YÖRÜK KIZINDAN KADİM ŞİFA BİLGİLERİ

Son Güncellenme Tarihi: Mart 19, 2023 / 07:05

Şifalanmaya ihtiyacımız olduğu zamanlar yaşıyoruz. Bedenen hastalıklar peşimizi bırakmıyor ruhen hiç birimiz iyi değiliz. Akıl ve beden sağlığımızı korumak için türlü arayışlar içindeyiz. Hepimiz şifalanmak ve iyileşmek istiyoruz. Sohbetlerimiz içinde hep doğal olana özlem var, insanların eskiden daha sağlıklı yaşadığı ve mutlu olduğuna yönelik hikayeler anlatıyoruz.  Çocukken anneannemin kendi elleriyle yaptığı tereyağ, tarladan topladığı doğal bitkiler ve yalın ayak toprakta beni dolaştırdığı zamanlar aklımdan hiç gitmiyor. Hayatımızın her alanında iç huzur ve şifa aradığım bir süreç yaşarken elime bir kitap geçti.  Kütahya’nın Simav ilçesine bağlı bir köyde doğan Menekşe Girgin, ona anneannesi ve annesinden miras “şifalandırma” bilgilerini, gazeteci-iletişim uzmanı Şadan Maraş Öymen’e anlattı ve ortaya bir kitap çıktı: “Yörük Kızından Kadim Şifa Bilgileri.” Şadan Maraş Öymen ve Menekşe Girgin’e kitaptan yola çıkarak aklımdakileri sordum. Hepimize şifa diliyorum.

Şadan Hanım, Menekşe Girgin ile nasıl tanıştınız ve onun bilgilerinden yararlanarak böyle bir kitap fikri nasıl ortaya çıktı?

Ortak bir arkadaşımız vasıtasıyla tanıştık. Menekşe Girgin, Yörük olan annesinden ve anneannesinden öğrendiği “doğal şifalandırma bilgisini” çevresindeki herkes için kullanıyor, kullandıkça daha etkili hale getiriyordu. Çok sayıda kişinin, gündelik yaşamından kaynaklanan gerginliklerini, sıkıntılarını giderirken, bu deneyimini anlatmayı, daha çok insana ulaşmayı düşünmüş. Düşüncesini bana açtığında haydi yazalım dedim. Bana anlattı, ben yazıya döktüm. Aslında “şifalanma” anlatılamaz, yaşanır, ama ikimiz “nasıl anlatırız” diye konuşa tartışa bu kitabı hazırladık. Amacımız, yaşam koşulları gitgide sıkışan günümüz dünyasında şifalanma kavramıyla tanışan kişiyi, önerileri kendi kendine uygulamaya, daha doğal beslenmeye, her gün hiç düşünmeden yaptığımız yanlışları tek tek bulup, daha sağlıklı bir yaşam için çaba göstermeye davet etmekti. Amaç insanlığa yardım etmekti.

“Şifa kavramı bütün bu süreçte hep “insana yardım” olarak var oldu”


Bu kitap nasıl bir rehber ve kadim şifa bilgileri adı altında neler içeriyor?

Şifa, maddi veya manevi bir rahatsızlıktan sonra erişilen “hastalıksızlık” durumu… İnsanlık tarihi kadar eski bir kavram. Uygarlığın gelişmesiyle bilim de gelişti. Binlerce bilimcinin ortak çabalarıyla gelişip bugünkü düzeyine ulaştı. Ama hayal bile edemeyeceğimiz, şimdilik bilim kurgu filmlerinde ipuçları gösterilen yeni boyutlara doğru gidecek gibi görünüyor. Şifa kavramı bütün bu süreçte hep “insana yardım” olarak var oldu. Bugün hastahane dediğimiz ileri teknoloji kullanan sağlık merkezlerine, yüzyıllar önce Anadolu’da Şifahane veya Darüşşifa denilirdi. Şifa kavramı, bugün de yanılmıyorsam dünya  tıbbında kullanılıyor. Kitabımızda zengin Yörük kültüründen süzülen ve  bitkilerle gelen şifalanma yöntemleri ile ilgili pek çok pratik bilgi mevcut. Okurların modern tıp öncesi kullanılan Yörük şifa yöntemlerini öğrendikçe faydalanacağına inanıyorum.

“Bütün otlaklar, tepeler, dağlar doğal eczanedir”

Şifayı doğal yollardan sağlama çabası, bilimsel tıp yokken tek çareydi. Bu çaba dünya var olduğundan beri insanların hayatında. Bu bilgilerden nasıl faydalanmışlar, hayatları nasıl değişmiş?

Çok eski yüzyıllardan beri bitkiler başta olmak üzere biyolojik veya hayvansal maddeler şifa sağlamak amacıyla ham madde olarak kullanılır. Eczacılığın büyükbabası sayılan Alman hekim Paracelsus (1493-1541), “Bütün otlaklar, tepeler, dağlar doğal eczanedir” sözüyle hatırlanır bugün. Eczacılığın çağdaş bir bilim dalı olmasıyla birlikte bitkiler, ilaç üretiminde ham madde olarak kullanılmaya başlandı. Bu konu bugün Eczacılıkta, “farmakognozi” adıyla ders olarak öğretilir. Her ne kadar artık  sentetik ilaçlar daha çok, ama çoğu ilacın bitkisel kökenini anlamadan, öğrenmeden eczacı olunamaz. Bugün ise modern tıbbın sunduğu mucize teknolojiye rağmen, bitki kökenli “gıda takviyeleri” (bunlara ilaç denilmiyor) mülti milyarlık bir sanayi. Batılı toplumlarda bunlara yüksek düzeyde talep var. Konunun “ilaç sanayii” kadar bilimsel titizlikle ele alındığı Almanya’da 2020’de satışlar 2 milyar Euro düzeyindeydi (https://bit.ly/3i17gxQ).

“Yörükler yüksek sesle verilen komutların hücrelerimiz tarafından algılandığına inanıyor”

Son yıllarda oldukça moda olan bir düşünme tarzı da olumlu düşünme. Kitap bu anlamda da bir içeriğe sahip. Olumlu ve telkin düşünce hayatımızı hangi alanlarda, nasıl değiştiriyor ve kitap bu konuda nasıl bir yol gösteriyor?

Olumlu düşünce ve telkin de yüzyıllardan beri şifa arayışında kullanılır. Eski Yunan kültüründeki çok sayıda tanrılardan biri Sağlık ve Hekimlik Tanrısı Asklepios’tu. Onun adına şifa tapınakları inşa edilmişti. Bunlardan, bugün ayakta kalan en önemlisi Bergama’daki Asklepion. Burada, toprak düzeyinin hemen altında bir tünel vardır. Tünelin üstünde ise aralıklarla açılmış pencere gibi boşluklar. Ruhsal sorunlarına şifa arayanlar, bu tünelden yürürken, pencerelerden aşağıya olumlu düşünce ve telkin fısıldayan “hekimleri” duyardı. Kültürümüzde telkin hakkında şu deyimi bilmeyen var mı? “Bir şeyi kırk kere söylersen, olur.” Yörükler yüksek sesle verilen komutların hücrelerimiz tarafından algılandığına inanıyor. Uygulama sonuçlarına bakınca olumlu sonuç alındığı gözlemleniyor. Olumsuz düşünce ve davranışları değiştirme amaçlı olumlu telkin, bugün ruhsal iyileştirmede kullanılıyor. Kitabımızda Menekşe Girgin’in danışanlarına uyguladığı yöntemler ayrıntılı olarak yer alıyor. Kitaptaki bilgilerle kendi kendimizi şifalandırabilir, kendimizi ve hayatımızı dönüştürebiliriz. Bir odada yalnız olmak ve sessizlikte kendi sesimizi duyarak uygulayalım, sonuç sevindirici olur.

‘Bizden önceki kuşakların hatalarının bedelini sonraki kuşaklar da ödeyebiliyor’


Kitap çalışmasını yaparken sizi çok şaşırtan ve ilginç gelen kadim bilgi ne oldu?

Pek çok. Bilmediğimiz ne çok şey varmış. En ilginci ‘bizden önceki kuşakların hatalarının bedelini sonraki kuşaklar da ödeyebiliyor’ bilgisi. Sadece kendi kişisel değil, ailenin karmik sıkıntılarını da yüklenerek gelebiliyor olmamız beni çok düşündürmüştü. Buradan hareketle kendi aile ve akrabalarım için uyarılar yapmaya çalışıyorum, çok incelik isteyen düşünme yeteneği gerektiriyor.

“Cep telefonlarına yüklenebilen sağlık uygulamaları bunun kanıtı”

İnsanlık bir çıkış yolu arıyor tıbbın yanında da bu kadim bilgiler günümüzde de tamamlayıcı olarak kullanılıyor hatta yaygın hale geldi. Sizce bunun sebepleri neler ve bu bilgiler insanlığa nasıl bir reçete sunabilir?

Tıp, en ilk zamanlardan bu yana deneme-yanılma ile ilerledi. Bugün, “kanıta dayalı” ileri teknolojik bir bilim dalı artık… Ancak, kanıtı bulunamayan, bilinemeyen, belirsiz sorunlar ve dertler hâlâ var. Bunları şifaya kavuşturmak için insanı “bir bütün” olarak, hem ruh, hem madde olarak görmek gerekiyor. Sanayi ötesi ileri toplumlarda iş, çalışma, aile hayatının zorlukları, ekonomik belirsizlikler, siyasal çalkantılar, insanları iç huzuruna ve sakinliğe hasret hale getiriyor. Bu yüzden, Doğu kültürlerine özgü “insan bir bütündür” ilkesi, Batı toplumlarında da benimsenir oldu. Cep telefonlarına yüklenebilen sağlık uygulamaları bunun kanıtı. Batı dillerinde “iyilik ve esenlik hâli” (wellness) denilen iç denge durumunu kişi, kendi kendine gerçekleştirsin, inansın, gayret etsin diye. Menekşe Girgin’in yöntemleri başka isimlerle bugün geniş bir coğrafyada uygulanıyor. Reçeteler burada özetlenemeyecek kadar zengin çeşitte…

MENEKŞE GİRGİN; “ŞİFACI OLUNMAZ ŞİFACI DOĞULUR”

Bu kadim bilgiler size kimden geçti ve şifacı nasıl olunuyor, şifacı olmak ne demek?

Şifacılık anneannemden anneme, ondan da bana işlenmiş. Şifacı olunmaz şifacı doğulur, bu bilgilerle donanmış olarak yüklenip geliyorsunuz.

Şifa yöntemlerini ne zamandan beri kendinizde keşfettiniz ve bu yöntemleri nasıl kullanıyorsunuz, hayatınız bu bilgilerle nasıl yaşanıyor?

Ben bu özelliğimi 10 yaşımda keşfettim. Bana başvuran danışanımla çalışmaya başlarken karşımdakinin  bedenini anlamaya çalışır, o bedenin enerjisi ile bütünleşip, o bedende “iki ruh, tek insan” olduğumu düşünürüm. Süreç içinde dakikalar ilerledikçe buğulu bir camdan bakarken o buğuyu elinizle silip, camdan net bakmak gibi bir sonuca ulaşırız birlikte. Zaman zaman kişinin bedenine -düşünce gücüyle- bazen dokunmadan bile sorunlu noktaları hissedip telkin ve olumlama yaparım. Onların rahatladığını, sıkıntılardan arındığını görmek, iyi dileklerini teşekkürlerini almak beni çok mutlu ediyor.


Bitkilerin şifalandırma bilgilerinden özellikle okuyucularımıza iyi gelecek bazı reçeteleri buradan verebilir misiniz?

Bazı reçetelerimden örnek vermek gerekirse; uykusuzluk için papatya, cildi nemlendirmek için kokulu gül, gözler için kekik, gerginlikten kurtulmak için  kantaron çiçeği, unutkanlık ve kramplardan kurtulmak için portakal çiçeği, menopozdaki sıkıntılar için karanfil ve böbrekler için  ayva yaprağı çayı. Yalnız önemli olan bunları günde bir bardağı geçmemek üzere ve bitkileri miktar olarak bir çay kaşığı kadar olarak kullanalım. Fazlasından mutlaka  uzak durmalı. Malum tüm bitkiler farmakolojinin temelini oluşturuyor ve çok etkilidir.

Yine bitkisel yağlar da şifalıdır. Çörekotu ve biberiye yağı saç ve kaşlara, portakal yağı aknelere, sarı kantaron yağı yanıklara ve açık yaralara çok iyi geliyor.

Bir başka çok faydalı yöntem kış bahara dönerken bedensel arınma amaçlı uygulamalar, bahar aylarında uygulanması mükemmel sonuçlar getiriyor. Enginar kürü, kiraz kürü, semizotu, yoğurt ceviz kürü, kivi, maydanoz, koyundili (hodan bitkisi) kürleri. Uygulamaların her biri kendine özgü dikkat edilecek ayrıntı içeriyor.

Bedene canlılık vermek için çıra kullanırmış Yörükler. Çıradan yapılmış testilerdeki suyu içmek bedeni canlandırır. Limon, ıItır çiçeği ve yaprağı, buğday, arpa, yulaf çimenleri yine bedeni canlandırıcı etkisi olan doğanın bize verilen hediyeler.

“Dil söyleyecek, kulak duyacak, beyin algılayacak”

Telkin ve olumlu düşünceyi hayatımıza yerleştirmeyi nasıl başaracağız? Geçmişte büyükler bile demiş “bir şeyi 40 kez düşünürsen olur” daha sayabileceğimiz çok öğüt var.   

Telkin ve olumlamaları sürekli tekrarlayıp bedenimize ve ruhumuza duyurmalıyız. “Dil söyleyecek, kulak duyacak, beyin algılayacak.” Çünkü atalarımdan bugüne gelen bilgimiz şöyle: Sesin yaratıcı enerjisi vardır. Yüksek sesle verilen komutlar, sesin enerjisi yoluyla tüm hücrelere ulaşarak bedenin ve beynin değişime ikna olmasına, inanmasına ve değişime ayak uydurmasına yol açarlar. Yörükler yüzyıllardır bu kadim bilgi ile şifa dağıtırlar.  

Mutlu Hesapçı

20 Ocak 1979 doğumlu. Anadolu Üniversitesi, İletişim Bilimleri Fakültesi mezunu, yazar.
Yönetmenliğini Yaptığı Belgesel Filmler:
Apolyohtun Balıkçısı – 2001
1. Rastgele Balıkçı ve Deniz Belgeselleri Festivali. 2001

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top