İsrail'de yaşayan Türk doktor Gazete Pencere'ye anlattı: Sirenlerin çaldığı bir gün ameliyata devam ettik, sığınağa inmedik

İsrail'de yaşayan Türk doktor Gazete Pencere'ye anlattı: Sirenlerin çaldığı bir gün ameliyata devam ettik, sığınağa inmedik
Kudüs Devlet Hastanesi’nde görev yapan doktor Ata Maden, Hamas’ın saldırısının ardından İsrail-Filistin arasında yaşanan çatışmaların yaşamı nasıl etkilediğini gün gün Gazete Pencere’ye anlattı. Doktor Maden “Bu...

Kudüs Devlet Hastanesi’nde görev yapan doktor Ata Maden, Hamas’ın saldırısının ardından İsrail-Filistin arasında yaşanan çatışmaların yaşamı nasıl etkilediğini gün gün Gazete Pencere’ye anlattı. Doktor Maden “Bu yaşananlar 11 Eylül gibi oldu. İnsanlar ciddi bir şok içinde. Milliyetçi söylemler arttı, Arap arkadaşlarımızı rahatsız edecek düzeyde. Genel gerginlik mevcut, insanların huzuru kaçtı” dedi.  

Kudüs Devlet Hastanesi’de görev yapan genel cerrahi asistanı Ata Maden, Hamas'ın 7 Ekim saldırısının ardından neler yaşadıklarını şöyle anlattı:

Kudüs’te yaşayan bir genel cerrahi asistanıyım. Ankara Tıp mezunuyum. 32 yaşına giriyorum. Burada 4 yıl önce yaşamaya başladım. Buraya geldiğimde önce İbranice öğrendim ve ardından göreve başladım. Uzman cerrah olmaya çalışıyorum. Ana dil seviyesinde olmasa da çok ileri bir seviyede İbranice konuşuyorum. Buradaki hayata entegre oldum diyebilirim.

4 yılda 1-2 roketli saldırı

4 yıldır ikamet ettiğim Kudüs’te ara ara terörist saldırılar oluyordu, özellikle güneyde. Ama Kudüs’te böyle bir şeyin yaşanması çok çok nadir bir durumdu. 4 yıldır sadece 1-2 defa hatırlıyorum roketli saldırıları. Kudüs’te çok fazla Arap yaşıyor ve Mescid-i Aksa burada olduğu için buraya çok fazla dokunmuyorlar. Bu dört yıl içinde bir gün bulaşık yıkarken sirenlerin çalmasıyla sığınağa indiğimi hatırlıyorum. Buradaki yaşama tamamen adapte olduğumu söyleyebilirim.

“Siren sesleriyle uyandık”

7 Ekim günü saat 8.00-8.30 arasında siren sesleriyle uyandım. Ne yapmamız gerektiğini biliyorduk. Kedimi aldım hemen barınağa indim. Her binada -İsrail’in genelinde-  sığınaklar bulunuyor. Komşularımızda inmişti sığınağa. Bitti, yukarı çıktık ama tekrar siren çalmaya başladı. Sürekli roket sireni çalıyor. Twitter’a baktım, anladım ki güneyde yaşananlar normal ya da sıradan bir terör saldırısı değil.

Ata Maden kedisi Salem'le sığınakta

“Şabat günü nedeniyle komşularımızın yaşananlardan haberi yoktu”

Şabat (Yahudi inancında ibadet ve dinlenme günü olarak kabul edilen gün olarak bilinmektedir) günüydü. Komşularımız dindar. Genelde telefonlarına bakmazlar, televizyon izlemezler, elektronik eşyalar kullanmazlar. Her siren sesi çalındığında aşağıya iniyoruz. Üçüncü defa çaldığında güneyde az buçuk neler yaşandığı öğrendik. Şabat günü nedeniyle komşularım yaşananlardan haberleri yoktu, sadece roket saldırısı olduğunu düşünüyorlardı ve “Dışarı çıkalım” muhabbetleri oluyordu. Çocukların duymayacağı şekilde komşularıma yaşananların basit olmadığını anlatmaya çalıştım.

Ayrıca şunu da belirtmek gerekiyor ki Sukot bayramı Yahudiler için kutsal bir bayram. Bu bayramın son günleriydi. Yahudilerin bir hafta boyunca evlerinden çıkıp bir çardakta (Suka) yaşarlar. (Suka, Yahudilerin bir zamanlar çölde geçirdiği 40 yılı hatırlatan bir semboldür) İnsanlar evlerin dışında çadırlar kurdu. Akşam yemeklerini orada yediler, arkadaşlarıyla oturdular. Kapıların kapanmadığı herkese açık olduğu bir bayram.

“Sadece Yahudileri değil Araplarda da şok etkisi yarattı”

Bu bayramda elektronik aletler kullanılmadığı için apartmanın kapısı da açık. Böyle bir günün sonu büyük bir şokla devam etti. İsrail, Yahudilerin evi. Sadece burada yaşayanlar için değil dünya için bir Yahudi evi. "Buraya gelin, burası sizin eviniz. Burası sizin tamamen güvende olabileceğiz tek yer” mantığının hakim olduğu bir ülke. Bu ülkede böyle bir olayın yaşanmış olması zaten inanılmaz bir şok etkisi yarattı, benim tüm çevremde de. Sadece Yahudiler değil Müslüman Araplar, Hristiyan Araplar dahil olmak üzere her kesimde şok yarattı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve bakanların açıklamalarında bir savaşa gittiğimizi fark etmemiz şokumuzu daha da artırdı.

"Ben kişisel olarak büyük bir şoka uğradım"

Sonraki günlerde tabii olaylar büyümeye başladı. Saldırıların boyutu ortaya çıktı. Ben kişisel olarak büyük bir şoka uğradım. Şimdiye kadar hep çevremden bana “İsrail’de savaş var, niye oradasın, ne yapıyorsun?” şeklinde tepkiler geliyordu. Ben burada normal hayatımı yaşıyordum. Kimsenin kimseye karışmadığı, dokunmadığı, Türkiye’den çok çok fazla sanatsal etkinlikleri izlediğim ve takip ettiğim, Kudüs’te işten çıkıp 50 dakikada Tel Aviv’e gittiğim ve burada arkadaşlarımla keyifli zamanlar geçirip tekrar dönüp rahat işe gittiğim bir yer. Bana genel cerrah eğitimi veren huzurlu bir ülkeydi benim için.

Bana burada yaşamamam gerektiğini söyleyenlere "İsrail sakin bir ülke, ara ara şeyler oluyor ama güvenlik anlamında bir sıkıntı yok” diye yanıt verdiğim ülkeydi.

“Burada herkesin tanıdığı en az bir kişi ya vefat etti ya da yaralandı”

Böyle bir olay tabii bende çok etkisi yarattı. Sonra yaşananlar televizyonlara yansıdı. İnsanlar yaşadıklarını anlattılar. Çok korkunç şeyler. Şu an binin üzerinden ölü, 25 binin üzerinden yaralı var. Nüfusa oranladığımızda büyük bir rakam. Burada herkesin tanıdığı en az biri ya vefat etti ya da yaralandı. Bu korkunç bir şey. Bazıları birden fazla yakınını kaybetti.

"Son 5 gün; sokaklar boş, hastaneler dolu"

Son 5 gündür genel tablo ise şöyle; okullar tatil, biz hayatımızı normal yaşasak da hiçbir kafe ve bar açık değil. Eve sipariş ettiğimiz ihtiyaçları kapıya bırakıp gitme var, elden teslim yok. Sokaklar genelde boş. Tabii herkes işine gidip geliyor. Hastanede, kamuda çalışanlar işe gidip geliyor. Sokaklarda çok az insan görüyoruz. 

“Benim arkadaşlarım arasında askere gitmeyen yok”

Ülkede herkes askere çağrı aldı. (Savunma Bakanlığı tam 300 bine yakın yedek askerin orduya çağırıldığını bildirdi. Bu sayı, şimdiye kadar tek seferde orduya çağırılan en yüksek asker sayısı. İsrail'de hem kadınlar hem de erkekler zorunlu askerlik görevinin ardından belirli bir yaşa kadar yedek kuvvet olarak hazır tutuluyor.)

Benim arkadaşlarım arasında askere gitmeyen yok. Arkadaşlarımın eşleri ve çocukları yalnız kaldılar. Ya da arkadaşlarımın çocukları, anneleri, babaları, çocukları da askere gittiler. Hastanede birlikte çalıştığım doktor arkadaşlarım ya asker ya da orduya doktorluk yapmak için katıldılar. Yazılımcı müzisyen arkadaşlarımdan da askere gidenler oldu. Lübnan ve Gazze sınırına gidilince genel hasretlik bir havası da yaşananlara eklendi.

“Doktorlar da askere çağrıldı”

Hastanelerde durum ise şöyle; acil olmayan vakaların randevularını iptal ettik ya da taburcu ettik. Bu saldırıların ardından bölgeden çok fazla hasta aldık. Ameliyatlarımız oldu, tedavi süreçleri devam ediyor. Kuzey sınırındaki hastaneler oradaki hareketlenmeyle birlikte boşaltıldı. O hastalar bizim hastaneye sevk edildi. Hastanedeki doktorların askere çağrılması nedeniyle çok az kişi kaldık. Arkadaşlarımızın çoğu savaş bölgesine gitti, ailelerini bize bırakarak. Cerrahi bölümünde 3 asistan kaldık.

“Arap ve Yahudiler beraber yaşıyorlardı, hiç sorun yoktu”

Burada Arap ve Yahudiler hep içi içe yaşadılar. Burada çalıştığım hastanede stajyerlerin, hocaların, hemşirelerin asistanlarının yarısı Arap. Burada herkes beraber yaşar ve genel olarak hiçbir sorun olmaz. Batı Şeria’da aşırı dindarların yaşadığı gibi yerlerde sıkıntılar yaşanıyor. Kudüs, Tel Aviv ve Aşkelon’da Müslümanlarla Yahudiler beraber dostça yaşarlar. Ben bu hastanede 4 yıldır çalışıyorum, ırkçı söylemlerle şimdiye kadar hiç karşılaşmadım.

“7 Ekim’den sonra milliyetçi söylemler arttı”

Bu yaşananlar 11 Eylül gibi oldu. İnsanlar ciddi bir şok içindeydi. Milliyetçi söylemler oldu, Arap arkadaşlarımızı rahatsız edecek düzeyde. Ama sürtüşme yok. Ama genel gerginlik mevcut, insanların huzuru kaçtı diyebilirim.

Hayat sığınaklarda geçmiyor. Roket sirenleri çaldığında sığınıklara iniyoruz, ses kesildikten sonra 5/10 dakika sonra tekrar sığınıklardan çıkıp hayata devam ediyoruz, evlerimize dönüyoruz. Geçen gün ben bir ameliyattayken roket sireni çaldı, ameliyatı bırakıp sığınağa girmedik, ameliyata devam ettik. Evde ders çalışırken, televizyon izlerken siren çalıyor, sığınağa iniyoruz, 10 dakika sonra tekrar çıkıyoruz ve hayata devam ediyoruz.

Sınır bölgelerde, Gazze sınırından bahsediyorum, boşatılan kasabalar var. Orada çok sık roket saldırıları olduğu için bazı bölgelerde sığınıklarda yaşıyorlar. O bölgelerdeki sığınıklar daha büyük, yiyecek depoları olduğu için yaşamaya elverişli yerler.