Ekrem İmamoğlu: Öyle bi demokrasi dersi vereceğiz ki bir daha hiçbir iktidar kuralların dışına çıkmaya cesaret edemeyecek

Ekrem İmamoğlu: Öyle bi demokrasi dersi vereceğiz ki bir daha hiçbir iktidar kuralların dışına çıkmaya cesaret edemeyecek
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Yaratıcı ve Özgür İstanbul Sunumu’nda açıklamalarda bulundu. 31 Mart yerel seçimine değinen İmamoğlu ” Öyle bi demokrasi dersi vereceğiz ki bir daha hiçbir iktidar demokrasi kurallarının dışına...
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Yaratıcı ve Özgür İstanbul Sunumu’nda açıklamalarda bulundu. 31 Mart yerel seçimine değinen İmamoğlu ” Öyle bi demokrasi dersi vereceğiz ki bir daha hiçbir iktidar demokrasi kurallarının dışına çıkmaya cesaret bile edemeyecek” dedi.

Kültür ve sanat üzerine projelerini anlatan Ekrem İmamoğlu’nun sunumunda Prof. Dr. Celal Şengör, Prof. Dr. Naci Görür, CHP İstanbul İl Sekreteri Soner Özimer gibi isimler de yer aldı. 31 Mart yerel seçimleri için İstanbullulara çağrı yapan İmamoğlu “Herkesin adaletin ve vicdanın dürüstlüğün ve haysiyetin zaferi için harekete geçmeye çağırıyorum. 31 Mart gününü görev alarak sorumluluk üstelenerek geçirmeye davet ediyorum. Çocuklarımızın geleceği için adil demokratik lider ve yaratıcı bir İstanbul’u birlikte inşa etmek için hep birlikte coşa coşa koşa koşa tam yol ileri diyorum” dedi.

Ekrem İmamoğlu’nun açıklamalarının satır başları şu şekilde:

Biz yaratıcı İstanbul ve Özgür İstanbul yolunda 5 yılda önemli işler yaptık. Sadece ülkemizde değil dünyaya örnek bir demokrasi modelini yaşattığımızı iddia ediyorum. Bildiğiniz gibi ekonomik sıkıntıları konuşurken bundan rahatsızlık duyan kişiler var. Ekonomide bir sorun yokmuş gibi enflasyon yüksek değil emekliler enflasyon karşısında ezilmemiş ya da asgari ücret açlık sınırının altında kalmamış gibi davranalım istiyorlar. Böyle bir durum mümkün değil. Ortada hepimizin bildiği ağır bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Üstelik yaşamakta olduğumuz demokrasi krizi nedeniyle her zamankinden daha da yoğun hissedilen bir kriz şu an hepimizin maruz kaldığı. Bir yandan ne verirsek verelim eriyor, diyerek aslında kendisiyle de tezat duruma düşen bir yönetim süreci var. Ne verirseniz erir çünkü dünyanın en kötü ekonomi politikalarıyla yönetilen dönemin içindeyiz milletçe.

“Böyle bir ortamda yaratıcılığın gelişmesi mümkün değil”

Yanı sıra baskıcı yasakçı kendinden olmayanı ötekileştiren, ayrımcılık ve kutuplaşmadan beslenen yönetimlerde şeffaflık ve liyakat olmaz. Kültürel çeşitlik ve zenginliğe karşı hoşgörü de olmaz. Bunlar kayırmacılık doğurur tek tipçilik oluşturur. Her şeyi ben bilirim sürecini yaşatır. Hatta ben yaptım oldu tarzına döner. Böyle bir ortamda yaratıcılığın gelişmesi mümkün değil. Üretim ve verimlilik de mümkün olmaz. En önemlisi de güven ortamı diye bir şey kalmaz. Maalesef çok kıymetli akademisyenlerini sanatçılarını gençlerini bu kutuplaştırıcı anlayış ve anti-demokratik uygulamaları nedeniyle hep birlikte kaybettiğimiz bir dönemi yaşıyoruz.

“Vizyon 2050 ve istanbul’un geleceği”

Biz göreve gelir gelmez bu yönde önemli adımlar atmayı kendimize sorumluluk edindik. Halkın yönetime katılımını savunmak için tüm kanalları açtık. İstanbul planlama ajansını bu anlamda çok önemli bir yere kouyoyurm. Geliştikçe hayatımıza çok önemli katkılar sunacağına inanıyorum. İçinde kurduğumuz İstanbul İstatistik ofisi ile İstanbul’un verilerini paylaştık. Veri dediysek birilerinin işine geldiği gibi değil. Organize edilmiş bir veri asla değil. Tamamen bağımsız gerçek araştırmaları zeminde tutan doğru ve güvenli veriler. Bazı veriler İBB olarak bizi de rahatsız etse dahi bundan asla geri durmadık. Vizyon 2050 ofisi ile İstanbul’un geleceğini belirlemek için binlerce toplantı çalıştay anket gibi uygulamalarla ortak aklı şehrimizde ilk kez bu kadar yüksek seviyede harekete geçirdik. Her adımımızı şeffaf ve katılımcı süreçlerle devam ettik.

İstanbul’a ilişkin hangi konular varsa paydaşlarını masaya davet ettik. Ve birlikte kararlar oluşturduk. Sadece karar sürecinde değil kentin gündelik yaşamına her kesime aktif bir biçimde dahil etmek için üst seviyede çaba sarf ettik. Her kesimin kentin olanaklarından eşit yararlanması için çalıştık. Herkesi kenti sahiplenmeye ve İstanbul muhafızı olmaya davet ettik.

“Küçümseyen dalga geçen bir anlayış”

Kent Lokantaları’nı küçümseyen dalga geçen, toplumdan kopmuş bir akıl bizim çalıştaylarımızla ortak akılla harekete geçirdiğimiz toplantılarımızla da alay etti. Tabi demokrasiyi özümsememiş, kentin paydaşlarıyla muhabbeti kesmiş. Üniversitesini sivil toplumunu yok saymış bir anlayışın ortak aklı küçümsemesi de normal. Ama onlar da öğrenecek. Demokrasiye ve özgürlüğe en çok ihtiyaç duyan alanların başında yaratıcı sektörler kültür ve sanat alanı geliyor. Diğer alanlarda olduğu gibi kentte yaşayan herkesin kültür ve sanat alanında eşit erişimini sağlamak üretiminin bir parçası haline getirmek, demokratik ve özgür bir kültür sanat yönetimini sağlamak zorundayız. Tek tip bir kültür politikası dayatarak baskıyla sanatla sansürle hiçbir yerde olmadığı gibi burada da bir yere asla varılamaz

“Rahmetli kadir Topbaş’ın neler çektiğini herkes biliyor”

Merkezden müdahale anlayışını hakim kılmaya çalışan bir vesayet düzeni kurmaya çalıştı bugünün hükümeti. Üstelik bu süreç biz büyükşehir belediyesini biz kazanmadan başlamıştı. Birçok uygulaması gayrikanuni bir şekilde, bizim dönemimizde daha da vahşi bir şekilde uygulamaya konuldu. Büyükşehir ait bir çok kurula dışardan müdahale edildi. Düşünsenize İstanbul gibi bir metropolün büyükşehir belediyesinin hazırladığı, seçilmiş meclisinin ve belediye başkanının onayladığı planları yok sayarak bakanlıklar eliyle parsel düzeyinde plan değişikliği yapıyorlardı yapmaya devam ediyorlar. Bakmayın şimdi timsah gözyaşı döküyor gibi gözükmelerine rahmetli Kadir Topbaş bu vesayet düzeninden neler çektiğini tüm kamuoyu biliyor. türkiye kentlerinin karşı karşıya kaldığı krizlerin yereli yok sayarak merkezden yönetemediğini biz özellikle 6 Şubat depreminde ne yazık ki canlı canlı gördük. Pandemide de yaşadık, gıda krizinde de gördük. Ekonomi krizinde de yaşıyoruz. Pandemide bir maskeyi birle merkezden yönetmeye kalkan aklın nasıl insanlarımızı mağdur ettiğini hep birlikte yaşadık. Yerelde insanlarımıza katkı sunmak adına, dayanışmayı güçlendirmek adına yasak koyarak topladığımız bağışlara bile el koymayı kendilerine yetki gören bir anlayışı İstanbul’a yaşattılar. Siz mi öyle yaparsınız. Yaratıcı akıllar devreye girdi. Harika bir iş çıkardı, askıda fatura diye hadi bakalım el koyun dedik. Ona el koyamadılar. Milyonlarca faturayı insanlar kimse birbirini görmeden ödediler ve dünyanın en büyük sivil dayanışmasına dönüştü.

İşte İBB’nin özellikle bu dayanışma ruhunu engellere rağmen başarma ruhunu İBB’nin gücünü deneyimini birikimini Türkiye’ye aktaracak bir anlayışı yeni dönemde  sürdüreceğiz ve birlikte güçlendireceğiz. Hayata geçirip önderliğini üstleneceğimiz kardeş belediyeler ağını ve ülkemizin yerel yönetimleriyle dayanışma ve işbirliği içinde deneyim paylaşma ve ortak projelerle yerel yönetimler arasında güçlü bir bağ kuracağız.

“Öyle bir demokrasi dersi vereceğiz ki…”

Önce sandığa gideceğiz, ilçelerimizde büyükşehir ve meclisimizde demokrasimizi tehdit edenlere, kurumlarımızın içini boşaltanlara, hatta Ankara’daki bakanlıkları boşaltıp İstanbul’a gelenlere, seçim kazanmak için her yolu mubah kabul eden tek kişiye hizmet eden anlayışa güçlü ama bir o kadar da eğitici bir demokrasi dersi vereceğiz. Öyle bi demokrasi dersi vereceğiz ki bir daha hiçbir iktidar demokrasi kurallarının dışına çıkmaya cesaret bile edemeyecek. Herkes kurallara kanunlara uygun hareket edecek ve milletin iradesine saygı duyacak. Bu dönem attığımız demokrasi tohumları yeşerecek ve yeni dönem İstanbul’da öyle güçlü bir demokrasi modeli işleyecek ki söz veriyorum dünyaya örnek olacak.

İstanbullulara 31 Mart çağrısı

Biz bu anlayışla yönettiğimizde göreceksiniz ekonomimiz de iyileşecek, yaratıcılık, üretim artacak. Karışınızda İstanbul’u tek renk ve tek sesten ibaret bir şehir haline getirmek isteyen zihniyete karşı demokrasi isteyen daha fazla hak ve özgürlük isteyen herkes bu zihniyete karşı bir olmak ve birlikte olmak, ve kendi hak ve hukukunu korumak zorunda olduğunun bilincine varacak. Bu zorunluluğu gören milyonlarca vatandaşımız siyasi partilerin ittifakların çerçevesini aşan partiler ötesi muazzam bir bütünleşmeyi sandıkta gerçekleştirme kararını göstereceğine adım kadar inanıyorum. Bu demokrasi ve adalete susamış milyonların kurduğu ve bir araya geldiği güçlü bir vicdan ittifakıdır. Bu hak ve özgürlüklere insan onuruna sahip çıkan etnik kökeni inancı ne olursa olsun, milyonlarca insanın 16 milyon insanımızın İstanbullunun kurduğu bir haysiyet ittifakıdır. 31 Mart’ta kazanacak olan da tam da bu ittifaktır. Herkesin adaletin ve vicdanın dürüstlüğün ve haysiyetin zaferi için harekete geçmeye çağırıyorum. 31 Mart gününü görev alarak sorumluluk üstelenerek geçirmeye davet ediyorum. Çocuklarımızın geleceği için adil demokratik lider ve yaratıcı bir İstanbul’u birlikte inşa etmek için hep birlikte coşa coşa koşa koşa tam yol ileri diyorum.