Gizli tanık ne dedi de savcılar Akşener’i FETÖ’den soruşturdu?

Gizli tanık ne dedi de savcılar Akşener’i FETÖ’den soruşturdu?
Yedi yıl önce başlayan, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallandırılan soruşturma nihayet sonlandırıldı, savcılar dava açacak kadar delil bulamadıklarını bildirdiler, kovuşturmaya...

Yedi yıl önce başlayan, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallandırılan soruşturma nihayet sonlandırıldı, savcılar dava açacak kadar delil bulamadıklarını bildirdiler, kovuşturmaya yer yoktur kararı verdiler.

Kararla birlikte, dosyada şüpheli olarak görünen Akşener’in de bilmediği detaylar ortaya çıktı. O detaylardan en önemlisi soruşturmanın nasıl başladığı elbette.

Savcıların kovuşturmaya gerek olmadığına ilişkin kararda o gizli tanığın inanılması güç ifadesi bir bütün olarak yer alıyor. Gizli tanığın kod ismi “Yağmur”.  İfadesini 15 Temmuz darbe girişiminde 19 gün sonra veriyor ve Akşener’in cemaat için çalıştığını, cemaatin siyasi parti kurmak için Akşener’i kullandığını iddia ediyor. İşte gizli tanığın o ifadesi:

“Örgütün son dönemdeki stratejilerinden biri siyasi partilerden birine sızmak ya da mümkünse yeni bir siyasi parti kurmaktır. Bildiğim kadarı ile buna yönelik olarak Meral Akşener isimli kişi kullanılmaktadır. Meral Akşener’in çeşitli yerlerde cemaat toplantılarına katıldığını ve cemaatin talimatları doğrultusunda çalıştığını biliyorum. Bana bu bilgileri de halen görüştüğüm örgüt mensubu kişiler getirmektedir. Hâlâ örgüte yakın olduğumu düşünerek bu bilgileri vermektedirler. Örgütün normalde belirli aralıklarla ve periyotlarla toplantı yaptığını bilirim. Ancak son bir yıldır bu periyotlara uymadan sürekli olarak ve yoğun bir şekilde toplantı yaptığını, organize olduklarını biliyorum. Bu toplantıların amacı Meral Akşener’in MHP’nin başına getirilmesi, savcı ve hakimlerin kendilerine verilen bu husustaki talimatları yerine getirmesiydi”

Akşener ve arkadaşları 2016 yılının başından itibaren MHP’de olağanüstü kongre toplamak için çaba sarf ettiler, imzaları da topladılar ama dikkat çekici yargı kararlarıyla kongre toplanamadı ve Akşener ile birlikte partiden ayrılan Ümit Özdağ, Sinan Oğan ve Koray Aydın partiden ihraç edildi. Gizli tanık bu girişimlerin örgüt talimatıyla yapıldığını söylüyor ama ortaya bir delil koymuyor. Bunun üzerine savcılık Akşener’in hesaplarını, irtibatlarını, yolculuklarını didik didik araştırmaya başlıyor.

Önce Akşener’in telefonunda Byloc olup olmadığı araştırılıyor ve olmadığı anlaşılıyor. Bankasya’da hesabı olup olmadığına bakılıyor, yine araştırmayı yapanların yüzünü güldürecek bir sonuca ulaşılamıyor, Akşener’in Bankasya’da hesabı olmadığı belirleniyor. Sonra gizli tanığın söylediği gibi gizli toplantılara katılıp katılmadığına bakılıyor, cemaate mensup isimlerin HTS kayıtları ile Akşener’in kayıtları karşılaştırılıyor ve yine aranılan delile ulaşılamıyor. Eski bir İçişleri Bakanı’nın dernek üyeliklerine, örgüte müzahir şirketlerle bağlantılarına, hatta o şirketlerde çalışıp çalışılmadığına bile bakılıyor, banka hesaplarına gelen giden paralar ve bunların kimler tarafından gönderildiği inceleniyor ama sonuç gizli tanığı doğrulamıyor.

Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararda sadece, “Kullanımında olan GSM hattı ile örgütün tepe yönetiminde yer alan kişilerin irtibatının bulunduğu” biçiminde bir tespit yapılıyor ama o isimlerin kim olduğu, irtibatın hangi tarihte olduğuna ilişkin bir bilgi verilmiyor. Mesela o isimler Zaman gazetesinde çalışan, o dönem başbakan olan Erdoğan’ın hemen her seyahatine katılan gazeteciler miydi, yoksa yine o dönem Türkiye’de belirleyici rolü herkes tarafından bilinen Türkiye Yazarlar Vakfı’nın yöneticileri miydi, detay yok.

En dikkat çekici araştırma ise Akşener’in yurt dışı yolculuklarının mercek altına alınması. O yolculuklarda uçaktaki yolcuların tamamı inceleniyor ve varılan netice karara şu cümle ile yansıyor; “Havayolu ile yurtdışı çıkış kayıtları ve aynı uçakta seyahat eden yolcu listelerinin incelenmesi neticesinde şüphelinin, yolcu olarak bulunduğu 2014 yılında Avrupa ülkelerinden birine yaptığı seyahatindeki yolcu listelerinde sadece bir kişi hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımızca soruşturma yürütülerek kamu davası açıldığı ancak şüphelinin kullanımında olan telefon hatlarının HTS kayıtlarının incelenmesi ile bu şahıs ile telefon irtibatı ile baz birlikteliğinin bulunmadığı anlaşıldığı…”

Yani o kişi ile maazallah aynı yerden baz istasyonlarına sinyal gitse, “Akşener yurt dışında FETÖ ile bağlantı kurdu” sonucuna ulaşılabilecek ama o da yok.

Savcıların soruşturmada toplu iğne ucu kadar boşluk bırakmamak için, yıllarca geriye giderek Akşener’in telefonda kimlerle konuştuğunu da inceledikleri anlaşılıyor. Ve o incelemede ortaya çıkan sonuç karara şu cümlelerle yansıyor: “Kullanımında olan telefon hatlarının HTS kayıtlarının Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan temin edildiği kayıtların incelenmesi sonucunda haklarında örgüt üyeliğinden soruşturma yürütülen ancak örgütün mahrem yapılanması kapsamında olduklarına dair herhangi bir veri bulunmayan kişilerin telefon irtibatlarının olduğu, bu irtibatların çoğunun eski tarihlere dayandığı ayrıca bu kişilerden bir kısmı hakkında soruşturma makamlarınca kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar verildiği, bu haliyle HTS kayıtlarında örgütsel nitelikte irtibatlarına rastlanmadığı…”

Aslında elde hiçbir delil yok diyerek dosyayı kapatabilecek olan savcılık karara bir de Yargıtay’ın örgüt üyeliği ile ilgili aldığı örnek kararı koyuyor. 2017 yılındaki o karar bir kimseyi örgüt üyesi olarak yargılamanın kolay olmadığını gösteriyor:

“Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlamayı, örgüte hakim olan hiyerarşik güncün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yarımda veya örgüt adına suç işlemede de örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir. Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerinin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgütün liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. Örgüt üyesinin örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç kaydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır. Silahlı terör örgütü üyeliği suçunun maddi ve manevi unsurlarının somut olarak belirlendiği…”

Savcılar bu Yargıtay’ın emsal kararını da hatırlattıktan sonra AİHM ve AYM’nin, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” ifadesini de koyarak, “Lekelenmeme hakkının da suçsuzluk karinesinin bir soncu olarak ortaya çıktığı gözetilerek gizli tanık beyanının tek başına hükme esas alınamayacağından, şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatı olduğuna, örgüt ile hiyerarşik bağ kurup, süreklilik, çeşitlilik yoğunluk içeren eylemlerde bulunarak silahlı terör örgütü üyesi olduğuna ve bunu son döneme dek sürdürdüğüne ilişkin hakkında kamu davası açılmasını haklı kılacak nitelikte her türlü şüpheden uzak yeterli, kesin ve inandırıcı bir delilin elde edilemediğinden hakkında kavuşturmaya yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir” ifadeleriyle soruşturmayı bitirdiğini ilan ediyor.

Kovuşturmaya gerek yok kararının tümüne bakıldığında kritik bazı soruların cevapsız kaldığı görülüyor. Hem Akşener ile ilgili iddialar açısından hem de Türkiye’deki diğer yargılamalara örnek olması açısından…  

  1. Sistemin çok kısa sürede yapacağı, üstte listelenen araştırmalar neden 7 yıl boyunca devam ettirildi, sürenin uzamasında iktidar cenahının soruşturmayı bir siyasi malzeme olarak kullanmasına imkan tanıma amacı var mıydı?
  2. Soruşturma gizliydi, Akşener’in avukatları bile detaya ulaşamadı. Bu durumda Akşener’i eleştirenler nasıl soruşturmadan haberdar oldu.
  3. Savcılık suçlamaları ciddiye aldıysa neden şüpheli olarak gördüğü Akşener’e neden tek bir soru sormadı?
  4. Gizli tanık ifadesi tek başına bir suçun işlendiğine dair delil olarak kabul edilmiyorsa, Kobane davasında, Selçuk Mızraklı’nın görevden alınmasında ve yargılanmasında neden tek başına delil olarak kabul edildi, ediliyor.
  5. Örgüt üyeliği ile ilgili Yargıtay’ın emsal kararı, aynı suçlamayla yargılananlar için de emsal kabul ediliyor mu?
  6. Yalan beyanda bulunduğu savcılık ‘takipsizlik’ kararıyla birlikte netleşen gizli tanıkla ilgili herhangi bir işlem yapıldı mı, yapılacak mı?

Akşener dosyasıyla ortaya çıkan çok sayıdaki soru işareti var. Bunlardan belki de en kritik olanı, savcıların aynı hassasiyeti iktidar çevrelerine uyguladığında nasıl bir sonuçla karşılaşacağına ilişkin olanı. Kardeşi FETÖ’den tutuklu olanın bakan yapıldığı, kardeşi darbeci olanın büyükelçi olarak atandığı, damadı firarda olanın TBMM Başkanı seçildiği, kardeşi FETÖ’den soruşturulanın İçişleri Bakan Yardımcısı yapıldığı bir ortamda, aklı zorlayan iddialar üzerine Akşener’in her şeyinin didik didik edilmesi, üstelik bunun tam 7 yıl devam ettirilmesi doğal olarak muhalefette olanların kalbine kurt düşürüyor. Amaç adaleti tesis etmek mi yoksa yargı yoluyla siyaseti dizayn etmek mi?

TIKLAYIN - "FETÖ soruşturmasında takipsizlik kararı Akşener-Erdoğan görüşmesinden sonra geldi"

TIKLAYIN - 7 yıl sonra geldi; Akşener’e ‘FETÖ’ soruşturmasından takipsizlik

TIKLAYIN - Aytun Çıray’dan Akşener yorumu: Yedi yıldır devam eden soruşturmaya son verildiğinde tesadüfe bakın