ilk 11’deydi, Arao ve King. İsmail Yüksek’i de sayarsak aslında sahaya üç yeni oyuncuyla çıktı Jesus. Ama bu üç oyuncu tüm oyun karakterini etkiledi Fenerbahçe’nin. Öncelikle Arao ve İsmail Yüksek hiçbir şekilde Crespo-Zajc ikilisinin etkinliğini yakalayamadı.

Oyuncuların birbirine alışık olmamasının elbette bunda payı var. Bu ikili ilerdeki adamlara destek vermediği için mesela İrfan Can geçen yılki etkinliğini gösteremedi.

Hoca muhtemelen deplasmanda sağlam bir takıma karşı oynadıkları için Arao-İsmail ikilisini tercih etti. Arao aslında sürekli iki stoperin arasına girerek takımının pozisyon vermemesi için uğraştı. Jesus, Kadıköy’deki maça herhalde daha ofansif oynayabilen iki isimle başlar.

Yenilerden King de uyumsuz, dolayısıyla etkisizdi, yerine oynayacak bir Serdar Dursun çok daha etkili olabilirdi. Rossi ve Osayi etkiliydi ama ilerde Valencia bu takımda yer bulamayacak gibi görünüyor.

Daha önemlisi Arda Güler’e daha çok süre vermenin yolu bulunsa iyi olacak gibi görünüyor.

Tabii bu değerlendirmeleri yaparken iki Hoca’nın da Avrupa’nın en tecrübeli isimleri arasında yer aldığını ve birbirlerini iyi tanıdıklarını unutmamak gerek. Bu da her iki Hoca’nın da oyun tercihini etkilemiş olabilir.

Yıllardır Avrupa’nın en renksiz, en sıkıcı ama sağlamcı futbolunu oynatan Lucescu haftaya Kadıköy’de de tavrını değiştirmeyeceği için zor bir maç olacağını şimdiden söylemek mümkün. Bakalım Jesus daha cesur olabilecek mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi