Büyümeyenler

Bu hafta açıklanan ikinci çeyrek büyüme rakamı üzerine tartışmalar devam ediyor. %21,7 büyüme gerçekten ciddi bir oran olmakla beraber şaşırtıcı değil. Öncü göstergeler üzerinden yapılan tahminler zaten bu seviyede bir büyüme olacağını gösteriyordu. Öte yandan, Türkiye için olduğu gibi 2021 yılının ikinci çeyreği tüm dünya için özel bir dönem. Aslında özel olan dönem 2021 yılının ikinci çeyreği değil 2020 yılının ikinci çeyreği. Çünkü büyüme oranları iki yılın aynı dönemlerinde oluşan gayri safi yurt içi hasıla miktarlarının karşılaştırılmasıyla hesaplanıyor. 2020 yılının ikinci çeyreğini yani Nisan, Mayıs ve Haziran aylarını hatırlayalım. O dönemde tüm dünyada salgının boyutlarını henüz kavrayamamış, dünyada tüm ekonomik aktivite neredeyse durma noktasına gelmişti. 2021 yılının aynı döneminde ise yaygınlaşan aşının etkisiyle çok farklı bir dünya var. O dünyayla bu dünyayı kıyasladığınızda bu büyüme oranları ortaya çıkıyor. Zaten bu nedenle 2021 yılı ikinci çeyreğinde benzer büyüme oranlarına sahip ülkelerin ve bölgelerin sayısı hiç de az değil. Örneğin aynı oran Fransa, Macaristan ve İtalya için sırasıyla %18,7, %18,1 ve %17,3.
%21 büyüdük diye yas mı tutalım?
Muhalefet haklı olarak eleştiriyor. Ne yapalım yani herkes benzer büyüdü diye biz büyüme oranımıza sevinmeyelim mi? Sevinelim, sevinelim de bu büyüme oranının geniş kitlelere yansımadığını kabul edip mucize hikayesi yazmakta acele etmeyelim.
Takip edenler bilecektir Türkiye Raporu anketlerinde her ay ekonomik beklentiye dair sorular soruyoruz. Mevcut ekonomi algısı bize büyüme rakamlarından çok farklı bir hikâye anlatıyor. Örneğin Ağustos ayı anketimizin sonucuna göre bugün itibariyle ekonominin kötü/çok kötü olduğunu söyleyenlerin oranı %68 seviyesinde.
Çalışma durumuna göre kırılımlara bakıldığında en yüksek olumlu cevap verenlerin işveren ve devlet memuru olanlar arasında olduğunu görüyoruz. Zaten büyüme oranına getirilen eleştirilerin başında, gelir içerisinde patronun payının artması, çalışanın payının azalması oldu. Artan ekonomik aktivite topluma gelir artışı ve iş olarak yansımıyor.
Ne yapmalı?
İktidar bu büyüme oranının büyüsüyle işler düzeliyor hikayesi yazmaya çalışıyor. Ama ben daha bu yazıyı yazarken doğalgaza %15 seviyesinde zam geldiği haberi gündeme düştü. 3 yıldır enflasyon ve gelir kaybıyla uğraşan hane halkını her açıdan soğuk bir kış bekliyor. Büyüme rakamının siyaset için sunduğu cazibeli propaganda imkanının ötesinde ihtiyaç içerisinde olan geniş toplum kesimlerini rahatlatacak önlemler alınmalı. Zira, bize hızla yaklaşan sosyal yıkım siyasetin çok çok üstünde bir konu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Can Selçuki Arşivi