Bunun ucu kapanmaya gidiyor, Uyuşuk bir toplumuz artık

Bunun ucu kapanmaya gidiyor, Uyuşuk bir toplumuz artık
Sosyolog ve Sanat Eleştirmeni Dr. Zeliha Burtek, “Ekonomi düzelir, Türkiye’nin sorunu sosyal çürüme” tespiti ile dikkatleri üzerine toplamıştı. Dr. Burtek’in sözlerini doğrulayan, çürümeyi toplumun yüzüne vuran olay yenidoğan çetesi.

Semt pazarında verdiği röportajla Türkiye’nin tanıdığı Sosyolog ve Sanat Eleştirmeni Dr. Zeliha Burtek, “Ekonomi düzelir, Türkiye’nin sorunu sosyal çürüme” tespiti ile dikkatleri üzerine toplamıştı. Dr. Burtek’in sözlerini doğrulayan, çürümeyi toplumun yüzüne vuran olaysa, para için bebeklerin ölümüne göz yuman yenidoğan çetesi. Dile getirdiği tespitler bir bir gerçek olan Dr. Zeliha Burtek toplumu, Otomatik Portakal filminde işkence için göz kapaklarına klips takılan Alex’e benzetiyor. Burtek’e göre bizler, gözlerine klips takılmış Alex’leriz. Gördüklerimiz acı veriyor ama gözlerimizi kapatamıyoruz. Toplumun bilinçli olarak bu noktaya taşındığını düşünen Dr. Burtek’e göre baş sorumlu, tek sorumlu devlet.

dr-zeliha-burtek.jpeg
Dr. Zeliha Burtek

Yenidoğan olayından yola çıkarak soruyorum, sosyolojik bir açıklaması var mı yaşadıklarımızın?

Ne diyebiliriz ki? Kontrolsüzlük her şekilde kendisini gösteriyor artık. Bunun görünür olması, bunun bilinmesi bulunduğumuz durumu değiştirmiyor. Her gün görmememiz gereken, duymamamız gereken, olmaması gereken her şey çok rahat şekilde ortaya çıkıyor. Bir korkusuzluk var ortada. Eskiden en azından bir korku vardı; söyleme korkusu yapma korkusu. Şimdi bütün bunların yerini korkusuzluk aldı.

Toplumu zıvanadan çıkartan bu olayların olması kadar duyurulması da mı önemli?

Dile gelmeyecek, eyleme gelmeyecek olan her şey artık oluyor. İlginç bir şekilde bu olan her şey aynı şekilde duyuruluyor. Eylemin gerçekliğiyle duyurulmanın gerçekliği arasında çarpık bir eş güdümlülük var. Olmaması gereken, duyulmaması gereken, duyurulmaması gerekenlere her gün yeni bir şey ilave oluyor. Siz birinden çıkıp ötekine ötekinden çıkıp diğerine gidiyorsunuz. Vagonlar arka arkaya arka arkaya devam ediyor. Ama tren hareket edemeyecek yakında.

İFADENİN KURALINI TEMELİNDEN YOK ETTİLER

Nasıl oluştu bu durum?

Bütün düşünce yapısını alt üst ettiler. Sadece tespitler var o tespitlerle birlikte bir soru soruluyor, ‘nasıl oluyor?'. Tespit ve nasıl oluyor. Bu kadar; açıklama yok. Bakın Gebze'deki olayda ne yaptı belediye başkanı, resmen diyor ki ‘Bizden köpeklerimizi çaldınız'; e peki siz sokaktakini çalarken ne yaptınız? Suç işlemediniz mi? Yasadan önce alınmış o köpekler. Bütün düşünce yapımızı alt üst ettiler. Ben artık yasayı filan her şeyi bıraktım. İfadenin kuralını temelinden yok ettiler. Anlamın kendisinin kurallılığını ortadan kaldırdılar. Belediye Başkanı orada 'benden çaldın' diyebiliyor. Bakın bu akıl yapısını kökünden dinamitlemek demektir. Düşünceyi, kurallı cümleyi, mantığı dinamitlemek demektir. Her şeyi bir yere bırakın ifade etme yeteneğini, ifade etme gücünü alıyorlar insanlardan. Başka şekilde bakmak lazım artık bütün bu mevzulara. Sadece ne oluyor diye değil. İfade etme yeteneğimizi, ifade eyleminin kendisini yok ediyorlar. Bunu görmemiz lazım. Yapay zekaya böyle bir yazılım yükleseniz yapay zeka çalışmaz. Bunları konuşmak lazım.

Peki adalet sistemi ne yapıyor bu tablo karşısında?

Bu durumda adalet olmaz. Mesele de bu zaten. Bunlar bilinçli yapılan bir şey. Bu durumlara hiçbir kavramı yetiştiremezsiniz. Bu mantık düzlemine hiçbir kavramı yerleştiremezsiniz. Çünkü kavramların karşılığında onları açıklayacak olan imgeler ve eylemler olur. Burada kavramın karşısında ne onu açıklayacak bir eylem ne de bir imge var, problem bu.

Böyle bir mevzu 10 bebek ile olmaz. Bunun zaten olan bir şey olması gerekir. Hiçbir şey sanıldığı kadar değil artık o yüzden bunları görüyoruz. Bugüne kadar bizi alıştırmaya çalıştıkları her eylem fazlasıyla olduğu için artık görünür oluyor. Başka yerde de olmuştur bu olaylar, sadece bununla sınırlı değildir. Sadece biz rastgeliyoruz bir taneye. Eylemin görünür olması için onun büyüyüp büyüyüp sayısının artması gerekiyor.

ete-2.jpeg

BUNUN UCU TAMAMEN KAPANMAYA DOĞRU GİDİYOR

Neden sadece izliyoruz o zaman; sorumlusunu tespit etmekte mi güçlük çekiyoruz, toplum olarak neyle karşı karşıyayız?

Otomatik Portakal filminde Beethoven’ın 9. Senfonisi eşliğinde, toplumsal anlamda ayırt edici bir figür olan Alex'in gözüne klipsler takılır. Gözlerini kırpmasın diye. Çünkü görmek zorunda, o karakteri her şeyi izlemeye maruz bıraktılar. Şu anda toplum böyle. Toplum zaten kötü, kötü olan topluma gözünü kırpmadan 'izleyin, bunların hepsini siz inşa ettiniz' diyorlar. Topluma 'devlet değil siz yaptınız' diyorlar. Suçlu biziz onlar değil. Bunlar ustalıkla yapılan şeyler. Bunun ucu tamamen kapanmaya doğru gidiyor. Ben buradan bunu görüyorum zaten ya da içerden, bir infiale doğru gidecek işte. Herkesin birbirini katlettiği başka bir şeye dönüşecek. Bunların hepsi kontrollüydü. Türkiye'de hiçbir şey kontrolsüz olmaz bunu unutmayın. Türk devleti inanılmaz kontrollüdür her noktada.

DEVLET BİLİNÇLİ OLARAK OLAYLARA BELLİ BİR MESAFEDE DURUYOR

Ne hissediyorsunuz gördükleriniz karşısında?

Siz ne hissediyorsanız bende onu hissediyorum. Hiçbirimiz birbirimizden farklı değiliz şu anda. Ben sosyolog ve sanat eleştirmeni olsam ne olacak. Anne ne hissediyorsa bende onu hissediyorum. Artık o noktadayız. Benim ya da sizin kim olmanız önemli değil. Şu anda Alex'in gözlerine takılan o klipsler var hepimizin göz kapaklarında. Bizler bütün bu olanları izlemek zorunda bırakıldık. Çünkü burada suçlu olan devlet değil suçlu olan bizleriz, mantık tersine işliyor. Mantık işleyişi bile tersine çevrildi. Devlet kendisini belli bir mesafede tutuyor. Devlet hiçbir şeyin içine girmiyor kimse farkında değil mi? Devlet, sessizliğinde mesafe de bekliyor. Eskiden böyle bir mesafe ve sessizlik yoktu. Her yerden çıkıyorlardı. Şimdilerde ise tersine işledi. Çünkü suçu işleyenler aynı zamanda mağdurlarla eşitlendi. Mağdurlarla failler aynı. Devlette kirlilik yok onlar sadece 'takip ediyoruz' diyor bu kadar. Herhangi bir sallantı da yok devlette çünkü muhalefet de içinde. Muhalefet kendi güvenliği ve geleceği için bir silkelenecek ama bunu yapacak cesareti yok. Kendi maddi kaygıları sebebiyle devletin içerisinde bütün olarak var olmayı seçiyor. Şu anda görünen o.

goz-klipsli-alex.jpeg
Otomatik portakal filminde göz kapaklarına klipsler takılan Aleks

UYUŞUK BİR TOPLUMA DÖNÜŞTÜRÜLDÜK

Bu olay dünyanın neresinde olsa ortalık ayağa kalkar, bebekler öldürülmüş daha ötesi yok. Toplumdaki tepkisizlik neden?

Failler ve mağdurlar arasında bir hesaplaşma olmayacak, herkes o kadar yorgun ki... Yorgunlukla birlikte söyleyecek cümlemiz yok, mantıklı cümle söyleyemiyoruz. Uyuşuk bir topluma dönüştürüldük ama bunun sebebi bir şey bilmemekten değil her şeyi bilmekten. Aynı zamanda da bildiğimiz derecede suçlu olduğumuz için. Devlet bu yönde tek bir kelime etmiyor asla. Asla bir kanun eksikliği asla bir yönetmelik eksikliği asla yeni bir tüzük oluşturalım demiyor, bu hiçbir zaman olmuyor. Başta eğitim olmak üzere ne yapıyorsa yapmaya inatla devam ediyor, bunun farkında değil miyiz?

Farkında mıyız?

Farkında olmakta yeterli olmayacak çünkü bizleri yorgun, bezgin ve uyuşuk bir hale getirdiler. Bu çok düzgün çok sistemli çok profesyonelce ilerleyen bir toplum inşası. Böyle bir şey asla kendiliğinden olmaz. Bizler Kemal Sunal’ın filmlerindeki yalanlara alışıktık. 80’lerde Turgut Özal'ın 'Benim memurum işini bilir' sözünü de kabul etmiştik. Devlet dairesine ya da bir yere giderken eşiniz dostunuz varsa işinizi kolaylaştırırdı. Bunlar sevimli şeylerdi. Bunlar her zaman bizlerin kendi doğasında gidiyordu. Bu doğal olan şey nasıl bu kadar böylesine her alanda her anlamda patladı? Burada bunlar mesele.

SİZİN DUYDUĞUNUZ KAYGIYI DUYMAYAN DEVLETLE NE YAPABİLİRSİNİZ?

Bu devran böyle sürüp gidecek mi, yok mu bir çözüm yolu?

Her alanda inanılmaz fakirlik var. Sadece midemizi doldurmak anlamında değil. Yoksun bir ülke olduk, yoksul değil. Kelimeleri hep yanlış kullanıyorlar. Biz yoksun bir ülkeyiz. Yoksulluk başka bir şey yoksunluk başka bir şey. Her açıdan böyleyiz. Yakında da zaten yokların olduğu bir hale geleceğiz çünkü kaybedecek değerlerin artık tamamı yok. Her şeyin yok olduğu yerde artık sizde yoksunsunuzdur zaten.

Yapılacak hiçbir şey yok, ben size söyleyeyim. Devlet var gücüyle kendisi göstermedikçe bir şey olmaz. Sizin duyduğunuz bu kaygıyı duymayan bir devletle ne yapabilirsiniz? Aynı şekilde sizin duyduğunuz kaygıyı duymayan bir muhalefetle ne yapabilirsiniz? Enflasyon düzelmiş olsa bile okula giden çocuklar aynı eğitimi görecek. Her türlü kaçakçılık aynı şekilde devam edecek. Toplum kendi içinde artık yargılayan bir güce dönüştü. Bu, basit bir cümleyle anlatılacak bir durum değil. Kafka’nın ‘Şato’sundaki gibi bir otorite var; ancak bu otoritenin nerede olduğunu bilmiyoruz. Toplumda şiddet giderek daha fazla artacak. Bu kontrolsüzlük, toplumun kendi içinde yargılama ve cezalandırma mekanizmalarını devreye sokmasına neden olacak.

Kaynak:Ayşegül Kum

Öne Çıkanlar