İstanbul Barosu Başkan Adayı Kaboğlu konuştu: CHP'den destek aldı mı? Tutuklu avukatlar için neler yapacak?
Tolga Balcı
Dünyanın en büyük barolarından biri olan İstanbul Barosu, 19-20 Ekim tarihlerinde seçime gidiyor.
146 yıllık köklü tarihi olan İstanbul Barosu Başkanlığı için aday olan isimlerden birisi de Anayasa Profesörü İbrahim Özden Kaboğlu.
Değişim için Avukatlar Grubu’nun adayı olarak seçime girecek olan Kaboğlu seçilirse baroda ne gibi değişiklere gideceğini de açıkladı. Gazete Pencere’nin sorularına yanıt veren Kaboğlu, “Kitlesel çağrı üzerine, “anayasal yıkım karşısında seyirci kalamam, bu nedenle ben değil BİZ OLARAK yola çıkıyoruz” söylemi ile tutarlı bir yol izliyoruz” ifadelerini kullandı.
Hüda-Par’ın çıkışı ve ardından Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un 3. Madde çıkışı ile gündemdeki yerini sağlamlaştıran Anayasanın ilk 4 maddesi tartışmalarına da değinen Kaboğlu “tartışmaların kendisini tehlikeli gördüğünü” ifade etti.
Kaboğlu’nun cevapları şöyle:
Adaysınız ve seçilirseniz nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz?
Kitlesel çağrı üzerine, “anayasal yıkım karşısında seyirci kalamam, bu nedenle ben değil BİZ OLARAK yola çıkıyoruz” söylemi ile tutarlı bir yol izliyoruz. Kolektif bir kampanya, katılımcı program hazırlığı ve kucaklayıcı yönetim.
Kampanya, başka adaylar ile yarışarak veya rekabet edilerek değil, hedefe odaklanılarak yürütülüyor. Özellikle genç avukat meslektaşlardan sorunlar yanı sıra, çözüm önerileri de iletmeleri isteniyor. Yanıtları dinliyoruz ve not ediyoruz.
Yeni anayasa tartışmalarına ve anayasanın ilk 4 maddesi hakkında Hüda-Par ile başlayan tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle, şu çifte asimetrik ilişki belirtilmeli.
İlki şu: 1982 Anayasası, itici güçler, izlenen usul ve içerik bakımından birbirine zıt düşen iki eksenli değişiklik geçirdi. 1987-2004 değişiklikleri, iktidar –özgürlük dengesizliğini özgürlükler yönünde düzeltti. Buna karşılık, 2007-2017 değişiklikleri, tam tersine “tek kişi iktidarı” fetişizmi ile sonuçlandı.
İkincisi şu: İlk eksende, 1995 ve 2001 değişiklikleri, değişmez maddeleri pekiştirdi; madde 14’te kullanılan “insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyet”, “insan haklarına saygılı…Devlet” (md.2) tanımını güçlendirdi. Buna karşılık, 2017 değişikliği, tam tersine bu maddenin içeriğini/özünü boşalttı.
Hüda-Par ile başlayan tartışmalar, aslında 2017’de örtülü olarak özü boşaltılan madde 2’ye 1. Ve 3. Maddeleri sorgulama iradesini açığa vuruyor. Bu nedenle çok tehlikeli görüyorum.
Çevremde mesleğe yeni başlamış çok genç avukat var. Hem gelecekleri konusunda hem de baronun durumu konusunda umutsuzlar. Ayrıca seçimlere yönelik sorularımda katılmayacağını söyleyen çok genç avukat var. Siz genç avukatlara ne vadediyorsunuz? Genç avukatlar ile baronun bağını yeniden nasıl tesis edeceksiniz?
Genç avukat meslektaşlar kendilerini baroya ait hissetmiyorlar, Baro yönetimine tümüyle yabancılaşmış görüntü veriyorlar. Bu da onları katılmama düşüncesine sürüklüyor. Bu nedenle genç meslektaşlarımıza öncelikle güven vermek gerekiyor. Bunu sağlamanın başlıca iki yolu var: genç avukatları Baro’nun yönetimine katmak ve onların yoksullaşmalarını önleyici çözüm yolları aramak.
Baro yönetimi, yönetim, denetim ve disiplin kurulları ile delegasyonla sınırlı değil; Baroda birçok merkez, komisyon ve birim var. Bunlar, atama yoluyla görev yapılan mekanlar olmamalı, seçim yoluyla göreve gelinen özerk yapılara kavuşturulacak. Genç Avukatlar Meclisi de genç avukatların yönetime dolaylı biçimde de olsa katılımını sağlayacak ve aynı zamanda sorunlarına çözüme elverişli bir platform olacak.
Genç meslektaşların yoksulluğu, Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY) olarak adlandırdığım 2017 kurgusunun toplumu yoksullaştırmasının sonucu aynı zamanda. Yoksulluğu azaltmak için işe, sosyal devlet gerekleri ışığında stajyer avukatlara ve genç avukatlara bütçeden pay ayrılması gerekiyor. Programda ayrıntılı çözüm önerilerini somutlaştırdık.
Ülkede bir çok meslek kolunda olduğu gibi bu iktidar döneminde avukatlık mesleğinin de zarar gördüğünü söyleyebiliriz. İstanbul barosunun bölünmesi en somut örneklerden. Öte yandan tutuklu avukatlar konusu ise herhalde baro için en elzem konulardan. İstanbul Barosu’nun mevcut yönetiminin Can Atalay ve tutuklu avukatlar konusunda etkin mücadele yürüttüğünü düşünüyor musunuz?
Baroları bölme iradesi, öncelikle demokrasiye ve hukuka inançsızlığın dışavurumu ve göstergesidir. Bölme operasyonu, mesleğe ve İstanbul Barosu’na zarar verdi. Ne var ki, PBDBY, baroları bölmekle yetinmedi; siyasal muhalif olarak addettiği avukatlara yönelik antidemokratik ve Anayasa dışı politika ve uygulamaları alışkanlık haline getirdi. Nitekim, post-modern demokrasi mantığını yansıtan Gezi’ye yönelik uygulaması bunun göstergesi. Buna karşılık, İstanbul Barosu, Can Atalay ve tutuklu avukatlar için etkin mücadele vermek yerine, anayasal yıkım karşısında olduğu gibi Anayasa’ya aykırı uygulamalar karşısında da genellikle edilgin ve sessiz kaldı.
Siz nasıl bir mücadele vadediyorsunuz?
Üç düzlemde bir mücadele:
-Bilgi-düşünce-fikir,
-Dayanışma,
-Eylem.
Bu üçlü mücadele, son çare olarak direnme hakkını da kapsamına alıyor. Kuşkusuz, bilgi-düşünce-fikir ve dayanışma, mücadelemizde belirleyici olacak. Bu hedefte, kurmayı öngördüğümüz Adil yargılanma Hakkı Araştırma ve İhlalleri İzleme Merkezi önemli bir işlev görecektir.
Üçlü hukuki mücadelede, tüme varım ve tümden gelim yöntemini birlikte kullanacağız. Örneğin, sav+savunma+hüküm aktörleri, düzgün yargı için eşit konumda olmalı; ama düzgün yargı ise, ancak yargı bağımsızlığı temelinde erkler ayrılığı varsa gerçekleşir; bu da bir anayasal sorun.
Ekibinize baktığımızda pek çok bileşenden önemli isimleri görüyoruz. Son olarak da İmamoğlu’nu ziyaret ettiniz. Ziyareti de göz önüne alırsak özellikle vekilliğini de yaptığınız CHP’den ve CHP’li avukatlardan adaylık konusunda destek gördünüz mü?
Ziyaret nedeni, İmamoğlu hakkında yürütülen ve adil/düzgün yargılanma hakkı gereklerini zincirleme ihlalleri yansıtan skandal davaya karşı destek vermek. Bu davayı meşrulaştırıcı söylemden kaçınmak ve bu süreci asla kanıksamamak; istinafta verilecek olası bir olumsuz kararın bile siyasal yasak için yeterli olamayacağı, bu durumda başta Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi başvurusu gelmek üzere yargılama sürecinin devam ettiğinin bilinmesi.
Destek konusunda, CHP dışındaki farklı parti yöneticilerinden de açık destek mesajları geliyor.
Bu durum size karşı bazı eleştirileri de beraber getiriyor. Rakipleriniz sizin partili olduğunu söylüyor bu konu hakkında ne söylersiniz?
Bu soruyu, duayen gazeteci ve fikir insanı Orhan Uğuroğlu’nun Yeniçağ TV’de benimle yaptığı söyleşiyi kapatırken dillendirdiği gözlemleri aktararak yanıtlamış olacağım:
"İstanbul Barosunun oy kullanacak yaklaşık 65 bin avukatına şu mesajı vereyim. Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu 27. Dönem Milletvekili olarak TBMM’de görev yaparken keşke siyaset yapsaydı. Siyasetin ‘S’si ile ilgilenmedi. Anayasa, yasama, yürütme, yargı, bağımsız yargı... Hoca 5 yıl boyunca mecliste siyasetin dışında hukuk ve adalet için mücadele verdi. Ben de tanığıyım. Bunu da burada ifade edeyim. Kolaylıklar diliyorum hocam.".
Ve bizim, niceliksel gücünü niteliğe çevirme ereğinde İstanbul Barosu yönetimi olarak beş hedefimiz:
Hukuku etkili kılmak,
Herkes için hukuk
İnsan haklarına dayanan cumhuriyet
Anayasaya saygılı siyaset
Hukuk yoluyla demokrasi.
Kaynak:Tolga Balcı