Yolsuzluk Öldürür: Türkiye Depremi

Son Güncellenme Tarihi: Mart 19, 2023 / 06:17

Yolsuzluğun kaynakları tükettiğini, çevreye zarar verdiğini, insanları yoksullaştırdığını biliyoruz ama aynı zamanda öldürüyor da!
Yolsuzluğun nasıl ölümcül olabileceğine ilişkin dünyada pek çok olay gördük. Bangladeş’teki 2013 Rana Plaza fabrikasını, uyarıların dikkate alınmaması ve işçilerin çatlaklarla dolu bir binaya girmeye zorlanması nedeniyle bir binada 1134 kişinin öldüğü kazayı hatırlayın. Ya da 2020’de Beyrut’ta yaşanan patlama. Limanda uzun süredir devam eden yolsuzluk ve kötü yönetim ve 218 kişinin ölümüne neden olan resmi işlem, eylemler ve ihmalin sonucuydu bu.
Haiti depreminin yıldönümünde yayınlanan bir araştırmaya göre, son 30 yılda meydana gelen depremlerde bina çökmelerinden kaynaklanan ölümlerin %83’ünün aşırı derecede yolsuzluğun yaşandığı ülkelerde meydana geldiği hesaplanıyor. Endonezya, Çin, İran ve benzeri ülkelerde büyüklüğü 7’nin üzerindeki bir depremin nasıl çok daha fazla can kaybına yol açtığı sorusunun cevabı aslında yolsuzluklarda saklı. Kötü inşa edilmiş binalar, yönetmeliklerin uygulanmaması, standartların altında malzeme kullanımı, uygun olmayan şantiye binaları vb.
Bir insani felakete dönüşen depremin son örneği, son olarak Türkiye’de 6 Şubat 2023’te meydana gelen depremdir. 7,7 büyüklüğündeki yer sarsıntısı 13,5 milyon insanın yaşadığı alanı etkiledi. Şimdiye kadar, ölü sayısının 46.000’de sabit bırakıldığı üzerinde, binlerce insanın kayıp olduğu depremde en az 120.940 konut yıkıldı veya ağır hasar gördü. Ülke, 1999’da 18.373 kişinin hayatını kaybettiği bir başka ölümcül deprem daha yaşamıştı. Bunca zaman ders alınmamış gibi görünüyor ama bu 24 yılda gerçekte ne oldu?
AKP iktidarının son 20 yılında inşaat sektörü patlama yaşıyor. İnşaat, dünyadaki en yozlaşmış endüstrilerden biri olarak bilinirken, Türkiye’de yolların, havaalanlarının, köprülerin, hastanelerin vs. büyük devlet imtiyazlarıyla gelişti. Ancak fayın üzerinde, hastane gibi kritik kamu binaları ile birlikte çöktü. İronik bir şekilde AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) bile yıkılan devlet binaları arasındaydı.
(https://www.researchgate.net/publication/49749502_Corruption_kills
BM’deki kaynaklara göre ölü sayısının bu rakamı iki katına çıkardığı tahmin ediliyor. https://www.sozcu.com.tr/2023/dunya/birlesmis-milletler-deprem-bolgesinde-olu-sayisi-iki-kat-artabilir-7588588/
https://www.transparency.org/en/cpi/2022)
Açgözlü müteahhitler, denetim eksikliği, daha önce yapılan yanlışların cezasız kalması, bir yandan inşaat firmaları ile denetim firmaları arasındaki çıkar çatışmaları, diğer yandan yerel yönetimlerdeki imar komisyonları ile inşaatçılar arasındaki çıkar çatışmaları vb. gibi ülkedeki mevcut trajedinin bir çok sebebinden rahatlıkla bahsedilebilir. Bunların hepsi, ülkede çok yaygın olan yolsuzluğun farklı biçimleridir. Hatırlayalım ki Türkiye, Yolsuzluk Algı Endeksi’nde son 10 yılda sürekli düşen, şu anda 36 puan alan ve 180 ülke arasında 101. sırada yer alan ülkelerden biri.
Türkiye’nin de deprem açısından çok yüksek riskli bir ülke olması nedeniyle, yapısal yasal reformların acilen yapılması gerektiği açık. 1999 felaketinden sonra, depreme dayanıklı binalar için yeni yapı yönetmeliği çıkarılmış, ancak uygulama çok zayıf kalmıştır. Yeni yapılan çok sayıda binanın da bu depremde yıkılmış olması bu uygulama eksikliğinin bir kanıtı olabilir. Ayrıca, imar yönetmeliklerinin merkezi ve yerel yönetimlerin popülist hamleleriyle sık sık değiştirildiği de bilinen bir gerçektir.
Tüm sistemdeki son yıkıcı adım, uzmanların ve sivil toplumun sert itirazlarına rağmen 2018 yılında çıkarılan İmar Affı düzenlemeleri oldu. Bu af düzenlemesi, sadece devlete bir ücret ödeyerek kaçak yapılan inşaatların yasallaştırılmasını hedefliyordu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na göre 9 milyona yakın kişi başvurdu. Daha da önemlisi, bu süreç, herhangi bir deprem taraması ve bina sahiplerinin sorumluluğuna bırakılan deprem yapı standartlarına uygunluğu içermemektedir. Daha önce uyumsuzluk nedeniyle yıkım emri taşıyan binalar bile yönetmelik kapsamına alınmış ve bunun da ne kadar büyük bir hata olduğu apaçık ortadadır.
Bir diğer husus ise 1999 depreminden sonra Türk halkından toplanan 38,4 milyar dolarlık özel maksat vergisinin deprem önleme tedbirlerinde kullanılmamış olmasıdır. Eski maliye bakanlarının beyan ettiği gibi bu para diğer bayındırlık işlerinde yani yol, hava alanı ve hastane yapımında kullanıldı, ne yazık ki bu depremde ilk önce yıkıldı.
Afetler, iyi yönetişimin devletin krizle başa çıkma kapasitesini etkilemede ne kadar kritik bir faktör oynadığını anlamak için gerçek bir test zamanıdır. Liyakate dayalı olmayan atamalarla zayıf düşen kurumlar, çok temel kapasitelerini kaybederler. Ve şu anda ülkede insanları kurtarmak ve insani yardım organize etmekle görevli kurumların başına gelen de tam olarak bu. Yerdeki binlerce insan, kurtarma ekiplerinin zamanında gelmediğini ve organizasyon becerilerine sahip olmadığını haykırarak aslında çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Görünüşe göre AFAD’ın mali kapasitesi de yakın zamanda 2023 devlet bütçesinde yapılan %32’lik bir kesintiyle azaltıldı. Çoğu bölgesi yüksek deprem riski altında olan bir ülke için bu, ileri görüşlü bir yönetim olarak da görülmemektedir.
Doğal afetler kaçınılmaz olabilir, ancak yolsuzluk, kötü yönetim ve kötü yönetişim kaçınılmaz değildir.
Türkiye’de yaygın bir anlatı “bizi öldüren deprem değil, binalardır” şeklindedir. Bunu “bizi öldüren deprem değil, yolsuzluktur” şeklinde değiştirmenin zamanı gelmiştir.

Oya Özarslan

E. Oya Özarslan 1986 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi′nden mezun oldu. 1998 yılında uluslararası hukuk alanındaki yüksek lisans eğitimini Teksas Austin Üniversitesi′nde tamamladı. 1996-1998 yılları arasında Teksas Austin Üniversitesi′nde araştırma asistanı olarak çalışan Özarslan, ilerleyen yıllarda uluslararası avukatlık bürolarında görev almış olup, halen bir özel şirkette hukuk müşaviri olarak görev yapmaktadır. E. Oya Özarslan, Istanbul ve New York Barolarına kayıtlı bulunmaktadır. 2008 yılından beri ise Şeffaflık Derneği′nin yönetim kurulu başkanlığını yürütmektedir.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top