Cengiz Çandar’dan basın özgürlüğü için araştırma önergesi: "Direnmek zorundayız"

Cengiz Çandar’dan basın özgürlüğü için araştırma önergesi: "Direnmek zorundayız"
Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, basın özgürlüğüne dönük engellemeler ve gazetecilerin maruz kaldığı hak ihlallerinin kapsamlı biçimde incelenmesi için Meclis araştırması açılmasını istedi. Çandar,...

Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, basın özgürlüğüne dönük engellemeler ve gazetecilerin maruz kaldığı hak ihlallerinin kapsamlı biçimde incelenmesi için Meclis araştırması açılmasını istedi. Çandar, önergenin gerekçesinde “Özgür basın, adeta bir ‘tek sesli koro’ya dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Bu durum, basın özgürlüğü kadar; demokratik değerlerin, temel hak ve özgürlüklerin de altını oymaktadır” dedi.

YSP Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar ve partili milletvekilleri, Türkiye’de basın özgürlüğü ve gazetecilere yönelik hak ihlalleriyle ilgili Meclis araştırması önergesi verdi. Önerge şöyle:

Türkiye’de basın özgürlüğüne dönük baskılar gün geçtikçe artmakta; gazeteciler, saldırıların, kolluk güçleri tarafından uygulanan keyfi ve orantısız şiddetin, temelsiz soruşturma, yargılama ve mahkûmiyet kararlarının hedefi haline getirilmektedir. Anayasa’nın 26. maddesinin etkili biçimde uygulanması, basın özgürlüğüne ve gazetecilik faaliyetlerine dönük engellemelerin kapsamlı biçimde incelenmesi, gazetecilerin maruz kaldığı hak ihlallerinin araştırılması adına Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve talep ederim.”

"Baskılar gün geçtikçe artıyor"

Önergenin gerekçesinde ise şu ifadeler yer aldı:

“Türkiye’de gazetecilik mesleğine dönük baskılar gün geçtikçe artmakta; gazeteciler, saldırıların, kolluk güçleri tarafından uygulanan keyfi ve orantısız şiddetin, temelsiz soruşturma, yargılama ve mahkûmiyet kararlarının hedefi haline getirilmektedir. Basın özgürlüğünde gelinen durum ve özgür basını ‘susturma’ pratikleri, bağımsız kuruluşlar tarafından hazırlanan raporlarda en sarih biçimde ortaya konmaktadır. 

"Türkiye; basın özgürlüğü konusunda ‘vahim’ kategorisine düşmüştür"

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye; 180 ülke arasında 165'inci sırada yer almaktadır. Endekse göre, geçtiğimiz yıla kıyasla, 16 sıra birden gerileyen Türkiye; basın özgürlüğü konusunda, Rusya, Afganistan, Pakistan, Libya ve Sudan’ın bile gerisinde kalarak ‘sorunlu’ kategorisinden en kötü seviye olan ‘vahim’ kategorisine düşmüştür. RSF, Türkiye’nin içinde bulunduğu bu ‘dramatik’ gerilemede, ‘Kürt medyasına yönelik toplu tutuklama ve siyasi kutuplaşma kaynaklı tehditkâr sosyal faktörlerin’ etkisini de vurgulamaktadır.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) tarafından hazırlanan 2022-2023 Basın Özgürlüğü Raporu'na göre son bir yılda; -en az- 96 gazeteci fiziksel saldırıya uğramış, 43 gazeteci sözlü olarak tehdit edilmiş, 8 basın kurumu hedef gösterilmiştir. Bahsi geçen raporda, 3 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla 47 gazetecinin gazetecilik faaliyeti nedeniyle cezaevinde olduğu belirtilmekte, tutuklu gazetecilerin yüzde 80’inin ‘silahlı örgüt üyeliği’ ile suçlandığı vurgulanmaktadır.

"İktidarın otoriter yönetim anlayışı ile muhalif olan tüm gazetecileri hedef aldığı dikkati çekmektedir"

İktidarın merkeziyetçi ve otoriter yönetim anlayışı ile sistematikleşen cezalandırma pratiklerinin, istisnasız biçimde, bağımsız ve muhalif olan tüm gazetecileri hedef aldığı, bununla birlikte artan biçimde Kürt gazeteciler üzerinde yoğunlaştığı dikkati çekmektedir. 2017 yılında Diyarbakır’daki Nevruz kutlaması sırasında üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’un polis tarafından öldürülmesini fotoğraflayan gazeteci Abdurrahman Gök’e ‘örgüt üyesi olmak’ ve ‘örgüt propagandası yapmak’ iddiasıyla dava açılmış ve hapis cezası verilmiştir. Van’da 11 Eylül 2020’de, Servet Turgut ve Osman Şiban'ın askerler tarafından işkence gördüğünü ortaya çıkaran Mezopotamya Ajansı muhabirleri Adnan Bilen, Zeynep Durgut, Cemil Uğur, Jinnews muhabiri Şehriban Abi, gazeteci Nazan Sala hakkında ‘örgüt üyesi olmak’ suçlamasıyla dava açılmıştır. Gazetecilerden Nazan Sala ‘örgüt propagandası’ yaptığı gerekçesiyle ceza almıştır.

"Özgür basın, adeta 'tek sesli koro'ya dönüştürülmeye çalışılıyor"

Son olarak, Tatvan Belediyesindeki taşınmazlarla ilgili yolsuzluk iddialarını gündeme getiren Gazeteci Sinan Aygül, 17 Haziran 2023 tarihinde, Tatvan Belediye Başkanı Mehmet Emin Geylani’nin resmi koruması olan polis memuru ve belediye görevlileri tarafından saldırıya uğramıştır. Saldırıyla öldürülmenin eşiğine gelen Sinan Aygül’ün kanlar içindeki görüntüleri uluslararası kamuoyuna da yansımıştır. Gazeteci Aygül, saldırganların ‘Bir daha Başkan hakkında yazarsan geberirsin’ diye tehditte bulunduklarını da bildirmiştir. Özgür basın, adeta bir ‘tek sesli koro’ya dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Bu durum, basın özgürlüğü kadar; demokratik değerlerin, temel hak ve özgürlüklerin de altını oymaktadır.

Bu bağlamda, Anayasa’nın 26. maddesinin etkili biçimde uygulanması, basın özgürlüğüne ve gazetecilik faaliyetlerine dönük engellemelerin kapsamlı biçimde incelenmesi, gazetecilerin maruz kaldığı hak ihlallerinin araştırılması adına Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve talep ederim.”

"Direnmek zorundayız"

Gazete Duvar'dan Serkan Alan'ın haberine göre; iktidarın yerel seçimler yaklaştıkça ifade özgürlüğü alanında daha da baskıcı hale gelebileceğini, insan hakları ihlallerinin kişisel özgürlüklerin kısıtlanmasının arttığını ve “yeni normal” haline geldiğini ifade eden Çandar, “Önüne geçilmediği, direnilmediği takdirde tablo feci bir duruma gider. Hükümetin makyaj tazelemesi sadece makyaj tazelemeden öteye gitmeyecektir. Giderek artan baskılarla bireysel özgürlükler ve kamu alanındaki demokratiklik ölçüleri tehdit altındadır, kriminalize edilmektedir" dedi. Çandar şunları söyledi:

“Ne yapıp edip elimizde hangi araç varsa karşı koymak, sesimizi yükseltmek ve o araçları kullanmak zorundayız. Milletvekiliysek Meclis araştırması isteyeceğiz, akademisyensek yazacağız, olmadı meydanları doldurup protesto edeceğiz. Bir direnme ortaya koymadan, ses çıkarmadan gideceğimiz bir yol yok. Bu gidişi önü alınmazsa, karşı konulmazsa hepimizin özgürlüklerinin mumla aranacağı bir döneme doğru gidiyoruz demektir. O şartlar altında yapılan yerel seçimlerin de sonucunun şimdiden belli olduğu hükmüne de kolaylıkla varabiliriz. Son seçimlerin de en temel özelliği özgür seçimler olmamasıydı. Yerel seçimler daha da özgürlüksüz bir ortamda, iktidar sahiplerinin istediği sonuçlarda bitebilir. Eğer umutlarımızı ayakta tutacaksak direnmek, karşı durmak ve hesap sormak zorundayız."