Faik Öztrak: 300 milyar dolarlık kaynak borç değil, doğrudan yatırım ve fonlar

Faik Öztrak: 300 milyar dolarlık kaynak borç değil, doğrudan yatırım ve fonlar
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Kemal Kılıçdaroğlu’nun vaat ettiği 300 milyar dolarlık kaynağın borç olarak alınmayacağını söyledi.CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, partisinin Genel Başkanı ve Millet...

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Kemal Kılıçdaroğlu’nun vaat ettiği 300 milyar dolarlık kaynağın borç olarak alınmayacağını söyledi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, partisinin Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun iktidarları döneminde Türkiye’ye getireceklerini vaat ettiği 300 milyar dolarlık kaynağın borçlanma yoluyla temin edilmeyeceğini vurguladı. Öztrak, kaynağa ilişkin “Doğruları yapmanız halinde 300 milyar dolarlık imkan olduğu konusunda tespitlerimiz var. Bu sadece borç değil, ağırlıklı olarak doğrudan yatırım ve fonlar” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun iktidara yakın şirketlerden geri alacağını söylediği 418 milyar doları nasıl tespit ettiklerini, “Kamu ihalelerinde ihale dışı yöntemler, pazarlıkla yapılan işler, yine yap-işlet-devret, KOİ projelerinde bir model çerçevesinde ortaya çıkan fiyat karşılaştırıldığında yüksek yolsuzluk tespit ediliyor. İhale büyüklüğü ile olması gereken büyüklük arasındaki fark 418 milyar doları oluşturuyor. İş bilmezlikten dolayı ortaya çıkan kamu zararları buna dahil değil” şeklinde açıklayan Öztrak, nasıl alınacağına dair ise şu açıklamayı yaptı:

“Bunları getirmenin yöntemleri dünyada uygulanıyor. Bunun için Ortak Politikalar Mutabakat Metninin ‘Yolsuzluklar’ bölümü altına, ‘yolsuzluktan elde edilen yurt dışına kaçırılan paralar geri getirilecek, Mal Varlıklarının Geri Alınması Ofisini kuracağız’ ifadeleri yer alıyor. Bu ofis, Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesindeki ofislerden ve dünyada da işleyen bir mekanizma. Bu nedenle 418 milyar doların getirilmesi çok zor değil.”

“YABANCI SERMAYEYE UYGUN ORTAM YARATILACAK”

Ekonomim gazetesinden Maruf Buzcugil Ve Hüseyin Gökçe’nin sorularını yanıtlayan Öztrak, CHP’nin 300 milyar dolarlık kaynak vaadine ilişkin, “Doğruları yapmanız halinde 300 milyar dolarlık imkan olduğu konusunda tespitlerimiz var. Bu sadece borç değil, ağırlıklı olarak doğrudan yatırım ve fonlar. Şu anda Türkiye’de yabancı yatırım yok.

Finans sektörüne yönelik düzenleyici denetleyici çerçeveye ilişkin düzenlemeler o kadar fazla ki kimse bu sistemden bir şey anlamıyor, korkup kaçıyor. Hükümet son zamanlarda ağırlıklı biçimde oyun oynanırken kuralları değiştiriyor. Bu yerli ya da yabancı hiçbir yatırımcının kabul edemeyeceği bir husus. Hukukun üstünlüğü, kuralların ikide bir değişmeyeceği parlamenter sisteme geçiş, demokrasinin güçlendirilmesi ve ekonomiye dönük öngörülebilirliği artıracak düzenlemelerle yabancı sermayeye uygun ortam yaratılacak

Dünyada; yeşil ve dijital dönüşümü önceleyen, rekabet gücünü artıracak, kalkınma ve sürdürülebilirlik fonlarının talep ettiklerine uygun, saydam ciddi para var. Bu fonları yönetenlerle yaptığımız temaslarda Türkiye’ye geleceklerini söylediler. Özellikle bizim gibi ülkelere giden finansmanda daralma yok. Ancak doğrular yapılmadığı için paralar gelmiyor” dedi.

“ŞU ANDA TÜRKİYE’NİN IMF’YE İHTİYACI YOK”

Söz konusu kaynağın dijital ve yeşil dönüşüm ile sanayi üretiminde kullanılacağını ifade eden Öztrak, iktidar olmaları durumunda IMF ile ilişkilerinin nasıl olacağına ilişkin şu açıklamayı yaptı:

“Şu anda Türkiye’nin küresel piyasalardan fon temin edebilmesi veya içerdeki yatırımcıları yenden yatırıma teşviki için IMF’ye ihtiyacı yok. Doğruları yaptığı zaman dünya piyasalarından rahatlıkla kaynak bulabilir. IMF lafı bizim ağzımızdan çıkmıyor ama Erdoğan’ın ağzından hiç düşmüyor. Türkiye 2000 yılında yaşanan kriz çerçevesinde Güçlü Ekonomiye Geçiş Programını yapmıştı. Buna da bütün dünyadan destek sağlamıştı. AK Parti iş başına geldiğinde elinde böyle bir program vardı. Yerli, milli bütün dünyanın güvenini kazanmış programla 2013’e kadar gitti. Ardından, Cumhurbaşkanı seçimine ilk aday olduğunda, ‘Alışılmış Cumhurbaşkanı olmayacağım’ dedi, her şey altüst oldu. Ekonomi hızla bozulmaya başladı. Milletin cebindeki para azalmaya başladı. 2018’de tek kişilik Cumhurbaşkanı Hükümet sistemine geçildi. Büyümeyi sıcak parayla finanse etme alışkanlık haline geldi. Yapısal reformlar yapılmadı, ülke borca battı, borçlar betona yattı. 2018’de “ben ekonomistim” dedi, “faiz sebep, enflasyon sonuç” ifadeleri geldi. Paramız pul oldu, enflasyon hortladı, bütçe açığı, dış açık, başını alıp gitti. Bunun üstüne deprem geldi ve o süreç de çok kötü yönetildi. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye ekonomisi ikili krizden geçiyor. Bir tanesi devlette yönetim krizi, öbürü de ekonomik kriz. Bunun neticesinde de ülkeyi idare edenlere güven kalmadı. Güvenin olmadığı yerde ne tedbir alırsanız alın ekonomiyi yönetemiyorsunuz. Şu anda büyümeyi devam ettirebilmek için ekonomiyi ciddi derecede hormonluyorlar, kamu bankaları alabildiğince istismar ediliyor.

Ülkede fiyatlar artık piyasayla değil regülasyonlarla belirleniyor. Aşırı ısınmış ekonomi, uzunca süre sabit döviz kuru politikaları yürütülüyor, bunun sonucunda da cari açık, dış ticaret açığı her ay rekor kırıyor. Ülkeye getirilen finansal baskılama ve karmaşık regülasyonları kimse anlamıyor. Anlamadığı için de piyasa oyuncuları tedirgin. Bu kadar cari açık verirseniz döviz rezervleriniz yetersiz, bir anda seçim ekonomisi nedeniyle hızla daralan bir kamu mali alanıyla karşı karşıyayız.”

Kur Korumalı Mevduata ilişkin bakış açılarına dair “Rezerv azalışının döviz fiyatına çok yansımaması bakımından bir etkisi var ama bunun maliyeti çok yüksek” diyen Öztrak “Yani geçen sene devletin cebinden bir kuruş para çıkmayacak dediler. Oysa KKM’yi finanse etmek için bütçeden 90 milyar, Merkez Bankası’ndan da bir o kadar para çıktı. Aslında faize yansıyacak bir şey bütçenin doğrudan ödemelerine yansıdı. Sermaye transferlerine yani bütçenin transfer ödeneklerine yansıdı. Büyüklüğü 88 milyar dolara ulaşmış vaziyette. Vadesi geldiğinde yeni KKM hesabı açılmayacak. Bunun dışında da yeni KKM açılmayacak. Yani bizim genel stratejimiz bu olacak. Tabii ki bu stratejiyi döviz piyasasındaki dengeleri bozmayacak şekilde uygulayacağız. Konvansiyonel politikalara kırıp dökmeden geçmeye çalışacağız” ifadelerini kullandı.

Asgari ücret konusunda önceliklerinin enflasyonu düşürmek olduğunu vurgulayan Öztrak, bunun yanında ücret artışını da gerçekleştireceklerini ifade etti.

Para politikasının geleneksel araçlarla yürütüleceğini belirten Öztrak, “Arka kapıdan yapılan müdahaleler, finansal baskılamalar, karmaşık hale gelen regülasyonlar, hepsinin bir an önce basitleştirilmesi, para politikası çerçevesinde yapılan iletişimin etkili hale getirilmesi şart. Bunun böyle olabilmesi için de güvenin sağlanması gerekiyor. Bütün bunları yaparken de çok dikkatli olmak lazım. Kırılganlıktan çıkmak mümkün ancak bunun beyin cerrahı titizliğiyle yapılması lazım” dedi.

“İŞ DÜNYASINA MÜDAHALEYİ KABUL ETMEK MÜMKÜN DEĞİL”

Öztrak, özel sermayeye ilişkin tutumlarını ise şöyle özetledi:

“Özellikle iş dünyasının güven veren, mülkiyet hakları, can ve mal güvenliği güvence altına alınmış olması gerekiyor. İş dünyası bir şey yapıyor, yaratıcılığı var, bunu son noktaya götürdüğünde devletten birileri gelip “bunu yapmayacaksın, alıp başka birine veriyorum” diyor. Böyle bir şey olmayacak. Böyle müdahaleyi kabul etmek mümkün değil. Altay Tankı, Sakarya Tank Palet fabrikası sürecine bir bakın. O nedenle bir düzenleyici, denetleyici çerçeve olacak ama bu piyasa dostu olacak. Bu çerçeve içinde “bu güzel yatırımmış çok para var, oğluma, yeğenime ver” gibi bir uygulama bizim dönemimizde olmayacak. İş dünyasına vaadimiz adil ve güvenilir çalışma ortamı. Zaten iş insanlarımız son derece kabiliyetlidir. Dünyayı gayet iyi bilip tanırlar, o çerçevede onlara rahat hareket etme imkanı verirsek, Türk ekonomisi hızla yeniden büyüme sürecine girecektir.”

“GÜVEN RUH GİBİDİR, ÇIKTIĞI BEDENE BİR DAHA GİRMİYOR”

Millet İttifakı partileriyle Ortak Politikalar Mutabakat Metninde, 2 yıl içerisinde enflasyonu tek haneli seviyeye indirme hedeflerinin olduğunu hatırlatan Öztrak, “Finans merkezi adı altında sadece bina açıldı. Aynı gün Dünya finans merkezleri endeksinde İstanbul 17 sıra düşüşle 90’ıncı sıraya geriledi. Bina açarak değil, kurallı ekonomi, hukukun üstünlüğü ve güveni sağlayarak finans merkezi olunuyor. Gece yataktan kalkıp kural değiştirdiğiniz andan itibaren yatırımcının güveni kalmıyor. Güven ruh gibidir, çıktığı bedene bir daha girmiyor” dedi.

Ekonomiyle ilgili bazı kurumlarda değişiklik olacağı işaretini veren Öztrak, “Güven uyandıracak değişimlere ihtiyaç var. Bunların başında Merkez Bankası, BDDK, TÜİK hem güven verecekler, hem de enflasyonu düşürme sürecine katkıda bulunması gereken isimler. Kritik pozisyonlarda değişiklikler olacak, özellikle piyasaların artık güven duymadığı isimlerle ilgili olarak. Merkez Bankası Başkanı dünya dahil piyasalarda kabul gören tecrübeli bir isim olmalı” şeklinde konuştu.