Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

“1899 başlı başına eşsiz bir iş”

Bazen aklımı yitirmiş gibi oluyorum. Dünyanın gidişatına baktığım zaman sanki dünya bir akıl hastanesine dönüşmüş ve hepimiz kendini akıllı sanan delileriz. Bu dünyada yaşayıp da tüm bu olup bitene baktığında akıl sağlığını korumak sanırım çok zor değil mi? Delirme noktasında kendimize gelerek yeni oyunlar buluyor ve onlarla oyalanıyoruz belki de!

Yaşamanın adı hayatı geçiştirmeye dönüştü, şöyle tadına vararak yaşamak budur dediğimiz maalesef çok eskilerde kaldı sanki.

Belki de beynimizin içine de girdiler orada bile özgür değiliz artık ve olmak istediğimiz yer bir rüyadan ibarettir kim bilir!


Beyni ve işlevlerini anlamak mümkün mü? Ya beynimizin içinde yaşanıyorsa her şey ve bu durum gerçek hayatta algımızı etkiliyorsa, manipülasyonlara karşı savunmasız kalıyorsak sistemin içinde ve biz o oyunların bir parçası haline gelerek yaşıyorsak ya da yaşatılıyorsak…

Tüm bu olanlar bir rüya olabilir mi?

“İnsanlar gerçeklikten bihaber sadece görmek istediklerini görüyorlar, zihinlerinin kısıtlamalarına hapsoluyorlar. Yapmaları gereken bakış açılarını değiştirmek ve olayı her açıdan görmek!”

Keşke ‘1899’ dizisinde geçen bu cümleyi bütün insanlık hayata geçirebilsek, farklı bakış açıları yok, tek bir doğru var dayatmasında kalmayıp kendimizi kapana kısılmış hissetmesek belki dünya daha farklı bir yer olabilirdi.

Oyun kurucuları ve onlara eşlik eden oyuncular olarak sistem içinde sıkışıp kaldık. Bu sistemi sorgulayan neyse ki halen birileri var, onlar da dünyaya üst perdeden bakmayı başarabilen hikâye anlatıcıları.


‘Dark’ diye bir dizi vardı bilenler çok iyi bilir, acayip bir işti kasvetli ve tabir yerindeyse sorgulamalarıyla beynimizi yakmıştı.

‘Dark’ın yaratıcıları beynimizi sorgulamaya ve insanın düşünme sınırlarını zorlamaya devam ediyor.

Yeni dizileri ‘1899’ Netflix’te 17 Kasım itibariyle yayınlanmaya başladı.

Ben şanslıyım dizinin 6 bölümünü ön izlemede basın mensubu olarak izledim ve yayına girmeden önce grupta yer alan Türk gazeteci olarak dizinin başrol oyuncularından Emily Beecham ile Zoom üzerinden bir röportaj gerçekleştirdim.

Kendime, Gazete Pencere olarak bize ve bu röportajı sağlayan Netflix Türkiye ekibine ve tabii ki Emily Beecham’a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Bu röportajı okuduktan sonra ‘1899’ dizisini Netflix’te izleyin pazar gününüz için en iyi izleme önerisi olacak eminim.

İzledikten sonra dizinin etkisinde herkese beyin oyunlarında sorgulayarak geçirecekleri bir gün olacak biliyorum. Kötü mü hiç değil, yeter ki akıl sağlığımız şimdilik yerinde olsun ya da kalsın diyerek sağlıcakla kalın! Mutlu, mutlu pazarlar diler. 

“CAST DİREKTÖRÜ LUCY BEVAN BİZİ TANIŞTIRDI”

Dark’ın yaratıcıları ile yollarınız nasıl kesişti?

Cast direktörü Lucy Bevan bizi tanıştırdı. Bana ilk olarak senaryo ve moodboard (hikaye panosu) verildi. Ve sonrasında yönetmen Baran bo Odar ile Zoom ile görüştüm çünkü Covid sürüyordu. Kendi kendime deneme çekimi yaptım, sonrasında beni Berlin’e davet ettiler. Bo ile uzun süre dizinin temasını ve akıllarındaki fikirleri konuştuk. Dizide yer alan ve karakterimi ilgilendiren kimlik, din, cinsiyet temaları üzerine kafa yorduk. Sonra bana rolü teklif ettiler ve kurulmakta olan setlerden görüntüler gösterdiler ve işe koyulduk. Çekimler başlamadan iki ay önce sete gittim. Çünkü İngiltere ülke olarak Covid’den dolayı kapanmak üzereydi ve giriş çıkışlar yasaklanacaktı. Ben de garanti olsun diye erkenden gittim.


“MAURA BİR YANDAN KIRILGAN VE SIRLARLA DOLU, BİR YANDAN DA DİK KAFALI VE ÖZGÜR”

Dizideki karakterinizi nasıl tanımlarsınız?

Maura, bir sürü farklı karakterin birleşimi gibi. Tam olarak nasıl biri olduğunu keşfedebilmiş değilim. Memento (Akıl Defteri), Manchurian Candidate (Mançuryalı Aday), Still Alice

(Unutma Beni) gibi filmlerdeki Alzheimer ve hafıza kaybı gibi temaları kendime referans aldım. Başlarda kim olduğunu tam olarak kavrayamayan ve geçmişi hatırlamak ile ilgili sorunları olan bir karakter. Doktorluk yapabilmek için gemiyle New York’a seyahat ediyor, çünkü 1899 yılında İngiltere’de bir kadın olarak doktorluk yapması imkânsız. Çok inatçı ve akıllı biri ve hikâye ilerledikçe kendisiyle ilgili bir sürü şey keşfediyoruz. Ve zaman geçtikçe aslında fark ettiğimizden çok daha fazla şeyi kontrol ettiğini anlıyoruz. Geçmişle ilgili bölük pörçük hatırladığı şeyler onda rahatsızlık yaratıyor. Bir yandan kırılgan ve sırlarla dolu, bir yandan da dik kafalı ve özgür.


‘1899’U HANGİ KELİMELERLE ANLATIRSINIZ?

Diziyi seyirciye anlatmak isteseniz nasıl anlatırdınız?

Gizemli, zorlayıcı, alışılmışın dışında, gerilim dolu…

“ZORLUKLARA KARŞI BİRLİKTE OLMAKLA İLGİLİ”

Dünyanın dört bir yanından bu kadar çok farklı oyuncuyla oynamak size ne hissettirdi?

Çok özel bir tecrübeydi. Çünkü çekimlerin olduğu sırada Covid kısıtlamaları vardı, insanlar kolayca seyahat edemiyordu. Bence dizinin bazı temaları şu an yaşadığımız insanlar arası bölünmeye temas ediyor. Bir yandan dizideki bütün karakterler bir birliktelik sergiliyorlar. Gemideki insanlar ekonomik olarak, uyruklarına, cinsiyetlerine göre ayrılmış olsalar da dünyanın dört bir köşesinden gelmiş insanların tek bir amaç için birlikte çalışmaları çok özeldi. Bu çok uluslararası bir dizi, zorluklara karşı birlikte olmakla ilgili. İnsanlar ne kadar farklı olsalar da aynı olduklarıyla ilgili… Özellikle dünyamızda olanları düşündüğümüzde birlikte hareket eden insanları anlattığı için önemli bir tema işlediğini düşünüyorum.

“BEYNİMİZ BİZİMLE OYUN MU OYNUYOR?”

Hikâyede gerçeklik ve zaman algısı ile sürekli oynanıyor. Sizce beynimiz sürekli bizimle oyun mu oynuyor?

Beynimiz bizimle oyun mu oynuyor? Dizinin sorduğu soru da bu zaten. Dizinin teması da insanın bakış açısına göre zaman ve gerçeklik algısının değişebileceği.

“BÜTÜN KARAKTERLER BU YOL ALAN GEMİDE HAPİS”

Dizide gemi bir metafor olarak kullanılıyor. Bir yandan özgürlüğü temsil ederken diğer yandan da insanın istediği zaman toprağa basamama hali… Dizinin bir gemide geçtiğini düşünürsek ve karakterinizin içinde bulunduğu durumdan kurtulmaya çalışırken yaptıklarını göz önüne alırsak siz de bu metaforu hissettiniz mi?

Bütün karakterler bu yol alan gemide hapis. Hepsi denizin ortasındalar bunda klostrofobikbir durum da var. Karakterlerimiz kendilerini bir anda değişik bir durum içinde buluyorlar. Farklı sınıflardan, farklı cinsiyetlerden, farklı ülkelerden gelmiş olsalar da karşılaştıkları sorun aynı. Bence bu bağlamda dizide bir sürü metafor var. Denizde olmaları, karşılaştıkları olaylara karşı verdikleri tepki, duygu dalgalanmaları bence birden fazla katmanla ele alınıyor. Ve izleyici olanlarla ilgili birçok farklı bakış açısı ediniyor.

“YAPTIĞIM HER ŞEYDEN DAHA FARKLI BİR İŞ”

Bu dizinin kariyerinizdeki önemi nedir?

Önceden yaptığım her şeyden daha farklı bir iş, çok yeni bir bakış açısı var. Çünkü karakterim kendisiyle ilgili çok az şey biliyor. Benim için yeni bir çalışma şekli oldu. Karakterimin gerçeklik algısı değişirken benim oyunculuğum da bir yandan değişti. Bazı anlarda 180 derece farklı tepkiler verdim. Dizi ilerledikçe ve bazı şeyler ortaya çıktıkça karakterim de değişti. Bir dizi çekmek zaten bir film çekmeye göre çok daha farklı bir deneyim. Ülkeyi boydan boya geçtiğiniz bir maraton gibi. Enerjinizi ve dikkatinizi yüksek tutmalısınız. Bir dizi çekmenin faydası karakterinizle çok daha fazla vakit geçiriyorsunuz. Özellikle de bir dizi birkaç sezon sürerse bu çok daha zengin bir deneyim. Çünkü karakterinizi çok daha fazla benimsiyorsunuz. Özellikle bir film çekmeyle kıyaslandığında benim için farklı bir deneyim oldu. Bu dizi zaten başlı başına eşsiz bir iş. Sonuçta başından sonuna tüm karakterlerin bütün hikâyenin bir araya geliş şekline tanık olmak harikaydı. Dizinin son halini izlemek için sabırsızlanıyorum. Çünkü çok farklı ve tahmin edilemez bir iş oldu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi