Gültan Kışanak'ın adaylık fotoğrafı çektirmesine izin verilmedi

Gültan Kışanak'ın adaylık fotoğrafı çektirmesine izin verilmedi
7 buçuk yıldır tutuklu bulunan DEM Parti ABB Eş Başkan Adayı Gültan Kışanak, adaylık süreci, cezaevi koşulları ve yerel seçime ilişkin konuştu. Kışanak, "Kampanyada kullanılmak üzere bir fotoğraf çektirip dışarıya göndermeme...

7 buçuk yıldır tutuklu bulunan DEM Parti ABB Eş Başkan Adayı Gültan Kışanak, adaylık süreci, cezaevi koşulları ve yerel seçime ilişkin konuştu. Kışanak, "Kampanyada kullanılmak üzere bir fotoğraf çektirip dışarıya göndermeme bile izin vermedi Adalet Bakanlığı" dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Ankara Büyükşehir Belediye Eş Başkan Adayı Gültan Kışanak, seçim kampansında kullanılmak üzere fotoğraf çektirip dışarıya göndermesine Adalet Bakanlığı tarafından izin verilmediğini söyledi.

Kışanak, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle tutuklu bulunduğu Kocaeli Cezaevi'nde Bianet'ten Evrim Kepenek'in sorularını yanıtladı.

“Siyaset ve hapishane aslında hiç yan yana gelmemesi gereken iki şey ama maalesef bu ülkede muhaliflerin yolu bir şekilde hep hapishaneye düşüyor” diyen Kışanak, "Geçmişte de birçok örneği olduğu gibi, hala bu demokrasi ayıbını yaşıyor bu ülke. Gezi davası tutsakları, Can Atalay, Kürt siyasetçiler, bizler hapishanelerde rehine olarak tutuluyoruz" ifadelerini kullandı.

"Kadın öncülüğünde güçlü bir barış mücadelesi"

ABB adaylığı hakkında konuşan Kışanak, "Kısaca “sorumluluk almak” diyebilirim. Görülmek istenmeyeni görünür kılmak, konuşulmayanı gündeme taşımak, demokratik mücadelenin önemine vurgu yapmak ve sorunlarımızı çözebilmek için her birimizin inisiyatif alması gerektiğini hatırlatmak. Adaylığıma böyle bir anlam yüklüyorum" dedi.

Diyarbakır yerine Ankara'dan aday olma nedenine ilişkin soruyu yanıtlayan Kışanak, Ankara'nın Cumhuriyet'in başkenti olmasına dikkat çekerek, "Kadınların özgürlük iradesini ortak mücadele zeminlerinde buluşturmak ve kadın öncülüğünde güçlü bir barış mücadelesi örgütlemek için Diyarbakır ile Ankara arasında bir köprü kurmak gerekiyordu. Ankara adaylığımla bu mesajı güçlü bir şekilde vermek istedim. Bir de iktidar tarafından sürekli pompalanan “bölünme” korkusuna pozitif bir cevap olabilir diye düşündüm" ifadelerine yer verdi.

Belediye Başkanlığı seçimlerinin eşit koşullarda olmadığına işaret eden Kışanak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Duygusal olarak ben de heyecanlıyım. Yedi yılı aşkın bir zamandan beri sürekli duruşmalarda siyaset yapıyorum, hukuksuzlukları anlatıyorum ama ilk kez 1 Mart günü yapılan duruşmada heyecanlandım. Söyleyeceklerimin bir kısmını söyleyemedim.

Mitinglerde, halk toplantılarında, televizyon ekranlarında konuşmaya benzemiyor. Duruşma salonundan, SEGBİS’ten halka seslenmek oldukça zordu. Hem duygu ve bilinç olarak kendimi halktan kopuk hissetmiyorum; hem de içimde bir boşluk, bir eksiklik var...

Seçim adaletsizliği, öyle böyle değil. Kampanyada kullanılmak üzere bir fotoğraf çektirip dışarıya göndermeme bile izin vermedi Adalet Bakanlığı. Cezaevi idaresine dilekçeyle başvurdum, bana yazılı bir cevap vermediler, sadece sözlü olarak “Bakanlık izin vermiyor” diyorlar. Hukuki yollara başvurmak için, dilekçeme yazılı olarak cevap vermelerini bekliyorum.

Siyaset ve hapishane aslında hiç yan yana gelmemesi gereken iki şey ama maalesef bu ülkede muhaliflerin yolu bir şekilde hep hapishaneye düşüyor.

Geçmişte de birçok örneği olduğu gibi, hala bu demokrasi ayıbım yaşıyor bu ülke. Gezi davası tutsakları, Can Atalay, Kürt siyasetçiler, bizler hapishanelerde rehine olarak tutuluyoruz.

Bu dönem hapishaneden halka seslenme görevi bana düştü. Ben de koşullarımı zorlayarak, halka sesimi duyurmaya çalışıyorum. Ben hücreden verdiğim mesajlarla; özgürlüğe ve barışa inanan insanlar da sokaklarda, meydanlarda, seçim mitinglerinde hakikati anlatmaya gayret edeceğiz.

Köprüler kurmak diyorum ya bu da bir köprü, siyasi rehineler ile başta kadınlar olmak üzere halklarımızın örgütlü mücadelesi arasında kurulan özgürlük köprüsü. Sanırım kampanyamızın özgün bir yanı da bu olacak.

Başkaları propaganda yapacak; biz kampanyamıza varlığımızı, ruhumuzu, inancımızı katacağız. Rakiplerimiz, iktidar için yarışacak.

Biz, toplumsal mücadele imkânlarını çoğaltıp, demokrasiyi, barışı ve özgürlükleri kazanmak için çalışacağız. Bu çok büyük bir farktır. Bu farkın, sadece seçim sürecine değil; seçim sonrasına da etki edeceğine inanıyorum.

Ayrıca sadece hapishanede olan için değil, dışarıda da seçim adaletinden, eşit koşullarda bir yarıştan bahsetmek mümkün değil. Bir yanda devletin tüm olanakları, hatta otoritesi/korkutucu gücü ve iktidarın propaganda aracına dönüşmüş medya düzeni; diğer yanda sadece inanç ve kararlıkla mücadele eden demokratik muhalefet...

DEM Parti için o kadar büyük eşitsizlik ve dezavantaj var ki; bu koşullarda, sadece ve sadece halkın ve politik öncülerin yoğun emeği, mücadelesi ve karlılığı ile seçim kazanılabilir. Biz de bunu yapacağız."