TİP’li trans kadınlar seçimi değerlendirdi: Erdoğan ve Soylu nefret suçu işledi, söylemleri halkta karşılık bulsa katliamlar yaşanırdı!

TİP’li trans kadınlar seçimi değerlendirdi: Erdoğan ve Soylu nefret suçu işledi, söylemleri halkta karşılık bulsa katliamlar yaşanırdı!
Türkiye’deki dezavantajlı grupların başında gelen LGBTİ+’lar, seçim sürecinde de AKP ve Cumhur İttifak’ı ortaklarının hedefindeydi. Seçimi kazanan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, zafer konuşmasında...

Türkiye’deki dezavantajlı grupların başında gelen LGBTİ+’lar, seçim sürecinde de AKP ve Cumhur İttifak’ı ortaklarının hedefindeydi. Seçimi kazanan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, zafer konuşmasında da LGBTİ+’lar üzerinden muhalefete yüklendi. Oldukça hareketli geçen seçim dönemi boyunca uzun süredir iktidarın hedefinde olan LGBTİ+'lar endişeli günler geçirdi.

LGBTİ+’lara yönelik yaratılmaya çalışılan nefret iklimine karşı, Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul'da 3 trans kadını milletvekili adayı olarak gösterdi.

Milletvekili adayları Talya Aydın, Zeynep Esmeray Özadikti ve Niler Albayrak'a seçim süresi boyunca yaşananları ve Türkiye'deki dezavantajlı grupların geleceğini sorduk.

“Sırf siz ‘siz’ olduğunuz için karşı çıkacak bir güruh var”

Söz ilk olarak Talya Aydın'da.

Talya Aydın siyasete atılma sürecini şöyle anlatıyor:

“Üniversiteyi yurt dışında okuduktan sonra Türkiye’ye döndüm. Dönüş motivasyonum, hem bu ülkenin insanını ve kültürünü sevmem, hem de bir yandan kendimi burayı daha iyi bir yer yaparken çalışırken görmeyi daha doğru bulmamdı. Siyasi çizgim gereği pek çok konuda daha radikal, daha ilerici söylemlerim oluyor. Bunlar haliyle bazı kesimlerden tepki alabiliyor. Bir de pek çok olumlu cevap, yanıtın yanında, sırf siz 'siz' olduğunuz için karşı çıkacak bir güruh da var, bunu gördüm. Kadın olduğum için, genç olduğum için, kuir olduğum için dediklerime kasten zıtlaşanlar oldu.”

Talya Aydın, milletvekili adayı olma sürecini de şöyle anlattı:

"Partim TİP bünyesinde zaten, 2 yıla yakın bir süredir örgütlüyüm. Pandeminin etkilerinin bittiği yılın sonuna doğru, mücadelemi örgütlü bir dayanışmanın parçası olarak yapmayı daha doğru bir yol olarak gördüm. Hem o gün hem bu geldiğimiz noktada, TİP gerek tüzüğü gerek her toplumsal olay ve gündemde gösterdiği irade ile benim dünya görüşüme en uygun parti. Milletvekili adaylığı süreci ise çok hızlı gelişti. Siyasete gençlerin katılımını, Meclis’te 30 yaş altı vekillerin oran olarak gerçekten çok üzücü bir sayıda kaldığını parti programımızda vurguluyorduk. Bu çalışmaları yaparken, benim için de gençlerin siyasete katılımının önemini en iyi gösterebileceğim yol, bu sorumluluğu üstlenmemdi.

Öncelikle tepkiler çok büyük bir ağırlıkla olumlu, destekçi ve motivasyonuma güç katan nitelikte oldu. Temsilin verdiği güç, dayanışma hissi ve hepsinden öte kimsenin olduğu kişi ya da düşünceleri kapsamında yalnız olmadığını gösterebilmek çok kıymetli. Aldığım mesajlar arasında, beni ve LGBTİ+ hak hareketi olarak bu mücadelemizi görerek kendi çevresinde, aile ve arkadaş dinamiklerinde kendini bir nebze daha güvende hissettiğini söyleyen arkadaşlarım oldu. Bunun değerinin vurgulamak istiyorum, ulusal televizyonda, sivil toplumda, genel basında çok ciddi bir ambargo uygulanan bir azınlık olarak, insanların toplum tarafından hedef gösterildiği bu dönemde dayanışabilecekleri ve ulaşabilecekleri figürler görmeleri çok önemli."

Fotoğraf: Kişisel arşiv.

“Alenen nefret suçu işleyen bir güruhla karşı karşıyayız, ancak beni korkutmuyorlar”

TİP'in seçimlerde bir milyona yakın oy aldığını ve TBMM'ye 4 vekil gönderdiğini hatırlatan Aydın, şöyle devam ediyor:

"Sosyalizm savımızı, gelir ve servet eşitsizliğinin şu an yaşadığımız tüm toplumsal problemleri yaratan temel hastalık olduğunu kitlelere aktardık, kamuoyunda tartışılır hale getirdik. Bu kazanım, önümüzdeki yıllarda daha da sıkı öreceğimizi bildiğim sınıf bilincinin iyi bir destekçisi olacak. Ortak aday desteğimiz de aynı şekilde, Türkiye’nin tüm hak mücadelelerini kapsamak adınaydı.

Açıkçası alenen nefret suçu işleyen, toplumun arasındaki bağı, dayanışma ruhunu, Türkiye’nin temel kültürü olan hoşgörüyü kendi emelleri uğruna yıpratan bir güruhla karşı karşıya olduğumuz doğru. Ancak bu güruh, beni bizzat korkutmuyor.

“Meclis’e girseydim…"

Meclis’e girseydim hepsinden tek tek bu ülkede uğradığımız adaletsizlikler adına hesap soracaktım. Ayrıca, Türkiye için de genç bir siyasetçi olarak, şimdiki mevcut düzenden faydalananların gündem etmediği konulara odaklanacaktım. Yaklaşan iklim krizi, bilişim alanında yaşanan yeni yapay zekâ çağı, modern tarım ve gıda güvenliği… 2023 gündemi bunlar olması gereken bir ülkede, seçim kazanmak adına nefret diline başvuran siyasetçiler görmek tabii ki çok üzücü.

Fotoğraf: Kişisel arşiv.

"LGBTİ+’ların yaşadıkları problemler, toplumsal ayrıştırma kaynaklı olduğu kadar, bir o kadar da yaşadığımız kasıtlı ekonomik buhrandan daha da dezavantajlı bir şekilde etkilenmelerine bağlı" değerlendirmesini yapan Aydın, şunları söylüyor:

"Eğitim, sağlık, barınma gibi temel haklara erişimimiz konusunda, devlet politikalarının kamusal, sosyalleştirilmiş olması gerektiği halde kasten bütçesiz bıraktığı bu alanlar ve alım gücü karşısında devleşen kira problemi, LGBTİ+ özneler işin çarpanlı bir şekilde deneyimleniyor. Buna ek olarak, yasal güvenceler yeterli ifadelerle ne kâğıt üstünde korunuyor ne de uygulamada eşit yurttaşlık ilkesine bağlı kalınıyor. Öncelikli hedefim eşit yurttaşlığın kanunlar önünde muğlaklığa yer bırakmadan tanınması, ardından da sosyal devlet yapılarının güçlendirilmesi yolu ile tüm öznelerin yaşam kalitesini iyileştirmek olurdu.”

“Seçim kampanyalarında hedef gösterme stratejisi izleyen AKP’nin söylemleri şaşırtıcı değildi”

Aydın, AKP’nin LGBTİ+ karşıtı söylemlerini de şöyle değerlendirdi:

“Seçim kampanyalarında hedef gösterme stratejisi izleyen AKP hükümetinin bu söylemleri şaşırtıcı değildi. Ancak yine de endişe verici. Sistematik olarak hedef gösterilen, kamusal alanları daraltılan bir azınlığa karşı halkı daha da körüklemeleri çok tehlikeli. Aday olmasın dahi Anayasa’ya aykırılığı konuşulan kişinin, ilk seçildiği gün konuşmasında yine nefret diline başvurması da bunun devamı.

Fotoğraf: Kişisel arşiv.

“Biz tehlikenin farkındayız, ama buradayız ve bir yere gitmiyoruz”

Biz, bu tehlikenin farkındayız, ama buradayız ve bir yere gitmiyoruz. Dayanışmanın da direnişin de ağları çok daha sıkı örülecek. Herkese açık çağrımdır, birbirimizin iyiliğini, hayatını hiç olmadığı kadar umursamamız, bir ötekimize hep destek olmamız gerekiyor.

“Bizim mücadelemiz Meclis’te değil sokakta başladı"

TBMM'nin yapısının hiçbir zaman 28. dönemdeki gibi sağcı ve tutucu olmadığını ifade eden Aydın, şunları kaydetti:

"Onların karşısında ise, Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında Meclis'e girmiş, LGBTİ+ hakları politik mutabakat metnini imzalamış vekiller olacak. Türkiye İşçi Partisi’nin dört vekili, kırmızı çizgimiz olan eşit yurttaşlık hakkından asla taviz vermeden nefret söylemlerinin meşrulaştırılmasına, cevapsız kayda geçmesine her zaman set çekecektir. Bizim mücadelemiz Meclis'te değil sokakta başladı, gücümüzü yine oradan alarak tüm hukuksuzlukların karşısında durmaya devam edeceğiz.”

“Erkan Baş’ın LGBTİ+ bayrağını alıp kürsüye gitmesi beni çok etkiledi”

Zeynep Esmeray Özadikti, milletvekili adayı olma sürecini şöyle anlatıyor:

“Yıllardır mücadele veriyorum. Bir kalp krizi geçirdim, aslında yıllardır kalp krizi geçiriyormuşum ama mide spazmı sanıyordum. Bypass ameliyatı geçirdim, Çanakkale’ye taşındım, buranın havası bana iyi geldi. Çanakkale’de TİP’li arkadaşlarla tanışınca kendime yakın hissettim, TİP’e üye oldum. Erkan Baş’ın LGBTİ+ bayrağını alıp kürsüye gitmesi de beni çok etkilemişti. Üye olduktan sonra hemen aradılar, görüşmek istediler, adaylık teklifinde bulundular. Türkiye’nin en açık platformunda LGBTİ+’ların yaşadığı sorunları, o sorunları yaşamış biri olarak gündeme getirecektim, aday olmayı kabul ettim.

Bazı medya kuruluşlarına eleştiri: Bizi sansürlediler

Seçim çalışmalarım çok iyi gitti, çok güzel bir ilgiyle karşılaştım. Bir şiddete maruz kalmadım. Tırnak içinde söylüyorum, ‘Travestisin, ne işin var Meclis’te’ gibi tepkiler alacağımı düşünüyordum ancak öyle olmadı. Bu bana çok büyük umut verdi. İnsanların çok büyük sorunları var, bizimle bir dertleri yok. Biz onlarla bir araya geldik, sorunlarını dinledik. Seçimden sonra TİP Genel Başkanı Erkan Baş ile bir araya geldiğimizde 'Tepki gelmesini bekliyordum' dedi ancak çok güzel tebrik mesajları aldıklarını ifade etti.

Medya bizimle çok ilgilendi, dünya basını bizi gördü. Türkiye’deki ana akım medya bizi sansürledi. Kendini daha demokratik ve özgürlükçü olarak tanımlayan kanallar dahi sansürledi bizi. Oysa dünya çapında çok ses getirdik. Türkiye’de sosyal medyada, internet gazetelerinde ciddi bir şekilde yer aldık. Mirgün Cabas, Nevşin Mengü, Artı TV ve birçok YouTube kanalı bizi konuk etti. Tele1, Halk TV gibi kanallar bizi sansürledi. Halk TV’ye iki defa kendim ulaştım, programa çıkaracaklarını söylediler ancak çıkarmadılar. Bunun da CHP’nin oylarını kaybedeceğinden duyulan endişe olduğunu düşünüyorum.

“Meclis'in kapıları bize aralandı"

Ben milletvekili seçilmedim ancak Meclis'te olacağım. Ben kendimi seçilmiş gibi görüyorum. Meclis’in kapıları artık bize aralandı. Bizim mücadelemiz bitmeyecek, durmayacağız, mücadele etmeye devam edeceğiz. LGBTİ+ da zaten Meclis’te hep gündemde, ancak her yurttaş gibi eşit haklara sahip olmaları için atılması gereken adımlar atılmıyor. Eğer milletvekili seçilseydim, LGBTİ+’ların her bir yurttaş gibi eşit haklara sahip olması, istihdam ve barınma sorunlarının çözülmesi ilk işim olacaktı. Özellikle hâlâ seks işçiliği yapan trans kadınların yaşadığı barınma sorunu… Sığınma evleri, bakım evleri açılması için çalışacaktım. İstanbul Sözleşmesi’nin derhal geri getirilmesi için mücadele verecektim. LGBTİ+’ların mücadelesi toplumda artık karşılık bulmaya başladı. Yalnız olmadığımızı gördük, ülkenin her yerinde olduğumuzu gösterdik. Çok fazla insan toplumda görünür olmaya başladı, aileler çocuklarına sahip çıkmaya ve saygı duymaya başladı. Muhalefetin de LGBTİ+’ların sadece şarkıcılar, oyunculardan ibaret olmadığını anlaması lazım.”

“Erdoğan ve Soylu nefret suçu işledi”

Zeynep Esmeray Özadikti, AKP’nin LGBTİ+’ları hedef alan söylemleri ve muhalefetin buna karşı tutumuna yönelik olarak şöyle konuştu:

“Erdoğan’ın ve Soylu’nun LGBT’lere karşı nefret söylemleri yurttaşlarda karşılık bulmadı. Eğer karşılık bulsaydı katliamlar yaşanırdı. Biz yurttaşlarla iç içeyiz. Babaları, eşleri, sevgilileri, kardeşleri geliyor seks işçilerine. Biz bakkaldan, manavdan alışveriş yapıyoruz. Bu insanlar bizi tanıyor. Dolayısıyla söylemleri karşılık bulmadı. Kendi korkularından dolayı LGBTİ+’ları hedef aldılar, karşılık bulacağını düşündüler ancak öyle olmadı.

“Güvenlikten sorumlu İçişleri Bakanı, hedef gösterip ‘oh’ çekiyor!”

Hedef gösteren söylemlerin çok tehlikeli olduğuna dikkati çeken Zeynep Esmeray Özadikti, "Güvenlikten sorumlu İçişleri Bakanı, LGBTİ+’ları hedef gösterip “oh” çekiyor, nefret suçu işliyor; eğer söylemleri karşılık bulsaydı sistematik cinayetler, katliamlar yaşanırdı sokaklarda… Ben doğduğumdan beri endişe duyuyorum zaten, bizim hayatımız can güvenliğimizden endişe duymakla geçiyor. Ancak aile kavramı üzerinden LGBTİ+’ları hedef alıyorlar, bizim de bir ailemiz var. Biz de birilerinin evladı, kardeşi, ailesiyiz…" dedi.

“Küskün Kürtleri sandığa götürmeye ne HDP’nin ne Demirtaş’ın gücü yetebilirdi”

CHP'nin iyi bir muhalefet yapmadığını, oy kaybetmemek için iktidarın LGBTİ+'lara yönelik nefret söylemine karşı bir duruş sergilemediği eleştirisini dile getiren Özadikti, şöyle devam ediyor:

"Bu duruş onlara oy kazandırmadı. ‘Biz LGBT’ci değiliz’ savunmasına geçtiler. LGBTİ+’ları da Kürtleri de öteki yaptılar, küstürdüler. Boykot kararı alan küskün Kürtleri sandığa götürmeye de ne HDP’nin ne Demirtaş’ın gücü yetebilirdi bir noktada, yetmedi de…

“Muhalefetin sokaklara dökülmesi gerekirdi, daha seçim resmi olarak sonuçlanmadan Erdoğan’ı tebrik ettiler”

Daha seçim resmi olarak sonuçlanmadan muhalefet ekranlara çıkıp Erdoğan’ı tebrik etti, bunca hukuksuzluğun olduğu bir seçimde muhalefetin sokaklara dökülmesi gerekirdi.  Erdoğan da seçim sonrası yaptığı konuşmada yine nefret söylemlerinde bulundu, nefret suçu işledi.

“İYİ Parti’nin LGBTİ+’lara bakışı, HÜDA PAR ve Yeniden Refah ile aynı”

HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi Meclis’e girdi ancak AKP’nin de LGBTİ+’lara ve kadınlara karşı duruşu da yıllardır aynı zaten. Hatta muhalefette İYİ Parti’nin LGBT+lara bakışı da HÜDA PAR ve Yeniden Refah’tan farklı değil. HÜDA PAR ve Yeniden Refah'ın parti programlarında sadece LGBTİ+ değil, kadına yönelik şiddeti de normalleştirme var. Kadının sahiplenilmesi var. ‘Şiddet gören kadın boşanmasın, evine dönsün’ var. TİP ve Yeşil Sol Parti dışında muhalefetin LGBTİ+’lara yönelik bir çalışma yapacağını sanmıyorum.

“Neden öldürülen trans kadınlar için sadece ben mücadele ediyorum, ben bu yükü nereye koyacağım!”

Partilerin genel başkanlarına, politikacılara, STK’lara seslenmek istiyorum; yıllardır mücadele ediyorum, artık çok yoruldum. Öldürülen trans kadınları gömüyorum. Öldürülen trans kadınlar hepimizin sorunu. Benim yüküm çok ağır, bu yükü artık taşıyamıyorum. Ben bu yükü sırtımdan atmak, hafiflemek istiyorum. Neden öldürülen trans kadınlar için sadece ben mücadele ediyorum? Ben bu yükü sırtımdan atıp nereye koyacağım!” 

Fotoğraf: Kişisel arşiv.

Niler Albayrak siyasete atılma sürecinden şöyle bahsetti:

“Çok eskiden beri siyasete merakım vardı ama bir komşumun vasıtası ile ilgi duydum. 'Sen de yapabilirsin, başarabilirsin' demesi ile beni ateşledi. Sürekli LGBTİ camiasının hor görüldüğü bir ortamın içinde hak savunuculuğunun yanında neden siyaset de olmasın diyerek başladım. CHP Avcılar ilçesinde çok bir şey yaşamadım. Her zamanki gibi bir anda bir trans kadın çıkıyor, mücadele etmek istiyor ve en önemlisi hayatının hiçbir dönemini gizlemiyor. CHP örgütünden harika tepkiler almıştım.

TİP'i neden tercih etti?

Aslında Avcılar’da tanınan biri olduğum ve kamuda personel olduğum için tüm siyasi partilerle içli dışlı sayılırdım. Güzel arkadaşlıklarım ve sohbetlerim oldu, ama adaylık konusunda görüşmedim. TİP’i tercih etmemim sebebi kendime yakın hissetmemdi. Mücadeleci olması, hak savunuculuğunu korkmadan yapması, sokakta mücadele etmesi açıkçası daha çok sempatimi çekti ve kısmen görüşmelere başladım. İçine girdikçe daha çok hoşuma gitti ve CHP üyeliğimi sonlandırıp TİP’e üye oldum. Seçim sürecimiz oldukça güzel geçti. Halktan çok güzel tepkiler aldık hem kendi mücadelem hem de TİP adına. Çünkü artık halk değişim istiyor. Ama biraz bütçe ve tanıtımımız olabilseydi çok daha başarılı olabilirdik. Millet İttifakı’na oy istememiz gayet doğaldı çünkü içindeydik. Benim için çok farklı bir deneyimdi.

Fotoğraf: Kişisel arşiv.

“Açık kimlikli bir trans kadının aday gösterilmesi ilerleme gibi görülebilir”

Her zaman söylediğim gibi gittikçe daha da muhafazakâr bir ülke ve toplum olma yolunda ilerlerken açık kimlikli bir trans kadının ve trans kadınların (çoğul olarak) aday gösterilmeleri ilerleme gibi görülebilir. Zira aslında bu bir başarı çünkü TİP 3 trans kadın aday gösterdi. Ben 3. bölge 11. sıradaydım, seçilme şansım tabii ki yoktu ama güzel bir örgütlü mücadele öğrendim. Sıralama tabii ki önemli ama ilerleme kaydedildi diye düşünüyorum. 3 trans kadın TİP’ten, 1 trans kadın da Yenilik Partisi’nden vardı, hiçbirimiz seçilemedik. Bence bu çoğunluk bir başlangıç. Arzum bir dahaki seçimlerde daha üst seçilecek yerlerden aday gösterilmemiz olacaktır.

Fotoğraf: Kişisel arşiv.

“AKP, HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi ile birleşerek gerçek yüzünü gösterdi” 

AKP zaten yıllardır insan ayrımı yapıyor. Özellikle dezavantajlı kesimlere, hele biz trans kadınlara… Bunun yanında şimdi kadın düşmanı HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi ile birleşerek aslında gerçek yüzlerini daha da çok gösterdiler. Fakat bu ülkenin Cumhuriyetçi aydın insanları ve kadınları dilerim bunların karşısında dimdik ayakta duracaklardır. Bizlere yönelik söylemleri hiçbir zaman bitmeyecek, zira biz iyi bir PR’ız tüm siyasi partiler için aslında. Ve bazen siyasi partiler dozunu aşan söylemlerle, dini de kullanarak, ellerindeki kitlelere mesaj vermek istiyorlar. Mesele bunlarla korkmadan mücadele edebilmek."