İbrahim Turhan piyasalardaki iddiaları değerlendirdi: Yıl sonu enflasyon hedefine ulaşmak mümkün

İbrahim Turhan piyasalardaki iddiaları değerlendirdi: Yıl sonu enflasyon hedefine ulaşmak mümkün
Türkiye ekonomisi özellikle son dönemde söylentiler ve olması beklenenlere göre değişkenlik gösteriyor. Her seçim döneminde olduğu gibi bu seçim döneminde ya da seçim sonrasında neler olacağı vatandaşın ve piyasaların yakın...

Türkiye ekonomisi özellikle son dönemde söylentiler ve olması beklenenlere göre değişkenlik gösteriyor. Her seçim döneminde olduğu gibi bu seçim döneminde ya da seçim sonrasında neler olacağı vatandaşın ve piyasaların yakın takibinde. Merkez Bankası Eski Başkan Yardımcısı İbrahim Turhan, piyasada dolaşan iddialara değerlendirdi. İşte detaylar...

Merkez Bankası Eski Başkan Yardımcısı İbrahim Turhan, özellikle seçimden sonra döviz kurunda artış olacağına iddialara karşı, koşulların geçen yıla göre daha farklı olduğunu, dış açığın rahat bir şekilde finanse edilebileceğine değindi.

Turhan ayrıca, Merkez Bankası'nın enflasyon hedefine ulaşmasını mümkün görmeyenlere ilişkin, haziran ve ekim aylarında yıllık enflasyonda çok sert düşüş yaşanacağını aktardı. 

İbrahim Turhan'ın Piyasa Yorumu yazısının tamamı:

İddia: Talep hala çok güçlü, Merkez Bankası’nın enflasyon hedefine ulaşması mümkün değil

Hayır. Talepte gözlenen geçici bir alevlenme. “Seçimden sonra kur artacak, ertelenen zamlar yapılacak” şeklindeki beklenti ve yılın başındaki ücret artışları bu geçici harekete yol açtı. Seçimden sonra bu görünümde belirgin bir değişim olacak. Ocak ve Şubat aylarında enflasyonun yüksek olacağı zaten biliniyordu. Sürpriz yok. Veriler bizim tahminimiz ile tamamen uyumlu geldi. Mayıs sonuna kadar yüzde 3-3,5 aralığında aylık enflasyonlar gözlenebilir. Haziran-Ekim arasında yıllık enflasyonda çok sert bir düşüş olacak. Yılın sonunda yıllık tüketici fiyat enflasyonu yüzde 40 civarında gerçekleşmesini beklemekteyiz.

Tek ciddi sorun, fiyatlama davranışının bozulmuş olmasından dolayı özellikle hizmetler sektöründe gözlenen katılıklar. Seçimden sonrasına ilişkin gerçekçi olmayan beklentiler de bu olumsuzluğu körüklüyor. Endişe edilen gelişmelerin olmadığı görülünce bu durum değişecek. Ücretlerde yeni bir artış olmayacağından satın alma gücünde yaşanacak aşınma ücret-fiyat artışı sarmalı oluşmasını önleyecektir. Seçimden sonra maliye politikası ve krediler tarafında alınacak yeni önlemlerin de etkisiyle fiyatlama davranışındaki bu eğilimin kırılacağını öngörüyoruz

İddia: Seçimden sonra kurda, geçen seçimden sonra olduğu gibi büyük artış olacak

Hayır. Koşullar çok farklı. İthalatı kışkırtacak finansal koşullar yok. Dış açık çok rahat finanse edilebilir. Kuru etkileyecek bir yabancı sermaye çıkışı ihtimali de yok. Yurt içi yerleşiklerin döviz talebi (döviz sistem dışına çıkmadıkça) mevcut yapıda kuru artıracak bir etki yaratmaz. TL’nin getirisi çok cazip. Son dönemde Merkez Bankası rezervlerinde gerileme olduğu doğru ama rezervler zaten böyle dönemlerde oluşabilecek spekülatif dalgalanmaları yumuşatmak için biriktirilir. Faizlerin düzeyi ve sermaye hareketlerine ilişkin düzenlemelerle oluşturulan yapı ciddi risklerin oluşmasına izin vermiyor. Rezervlerdeki gerileme dönemsel koşullara bağlı ve geçici. Haziran sonrasında Merkez Bankası döviz kurunun artması ile değil gerilemesi ile ilgili sorun yaşayacaktır. Sonuç olarak TL faizi ve ekonomi politikalarındaki sıkılaşmaya bağlı yavaşlayan iktisadi faaliyet gibi iki çapa varken kurda Merkez Bankası’nın projeksiyonu ile uyumsuz bir artış olmaz.

İddia: Ekonomi politikası yeterince sıkı değil. Faiz artırımı gerekiyor

Hayır. İktisadi faaliyetin yavaşladığı, çıktı açığının eksiye döndüğü bir ortamda TCMB’nin beklenen enflasyondan arındırılmış (reel) politika faizi (yıllık bileşik olarak) bugün bile yüzde 15!.. Kredilere ilişkin düzenlemelerin de etkisiyle kredi faizleri daha da yüksek. Ayrıca krediye erişim sınırlı. Aşırı kredi genişlemesi olmadan parasal koşulların gevşek olmasından söz edilemez. Kredi kartlarına ve tüketici kredilerine ilişkin daha da sıkılaştırıcı önlemler gelmesi beklenebilir. Maliye politikası tarafından da ilave sıkılaştırıcı kararlar gelecek gibi görünüyor. Bizim endişemiz, Haziran’dan sonra ekonomi politikasının aşırı daraltıcı etkisi ile piyasanın boğulması olur. Şahinlikte ölçüyü kaçırmak büyük bir yanlış olur. Yüzde 60-90 aralığında bir enflasyon ile üç-dört yıl geçirdikten sonra enflasyonu düşürmede agresif olmayan daha tedrici bir geçiş toplam ekonomik maliyet açısından tercih edilmeli.

İddia: Yabancı sermaye bu koşullarda gelmez. Son dönemde ciddi çıkış var

Hayır, gelir. Son dönemde sermaye akımlarında olumsuzluk gözlendiği doğru. Bunun altında yatan temel etken, faiz artışı olacağına ilişkin piyasada yaygın hale getirilen algı. Faiz artacak ise bugün tahvil almak ya da tutmak yanlış olur. Bugün satıp faiz artışının ardından tahvil almak gerekir. Pay piyasasında ise rasyonel yatırımcı davranışı; -şayet olacaksa- beklenen faiz artışının gerçekleşmesinden sonra bunun oluşturacağı daraltıcı etki fiyatlara yansıdıktan sonra pozisyon almak olur. Dolayısıyla yurt dışı yerleşiklerin TL’den çıkmasının sebebi faiz artışı olacağı algısının güçlenmesidir.

Geçen altı-yedi yıllık dönemde izlenen akıl ve bilim dışı yanlış politikalar yüzünden portföylerde TL varlıkların ağırlığı aşırı düşük. Hiçbir şey olmasa bile yeniden rasyonelliğe dönülmesinin ve normalleşmenin bir düzeltme etkisi yaratacağı kesin. Ayrıca küresel konjonktür de Türkiye’nin lehine çalışacak. Sonuç olarak Haziran sonrasında giderek güçlenecek sermaye akımları görüleceğini bekliyoruz.