Depremin birinci yıl dönümünde Hatay: Bir şehre bir tır dolusu kefen yeter mi?

Depremin birinci yıl dönümünde Hatay: Bir şehre bir tır dolusu kefen yeter mi?
Hatay'da 6 Şubat depremlerinde yaşamını yitiren yurttaşlar, depremin yıldönümünde Hatay'da anıldı. Hatay’da 6 Şubat depremlerinin yıl dönümü nedeniyle Antakya Köprübaşı mevkii ve Yunus Emre Parkı başta olmak üzere birçok...
Hatay'da 6 Şubat depremlerinde yaşamını yitiren yurttaşlar, depremin yıldönümünde Hatay'da anıldı. 

Hatay’da 6 Şubat depremlerinin yıl dönümü nedeniyle Antakya Köprübaşı mevkii ve Yunus Emre Parkı başta olmak üzere birçok yerde anma etkinliği düzenlendi. Köprübaşı mevkiinde düzenlenen anmada Hataylılar “Hatay bizim meselemiz” sloganı attı.

6 Şubat depremlerinde yaşamını yitiren yurttaşlar için Hatay’da; Köprübaşı mevkiinde ve Yunus Emre Parkı’nda iki ayrı anma etkinliği düzenlendi. Köprübaşı’ndaki anma törenine; Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş katıldı. Yunus Emre Parkı’ndaki anma töreninde ise farklı siyasi partilerin yöneticileri ve milletvekilleri ile sivil toplum kuruluşları yer aldı.

"Unutmak yok, helalleşmek yok"

Depremin meydana geldiği saat 04.17’de yaşamını yitirenler için saygı duruşunda bulunuldu. Yurttaşlar, “Sesimi duyan var mı?” diye seslendi. Her iki anmada da sık sık, “Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok” sloganları atıldı.

Saygı duruşunun ardından, 6 Şubat Platform'ndan İpek Karanfil, "Katilleri çok iyi tanıyoruz" vurgusu yaptığı konuşmasında şunları kaydetti:

"Bugün burada bir yıldır bizlere yaşatılanlardan hesap sormak için toplandık. Bugün burada ‘Unutmadık, affetmedik, hesap soracağız’ demek için toplandık. Sevgili dostlar, bizler biliyoruz, 6 Şubat depremlerinin sorumlularını, katilleri çok iyi tanıyoruz. Katiller 6 Şubat’ta Hatay halkını yalnız bırakanlardır, ilk 4 gün sahada olmayıp sadece seyredenlerdir. Bunun karşısında Hatay halkı devrimcilerle, sosyalistlerle kendi dayanışmasını örgütledi. Bir yıldır bu dayanışmayla ayakta kalmaya çalışıyoruz.

‘Oy yoksa hizmet yok’ diyenlere buradan sesleniyoruz: Bu halk size boyun eğmedi, bundan sonra da boyun eğmeyecek! Bizler kendi dayanışmamızla, kendi gücümüzle sırtımızı nasıl birbirimize dayayarak bu enkazdan çıkmaya çalışıyorsak eğer, bu kenti de yeniden inşa edeceğiz. Hep birlikte inşa edeceğiz, onlara fırsat vermeyeceğiz. Şimdi elimizdeki karanfilleri ve reyhanları bırakmak için Asi kenarında buluşuyoruz.”

Köprübaşı mevkiinde düzenlenen anmada, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'ı, isimleri okunduğu sırada protesto etti. Depremzedeler sık sık, “Hatay bizim meselemiz” sloganı attı. Eski Milli futbolcu Gökhan Zan, anma esnasında polisle tartışma yaşadı. Polis, atılan sloganları engellemek istedi.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş: Hüznümüzü paylaşmaya geldiğimiz kentte öfkemiz arttı

“Maalesef çamur deryasından yürüyoruz. ‘Bir yıl öncesinden bugüne bir şehirde hiçbir şey mi değişmez’ diye düşündüğünüzde, acıların artması dışında hiçbir şeyin değişmediği bir tabloya şahit oluyoruz. Dünden bu yana aslında herkes bu saate kitlenmiş durumda. Bir anda binlerce insanın, on binlerce insanın hayatının değiştiği, en sevdikleri, en değer verdikleri insanlarla belki de vedalaştıkları anı tekrar, bir bütün olarak, bir kent olarak, bir ülke olarak, insanlar olarak yaşıyoruz. Doğal olarak çok hüzünlüyüz ama o hüznü paylaşmaya, belki o hüznü azaltmaya geldiğimiz bir kentte öfkemizin arttığı bir gerçek.

Çok öfkeliyiz. Buradaki insanların yalnızlığa terk edildiğini biliyorduk. Birinci yıl dönümünde bu itiraf da edilmiş oldu. Oy vermedikleri için cezalandırıldıkları doğrudan birinci ağızlardan söylendi ve aslında tehdit edildiler, ‘Eğer bize oy vermezseniz, böyle yalnız kalmaya, böyle çaresiz kalmaya devam edersiniz’ diye. Aslında bugün hep beraber bir kentin meydan okuyuşuna da şahit oluyoruz. Çünkü gerçekten gecenin 4’ünde on binlerce insan ayaktayız ve birbirimizden başka hiçbir şeyimiz olmadığını biliyoruz. Birbirimizden başka hiçbir şeyimiz yok. Ama birbirimize sahip çıkmaya, bu en zor zamanda yaptığımız gibi birbirimize yaslanarak, belki birbirimizin omzuna başımızı koyarak, ayağa kalkacağız. Başka çaremiz yok, ayağa kalkacağız.

Geçen sene bu zamanlarda yaşadıklarından sonra Antakyalıların, Hataylıların, hele tehdit ederek falan teslim olmaları mümkün değil. En fazla bir suçun itirafıyla karşı karşıyayız. Biz bilerek yapıldığını söylüyorduk. Belki de kendi kendimize bile soruyorduk, öfkemizden, 20 yıldır yapmadıkları nedeniyle, bu kadar kötüleşebileceklerini düşünmekten dolayı haksızlık mı ediyoruz diye... Ama şimdi itiraf edildi. Evet, devletten baktığınızda, Saray’dan baktığınızda Antakyalılar yalnız ama görüyorsunuz. Antakyalılar bir arada olmayı, omuz omuz olmayı bilirler. Binlerce yıldır böyle yaşadılar çünkü. Son bir yıldır bütün ağırlığıyla bunu yaşıyorlar. Ama bence sonunda Saray’dakiler yalnız kalacak. Biz ne garip kalacağız ne mahzun kalacağız ne çaresiz kalacağız. Ama saraydaki çaresiz ve yalnız kalmaya mahkum.

Bakın çok açık, Türkiye'de yaşanan her şeyin olduğu gibi Antakya'nın yaşadıklarının da doğrudan sorumlusu Saray iktidarı. Ama buna rağmen Antakya halkı yerel yönetimler konusunda muhalefete de görev verdi. 2 seçimdir burada Cumhuriyet Halk Partili Lütfü Savaş belediye başkanlığı yapıyordu. Öfkenin bir kısmının ona yönelmemesi de açıklanabilir bir şey değil. Tabii ki siz 10 yıl bir kentte yöneticilik yaptıysanız, bir şeyleri yapamadığınızı, bir şeyleri başaramadığınızı ve yurttaşları yalnız bıraktığınızı kabul etmeniz lazım. Yani hiçbir şey yapamıyorsanız bile yurttaşların yanında olmanız gerekirdi, hiçbir şey yapamıyorsanız bile yurttaşların sizi yanında hissetmesini sağlayabilirdiniz. Ve nihayet de çıkıp diyebilirdiniz ki ‘Ben suçlu olduğumu düşünüyorum, ben eksik yaptığımı düşünüyorum, ben başaramadığımı, beceremediğimi düşünüyorum ve o yüzden özür diliyorum. Beni affedin, bundan sonra üzerimize düşen her şeyi yapacağım’. Ama yok, ‘Ben bu koltukta oturacağım’ derseniz halkın öfkesinden payınızı alırsınız.

Ben Can'ın cezaevinde de çalışmaya devam ettiğini biliyorum. Ama daha fazlasını yapmak tabii ki mümkündü. Can'ın bugün aramızda olması bu yurttaşların isteğiydi. Bu yurttaşlar tam da bunu istiyorlardı. İktidar kendi yapmıyor, başkasının yapmasına izin vermiyor. Ama biz de bunu yenemediğimiz için suçluyuz evet. Ve bunun için tüm Antakyalılardan, tüm Türkiye'den özür diliyoruz. Aslında özrümüzü de pratikle dilemeye çalışıyoruz. Evet Can bugün burada olamıyor ama biz hepimiz burada olmaya çalışıyoruz, hepimiz Hatay'ın milletvekili olmaya çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde de bugüne kadar yalnız bırakılmış bu halkı o yalnızlık duygusunu yenmek için çok daha fazla çalışmaya, çok daha fazla burada olmaya, elimizden gelenden çok daha fazlasını yapmaya devam etmek zorundayız.”

"Bir şehre bir tır dolusu kefen yeter mi?"

Hataylı bir depremzede, “Yardım dediniz. Nerede yardım? Konteynerde, çadırda yaşayanlar var bu yağmurda, siste. Bir tır dolusu kefen geldi bir şehre. Bir şehre bir tır dolusu kefen yeter mi” diye isyan etti.

Yunus Emre Parkı’nda düzenlenen anmada ise polis barikat kurdu. Hataylı depremzedeler polis barikatını aşarak Köprübaşı’na yürümeye başladı. Kurulan barikatların yer yer halk tarafından aşıldığı daha sonra da tepki üzerine kaldırıldığı görüldü.

 

6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde, depremde yaşamını yitiren yurttaşlar Hatay'da yapılan yürüyüş ile anıldı. TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TİP Genel Başkan Yardımcısı Barış Atay ve TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık da yürüyüşe katıldı.

6 Şubat depremlerinin yıldönümünde, depremde yaşamını yitiren yurttaşlar, Hatay’da Defne Dostluk Parkı’ndan Yunus Emre Parkı’na yapılan yürüyüş ile anıldı. TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TİP Genel Başkan Yardımcısı Barış Atay ve TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık da yürüyüşe katıldı. (ANKA)

 

Anmada iktidara tepki gösteren bir yurttaş şunları söyledi:

“Hatay ölümüne, kaderine terk edildi. Cesetlerimize kefen bulamadık, cenaze arabası bulamadık, neden bahsediyorsunuz siz?”