Zamana nasıl uyulur?

1989-1993 yılları arasında İTÜ İnşaat Fakültesi’nde İnşaat Mühendisliği okurken arkadaşlarımın anlattığı bir hikâye vardı:
“Vehbi Koç, işe aldığı elemanların kazandıkları parayla ilk ev mi yoksa araba mı aldığına bakar, araba alanları işten çıkarırmış.”

Doğruluk payı vardır yoktur, bilemiyorum ama o dönemin öncelik sıralamasını gösterdiğini biliyorum. Bugün acaba yöneticiler işe aldıkları elemanların ev ya da araba alıp alamadıklarını biliyor mu. İkisinden birisini seçmelerini geçtim, herhangi birisini alabilen var mı acaba, diye merak ediyorlar mı? Hoş, merak etseler, dert etseler ne olacak. Sonuçta bu ülke “protesto etmenin” halka “terör eylemi” olarak gösterildiği ve öğretildiği bir yer.

İnsanlar, çocuklarının okul, servis masraflarını; mutfak giderlerini; elektrik ve su faturalarını karşılayamaz durumdayken kim ev almayı düşünebilir ki…

Sadece İstanbul’a bakalım:
Konut fiyatlarında artış yıllık yüzde 30-70 aralığında ve bazı bölgelerde bu artış yüzde 100’leri buluyor. Gelinen noktada, İstanbul’daki sıfır daire fiyatları semtine göre değişmekle birlikte 1 milyon TL’leri aşar hale geldi.

Bu yüksek fiyatların sebepleri malum: Düşük faizli konut kredilerinin talebi artırması; evden çalışmanın yaygınlaşması; yeni projelerinin olmaması; azalan konut stoklarının etkisiyle arz ve talep dengesinin bozulması; artan inşaat maliyetleri; alım gücünün düşmesi.

İstanbul’da her yıl ortalama 250 bin konut satılırken 2021 yaz ayları itibarıyla 90 bin konut stoku bulunuyordu.

Şehir merkezinde, sahile yakın, sosyal imkanlara ulaşabildiğin ilçelerde ev bulunmuyor. Rutubet içindeki bodrum katlara 600 bin TL fiyat biçiliyor ve bu bodrum katlarının bulunduğu binaların çoğu depreme dayanıksız.

Evlerin büyük kısmının tapusu bulunmuyor. Kat irtifakı, hisseli, arsa tapulu evler satışa sunuluyor. Görece gelişmiş semtlerde binaların en az yarısı kaçak durumunda. Emlakçılar ve ev sahipleri, insanların büyük paralar ödeyerek bu tür evleri almasını bekliyor ve bunun için ellerinden geleni yapıyor.

Evler karaborsada. Dolar yükseliyor, 30 yıllık evin fiyatı yükseliyor. Dolar iniyor, evin fiyatı yine yükseliyor. Bu ortamda da kimse malını satmak istemiyor.

Yeni yapılan evler ihtiyaçlara cevap vermiyor. 80 metrekareden büyük bir almak için Beylikdüzü gibi yerler dışında alternatif yok.

Asgari ücrete yüzde 50 gibi bir zam geldi. Elektriğe yüzde 125 zam geldi. Sitelerde kullanılan malzemelere de zam geldi. Sitelerde verilen hizmetlerin yanı sıra bir de bakım bedelleri var. Bugün aidat oranlarına bakıldığında İstanbul genelinde ortalama yüzde 40-45 arasında zam olduğu görülüyor.

Geçen sene ile bu seneyi kıyaslarsak; Tuzla’da aidat 150 liraydı, bu sene 350 liralara çıktı. Kartal’da aidat 450 ile 500 lira arasındaydı şu anda 750-800 TL arasında. Bugün İstanbul’un en yüksek aidat toplanılan yerler Sarıyer, Ortaköy ve Beşiktaş. O bölgelerde de aidatlar 2 bin liradan başlıyor 8 bin liralara kadar çıkabiliyor. Üsküdar-Çamlıca bölgesinde de yüzde 50 arttı. Üsküdar, Çamlıca, Kadıköy bölgesinde ortalama aidat 350 lira bandından başlayıp 1300 liraya kadar çıkabiliyor.

Sanırım halimizi en iyi, haber ajanslarından birisine demeç veren bir site yöneticisi anlatıyor. Bu artışlar sorulduğunda şöyle cevap veriyor:
“Yapılacak artışa zam demeyelim, zamana uymak diyelim.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi