YOKSUL ÇOCUKLAR OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE YOK!

Türkiye okul öncesi eğitimde OECD ülkelerinin gerisinde. Anne Çocuk Eğitim Vakfı Direktörü Başak Tuğsaval, “Türkiye’de 0-3 yaş arası bakım ve eğitim hizmetleri neredeyse yok denecek kadar az. Temel mesele kadının istihdamı, kadının eğitimi ve hanenin gelir durumu. Hanenin geliri yüksekse çocuğu okul öncesi eğitime katılıyor fakat pandemi kadının istihdamını ve hanelerin gelir durumu çok etkiledi” diyor.

UNICEF Araştırma Ofisi Innocenti tarafından hazırlanan araştırma raporuna göre yaklaşık 22 milyonu Güney Asya’da olmak üzere en az 40 milyon çocuk Covid-19 salgını nedeniyle okul öncesi eğitimden mahrum kaldı. Türkiye, okul öncesi eğitim alabilen çocuk sayısı son 10 yılda artsa da OECD ülkelerinin gerisinde.
Anne Çocuk Eğitim Vakfı ve Eğitim Reformu Girişimi’nin daha önce yayınlandığı rapor çocukların okul öncesi eğitime katılma oranlarındaki sınıfsal farkı ortaya koymuştu. Rapora göre yoksul ailelerin çocukları için ‘ana okulsuzluk’ kardeşten kardeşe geçen bir yoksunluk. Türkiye’de varlıklı ailelerin çocuklarının okul öncesi eğitim alma ihtimali, yoksul ailelerin çocuklarından yaklaşık 4 kat daha fazla.
Avrupa’da salgına rağmen okulları açma ve riskin arttığı durumlarda kapama politikası uygulanırken Türkiye çareyi 120 gün okulları kapatmakta buldu. Artan vaka sayılarıyla okulların kapanması yeniden gündemde. Yayınlanan raporlarda okulların kapalı kalmasından okul öncesi eğitim alan öğrencilerin çok fazla etkilendiği görülüyor. İşsizlik ve kadın istihdamının azalması küçük yaş grubundaki çocukları okulsuz mu bıraktı? Pandeminin erken okullaşmaya etkileri neler? Sorularımızı Türkiye’de okul öncesi eğitimin yaygınlaşması için 1993 yılından bu yana çalışmalar yürüten Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) Kaynak Geliştirme, İletişim ve Savunu Direktörü Başak Tuğsaval’a sorduk.
Salgından AÇEV nasıl etkilendi?
Salgın bütün hayatımızı etkilediği gibi çalışmalarımızı da çok derinden etkiledi. Hem sağlıkla ilgili hem fiziksel koşullar çalışmalarımızı bu koşullara entegre etmemizi gerektirdi. AÇEV’in çalıştığı hedef kitle ihtiyaç sahibi, yoksul aileler. Çok yönlü gelişim için çocuğun çevresindeki bütün aktörleri bütüncül olarak görüyoruz ve onları güçlendirmeye çalışıyoruz.
Neler yaptınız?
Yoksullaşmanın daha derinleştiği bir dönem yaşıyoruz. Uluslararası kurumlar 40 milyon çocuğun okul öncesi eğitime ulaşamayacağını ortaya koyuyor. Aileler materyallerden, bilgi beceri, ihtiyaç duydukları bütün malzemelerden kitaptan, defterden yoksun olabiliyor. ‘Evdeki Oyun Kutum’ isminde çocuk ve ailenin birlikte oynayabilecekleri malzemeler paylaştık. Eğitimleri hızlıca bu düzene entegre edip ailelere ulaştırdık. Sosyal medyayı bir eğitim aracı olarak kullanmaya başladık. Pandeminin ilk günüden bugüne bütün hane halkının iyi olma halini korumak için gerekli bilgileri paylaştık. Çocuklarla ne tür oyunlar oynayacağız, onlarla nasıl vakit geçireceğiz, uzaktan eğitime entegre olurken ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağız gibi sorular için sosyal medya hesaplarımızda buna uygun paylaşımlarda bulunduk.
ERKEN OKULLAŞMA YÜZDE 40 DÜŞEBİLİR
Çocukların erken okullaşması için ‘7 Çok Geç’ kampanyası düzenlemiştiniz. Bu kampanyayla ne tür kazanımlar elde etmiştiniz? Salgınla birlikte bu kazanımların gerisine mi düştünüz?
‘7 Çok Geç’ kampanyası okul öncesi eğitimi artırmak için önemli bir çalışmaydı. Bu konudaki farkındalığı artırarak, okula hazır bulunuşluk açısından bu dönemin ne kadar önemli olduğunu, 0-6 yaş döneminin beyin, fiziksel, duygusal, sosyal gelişimin en hızlı yaşandığı dönem olduğunu anlattık. Bugün baktığınızda özellikle 5 yaşta okullaşma oranını arttığını görüyoruz. MEB verilerine göre bu oran %71. Ancak Türkiye’de 0-3 yaş arası bakım ve eğitim hizmetleri neredeyse yok denecek kadar az. 3-5 yaş arası da %41’lerde. OECD’de bu yaş dönemi için okullaşmayla ilgili sonuncu ülkelerden biriyiz. Eğitime erişimde üç temel mesele var: Kadının istihdamı, kadının eğitimi, hanenin gelir durumu. Hanenin geliri yüksekse çocuğu okul öncesi eğitime katılıyor fakat pandemi iki tanesini çok etkiledi. Kadının istihdamı ve hanelerin gelir durumu olumsuz etkilendi. Zaten az sayıda olan erken okullaşmanın %40 oranında düşebileceği görülüyor. Şu anda gerçek rakamları bilmiyoruz. Bu alana yatırım yapılmalı. Çocuklar okuldan uzakta kaldıkları için psiko-sosyal eksiklikler yaşadı. Okul çocuğa sağlıklı beslenme, güvenlik sağlayan onu istismar ve şiddetten koruyan bir mekanizma. Ayrıca çocuğun aşıya erişebildiği, sağlığının takip edildiği bir yer.
Türkiye’de 3 milyona yakın kadın okuma yazma bilmiyor. Annelerin eğitimi için çalışmalar yapıyor musunuz?
Kadınların eğitimi için iki farklı şey yapıyoruz. Biri; Anne Destek Programı. Kadının anne olarak desteklenmesi, güçlendirilmesini sağlamak. Ancak bunu tek başına ele almak doğru değil. Çocuğun gelişimi için babanın da ev içinde eşit rol alması gerekiyor. Şiddetten uzak, eşitlikçi bir hane ortamının daha sağlıklı bireyler yarattığını söyleyebiliriz. Diğeri; Hayat Dolu Buluşmalar programımız. Genç kadınların toplumsal hayata katılımlarını destekliyoruz. İleri okuryazarlık ve yaşam becerilerinin geliştirilmesini hedefliyoruz. Örneğin ehliyet alabilme, bir istihdama girebilme ve yeterli donanıma sahip olabilme veya dijital okuryazarlık gibi pek çok beceri de kazandırılıyor. Bu projeyi hala yürütüyoruz. Her yapılan şey birbirini destekliyor. Kadına temas ettiğimiz çoğu noktada çocuğa katkı sunuyoruz.
DEVLET HER MAHALLEYE ÜCRETSİZ KREŞLER AÇMALI
Milli Eğitim Bakanlığı’yla birlikte çalışıyor musunuz?
MEB’le uzun yıllar protokolümüz vardı. Okul öncesi eğitim MEB’in Temel Eğitim Genel Müdürlüğü içerisinde yer alıyor. Bu alana yönelik içeriğin oluşturulmasında temel sorumlu birim. Bu birimin ve tabii MEB’in sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliğini artırıyor olması önemli, uluslararası iyi örnekler bu alana taşınabilir. Eğitimden çok bahsediyoruz ama bakım hizmeti pek çok ülkede özele de devredilmiş olabiliyor. Özel de hanenin gelir durumuna bağlı. Dolayısıyla buraya kamunun daha fazla el atması gerekir. Kreş ve anaokulları açan temel bir yapı olması lazım. Erişimi kolaylaştırmak için ücretsiz, erişilebilir, herkesin yakınında, mahallede veya iş yerinde kreşler açılmalı. Çocuk gelişimi çok bütüncül. Bütün bakanlıkların ve ilgili birimlerin koordineli olarak çalışması gereken bir mesele.
SALGINLA BELEDİYELER ÖNEM KAZANDI
Salgının ilk başladığı günden bugüne bir yıldan fazla zaman geçti. Çocuklar için çalışan bir vakıf olarak sizin sesinizi duyamadık. Eğitim adına diğer vakıfların, kuruluşların olduğu gibi sizin de sesinizi duymaya ihtiyacımız vardı.
Eğitim adına ne yapılması gerektiğine ilişkin görüşlerimizi tek bir savunuyla iletmiyoruz, gerekli istişarelere katılarak da bunu yapıyoruz. Biraz o tarafı görmek ondan bahsetmek gerekiyor. Aile Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı ile iştişare toplantılarına katılan, ilgili çalışma gruplarında görüşlerimizi paylaşan bir yapıyız. Enerjimizi böldük. Mesela yerel yönetimlerin yapacağı şeylere odaklandık. İstanbul ve Ankara belediyeleriyle yoğun çalışmalarımız var. Yerel yönetimlerin verdikleri hizmetlerin çocuk dostu olması için projeler yürüttük. Aynı anda eş zamanlı pek çok proje yürüttük. Ulusal çapta ilgili iştişareler yerel bazda da bunun nasıl olacağının yürütülmesi için çalıştık. Yuvam İstanbul, çocuk ve ebeveyn dostu yönetişim, belediye projesi önemliydi. Buralara çok emek verdik. Pandemi bizi mahalleye hapsetti. O mahallelerden bir şey söylemek gerektiğini belediyelerin önem kazandığını gördüğümüz için enerjimizi buralara yönelttik.

RAKAMLARLA AÇEV

1993’ten bu yana 1.110.000 anne, baba, çocuk ve yetişkine ulaştı.
14.000 gönüllü eğitimci
81 ilde faaliyet gösterdi ve 15 ülkede programlarını yaygınlaştırdı

ÇOCUK YAŞTA EVLİLİKLER ARTABİLİR

İçinde bulunduğumuz küresel pandemi süreci, özellikle düşük sosyoekonomik seviyeye sahip ailelerde yaşayan kız çocukları için ayrı bir tehdit oluşturuyor. Bazı ailelerin ekonomik yükleri azaltma yaklaşımı, çocuk yaşta evliliklerin artması riskini de beraberinde getiriyor. Bu bulgulardan yola çıkarak, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ve Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) iş birliği ile çocukların güvende olmaları ve bütünsel gelişimlerinin desteklenmesi için babalarda tutum ve davranış değişimi hedefiyle, “Babayım” kampanyasını yürütüyoruz. Babalar, erkeklerin yoğun bulunduğu kamusal alanlarda birbirinden yaratıcı iletişim yöntemleriyle seslerini duyuruyor ve “Çocuk yaşta, erken ve zorla evliliklere hayır!” demeyi sürdürüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eda Yılmayan Arşivi