Havada seçim kokusu var

Havada seçim kokusu var
2010 yılından bu yana Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın koordinasyonunda akademik bir ekip tarafından yürütülen ve 11 yıldır Türkiye’nin nabzını tutan “Türkiye Eğilimleri” araştırmasının...

2010 yılından bu yana Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın koordinasyonunda akademik bir ekip tarafından yürütülen ve 11 yıldır Türkiye’nin nabzını tutan “Türkiye Eğilimleri” araştırmasının 2021 yılı sonuçları açıklandı. Türkiye temsiliyetine sahip 26 ilde yaşayan 18 yaş üzeri 1.000 kişiyle yapılan görüşmelere dayanan çalışmaya göre Türkiye’de halkın ana gündem maddesi “ekonomik sorunlar”. Geçtiğimiz yıla göre oranını üçe katlayan “mülteci sorunu” ikinci sıraya yerleşirken, “Koronavirüs salgını” üçüncü sırada yer aldı.

Kadir Has Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Grubu ile Global Akademi ortaklığında geliştirilen “Türkiye Eğilimleri Araştırması”nın 2021 yılı saha çalışmaları 23 Ekim-5 Kasım 2021 tarihleri arasında Akademetre Araştırma ve Stratejik Planlama tarafından gerçekleştirildi.

Bu araştırmanın doların 24 saatte 18.40 liraya kadar çıkıp kısa süre de olsa 11 liranın hemen altına indiği Aralık 2021’in öncesinde yapıldığını vurgulamak gerekiyor.

Araştırma kapsamında Türkiye temsiliyetine sahip 26 ilde (İstanbul, Ankara, Konya, Bursa, Kocaeli, İzmir, Aydın, Manisa, Tekirdağ, Balıkesir, Adana, Antalya, Hatay, Zonguldak, Samsun, Kastamonu, Kayseri, Kırıkkale, Trabzon, Gaziantep, Diyarbakır, Mardin, Malatya, Bitlis, Erzurum, Ağrı), kent merkezlerinde ikamet eden 18 yaş ve üzeri 1.000 kişi ile görüşüldü.

“Türkiye Eğilimleri 2021” araştırmasının sonuçları dün Prof. Dr. Mustafa Aydın, Prof. Dr. Mitat Çelikpala, Prof. Dr. Erinç Yeldan, Prof. Dr. Murat Güvenç, Prof. Dr. Osman Z. Zaim, Prof. Dr. Banu Baybars Hawks, Dr. Öğr. Üyesi Kerem Yıldırım, Dr. Öğr. Üyesi Berkay Ayhan, Dr. Öğr. Üyesi M. Kerem Çoban ve Sezen Kaya’dan oluşan araştırma ekibinin düzenlediği online toplantıda kamuoyuyla paylaşıldı.

Türkiye Eğilimleri Araştırması’nın, 11 yıldır topladığı data ile Türkiye’nin dönüşümünü anlamak ve takip etmek için çok değerli bir kaynak sunduğunu ifade eden Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Global Akademi Genel Koordinatörü Prof. Dr. Mustafa Aydın, “Bu çalışma ile Türkiye’nin sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel değişimleri ve halkın yaşam alışkanlıkları objektif bir şekilde ölçülüyor; Türkiye’nin toplumsal değişiminin takibi ve öngörülmesi mümkün oluyor. Kadir Has Üniversitesi ve Global Akademi olarak böyle bir araştırmayı gerçekleştirmekten büyük mutluluk duyuyoruz” dedi.

TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİ: EKONOMİK SORUNLAR, MÜLTECİLER, KORONA
Prof. Dr. Aydın, 2021’in ekonomik dalgalanmaların zirve yaptığı son iki ayı kapsamamasına rağmen bu yıl ekonomide yaşanan sorunların ilk sırada olmasına dikkat çekerken anketin ekonominin etkilerini net şekilde ortaya koyduğunu aktardı. Aydın, eğitim sorunun düşük kalmasının bir eğitimci olarak hayal kırıklığı yarattığını belirterek “Eğitim şart” hatırlatması yaptı.

Araştırma sonuçlarına göre Türkiye halkının gündemindeki en önemli mesele yüzde %22,7 ile “ekonomide yaşanan sorunlar” olarak tespit edildi. İkinci sırayı, geçen yılki oranı %6’dan %17,9’a yükselen “mülteciler” alıyor. Geçen yıl ilk sırada yer alan “koronavirüs salgını” ise bu yıl %15,8’lik oranıyla üçüncü sıraya geriledi. Dördüncü sırada yer alan “hak ve özgürlüklerin sınırlanması” %12,3’ten %7,3’e; beşinci sıradaki “terörle mücadele” ise %8’den %7,2’ye düştü. Bu maddeleri %0,1 ile “eğitim” takip ediyor.

Sonuçları coğrafi bölgeler bazında incelediğimizde, Akdeniz ve İç Anadolu’da ekonomik sorunlar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da mülteciler, Marmara ve Ege’de Koronavirüs salgını, Karadeniz’de ise terör önplana çıkıyor.

EKONOMİK OLARAK DAHA KÖTÜ DURUMDA OLANLAR: %55,4
Geçen yıl ile bu yılın araştırma sonuçlarını karşılaştırdığımızda, “Kendimi/ailemi geçindiremiyorum” diyenlerin oranı %51,1’den %57,2’ye ve “Ekonomik olarak daha kötü durumdayım” diyenlerin oranı %51,8’den %55,4’e yükselmiş gözüküyor. Borçlarının seviyesinden endişe duyanların oranı %48,9’dan %45,8’e düşerken, gelirinin aylık tüketim harcamalarını karşılamaya yeterli olduğunu düşünenlerin oranı %33,4’ten %40’a çıkıyor.

Katılımcıların gözünden Türkiye’de yakın dönemde yaşanan ekonomik zorlukların temel nedenlerine bakıldığında ilk üç sırayı “faizlerin yüksek olması” (%20,7), “yüksek dış borçlanma” (%14,8) ve “göçmen ve mülteciler” (%14,4) alıyor.

Türkiye ekonomisi açısından önemli görülen konular arasında ise faizlerin yüksekliği (%85,6), enflasyonun yüksekliği (%84,7), gıda ürünleri fiyatlarında artış (%82,3), Türk Lirası’nın değer kaybetmesi (%81,9), kira/ev fiyatlarında artışlar (%80,4), işsizlik (%79,6), vergi oranlarının yüksekliği (%79,3), dış politikada yaşanan sıkıntılar (%79,1), dış borçların yüksekliği (%78,9) ve gelir dağılımındaki eşitsizlik (%78,7) gibi unsurlar dikkat çekiyor. Bu oranların son iki aydaki döviz kurlarında yaşanan aşırı dalgalanma öncesinde olduğunu tekrar hatırlatmak gerek.

Türk halkının sadece %5,4’ü “Aylık ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra tasarruf yapma imkânı” olduğunu belirtirken, tasarruf yapma yöntemi olarak açık ara “Altın alırım” (%54,6) ve “Döviz alırım” (%38) ilk iki sırayı paylaşıyor. Buna karşılık “TL olarak bankada faiz hesabında değerlendiririm” diyenler %14,5’te, “Borsada değerlendiririm” diyenler %10,3’te kalıyor. Halkın %75’i ise tasarruf imkânının olmadığını belirtiyor.

Muhalefet partilerinin en çok gündeme getirdiği döviz garantili kamu projeleriyle ilgili de ilginç sonuçlar var. %40’a yakın bir kitle, bu projeleri olumlu gördüğünü söylüyor.

Genel olarak %40’a yakın bir kitle de ekonomiyi olumlu buluyor.

DERİN KUTUPLAŞMA KARARSIZLARI AZALTTI
“Bugün bir seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusuna ise katılımcılar sırasıyla AKP (%35,9), CHP (%24,6), MHP (%9,7), İYİ Parti (%9,4) ve HDP (%9) yanıtını verirken oy vermeyeceğini belirtenlerin oranı %5,3’te, kararsızların oranı ise %3,6’da kalıyor. Prof.Dr. Mustafa Aydın, kararsızlardaki düşüşü, toplumda derin ayrılık ve kutuplaşmanın yaygınlaşmasıyla açıkladı.

SİYASİ OLARAK SAĞ-SOL AYRIMI
Siyasi olarak sol ve sağ ayrımına bakıldığında sol %13.4, en sol %15.4, ortanın solu %24.2, ortanın sağı %7.5, sağ %19.4, en sağ %19.7 ölçülüyor. Burada dikkat çeken veri siyasi yelpazede yoğunluğun ortada toplanmış olması.

SOSYAL AYRIŞMA DERİNLEŞİYOR
Toplumdaki kutuplaşma, farklı sosyal kimliklerde ayrışma sadece siyasi olarak değil diğer alanlarda da artıyor. “Farklı sosyal kimliklerle komşu olma isteği”ne bakıldığında kendine benzemeyenlerle komşu olmama isteğinde ciddi bir artış var genel olarak. Yabancı ülke vatandaşlarıyla komşu olma isteği bu yıl pozitife dönmüş. %60.9 eşcinsel komşu istemiyor, %57.4 sığınmacı/mülteci komşu istemiyor. %44.6 içki içen komşu istemiyor, %34.5 nikâhsız yaşayan komşu istemiyor, %21.3 yalnız yaşayan kadın, %25.2 yalnız yaşayan erkek komşu istemiyor. Farklı olanlarla bir arada olmak istemeyen bir toplum görüyoruz.

EN GÜVENİLEN KURUMLAR ARASINDA POLİS İLK SIRADA

Araştırma sonuçlarına göre, Türk halkının en güvendiği kurumlar sıralamasında son yıllarda ilk üç kendi arasında yer değiştiriyor: 2021’de “polis” %65,4 ile ilk sıraya yükselirken, onu ikinci sırada “jandarma” (%65,4) ve üçüncü sırada “Türk Silahlı Kuvvetleri” (%62,4) takip ediyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi (%57) dördüncü, Cumhurbaşkanlığı (%56,9) da beşinci sırayı alıyor.

Geçen yıl ilk kez ölçülen Türk Tabibleri Birliği bu yıl oranını yükselterek altıncı sıraya yerleşirken (%56,7), listenin devamındaki Milli İstihbarat Teşkilatı, Anayasa Mahkemesi, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türkiye İstatistik Kurumu, Diyanet İşleri Başkanlığı ve barolar gibi kurumlara güven geçen yıla oranla hafif artış gösteriyor.

HALKIN %27,5’i MUHAFAZAKÂR, YÜZDE 9’U SİYASAL İSLAMCI

Türkiye Eğilimleri Araştırması 2021 sonuçlarını açıklayan Prof. Dr. Mustafa Aydın, “Halkın siyasi yelpazedeki yerini çok önemsiyorum. Gelecek eğilimleri açısından çok önemli işaretler veriyor” diyerek “Türk halkının siyasi yelpazedeki yerini” “Kendinizi siyasi görüşünüz açısından nasıl tanımlarsınız?” sorusuyla değerlendirdiklerini anlattı. Prof. Dr. Aydın, bu noktada 2019’a kadar yaptıkları ankette “siyasal İslamcı” demenin negatif bir algı yaratabileceğini düşündükleri için “dindar” diye bir kategori olduğunu anlattı. Ancak daha sonra bunun geçerli olmadığını görüp “siyasal İslam” seçeneğine geçtiklerini söyledi. “Dindar” kategorisinden ayrılanların ise kendilerini “muhafazakâr” olarak tanımladıklarını paylaştı.

Bu soruya en çok “muhafazakâr” yanıtı veriliyor (%27,5). Bu tanımı “milliyetçi” (%19,9) ve “Kemalist” (%19,2) takip ediyor. Kendisini “siyasal İslamcı” olarak tanımlayanların oranı (%9) geçen yıla göre önemli bir değişiklik göstermezken, “sosyal demokrat” diyenlerin oranı %13,9’dan %8,3’e düşmüş; buna karşılık “Kemalist” olarak tanımlayanlar %10,3’ten %19,9’a yükselmiş gözüküyor. Bu yükselişin de “apolitik” ve “sosyalist”lerden kopanlar olduğu söylenebilir.

Kendini “muhafazakâr” veya “siyasal İslamcı” olarak tanımlayanlar özellikle 41-55 yaş arasında; “milliyetçi” veya “Kemalist” olarak tanımlayanlar ise 18-20 yaş arasında öne çıkıyor. “Muhafazakâr” veya “siyasal İslamcı” olduğunu belirtenlerin toplamında yıllar içinde yaşanan değişime baktığımızda ise en yüksek oranı yakaladığı 2017’de %47,4 olarak kaydedilirken geçtiğimiz yıl %34,6’ya kadar düştüğünü, bu yıl ise hafif bir yükseliş yakaladığını (%36,5) görüyoruz.

TÜRKİYE’DE DİNDARLIK NE DURUMDA?
Kendini dindar olarak değerlendirenler %58 ile “orta” ağırlıkta çıkıyor. “Dindar değilim” ve “Hiç dindar değilim” diyenler %12.5, “Dindarım”, “Çok dindarım” diyenler %29.5 çıktı. Orta dindarlara “Ne sıklıkta namaz kıldığı” soruldu. “Namaz kılmam” diyenler %41.6 çıkarken, “Tüm vakitleri kılarım” diyenler %21.2 olarak ölçüldü. Yalnızca cuma, bayram, şükür namazı kılanlar ise %37.2.

Yaş arttıkça dindarlık düzeyinin arttığı gözleniyor, en yoğun yaş grubu 41-55. Dindarlığın en düşük olduğu grup ise 18-20 yaş aralığı. Gelir düzeyi arttıkça dindarlığın azaldığı dikkat çekiyor.

Kadınların yüzde 70.5’i de başını örtmüyor. Başını örtmeyenler geçen yıl %68.8’di. Örtünenlerin %9.3’ü türban, 15.6’sı başörtüsü, 4.6’sı ise çarşaf-peçe tercih ediyor. Siyasi partiler açısından bakıldığında AK Parti, dindarlık oranı en yüksek, CHP orta düzeyde, HDP ise en düşük parti.

SİYASİ YÖNETİM TARZI TERCİHİ: BAŞKANLIK SİSTEMİNE DESTEK %55.7
Ülkenin yönetim tarzı olarak katılımcıların %55,7’si Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni tercih ederken, %44,3’ü Parlamenter Sistem’i benimsediğini belirtiyor. Bu oranların geçen yıla göre önemli bir değişiklik geçirmediği görülüyor.
Kendilerine sunulan yönetimsel ifadeleri değerlendirmeleri istenen katılımcıların %55,3’ü (2020’de %60,8) “Demokratik siyasal sistem ile yönetim” tercihini çok iyi ve iyi olarak değerlendirirken, %51,2’si (2020’de 46,6) “Parlamento ve seçimlerle uğraşmak zorunda kalmayan güçlü bir lidere sahip olmak” tercihine olumlu yaklaşıyor. Bunları %38,2 ile “Hükümet yerine uzmanların, ülke için en iyi olduğuna inandıkları şeyi yapmaları”, %28,1 ile “Ülkeyi dini liderlerin yönetmesi” ve %25,2 ile “Ülkeyi ordunun yönetmesi” şıklarını olumlayanlar takip ediyor. Prof. Dr. Aydın, ülkenin bir dini lider ya da ordu tarafından yönetilmesini olumlayanlarda geçen yıla görü düşüş olduğunu vurgularken “Ama demokratik sistemle güçlü lider yani tek adam yönetimi arasında geçen yıla göre bir bozulma olduğunu görüyoruz” dedi.

MANEVİ DEĞERLER HASSASİYETİ
Benzer şekilde, katılımcıların %58,4’ünün “Gençlere Türk milletinin manevi değerlerine sahip çıkmayı öğretmenin demokrasi eğitimi vermekten daha önemli” olduğunu belirttiği görülüyor. Diğer taraftan katılımcıların %50,3’ü (2019’da %35,5) “Türkiye demokratik bir ülkedir” önermesine katıldıklarını belirtiyor.

Prof. Dr. Mustafa Aydın, “Bu veriler halkın manevi değerler konusunda hassas olduğunu ve demokrasi konusunda bir zafiyet olduğunu ortaya koyuyor” değerlendirmesi yaptı.

‘DEMOKRASİ VAR’ DİYENLER: %50.5
Türkiye’nin demokratik bir ülke olduğuna inananların oranı %50.3 oldu (Katılıyorum%36.9, kesinlikle katılıyorum13.4). Ancak “Düşünce özgürlüğü var” diyenler %48.5’te kaldı. Kim tarafından yapılırsa yapılsın yolsuzlukların takibe alınacağına inananlar ise %42.5. Türkiye’de “Basın özgürdür” diyenler de %41.3 ölçüldü. Kamu görevlilerinin işe alımında liyakatın dikkate alındığını düşünenler 40.2; kamu kaynaklarının kullanımında şeffaflık olduğunu düşünenler %38.9 oranında oldu.

TÜRKİYE’DE YARGI SİYASALLAŞTI MI?
Yargının siyasallaştığını düşünenlerin oranı %44.7’yi buluyor. Bu oran geçen yıl %45.9’du. Yargının siyasallaştığını düşünenlerin parti tercihlerine bakıldığında AKP’lilerin %38’inin, MHP’lilerin %30’unun da yargının siyasallaştığını düşündüğü görülüyor. Yüzde 58.8 ile yargıda siyasallaşmaya en çok inanan partililer HDP’de. İYİ Partililer 52.9 ile ikinci, CHP’liler 49.6 ile üçüncü sırada.

HER SEÇMEN LİDERİNİ BAŞARILI BULUYOR
Siyasi partilerin başarı algısına bakıldığında oy verenlerin kendi partilerini daha başarılı bulduğu görülüyor. Prof. Dr. Mustafa Aydın, “Oy verenler arasında ciddi bir kemikleşme ortaya çıktı. Siyasi anlamda derin bir kutuplaşmayı görüyoruz. AK Parti kendi tabanında başarılı bulma oranı %92’ye kadar gelmiş. Bu çok yüksek ve normal değil tabi” diyerek “Seçim atmosferine girildiği için bu onaylama oranlarının arttığını görüyoruz. Bunu liderleri başarılı bulma derecesinde de görüyoruz. Bu yine kutuplaşma ve derin ayrılığa işaret ediyor. Bunun etkisini en az AKP’de görüyoruz, onlar muhalefeti daha başarısız gösteriyor. Derin kemikleşmiş etkisini görüyoruz. En yüksek oranla Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzde 16’lık bir sıçrama yaptığını görüyoruz, kendi parti tabanında onaylanma oranı. Bir tek HDP tarafında negatife doğru bir düşüş var %16 oranında. Onun dışında tüm parti tabanları çok yüksek oranda liderlerini başarılı görüyor. CHP geleneksel olarak liderini eleştiren partidir ama ilk defa bu kadar yüksek çıktı” diyor.

Prof. Dr. Aydın’ın aktardığına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı başarılı bulma oranında 2019’dan bu yana 3 puanlık bir düşüş var. “Bu basında yaşanan tartışmalara çok uygun değil, düşünüldüğü kadar desteğin düşmediğini görüyoruz” diyor Prof. Dr. Mustafa Aydın. MHP’liler arsında da yüzde 10’luk bir yükseliş var başarılı bulanlar arasında.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyenler %40 ölçüldü. Prof.Dr. Aydın konsolidasyon neticesinde geçen yıla göre 1 puandan az bir artış olduğunu söyledi. Desteklemeyenlerde ise 3 puanlık bir artış var: %36.9. Bu artış ortada olanlardan negatife geçenler kaynaklı.

SEÇMEN: ERKEN SEÇİME GEREK YOK
Katılımcılar “Haziran 2023’te yapılması öngörülen cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinin öne alınmasına gerek var mıdır?” sorusuna %64,5 oranında “Hayır” yanıtını veriyor. “Evet” diyenler (%16,9) arasında, yönetimin değişmesi, ekonomi, sistemin kötü olması ve adalet olmaması gibi gerekçeler öne çıkıyor.

“İdeal cumhurbaşkanı özellikleri”nde ise “Başarılı siyasi geçmişi olmalı” önermesi 5 sıra yükselerek %70 ile 1. sıraya yerleşirken, “Yönetim tecrübesi” (%68,8), “Dürüst ve ahlaklı olması” (68,7), “Yüksek değerlendirme becerisine sahip olması” (67,9) ve “Halk ile iç içe olması” (67,5) ve takip ediyor.

SEÇMEN SİYASİLERE NE MESAJ VERİYOR, SEÇİM ATMOSFERİNDE STRATEJİ NE OLMALI?

Türkiye Eğilimi Araştırması’ndan çıkan mesajları Prof. Dr. Mustafa Aydın, Prof. Dr. Erinç Yeldan, Prof. Dr. Osman Zihni Zaim, Prof. Dr. Murat Güvenç değerlendirdi, basın toplantısında soruları da yanıtladı.

Prof.Dr. Mustafa Aydın:
l CHP ve İYİ Parti, parlamenter demokrasiyi vurgulayacaksa özellikle kendi tabanlarına daha çok konuşması gerektiği görülüyor.

l En başarılı politikanın Korona mücadelesi olması, iktidarın söyleminin karşılık bulduğunu gösteriyor.

İTTİFAKLAR BAŞA BAŞ
l İktidar ve muhalefet ittifakları arasında birbirine yakın bir toplam görüyoruz. Ancak siyaset bir matematik, toplam işi değildir. Her parti seçmeni farklı davranacaktır bir araya getirdiğimizde ama kabaca oy oranlarına baktığımızda “Oy vermem” ve “Kararsızım” diyenler belirleyici olacak… Partilerin bunların üzerine çalışması gerekecek. Ekonomik değişimler etkili olabilir tabi, onu göreceğiz.

İKTİDAR BLOKU KONSOLİDE
l Bilgisayar yazılımıyla örüntü değerlendirmesi de yaptık. Bilgisayar ankete katılanları gruplandırdı. İktidar bloku, birbirine çok benzer ve çok yakın noktalarda, ciddi konsolide olmaya işaret ediyor, dünya görüşü, yaşam tarzı, kimle komşu olmak isteyip istemediği konularında birbirlerine çok benzeyen bir blok oluşmuş durumda.

MUHALEFETTE DAĞINIKLIK VAR
l Muhalefet tarafında ise dağınık bir alana yayılma var. Kendi içinde çok ciddi farklılaşmalar ortaya çıkıyor. Sorulara verilen yanıtlarda büyük farklılıklar var. Bu, muhalefet açısından siyaset yapmayı zorlaştıran bir durum. Ve muhalefet blokunun kendi cephesinde daha konsolidasyona gitmesi gerektiğini gösteriyor.

l Kararsızlar genelde orantısal dağıtılıyor anketlerde. Bu şekilde dağıtıldığında AKP’nin 37’ye çıktığını görüyoruz… Buna karşılık kendi açımızdan baktığımızda makine öğrenmesi yoluyla “kararsız” ve “Oy vermem” diyenleri dağıttık. Bunların 3’te 2’si muhalefet bloku tarafında olanlar. 3’te 1’i ise iktidar bloku tarafında. Dağıtırken orantısal dağıtım doğru olmuyor. Bu metotla bakarsak AKP 37.8 CHP 28.4 çıkıyor, diğer partiler barajın üzerine geliyor.

l Cumhur İttifakı ile muhalefetteki partileri ve HDP’yi Millet İttifakı’na ekleyince %45’ler civarında başa baş bir durum ortaya çıkıyor. Kıran kırana bir seçim yaşanabileceğini söyleyebiliriz. Ama önümüzdeki aylarda tarafların kimler üzerinde çalışacağı önemli.

TEK ADAY MI, ÇOK ADAY MI?
l Partiler ve ittifakların kendi liderlerini aday göstermesi görüşü toplamda %63’ü buluyor. “Tek aday ile mi, çok aday ile mi cumhurbaşkanlığı seçimine gidilmeli?” sorusu netlik kazanmıyor ve ortada kalıyor. Millet ittifakı açısından İYİ Parti %50’ye 50, CHP ise 44’le tek aday istiyor. Küçük bir farkla “Çok aday ile seçilme gidilmeli” öne çıksa da sonuç çok netleşmemiş görülüyor.

l Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kaldığı varsayımında iki aday seçeneklerine bakıldığında AKP’liler en çok Erdoğan ile Kılıçdaroğlu’nu 2. turda görmek istiyor. İkinci sırada ise Akşener var. Yüzde 4.7’si de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu görmek istiyor. Bu sonuçla, AKP seçmeninin en az İmamoğlu’nu görmek istediğini çünkü en çok ondan tedirginlik duyduğunu tahmin edebiliriz.

l MHP ve İYİ Parti açısından durum karışık. İYİ Parti çok büyük oranda %63 ile Meral Akşener’in aday olmasını istiyor. CHP için durum yine karışık. CHP kendi liderini Akşener veya İmamoğlu kadar aday olarak görmek istemiyor. Saadet’te de Kılıçdaroğlu gözükmüyor. Kararsız oranı çok büyük.

l Gazete okuma sıklığında pek önemli bir değişim yok. Okumayanlar %57 oranında. Okuyanlarda ise internete doğru hızlı bir evrilme var…

l Türkiye’de yaşamaktan mutlu olanlar %58’e yükseldi. Bu biraz siyasetle alakalı. İktidar bloğu mutlulukta daha yukarı çıkmış görünüyor. Yaşlandıkça mutlu olma oranı artıyor. Siyasi parti olarak baktığımızda AKP’lilerin mutluları % 72’ye ulaşmış durumda toplamda %82 oluyor.

l Yurtdışında yaşamayı tercih edenler yüzde 9’a düştü. Gitmek isteyenlerde en yüksek oran 18-20 yaş kuşağında.
l Koronavirüs ile mücadelede gevşeme görülüyor. Maske takanlar yüzde 70’e düştü.

CUMHUR İTTİFAKI VE MİLLET İTTİFAKI NE YAPMALI?

Prof. Dr. Mustafa Aydın: Millet İttifakı için: Yapmakta olduklarını değiştirmeleri gerektiği ortaya çıkıyor. Kararsızları ve oy kullanmayacağını söyleyenleri kazanmaya çalışmaları gerekir. Cumhur İttifakı seçmenlerini ikna etmeye çalışmamalılar. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kötü diye anlatmakla vakit kaybetmeyin. Kendi tabanınıza neden parlamenter sisteme geçilmesi gerektiğini anlatmalılar. Bu daha doğru olur. İttifakları bir araya getiren partilerin ortak söylem geliştirmeleri gerekiyor.

Cumhur İttifakı için: Yapmakta olduklarınızı yapmaya devam etmeliler. Ama ekonomiye dikkat etmeleri gerekir.

Prof.Dr. Osman Zihni Zaim: Yaptığımız kümeleme analizi çok yol gösterici. İttifakları bir araya getiren partilerin ortak programlar ve söylemler geliştirmeleri gerekiyor.

Prof. Dr. Murat Güvenç: Yenilenen İstanbul seçimleri çok önemli bir gösterge bu konuda. İkinci turda çok önemli oy artışı olmuştu. Siyaset bilimciler kaynağını incelediğinde 800 bin oyun 400 bininin sandığa gitmeyen sosyal demokrat seçmen olduğu ortaya çıktı. Siyasi partilerin bir program önermesi ve seçmenini inandırması önemli oluyor. Taraftarı inanmadığı zaman sandığa gitmiyor.

Prof.Dr. Osman Zihni Zaim: Ekonomide en önemli konunun faiz çıkması bizi de çok şaşırttı. Pandemi döneminde 2020 yılında hükümet doğrudan yardım yerine esnaf ve hane halkını kredilendirmeyi seçti. Kredilerin de ödeme zamanı gelince Cumhurbaşkanı’nın faiz sebep söylemi birleştirdiğimizde bir ümit oluşturdu.

Prof. Dr. Erinç Yeldan: Faiz çok teknik konu. İnsanlar enflasyonu görüyor. Faiz dolaylı yoldan gözlenen olgu. Bir de çok politize oldu, iktisatçılar anlatamadı. Merkez’in faiz-kur politikası aslında faizleri yükseltiyor. O kadar politize olmuşuz ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sloganları sadakat üzerinden düşünülmeden yer buluyor. Ekonomiyi ön planla çıkarmadan selektif bir algı yapılması gerekiyor. Sis perdesi, mistik kavramlar Erdoğan’ın en iyi yaptığı şey. Gerçek iktisat kavramlarını tartışmıyoruz.

Prof. Dr. Mustafa Aydın: Hükümetin ekonomi politikası yok, ekonomi politik politikası var. Seçimlere endeksli, taban konosolidasyonu açısından belirleyici oluyor. Bu hükümetin yaptığı her şeyi olumlamak olarak dönüyor. TOBB’un beklenti anketi vardır, üyeleri arasında yaptığı, basına açıklamadığı. Birbiriyle çelişen iki veri çıkar. Esnaf kendileriyle ilgili beklentilerde olumsuzdur ancak, ülke ile ilgili sorulduğunda olumludur. Toplumsal bakıldığında daha siyasi duruş ve ideolojiden etkilendiklerini düşünüyorum….

Prof. Dr. Erinç Yeldan: Politik ekonomi politik, 19 yıldır mağdur politikası var. Ekonomi politikası doğru ama uygulanamıyor inancıyla savunuluyor.

Prof.Dr. Mustafa Aydın: Veriler yorumlandığında muhalefete çıkan mesajlardan birisi de şu ana kadar uygulanmış ve iktidarla başa baş yapmış, başarı getirmiş politikalar artık çalışmayacak. Bundan sonra kendi muhalefet bloğunuzu etkilemeniz gerekiyor. Muhalefet içinde birbirinden farklı düşünen kitleyi ikna etmek gerekiyor ortak hareket etmek için.

SIĞINMACI KARŞITLIĞI ZİRVE NOKTADA

Ankete göre halk arasındaki “mülteci-sığınmacı” karşıtlığı giderek yükseliyor. %68.9 sığınmacılardan memnun olmadığını ortaya koyuyor, memnun olan kesim sadece %4.9. Diğerleri ise ne memnun ne değil. 2020’de memnun olmayanlar %55,2’ydi. Halkın önemli bir kısmı sığınmacıların koşullar sağlansa bile gitmeyeceklerine inanıyor. Ayrıca Türkiye’nin göçmen politikasına tamamen son verilmesi isteniyor. Sığınmacıların %77-79.5 aralığında işsizliğe neden oldukları, suça meyilli oldukları, ülkenin kısıtlı imkânlarını tükettikleri düşünülüyor.

HÜKÜMETİN DIŞ POLİTİKA KARNESİ
Hükümetin dış politikasını başarılı bulma oranı 2019’da %28,5, 2020’de ise %46,5 olarak kaydedilmişti. Bu yıl katılımcıların %50,6’sı hükümetin dış politikalarından memnun olduğunu dile getiriyor. Prof. Dr. Mustafa Aydın, Türkiye’nin sert, kavgacı durumunun değişip uzlaşmacı tavra geçmesinin halka olumlu yansıdığını aktardı.

Hükümetin Suriye politikalarındaki memnuniyetsizlik ise giderek artıyor. Suriye politikasını başarılı bulanların oranı 2019’da %36, 2020’de %32,1 olarak kaydedilirken 2021 araştırmasında bu oran %27,4’te kalıyor. Başarısız bulanların oranı ise bu yıl %23,6’dan %38,1’e yükseliyor.

Dış politikada Türkiye’nin işbirliği yapması gerektiği düşünülen ülkeler arasında ilk sırayı bu yıl %17,5 ile Müslüman ülkeler alıyor. Rusya önemli bir yükseliş kaydederek ikinci sırada (%16,4) geliyor. Geçen iki yılın araştırmalarında (%24,6 ve %19,5’lik oranlarla) ilk sırada yer alan Türki Cumhuriyetler ise bu yıl %14,1 ile üçüncü sıraya geriliyor. Bu ülkeleri ABD (%14,1), AB ülkeleri (%12,7) ve NATO ülkeleri (%10,1) takip ediyor. ABD ve AB ülkeleri ile işbirliğinin artırılması eğiliminde artış gözleniyor.

Prof. Dr. Aydın, halkın AB üyeliğine desteğinde araştırmanın en başından beri %58.5 ile en yüksek orana ulaştıklarını söyledi.

Türk halkının tehdit algıladığı ülkeler sıralamasında uzun zaman ilk sırayı bırakmayan ABD, bu yıl sıralamada üçüncülüğe (%56,1) geriliyor ve yerini Ermenistan’a veriyor (%60,9). İkinci sıradaki İsrail (%60,5) ve dördüncü sıradaki Irak (%49,6) halen önemli tehditler olarak görülmekle birlikte, 2021 tehdit algısında esas çıkışı %36,4’ten %44,6’ya yükselen oranı ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi kaydediyor. Prof. Dr. Aydın, güncel gelişmelerin tehdit algısını etkilediğini belirterek Ermenistan’ın öne çıkmasının Karabağ savaşı ile ilgili olduğunu aktardı.

“Türkiye’nin yabancı ülkelerde asker bulundurmasına destek, %29,1 ile bugüne kadarki en düşük oranı yakalarken, “Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarına destek” de %33,7 ile yine bugüne kadarki en düşük oranında tespit ediliyor. Burada dikkat çekici nokta Prof.Dr. Mustafa Aydın’a göre operasyon olduğunda desteğin artması sonrasında hızla düşmesi.