İşte İBB'nin kazandığı hukuk mücadelesi: 15 Temmuz'dan önce Hakan Şükür sonra AKP'li vekilin yeğeni kullandı, şimdi İBB'nin
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Başakşehir'de sosyal donatı alanı olarak ayrılan ancak uzun yıllardır özel bir eğitim kurumu olarak kullanılan bir alanın hukuk mücadelesini kazandı.
Önce Hakan Şükür sonra AKP'li vekilin yeğeni kullandı
İlk olarak FETÖ firarisi Hakan Şükür'ün özel okulu olarak kullanılan bu alan, daha sonra AKP Milletvekili Reşat Petek'in yeğeni Necmettin Şimşek tarafından yönetilen Petek Özel Eğitim Kurumları olarak hizmet vermişti. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yıllar süren mücadelenin ardından yeniden İBB'ye kazandırılan bu alanda incelemelerde bulundu.
Başakşehir'deki tartışmalı alan, 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde FETÖ firarisi Hakan Şükür tarafından yönetilen özel bir okul olarak faaliyet gösterdi. 15 Temmuz sonrası FETÖ’ye bağlı kuruluşların kapatılmasının ardından bu alan AKP Milletvekili Reşat Petek’in yeğeni Necmettin Şimşek tarafından işletilmeye başlandı ve Petek Özel Eğitim Kurumları adı altında faaliyet gösterdi.
İBB tarafından sosyal donatı alanı olarak kullanılmak üzere belirlenen bu alan, uzun yıllar boyunca amacı dışında kullanılarak özel bir eğitim kurumu haline getirildi. İBB, 4 yıl süren hukuk mücadelesi sonunda alanı geri kazandı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Başakşehir Sular Vadisi'ndeki bu alanda incelemelerde bulunarak, alanın yeniden kamu yararına kullanılacağını belirtti.
2017 anayasa referandumu döneminde bu binada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın afişleri asılmış ve Akdeniz Güvenlik şirketinin İstanbul ofisi olarak kullanılmıştı. Akdeniz Güvenlik ise Necmettin Şimşek'e ait olup, aynı zamanda Reşat Petek'in yeğeni tarafından yönetiliyordu. Sosyal donatı alanı olarak tahsis edilmesi gereken bu alanın, uzun yıllar boyunca izne aykırı olarak kullanılması İBB tarafından açılan davayla son buldu.
İmamoğlu, bölgeyle ilgili sorulan “15 Temmuz'dan önce burası hangi gruba aitti? 15 Temmuz'dan sonra kime verildi?” soru üzerine şu açıklamayı yaptı:
“Ben, kurum isimlerini vermeyi çok tercih etmiyorum. Hele hele bazı, bu ülkeye çok derin zararlar vermiş, kurum veya kişilerin isimlerini tekrar etmeyi, bir reklam yapmak gibi görürüm. Bu memlekette dediğimizin ne anlama geldiğini, herkes zaten biliyor. Ama şunu söyleyebilirim: Bence dün ile bugünün farkı yok. Dünkü kurumlarla bugünkü kurumların ismi değişmiş olabilir ama anlayış aynı. Ve ne yazık ki, bugünkü iktidara en yakın, hatta akrabalık ilişkisi olan insanların bu tür kurumları devralarak, hizmetlerine -sözüm ona hizmetlerine- çıkarları uğruna devam ettiklerini de tespit ediyoruz. Zaten bunlar deşifre durumda. Hukuken baktığınızda, yaptığımız iş ve işlemlerle nereye dava açtığımıza baktığınızda, nasıl bir tarafa peşkeş çekilip, hadi bakalım bir gecede her şey değişti, başka bir grup bulup oranın üzerine bunları aktarmalarını hep beraber görüyorsunuz zaten. Onun için isim vermeyi çok da anlamlı bulmuyorum.”
Kaynak:Haber Merkezi