CHP Sözcüsü Yücel'den Şimşek'e enflasyon tepkisi: 'Ah vah’ edebiyatı yapması acizliktir

CHP Sözcüsü Yücel'den Şimşek'e enflasyon tepkisi: 'Ah vah’ edebiyatı yapması acizliktir
CHP Sözcüsü Deniz Yücel, Bakan Mehmet Şimşek'in Almanya'da yaptığı ‘Türkiye'nin enflasyonu maalesef oldukça yüksek açıklamasına tepki gösterdi. "Ah vah edebiyatı yapması en hafif deyimiyle acizliktir" dedi.

CHP MYK, saat 14.20’de, Genel Başkan Özür Özel başkanlığında toplandı. CHP Sözcüsü Deniz Yücel, MYK gündemine ilişkin basın toplantısı yaptı.

Yücel, Bakan Mehmet Şimşek'in Almanya'da yaptığı ‘Türkiye'nin enflasyonu maalesef oldukça yüksek’ açıklamasına ilişkin "Enflasyonun düşürülmesinden ve ekonomiden sorumlu bir bakanın başka bir ülkede, Türkiye'nin ekonomisiyle ilgili üzüntülerini ifade etmesi, ‘ah vah’ edebiyatı yapması en hafif deyimiyle acizliktir. Bakan durum tespiti yapmaz. Bakan çözüm üretir" dedi.

Yücel, Özel'in Erdoğan’ı ziyaret etmesine ilişkin ise “Çok uzun yıllar sonra, siyasetteki diyalog zeminini oluşturan, bu olumlu zeminde de halkın gerçek gündemini ve sorunlarını dile getiren Genel Başkanımız olmuştur. Elbette eleştiri de olacaktır ağır eleştiri de olacaktır. Ancak toplumun sorunlarının çözülmesi noktasında iletişim, diyalog, istişare ve müzakere de demokrasinin olmazsa olmazlarındandır" ifadelerini kullandı.

Yücel’in açıklaması şöyle:

"Deniz, Yusuf ve Hüseyin ölümsüzleşti"

“Onlar, kısacık ömürlerini ‘tam bağımsız Türkiye’ idealine adayan üç fidan… Onlar kimsenin ezilmediği, herkesin insan onuruna yaraşır bir hayat sürdüğü bir Türkiye hayaliyle emperyalizme karşı tam bağımsız bir Türkiye kurmak için mücadele ettiler. 6. Filo’ya karşı birileri secdeye dururken onlar dimdik durdular ve bu milletin onurunu korudular. Ve Deniz, ‘Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal Yürüyüşü’ne önderlik etti. En uzun koşuysa elbet Türkiye'de devrim. Deniz Gezmiş, onun en güzel 100 metresini koştu. Atila İlhan'ın dediği gibi onlar, ‘Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı.’ Üç fidanın kalemini kıranlar tarih sahnesinden silindi ama Deniz, Yusuf ve Hüseyin ölümsüzleşti. Onlar gibi vatan yolunda can veren gençler, halkın kalbinde hep farklı bir yer tuttu. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı aramızdan ayrılışlarının 52’nci yıl dönümünde saygıyla ve özlemle anıyorum.

"Eğitim sistemine zarar veriyorlar"

AKP, iktidarda kalmalarının tek yolunun eğitim seviyesinin düşmesine bağlı olduğunu biliyor. İşte bu sebeple eğitim sistemine bilinçli ve sistematik bir şekilde zarar veriyorlar. Bu amaç uğruna bakanlar değişiyor, ucube projeler uyduruluyor, eğitimle alakası olmayan vakıf adı altındaki oluşumlarla protokoller imzalanıyor. ‘Türkiye Yüzyılı Maarif bilmem nesi’ adıyla yapılmaya çalışılan müfredat değişikliğiyle Türk Milli Eğitim sistemi, bilimin ışığında laik, çağdaş eğitimden hızla uzaklaştırılıyor. Şimdi de bu bozuk düzene sessiz kalamadığı için istifa eden onurlu bir öğretmenimiz sayesinde, hayalet öğrenci gerçeğiyle tanıştık. Okulda kayıtlı olan ama derse gelmeyen hayalet öğrenciler… 12. sınıflar sınav kaygısı nedeniyle okula gelmek istemiyorlar. Bir nebze haklılık payları da var. Çünkü okulun uyguladığı müfredatla sınavda sorulan sorular uyuşmuyor. Okulda öğretilenler sınavda sorulmuyor. Sınav odaklı son sınıf öğrencilerine başka çare bırakmayan, eğitim sistemindeki bozulmuşluğun ve çürümüşlüğün, bu bozuk düzenin mimarı AKP iktidarına sesleniyoruz: Katlettiğiniz eğitim sistemiyle geleceği kararan evlatlarımızın vebali sizin boynunuzda. Hayalet öğrenciler dediğimiz, pratikte okula gelmeyen evlatlarımızın vebali sizin boynunuzda.

"Senin modelin sarıklılar, cübbeliler"

Sınav sistemiyle bağdaşmayan müfredat nedeniyle okula gelmeyen öğrencilerin yanı sıra bir de ilkokul düzeyindeki hayalet öğrencilerimiz var. Yusuf Tekin'in başında bulunduğu Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) o kadar yozlaştı, o kadar yobazlaştı ve laçkalaştı ki ilkokul çağındaki bir kız çocuğunun okulda kayıtlı olduğu halde okula gelmeyişini, sadece sınav zamanlarında sakallı, cübbeli adamlarca okula getirilip özel odalarda sınavlara sokulduğu iddia ediliyor. Milli eğitim sistemimizi, küçücük yavrularımızın körpe zihinlerini ve geleceklerini, AKP'nin ve Yusuf Tekin'in tarikatları STK olarak gören zihniyetine ve ideolojik sapkınlıklarına kurban etmeyeceğiz. Onlar bu ülkenin umudu. Onlar Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhuriyeti emanet ettiği, Cumhuriyeti koruyacak, kollayacak ve yüceltecek olanlardır. Onları sizin karanlık, yobaz, cemaat ve tarikatlara esir olmuş zihniyetinize asla ve asla kurban etmeyeceğiz. Hayalet öğrenci nedir, neden okula gelmiyorlar, sayıları ne kadar? Bunların hepsini tek tek ortaya çıkaracağız ve sen o koltukta daha fazla oturamayacaksın Yusuf Tekin. ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ adı altındaki garabet, senin laik Cumhuriyete ve eğitim sistemine karşı yaptığın bir darbe girişimidir. Biz senin marif modelini çok iyi biliyoruz. Senin maarif modelin sarıklılar, cübbeliler ve tarikat liderleri.

"Geçinmek hayatta kalma mücadelesine dönüştü"

Güzel ülkemizin doğal güzellikleri, bereketli toprakları, tarım imkanları, her ne kadar AKP hükümetleri sata sata bitiremese de Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurdurduğu genç Cumhuriyeti kalkındıran sanayisi, birçok alanda iyi yetişmiş insan kaynağı, bu topraklarda yaşayan 85 milyona ekonomik refah sağlayabilecek tarihi ve kültürel birikimi ve zenginliği var. Üç tarafı denizlerle çevrili... Buna rağmen Türkiye, varlık içinde yokluk çeken bir ülke konumunda. İktidar, elinde topladığı gücü ülkenin gelişimine, yoksulluğa ve hayat pahalılığına son verip ekonomik refahın tesis edilmesine değil; bir avuç insanın daha da zenginleşmesine ve ne pahasına olursa olsun kendi iktidarını sürdürmek için kullanıyor. AKP iktidarları döneminin bitmek bilmeyen kâbussa enflasyon canavarı… Ne bakanlar eskitti ne merkez bankası başkanları görevden aldırttı. Yine de enflasyonu kimse bitiremedi. Sadece tek bir şey enflasyonu düşürüyor bu ülkede. O da memur ve işçi zamları. Zamların belirlenmesinden bir ay önce ve belirlendiği aylarda, bu düşmek bilmeyen enflasyon hükümetin talimatıyla bilinçli bir şekilde düşürülüyor. Olan yine vatandaşın kuşa dönen maaşlarına oluyor. Artık geçinmek, bir yaşam savaşına dönüştü. Artık geçinmek, insanca yaşamak değil; hayatta kalma mücadelesine dönüştü. Hiç kimse emeklilik hayali kuramıyor, yazın yapılacak tatilin hayalini kurmak artık lüks. Yatırım yapmak, kira ödemek, faturalar ve gıda dışında harcama yapmak imkânsız.

Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), nisan ayı gıda fiyatları endeksinin geçen yıla göre yüzde 7,4 gerilediğini açıklıyor. Geçmişte kendi kendine yetebilen bir tarım ülkesi olan Türkiye'de gıda enflasyonu, OECD ortalamasının 10 katına fırlamış durumda. Yanlış tarım politikaları, üreticiyi, çiftçiyi ve tüketiciyi mağdur etti. Üretim planlaması yok. Arz-talep dengesi gözetilmiyor. Hangi ürünün, nerede ve ne kadar ekileceği planlanmıyor. Ürünlerin ne kadarı iç tüketime, ne kadarı ihracata gidiyor? Cevabı olmayan sorular, tarım politikamızın başarısızlığını açıkça gözler önüne seriyor. AKP'nin liyakatsiz kadrolarıyla bundan daha iyisi zaten mümkün değil. Tarlada kalan domates, depoda bekleyen patates; tarladan market raflarına gidene kadar fiyatı yüzde 200-300 artan meyve ve sebzeler... Sadece bununla da kalmıyor, girdi maliyetleri o kadar yüksek ki artık çiftçimiz, ‘Üretmeyince daha karlı oluyorum’ diyor. Tohumdan gübreye, yemden tarım ilaçlarına kadar hepsi ithal. Çiftçi bunları alsa, ektiği ürettiği mahsulü satacağının garantisi yok. Devletin ‘Tarlanda kalan ürünü ben alacağım’ dediği de yok, çiftçiyi destekleyen bir tutum sergilemiyor. Tarım sektöründe büyük bir öneme sahip olan devlet kurumlarımız var ama siyasi müdahalelerle, liyakatsiz atamalarla onlar da artık âtıl konuma getirildi.

"Hükümetin derli toplu enflasyonla mücadelesi yok"

Sonuç: Toprak Mahsulleri Ofisi, Et ve Süt Kurumu, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü gibi kurumlar olması gereken düzenleyici ve destekleyici etkiyi sağlayamıyor. Bakın, nisan ayında gıda enflasyonu yıllık yüzde 68 buçuk oldu. Nisan ayı enflasyonu ise yıllık yüzde 69,80 oldu. Peki bu enflasyon verilerini kim açıklıyor: Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK). TÜİK'in açıkladığı veriler, gerçeklerin yanından bile geçmiyor. İstanbul Ticaret Odası Nisan ayı verilerine göre giyim grubundaki enflasyon yüzde 23,85 TÜİK'e göre bu oran % 4,58… TÜİK, aradaki 5 kattan fazla olan farkı açıklamak zorunda. Yine İstanbul Ticaret Odası'nın nisan ayı verilerine göre gıda grubundaki enflasyon yüzde 4,84. TÜİK'in açıklamasında bu oran yüzde 2,78. TÜİK, madde sepetindeki verileri açıklamaktan kaçındıkça, açıkladığı veriler gerçeklerle çeliştikçe inandırıcılığını kaybediyor. DİSK'in bu konuda açmış olduğu ve kazandığı bir dava ve mahkeme kararı olmasına rağmen TÜİK'in ısrarla bu verileri açıklamıyor olması, gerçeklerin üzerini örtmeye çalıştığını çok net bir şekilde gösteriyor. OECD ülkelerinin gıda enflasyonu ortalaması yüzde 6,7. Bizim ülkemizde yıllık yüzde 68,5. Türkiye, OECD ülkeleri içinde en yüksek gıda enflasyonuna sahip olan ülke. Bu durum, kimi gıda ürünlerinin fiyatlarındaki yükselişin önüne geçilmesi için ihracat kısıtlamaları getirilmesine yol açıyor. Bilindiği gibi en son olarak 6 ayda fiyatları neredeyse 2 katına çıkan tavuk ürünlerinin ihracatına da kısıtlama getirildi. Ticaret Bakanlığı'nın kararına göre, yıl sonuna kadar aylık bazda azami 10 bin ton, toplamda ise 80 bin ton ihracata izin verilecek. Bunun üzerinde tavuk eti ihracatı yapılamayacak. Hal böyleyken yüksek enflasyon da bize, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in ekonomi yönetimindeki becerisini düşündürüyor. Çünkü hükümetin derli toplu bir enflasyonla mücadele politikası yok. Hükümet, enflasyonla mücadeleyi Merkez Bankası başkanı değiştirmek zannediyor. Hatalarına bir sorumlu, kötü gidişata sebep bir düşman yaratıyor, oyuncu değiştirir gibi birileri gidiyor, yenileri geliyor ama kimse oyun kuramıyor. Sayın Şimşek göreve neden gelmişti? Merkez Bankası faiz artışlarıyla talebi kısacaktı, yabancı yatırımcıdan sıcak para gelecekti, böylece enflasyonla mücadele gerçekleşecekti. Ama olmadı.