YERELDEN EVRENSELE ESEN FIRTINA: “LA CASA DE PAPEL”

YERELDEN EVRENSELE ESEN FIRTINA:  “LA CASA DE PAPEL”
İspanyol seyircilerine yönelik yerel bir coğrafyada izlenmek için kurgulanmış olan “La Casa De Papel”, 3. ve 4. kısımlarıyla küresel boyutta seyircinin iltifatına mazhar oldu. 15 bölüm olarak planlanmış olan dizi, 2 Mayıs...

İspanyol seyircilerine yönelik yerel bir coğrafyada izlenmek için kurgulanmış olan “La Casa De Papel”, 3. ve 4. kısımlarıyla küresel boyutta seyircinin iltifatına mazhar oldu. 15 bölüm olarak planlanmış olan dizi, 2 Mayıs 2017-23 Kasım 2017 tarihlerinde İspanyol televizyon kanalı Antena 3'te yayımlandı. 2017 sonlarında ise Netflix, dizinin dünya dijital yayın haklarını satın alıp, yapımcılarına bizim için yeni bir soygun düzenler misiniz diye bir teklif getirmeden önce; dizi rating açısından inişe geçmişti. Kapitalizmin şahikası ABD’de, Kaliforniya’da kurulan, DVD satış ve kiralamasıyla başlayıp film ve televizyon yapımcılığıyla devam ederek içerik üreten Netflix’in hayat öpücüğü ise diziyi şaha kaldırdı.

Şüphesiz sinemanın ortaya çıkışından hemen sonra en hızlı örgütlenen ülkelerin başında gelen ve Avrupa’daki UFA (Universum Film AG) gibi rakiplerine de tartışılmaz üstünlük kuran Hollywood Stüdyo sisteminin güncel versiyonlarının, paranın kokusunu almaması beklenemez. La Casa De Papel’in, kurmaca bir seyirlik olarak Netflix’in hayat öpücüğüne de ihtiyacı yok aslında... Hakkını teslim etmek gerekirse “La Casa De Papel”, bir televizyon dizisi olmasına karşın, sinematografik anlatımı, başarılı cast seçimi, mekân kullanımı, müzikleri ve kurgusuyla etkili ve başarılı bir yapım.

Dizinin başarısındaki en temel unsurlardan biri, emekleriyle yaşamak zorunda olan insanların, kapitalist toplum düzeninde yaşamlarını idame ettirebilmek için zamanlarını (hayatlarını) satmak zorunda kalmalarına gösterdikleri tepki. Bu bağlamda içinde yaşadığımız Kovid-19 virüsünden kaynaklanan arafta, ölümlerin tavan yaptığı ülkelerin başında gelen İtalya’da dayanışma için insanların, İtalyan Partizanlarının marşı “Bella Ciao”ı pencerelerinden söylemesi gibi, La Casa De Papel’in temel karakterlerinin de dayanışma marşı da Bella Ciao...

İsyan, romantizm ve cinsellik içeren bir aksiyon

Ayrıca dizinin başarısında anaakım sinemanın çok sevdiği aksiyonu, cinselliği ve romantizmi içermesi de yatıyor. Laf aramızda dizinin yapımcıları da dünya sinemasında, aksiyonların içeriksiz, tekdüze hale geldiğini ve romantik, duygusal tonlardaki filmlerin ise sıkıcılık tuzağından kurtulamadığını düşünüyorlarmış. Yapımcılar diziyi bu saiklerin de etkisini gözeterek planlamışlar. Bu bağlamda sistem karşıtı söylemleriyle, temel öyküsü bir soygun fikri üzerinden kurgulansa da, “La Casa De Papel”, temelde isyan, romantizm, cinsellik içeren bir aksiyon dizisi...

Diğer yandan dizinin başarısındaki en temel unsurlardan biri ise, emekleriyle yaşamak zorunda olan insanların, kapitalist toplum düzeninde yaşamlarını idame ettirebilmek için zamanlarını (hayatlarını) satmak zorunda kalmalarına gösterdikleri tepki olsa gerek!..

Bu bağlamda içinde yaşadığımız Covid-19 virüsünden kaynaklanan arafta, ölümlerin tavan yaptığı ülkelerin başında gelen İtalya’da stres atmak ve dayanışma için insanların, İtalyan Partizanlarının marşı “Bella Ciao”ı pencerelerinden söylemesi gibi, La Casa De Papel’in temel karakterlerinin de dayanışma marşı Bella Ciao... Popüler kültürün ve onun başat aktörü görsel ve işitsel mediumların öncülüğüyle irileşen kitle endüstrisi de, böylesi hissiyatların kokusunu alarak nakite çevirmek konusunda zaman kaybetmiyor şüphesiz.

Aslında bir İtalyan halk şarkısı olan Bella Ciao, bir zamanlar İtalya'da Po Ovası'nda pirinç tarlalarında çok zor ve hatta sefil koşullarda çalışan işçilerin söyledikleri isyankâr bir şarkıydı ve bestecisiyle söz yazarları bilinmiyordu. Bu anonim folklorik şarkı, sabahleyin pirinç tarlasına çalışmaya giden bir adamın evde bıraktığı karısına hitaben söylediği sözlerden oluşuyordu. II. Dünya Savaşı sürecinde, İtalya'da önce Mussolini'ye ve sonradan da Alman işgalcilere karşı mücadele eden İtalyan anti-faşist direnişçiler sözlerini değiştirmiş ve Bella Ciao marş formatında söylenmeye başlanmış (Wikipedia, Bella Ciao).

Netflix’in Hayat Öpücüğü!

La Casa De Papel’in, Netflix tarafından küresel ölçekte dijital haklarının satın alınmasıyla, başta dizinin oyuncuları olmak üzere film ekibi açısından da pek çok şey değişti. Öncelikle başrol oyuncuları Tokyo (Ursula Corbero), Profesör (Alvora Morte), Lizbon (Itziar Itıno), Berlin (Pedro Alonso), Nairobi (Alba Flores), Rio (Miguel Herran), Denver (Jaime Lorento), Stockholm (Esther Acebo), Arturo (Enrique Arce), Alicia (Najwa Nimri), Helsinci (Darco Peric) gibi karakterleri canlandıran oyuncular, küresel bir ilginin odağı haline geldiler. Dünyanın farklı coğrafyalarında çekilen sahnelerde onları yakından takip eden fanları karşısında şaşırıp bu durumu delilik olarak yorumlasalar da; bu durumdan memnun görünüyorlar. Yapım ekibi ve özellikle başrol oyuncuları, gittikleri her yerde star muamelesi görerek artık neredeyse korumasız dolaşamaz hale gelmişler...

İspanyol televizyon dizi yapımcısı, yazar, senarist, film yönetmeni Álex Pina tarafından yaratılan televizyon dizisini daha kısa 22 bölüme dönüştüren Netflix, dizinin ilk kısmını 20 Aralık 2017'de ve ikinci kısmını da 6 Nisan 2018'de yayımladı. Şüphesiz diziye Netflix’in elinin değmesi, dizinin bütçesinin artmasına da neden oldu ve 16 yeni bölüm siparişi verildi. 8 bölümden oluşan 3. kısım 19 Temmuz 2019'da, 8 bölümden oluşan 4. kısım ise, geçtiğimiz günlerde 3 Nisan 2020'de yayınlanmaya başladı.

Netflix’in dünya dijital haklarını satın almasıyla dizinin artan bütçesi, dizi çalışanlarını da etkilemiş. Eskiden bir adada ya da farklı bir ülkede çekilmesi gereken sahnelere greenbox (özel efektlerin en yaygın olarak gerçekleştirildiği, fonun yeşile boyanarak istenilen görüntünün üzerine bindirilmesi) yöntemiyle çözüm üretilirken; artık ada dendiğinde gerçek ada ve örneğin İtalya’da bir meydan gerektiğinde, trafiğe kapatılmış gerçek meydanda çekimlerin yapılması söz konusu. Yazıya nokta koymadan bizi de ilgilendiren bir detayı anımsatmadan geçmeyelim. Helsinki karakterini canlandıran Darco Peric, “Helsinki olmasaydın hangi şehir olmak isterdin” sorusuna kısa ve net bir yanıt vermiş: “İstanbul”!..