Erdoğan’ın 20 yıllık dönemden sonra en zorlu sınavı başlıyor

Erdoğan’ın 20 yıllık dönemden sonra en zorlu sınavı başlıyor
Türkiye’nin ikinci yüzyılına denk gelen seçimlerdeki sonuçlarla birlikte AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 11’i başbakanlık, 9’u da cumhurbaşkanlığı olmak üzere 20 yıllık dönemine beş yıllık...

Türkiye’nin ikinci yüzyılına denk gelen seçimlerdeki sonuçlarla birlikte AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 11’i başbakanlık, 9’u da cumhurbaşkanlığı olmak üzere 20 yıllık dönemine beş yıllık bir Cumhurbaşkanlığı dönemi daha ekledi. 

Yasaklılığı önündeki engelin kaldırılmasıyla 2003’te Başbakan olarak göreve başlayan ve 2014’te de Cumhurbaşkanı olan Erdoğan, ikinci tur seçimleriyle birlikte beş yıl daha Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturacak.

Cumhurbaşkanlığında üçüncü dönemi başlayan Erdoğan’ın yaşam öyküsünü, AKP öncesinde başlayarak bugüne gelen neredeyse 40 yıllık siyasi geçmişini sizler için derledik.

Futbolculuktan siyasete

Aslen Rizeli olsa da Erdoğan, kıyı kaptanı bir baba, ev hanımı bir annenin üçüncü çocuğu olarak 26 Şubat 1953’te İstanbul Beyoğlu’nun Kasımpaşa semtinde doğdu. İlk okulu, Beyoğolu’ndaki Piyale Paşa İlköğretim okulunda okudu. Okuduğu lise ise partisinin iktidara gelişiyle birlikte neredeyse her mahallede açılan imam hatip lisesiydi. Yatılı olarak İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde okuduğu yıllar siyasete de atılmaya başladığı dönemlerdi. Öğrencilik döneminde Milli Türk Talebi Birliği’ne (MTTB) gidişleri siyasetle tanıştığı ilk dönemleri oldu. Ancak dışarıdan fark derslerini verdikten sonra Eyüp Lisesi diploması aldı.

Futbola olan merakı da bu dönemlerde geliyordu. Bir yandan okurken bir yandan da Camialtı ve İETT gibi kulüplerde top koşturdu. Hayali futbolu profesyonel olarak sürdürmek olsa da babasının izin vermemesi nedeniyle bu hayali gerçekleşmedi.

Diploması nedeniyle yıllarca tartışmalı olan üniversitesi ise şimdiki ismiyle Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi oldu.

1978 yılında Siirtli Emine Gülbaran ile evlendi. 

Lise yıllarında MTTB’de başlayan siyaset ilgisi, burasıyla aynı görüşte olan Necmettin Erbakan’ın genel başkanlığını yaptığı Milli Selamet Partisi’nin (MSP) gençlik kollarına girişiyle resmiyete döküldü.

Burada kısa süre içerisinde yönetim kademesinde yer aldı. Henüz 22 yaşındayken MSP’nin Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanıydı. Bu görevini dört yıl boyunca sürdürdü. Bırakmasının nedeni ise 12 Eylül askeri darbesiyle siyasi faaliyetlerin engellenmesiydi. Darbe sonrasında bir süre özel sektörde müşavirlik yaptı.

Darbe sonrası siyasi faaliyetlerin yeniden başlamasıyla birlikte MSP’nin devamı olarak kurulan Refah Partisi’yle siyasete yeniden döndü. Kısa süre sonra da partinin Beyoğlu İlçe Başkanı oldu. 1985 yılına gelindiğinde ise partinin İstanbul İl Başkanı idi. Aynı zamanda genel merkez yönetimi kademesinde de yer aldı.

İl başkanı olduktan iki yıl sonra yapılan milletvekili seçimlerinde İstanbul’dan aday oldu. Ancak seçilemedi. 1989 yerel seçimlerinde ise Beyoğlu Belediye Başkanı adayı oldu. Seçimi bin 500 oy farkla kaybetti. 1991 yılındaki seçimlerde ikinci kez milletvekili adayı oldu. Her ne kadar milletvekili seçilmek için yeterli oyu asla da partisinin ikinci sıradaki adayının itirazıyla vekilliği sadece 11 gün sürdü.

Erdoğan, iki seçimde de Meclis’e giremeyince bu kez İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için kolları sıvadı. 1994’te yapılan yerel seçimlerde partisindeki bir kesimin karşı çıkmasına rağmen son gün RP’den aday oldu. Seçim kampanyasının sloganı “sessiz yığınların sesi” olarak belirlenmişti. Nitekim bu slogan yıllar sonra kurduğu AKP’nin iktidara gelişinde de tercih edilen bir slogan olacaktı.

"Yenilikçiler Grubu" yola çıkıyor

Belediye başkanlığı seçimleri, siyasi hayatının da dönüm noktasıydı. Yüzde 25.19 oyla seçimleri kazansa da belediye başkanlığındaki dönemini tamamlamadı. Henüz belediye başkanıyken, Siirt’te okuduğu bir şiir nedeniyle hakkında verilen hapis cezasının kesinleşmesi nedeniyle 26 Mart 1999 günü Pınarhisar Cezaevi’ne girdi. Sadece dört aylık tutukluluk süreci geçiren Erdoğan’ın cezaevindeki günleri bir bakıma AKP’nin kuruluşu için hazırlık süreci gibi oldu.

Temmuz ayına doğru cezaevinden tahliyesiyle birlikte kent gezilerine başlayan Erdoğan’ın bu ziyaretleri, Milli Görüş geleneğinin o günler ki sürdürücüsü Fazilet Partisi ile yollarını ayırmaya başladığı ilk günlerdi. Hakkındaki hüküm nedeniyle siyasi yasaklı olan Erdoğan, Refah Partisi’nin yerine kurulan Fazilet Partisi’nde görev alamasa da arkadan desteklediği ilk yol arkadaşlarından Abdullah Gül, Recai Kutan karşısında aday oldu. Erdoğan ve ekibi kongrede Kutan’a karşı kaybetse de artık “Yenilikçiler” olarak farklı bir arayışa girdiklerini de açık şekilde göstermeye başlayacaktı.

“Yenilikçilerin” tamamen ayrılması ise Fazilet Partisi’nin 22 Haziran 2001’de “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu” gerekçesiyle kapatılma sonrası resmiyete döküldü. Yolları ayrılan Erdoğan ve ekibi, sadece iki ay gibi kısa bir süre sonra 14 Ağustos 2001’de resmi olarak Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurdu. Erdoğan ile birlikte Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener, Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu ve Hayati Yazıcı yola çıkan isimler olsa da kurucuların bir bölümü ile yıllar sonra yollar ayrılacaktı.

AKP’nin kuruluşunda Milli Görüş geleneğinden gelenlerin yanı sıra merkez sağ ve ANAP kökenli isimler de yer alıyordu.

AKP’li vekil çekildi Erdoğan aday oldu

Erdoğan, 16 Ağustos 2001’de partisinin genel başkanı oldu. Ancak yaklaşan 2002 seçimlerinde adli sicil kaydının silinmesi kararının yok hükmünde sayılması nedeniyle milletvekili adayı olmadı. Kendisinin aday olamadığı ilk seçimlerde partisi yüzde 34,29 oyla tek başına iktidar oldu. Erdoğan’ın yerine ise 58. Hükümet, Kayseri’den milletvekili seçilen Abdullah Gül liderliğinde kuruldu. CHP’nin de desteğiyle birlikte getirilen anayasa değişikliği ile Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinin önündeki engelin kaldırılmasıyla Siirt’te AKP’li bir milletvekilinin düşürülmesi Erdoğan için de fırsat doğdu. 9 Mart 2003’te tekrarlanan Siirt seçimlerinde Mervan Gül’ün de adaylıktan çekilmesiyle Erdoğan aday oldu. Yüzde 85 oy ile milletvekili seçildi. Seçilir seçilmez de Gül’e bıraktığı emanet koltuğa tekrar oturdu. Gül tarafından kurulan hükümetin istifasıyla Erdoğan Başbakanlık koltuğuna oturarak, 56. Hükümeti kurdu.

İktidara geldiğinde Avrupa Birliği’ne üyelik noktasında kimi adımlar atarak, “demokratikleşme” mesajları vererek, Türkiye’nin içerisinden geçtiği ekonomik krizin etkilerini azaltma hedeflerini hayata geçirdi.

2007 genel seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan 367 krizi ise Temmuz ayında yapılacak seçimlerde partisinin yüzde 47 gibi bir oy ile birinci çıkmasını beraberinde getirdi.

Yeniden iktidara gelmesiyle birlikte bu döneme sonradan kumpas davaları olarak adlandırılacak olan Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonları, ikinci iktidar döneminin önemli bir süreci oldu. İki yıl sonra gidilen yerel seçimlerde AKP’nin rekor oyu yüzde 38’e düşecekti.

Ancak Erdoğan’ın “ustalık dönemi” olarak tabir edilecek ve üçüncü iktidar dönemi 2011’e denk gelecekti. Bu dönem, 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde partisinin yüzde 49.8 oy almasıyla başladı. Bu dönem aynı zamanda başkanlık sisteminin tartışılmaya başlandığı dönemin de başlangıcı oldu. 61. Hükümet’e de başbakanlık yapan Erdoğan’ın bir sonraki hedefi 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimleriydi. Ancak seçimler öncesinde adaylığını çok dillendirmedi.

2009’da başlayan ancak 2012 sonralarında resmiyete dökülmesiyle 2015’e kadar süren “çözüm süreci” Erdoğan’ın Kürt sorununda attığı en radikal adımlardan birisi oldu. Ancak dönemde yaşanan Gezi Parkı eylemleri, Erdoğan’ın karşı karşıya kaldığı en büyük toplumsal hareket oldu. 2013’e kadar müttefiklikleri devam eden Gülen cemaatiyle yaşanan krizin 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarına kadar uzanmasıyla başka bir boyuta evrildi. Bu operasyonlarda oğlu Bilal Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu kendisine yakın birçok isim şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılacaktı. Ancak bunun önü alınırken, cemaat ile yaşanan kriz deyim yerindeyse çatışmaya ve nitekim 15 Temmuz darbe girişimine kadar sürecekti.

Çankaya’dan Saray’a taşındı

Abdullah Gül’ün görev süresinin dolmasıyla 2007’de yapılan Anayasa değişikliği referandumuyla beraber 2014 yılında ilk kez Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Erdoğan, halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı olacaktı. CHP ve MHP’nin çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş'ın aday olduğu seçimlerde Erdoğan, yüzde 51.79 oy aldı. Türkiye’nin 12. cumhurbaşkanı oldu. Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildikten bir süre sonra Türkiye’nin kuruluşuyla birlikte Cumhurbaşkanlarının kullandığı Çankaya Köşkü’nden kendi döneminde yaptırdığı Saray’a taşınmasıyla da dikkat çekecekti.

İlk kaybediş…

Cumhurbaşkanı olsa da 2015 seçimlerinde görevi bıraktığı AKP’nin genel başkanı gibi sahada seçim çalışması yürüttü. Ancak özellikle HDP’nin seçimlere parti olarak girmesiyle birlikte AKP, o güne kadar tek başına iktidar olarak çıktığı seçimler sonrasında ilk kez hükümeti kurma çoğunluğunu elde edemedi. Seçimlerde yüzde 41 oy ile yine en çok oy alan parti oldu fakat milletvekili sayısı Erdoğan’ın hedeflediği 400 yerine 258’de kaldı. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, hükümeti kurma yetkisi alsa da koalisyon görüşmelerinde sonuca ulaşamadı. Erdoğan, Anayasa'daki yetkisini kullanarak seçimlerin yenilenmesine karar aldı. Aynı yıl 1 Kasım’da tekrarlanan seçimlere, Türkiye kaos dolu beş ay yaşayarak girdi. Çok sayıda bombalı saldırının yaşandığı iki seçim aralığının sonunda AKP, yüzde 49.5 oyla 317 milletvekilini parlamentoya göndererek yeniden tek başına iktidar olacak çoğunluğa ulaştı.

7 Haziran’daki ilk kaybedişle başlayan süreç parti içerisinde de bir krize yol açtı. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasına rağmen partisinin karar süreçlerinde etkisi Davutoğlu ile yollarının ayrılmasına kadar gitti. Teşkilatları atama yetkisinin de elinden alınmasıyla Davutoğlu, 5 Mayıs 2016’da istifa edecekti. Davutoğlu’nun istifa ederek, genel başkanlık için yeniden aday olmamasıyla birlikte AKP Genel Başkanlığı koltuğuna Erdoğan’a belediye başkanlığı döneminden bu yana yakın olan Binali Yıldırım oturdu. Tıpkı Gül gibi Yıldırım da bu koltuğa emanet gelecekti.

Bu dönemde Türkiye 15 Temmuz darbe girişimiyle de karşı karşıya kaldı. Gülen cemaati destekli olduğu öne sürülen askeri darbe girişiminin ardından Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildi. Türkiye, Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan -Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) yönetilmeye başlandı. OHAL süreci AKP’ye ilk kaybettiren kesim olan HDP eş genel başkanları ve milletvekillerinin tutuklandığı dönem de oldu.

Aynı zamanda Erdoğan uzun süredir dillendirdiği başkanlık sistemi de bu süreçte gündeme geldi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başkanlık sistemini gündeme getirilmesi çağrısıyla birlikte Anasaya değişikliğine gidildi. Yürürlükteki parlamenter sistemin kaldırılarak yerine başkanlık sisteminin getirilmesini, başbakanlık makamının ortadan kaldırılmasını, milletvekili vekil sayısının 550'den 600'e çıkarılmasını ve HSYK’nin yapısında değişiklik yapılmasını ön gören düzenleme 16 Nisan 2017’de yapılan referandum ile hayata geçti.

Türkiye, referandumdan çıkan yüzde 51'e 49 sonuçla rejim değişikliğine gitti. Düzenlemenin en önemli maddelerinden birisi de Erdoğan’ın yeniden partisinin genel başkanlığına geçmesini sağlıyordu. Partili Cumhurbaşkanlığı döneminin başlamasıyla da Erdoğan Mayıs 2017’de Yıldırım’a emanet bıraktığı koltuğa yeniden oturdu.

Sistem değişikliğiyle birlikte MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin bir kez daha ortaya çıkarak, değişiklliğin fiiliyata dökülmesi için seçim çağrısı yaptı. Bu çağrı üzerine 24 Haziran 2018’de gidilen genel seçimlerle birlikte Cumhurbaşkanlığı seçimi de yapıldı. Erdoğan’ın AKP ve MHP’nin bir araya geldiği Cumhur İttifakı’nın adayı olarak girdiği seçimlerde Erdoğan ilk turda yeniden cumhurbaşkanı seçildi.

Büyük kaybediş 2019 seçimleri

Erdoğan liderliğindeki AKP’nin ilk büyük kaybettiği seçimler, 2019 yerel seçimleri oldu. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok kentte AKP, belediye seçimlerini muhalefete karşı kaybetti.

2019 yerel seçimlerde muhalefetin bir araya gelişinin 2023 seçimlerine de taşınmasıyla birlikte CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nın adayı gösterildi. Erdoğan, MHP’nin yanı sıra HÜDA Par ve Yeniden Refah Partisi’nin de dahil olduğu Cumhur İttifakı’nın adayı oldu. Tartışmalı adaylık sürecinde Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun yanı sıra bir başka aday da Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’ydi. Ancak seçimlere birkaç gün kala adaylıktan geri çekildi. Ata İttifakı’nın adayı Sinan Oğan’ın da yarıştığı üç adaylı yarışta seçimlerde gerekli yüzde 50+1’e ulaşan aday çıkmadı.

Erdoğan, birinci turda yüzde 49.52 ile 27.133.837 seçmenin oyunu aldı. Erdoğan ile birlikte ikinci tura kalan Kılıçdaroğlu ise yüzde 44.88 ile 24.594.932 seçmenin oyunu alarak ikinci oldu.

Geride kalan ikinci tur seçimlerinde ise Erdoğan, Kılıçdaroğlu karşısında yüzde 52.16 oy alarak, Cumhurbaşkanlığı’nda üçüncü dönemine girdi.

Zorlu dönemi başlıyor

Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçilse de özellikle gün geçtikçe derinleşen ekonomik kriz karşısında “ustalık dönemini” nasıl atlatacağı şimdiden merak konusu.

Ekonomik krizin yanı sıra dış politika, toplumsal muhalefet ve yönetim krizi de Erdoğan’ın bu dönemdeki zorlu sınavlarının başında geliyor.