YÜZDE 7 İTTİFAKI

Son Güncellenme Tarihi: Eylül 8, 2021 / 08:24

Bosna Hersek ve Karadağ ziyaretinden dönerken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçakta yaptığı “seçim barajı yüzde 7 olacak” açıklamasından sonra siyasi gündem bir anda bu konuya odaklandı.
Konuyla ilgili tartışmalarda birkaç husus gerçekten çok dikkat çekiciydi:

  1. Kimse barajın yüzde 7 olarak belirlenmesinin sebebini bilmiyor. İşin daha da garibi bunu merak eden de pek yok. Niye “yüzde 6 veya yüzde 8 değil de 7?” şeklinde iktidar kanadına sorular yöneltilmedi. Konuyla ilgili açıklama yapan Sn. Bahçeli de “Cumhurbaşkanı öyle takdir ettiyse tartışmaya gerek yok” şeklinde bir jest yapınca, yüzde 7 oranı gerekçesi meçhul bir siyasi karara dönüşmüş oldu. Tabi bu rakamın hikmeti belirsiz olunca, akıl yürütmeler kaçınılmaz biçimde devreye girdi ve MHP’nin kamuoyu araştırmalarında tahmin edilen oy oranları ile yeni seçim barajı arasında ilişki kurulmaya çalışıldı.
  2. Seçim barajının düşürülecek olmasının sebebi üzerinde bilgi sahibi olamadığımız gibi, olası sonuçlarını da yarım yamalak tartıştık. Yeni belirlenen seçim barajı oranının demokratik temsili arttıracağını, daha demokratik bir seçim sistemimiz olmasını sağlayacağını veya parlamentoda çoğulculuğun güçleneceğini iddia eden pek kimse çıkmadı. Bu durum, mevcut iktidarın demokrasinin kazara dahi olsa gelişmesine yol açacak herhangi bir adımı atmayacağı yönündeki bir ön kabulden kaynaklanıyor. Hal böyle olunca da konu daha çok “yüzde 7’lik baraj kimin işine yarar” sorusu etrafında tartışıldı.
    Ben de genel tutuma uygun biçimde seçim barajının indirilmesi tartışmasına katkıda bulunmaya çalışacağım.
    Öncelikle şu an itibariyle, 1995’ten bu yana uygulanan tek aşamalı ülke barajı sistemi sadece oran düşürülerek devam mı edecek, yoksa ittifak içi ve ülke geneli olmak üzere ikili baraj sistemine mi geçilecek, henüz bilemiyoruz. Medyaya yansıyan kulislerde MHP’nin ittifaka dahil olan her bir partinin belirli bir barajı aşmasını gerektirecek yeni bir düzenleme getirmek istediği ama AK Parti’nin buna sıcak bakmadığı bilgisi zaman zaman yer aldı. Ancak hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Devlet Bahçeli sadece yüzde 7 oranından bahsettiği için, ikili baraj sistemine geçilip geçilmeyeceğine dair bir ipucu elde edemedik. Dolayısıyla aşağıdaki analizleri tek aşamalı baraj sisteminin devam edeceği varsayımı ile yaptığımızı belirtmek gerekiyor. Seçim kanunu ile ilgili taslağın tamamı günün birinde eğer kamuoyuna sunulacak olursa, iktidarın baraj sistemi ile ilgili tercihini de öğrenmiş olacağız.
    BARAJI DÜŞÜRMEK CUMHUR İTTİFAKINA YARAR MI?
    Bazı yorumcular yeni baraj oranının MHP ayarlı olduğunu iddia ediyorsa da ben buna katılmıyorum. Cumhur İttifakı yüzde 10’un çok üstünde bir oy oranına sahip ve bu nedenle ittifaka dahil hiçbir partinin baraj korkusu yok. Şu ana kadar ittifakın devamı konusunda iki ortak arasında bir çatlak da yaşanmadığına göre, baraj oranının ne olduğu Cumhur ittifakı açısından pratikte hiçbir karşılığa sahip değil.
    BARAJIN İNMESİ MİLLET İTTİFAKINA YARAR MI?
    Millet İttifakı da artık Cumhur kadar oy oranına sahip. Dolayısıyla Cumhur İttifakı için söylediğimiz şeyler Millet İttifakı için de geçerli. Eğer baraj sıfıra yakın bir yere inseydi belki bazı partilerin artık ittifaka ihtiyacı kalmadığı için Millet İttifakı açısından olumsuz sonuçlar doğuracağı ileri sürülebilirdi. Ama yüzde 7’lik baraj Saadet Partisi ve Demokrat Parti’ye bu imkânı sağlamıyor. Millet ittifakı içinde yer alması muhtemel Deva ve Gelecek partileri de yeni oranla baraj riskinden kurtulamıyor.
    BARAJIN İNMESİ HDP’NİN İŞİNE YARAR MI?
    Mevcut koşullarda HDP rahatlıkla barajı aşıyor. Zaten bundan önceki üç genel seçimde de (7 Haziran ve 1 Kasım 2015 genel seçimleri, 24 Haziran 2018 Genel Seçimi) HDP tek başına barajı rahatlıkla aşmıştı. Dolayısıyla barajın indirilecek olmasının HDP açısından da pek bir anlamı yok. Ancak çok özel durumlarda barajın inecek olmasından istifade edebilir (Anayasa Mahkemesi’nin HDP’yi kapatması ve kısa süre içinde genel seçime gidilmesi vs. gibi) ama şimdilik bu konuda değerlendirme yapabilecek verilere sahip değiliz.
    YÜZDE 7 İTTİFAKI MI!
    Tüm aktörleri şu ana kadar elimine edince geriye tek bir opsiyon kalıyor. Siyasal sistemimizde halihazırda herhangi bir ittifakın içinde yer almayan ve tek başlarına da yüzde 10 barajını aşamayacak olan çok sayıda parti var. Muharrem İnce’nin Memleket Partisi, Mustafa Sarıgül’ün Türkiye Değişim Hareketi, Yeniden Refah Partisi ve Bağımsız Türkiye Partisi gibi seçime girmeye ve siyaset yapmaya çok arzulu partiler söz konusu. Tabi şu ana kadar hep Millet İttifakı ile birlikte hareket edecekleri varsayılsa bile Deva ve Gelecek partilerini de bu son gruba dahil etmek gerekir. Çünkü şu ana kadar kendilerini engelleyen hiçbir faktör söz konusu olmamasına rağmen bağımsız kalmayı tercih ettiler.
    Barajın yüzde 7’ye inmesi bu tarz partiler için iki büyük ittifaktan birinde yer alma zorunluluğunu ortadan kaldırıyor. Ama kendi başlarına da yüzde 7’yi aşmaları birçoğu için oldukça zor görünüyor. Yüzde 7’lik baraj bu partilerin en azından bir kısmını yeni bir ittifak kurmaya teşvik edecektir. Yüzde 7 oranı bu açıdan çok işlevsel; hem tek başına aşılamayacak kadar yüksek hem de başka birkaç ortakla birlikte aşılabilecek kadar düşük. En azından yüzde 10 kadar caydırıcı değil.
    İktidarın muhalefeti birden fazla parçaya ayırma stratejisinin sonucunda mı böyle bir karar verdiğini tabi ki bilmiyorum. Bu kararı bir komplo teorisi ile açıklamak niyetinde de değilim. Ama yeni baraj oranının yeni bir ittifakı cesaretlendirmesini de çok olası buluyorum.
    Ayrıca yeni seçim barajının demokrasiye olumlu katkılar yapması olasılığı da var. Yüzde 7’lik baraj TBMM’de yeni ittifak üzerinden temsiliyetin ve çoğulculuğun daha fazla sağlanmasına yardımcı olabilir.
    Tüm bu beyin jimnastiğinden sonra, Seçim Kanunu’nda değişikler öngören paketin Meclis’e gelme ihtimalini düşük bulduğumu da sizlerle paylaşmam gerekiyor.
İbrahim Uslu

30 Temmuz 1966 tarihinde doğdu. Lisans eğitimini 1983-1987 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü’nde tamamladı. Yüksek Lisanasını aynı üniversitede 1988-1991 yılları arasında Sosyal Politika üzerine yaptı. 1993-1995 yıllarında Amerika Birleşik Devletlerinde Doktora Seminerleri için bulundu.

1995 yılında başladığı Doktorasını 1999 yılında İstanbul Üniversitesi’nde Sosyal Politika üzerine yaptı.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top