Yetişmek için hiperaktifleşmek

Yetişmek için hiperaktifleşmek
"İnsan zamanda ileri geri sallandıkça hafızasını; anılarından da ben’in çekimini yaratır. Zaman içindeki git geller yabancı ve tanıdığı belirginleştirmeye başlar. Ben’in çekimi, insanı kendiliğin yörüngesinde tutar....

"İnsan zamanda ileri geri sallandıkça hafızasını; anılarından da ben’in çekimini yaratır. Zaman içindeki git geller yabancı ve tanıdığı belirginleştirmeye başlar. Ben’in çekimi, insanı kendiliğin yörüngesinde tutar. Cisimler fırlatıldığında neden yere düşer sorusunun cevabındaki görünmeyen kütle çekimi benzeri bir güçtür Ben Çekimi."

Yeni medya ortamlarının birinde denkgeliyorum “hiperaktifkişinin günlük rutini”adlı videoya. Üzerinde fazladanbirkaç saniye harcadığım bu video, algoritma için yeterli veriyi sağlamış olacak ki ekranımasüratle yenileri düşmeye başlıyor: “Hiperaktif bozukluğunuzvarsa şöyle davranırsınız.”, “Bunları veya şunları yapıyorsanız, hiperaktif olabilirsiniz..” Mekânı feshedilmiş, süresi bağ kurmaya yetmeyecek kadar kısaltılmış ve hafızadan men edilmiş öğretiler sunan bu mecraların kullanıcına ne verdiğinden ya da ne veremediğinden değil; bu videoların altındaki birbirine benzeyen yorumlardan, seans odalarına taşınan emsal endişelerden ve günümüzde adını sıklıkla duyuran, söylemi giderek yaygınlaşan hiperaktifliğin üzer birkaç kelam etmeyi deneyeceğim.

Dikkat ve hiperaktivitenin tanımlarına, tanı kriterlerine ya da vaka örneklerine ulaşmak güç değil. Aynı hızda sağaltım kanallarına erişilmesi mümkün. Lakin sürat çağının içinde, kapitalist büyüme fermanı her yerde yankılanırken, sistemin süreğenliğini sağlacak olan üretim ve tüketim baskısı karşında odaklı kalabilmek, yavaşlamak ya da duraksamak güç. Çağın sürat tahakkümü ve oluşturduğu mecburiyet algısı insanı hızlanmaya zorluyor. Takip edilmesi gereken şeylerin sayısı düne kıyasla yükseliyor. Uzak geçmişten değil, dünden gelen yarına kalmıyor. Şeyler anlamlarını yitirirken, anlam zemininde zamanı konumlandıran insanın önce dikkati sonra zamanı dağılıyor.

Ben çekimi

İnsan zamanda ileri geri sallandıkça hafızasını; anılarından da ben’in çekimini yaratır. Zaman içindeki git geller yabancı ve tanıdığı belirginleştirmeye başlar. Ben’in çekimi, insanı kendiliğin yörüngesinde tutar. Cisimler fırlatıldığında neden yere düşer sorusunun cevabındaki görünmeyen kütle çekimi benzeri bir güçtür Ben Çekimi. Ne kadar hızlanırsa hızlansın, rotasını yitirse de bildiği yolları şaşırsa da kişiyi kendiliğinde tutar. Cisimler büyüdükçe çekim kuvvetleri nasıl artarsa; kendini bilmek, ideal ben ve gerçek benin ayrımını yapabilmek ve otantik kalabilmek de ben çekimini arttırır. Kuvvetli bir ben çekimi, deneyimlenen travmatik yaşam kazaları karşında bireyin dağılmasının, kendini kaybetmesinin yahut boşlukta süzülmesinin önüne geçer.

Fırlatılma

Cisimlerin merkezden uzaklaştıkça kütle çekimi, insan kendinden uzaklaştıkça ben çekimi azalır. Lakin, bu çekimden uzaklaşmak ya da kopmak sanılanın aksine oldukça güçtür. Dünya’nın yerçekimi insanın ayaklarını yerde tutar ve ayaklarını yerden kesecek araç yeterince güçlüyse seyahat için göğün kullanılmasına olanak tanır; ancak yerçekiminden kopmak için havalanmak ya da hızlanmak yetmez. Yerçekiminden sıyrılabilen ve Dünya’nın yörüngesinden çıkabilen roketlerin sırrı atmosfer dışına fırlatılmalarıdır. Yeterince hızlandıkları için değil ateşlemeye tepki olarak havalanırlar. İnsan da zamanın sürekliliğinden dışarı fırlatıldığında ben çekimini yitirir. Zira, zamanın sürekliliğinin yıkımı anlam zeminin de kaybıdır. Zaman noktaları arasındaki bağı iki nokta arasındaki duraksamalar yapılandırır. Bu duraksamalar yeni olanın başlamasının koşuludur. Durmak iki zaman noktası arasına anlam katar. Sinema salonunda, film bitiminde ışıkların yandığı yahut tiyatro sahnesinde perdenin kapandığı anı düşünün. Bir anlığına müzik durur, sözler durur, dahil olunmuş o gerçeklik durur. Bu duraksama anında içinde bulunan uzamın farkına varır insan ve duraksama anı onu perdenin kapanışının farkındalığıyla yeni olana götürür.

Maddeler hikayelerden kısadır

Ancak içinde bulunduğumuz çağ, anlatıyı oluşturan duraksamaları ya da yavaşlamaları performans kaybı olarak görür. Anlam, daha hızlı tüketimin önünde bir engele dönüşür. Noktalar arası anlatı oluşturmaya çalışmak, görev maddelerini listelemek karşında vakit kaybıdır. Ekonomik büyüme hedefinde örgütlenmiş düzende insanların aniden nesnelere ya da deneyimlere önem verip, onlarla zaman harcamaya ve bir anlam atfetmeye başladığı takdirde ekonomik döngü de durma riskiyle karşı karşıya kalır. Bundan dolayıdır ki, durmak bir yana yavaşlamak dahi risklidir. Sistemin aksamadan sürmeye devam edebilmesi ve tüketimin hızlanması için iki nokta arası zıplamak/zaplamak tercih edilmelidir. Bu zıplamalar/zaplamaların hızına anlam kurban verilir. Bir kanalda durmak ve seyrin içine dalmak diğer üretimlerin tüketilmesine olanak vermeceğinden hız deneyimle ilişkilendirilir. Deneyimin sayısı deneyimin kendisinden daha mühim sunulur; kişinin nereye gittiğine değil, ne sayıda ve ne sıklıkla zıpladığına bakılır. Mekansız sosyal medya mecralarının limitli karakter sayısı ve kısıtlı video süresi sistemin bakış açısına emsaldir.

Diğerlerinin çekimi

Özneden talep edilen hız, çoklu görev (multi-tasking) becerisi adı altında egemenleşirken bireyin duraksayarak, sıkılarak, yavaşlayarak anlam bulduğu zaman parçaları dağılmaya başlar. Birbirine anlamla bağlanarak hikayeyi oluşturan zeminin yerini, ölmeden önce tamamlanması gereken listeler aldıkça, hafızanın zayıflamasının öncülüğünde ben çekimi zayıflar. Ben çekiminin güçsüzleşmesi, öznenin daha da hızlanması, savrulmasını ve yakınlaştığı şeylerin çekimine kapılmasını açıklar. Kendi hızını kaybettiği için çağın süratliyle her şeye yetişmeye çalışan özne kendini hiperaktif halde bulur. Hiperaktifliği duramadığından değil, zaman parçaları arasındaki bütünlüğü oluşturan duraksamalardaki anlamı, dolayısıyla ben çekimini yitirmesindendir. Zaman hızlanıyor ve yetişmek güç gibi hissediliyor. Halbuki hızlanan zaman değil, hiperaktif hareketlilikle zaman noktaları arasında yitirilen anlam ve çekimini kaybeden ben…