Akape’yle anayasa yapmak

Cumhurbaşkanının, Özgür Özel ile görüşmesinde yeni bir anayasa yapılması konusunu gündeme getireceği ve destek isteyeceği anlaşılıyor.

“Yenilikçi ve özgürlükçü” bir anayasaya kavuşma zamanı gelmiş. Cumhuriyet Halk Partisi de bunu desteklemeliymiş. Öyle dedi Cumhurbaşkanı.

Akape’yle mi yapılacakmış özgürlükçü anayasa? Anayasa tanımayan, anayasaya uymayan Akape’yle mi?

Kafanızdaki özgürlükçü anayasa 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’na çıkılabilmesini sağlayacak mı? Kavala’yı, Demirtaş’ı, Atalay’ı salıverecek mi özgürlükçü anayasanız?

Kafanızdaki özgürlükçü anayasa internet yasaklarına, yayın yasaklarına, festival, konser yasaklarına son verecek mi? Ya grev yasaklarına?

Özgür Özel, TBMM’nin 23 Nisan özel oturumunda “…milletin derdi olmayan suni gündemlerle, şahsi makamları koruma amaçlı taleplerle, gereksiz kavgalar ve polemiklerle Türkiye’yi meşgul etmek için bir muhatap arayan varsa, biz orada olmayacağız” diyerek Akape genel başkanının çağrısına uygun bir cevap verdi aslında.

Akape ve liderinin emeli bugünkü ucube sistemi pekiştirecek ve Recep Tayyip Erdoğan’a tekrar tekrar cumhurbaşkanı seçilme imkânı verecek bir anayasaya sahip olmak.

“Anayasanın aksayan yönlerini tamir etmek” derken kastettikleri bu.

Hukukun üstünlüğünü hedefleyen, kuvvetler ayrılığı ilkesini olmazsa olmaz bilen CHP’nin bu oyuna geleceğini sanmıyorum.

CHP parlamenter sisteme dönüşü içermeyen bir anayasaya destek olmaz.

ANAYASA HÜKÜMLERİNİ ÇİĞNEMEK

“Anayasa'nın hükümlerini kimler çiğnemeye kalkıyorsa bedelini de ödemeye hazır olmalıdır.” Böyle demiş Erdoğan Mardin ve Diyarbakır’da DEM Parti hakkında açılan soruşturmalara ilişkin bir soruya cevaben.

Anayasa’yı çiğneyen bedelini öder diyor Cumhurbaşkanı.

İktidar Kavala ve Demirtaş konusundaki AİHM kararlarını veya Can Atalay konusundaki AYM kararını uygulamayarak anayasa hükümlerini ayaklar altına alıyor. Çiğniyor yani.

Bunun da bedeli bir gün ödenir herhalde.

Bu “Anayasa’ya uymayan bedelini öder” sözünü yeni bir anayasamız olursa onun ‘değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ maddelerine ekleyelim bence.

Bu da Özgür Özel’in görüşme dosyasına benden bir katkı olsun.

ARAPÇA BİLMEYEN DİYANET İŞLERİ BAŞKANI

Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte Irak’a giden (ne gereği varsa?) Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, orada bir gazetecinin kendisine Arapça bir soru sorması üzerine sorunun Türkçeye çevrilmesini istedi.

Demek bilmiyor arkadaş Arapça. Ne anlıyor ne konuşuyor.

Milletvekillerinin TBMM albümünde yer alan CV’lerinde yer alan “İyi derecede İngilizce”, “Orta derece Fransızca” gibi kayıtların gerçekle ilgisi olmadığını herkes bilir.

Çok gördük TBMM albümünde iyi derecede İngilizce bildiği yazılı olduğu halde T.C. sınırlarının dışına çıkınca garsondan bir bardak su bile isteyemeyen veya “Tuvalet nerede?” diye soramayan milletvekili.

“One minute” diyebiliyorsa İngilizce biliyor diye kabul ediyorlar.

TBMM albümüne inanacak olursanız bütün üyeler çifter çifter yabancı dil bilir. Amaç seçmeni mi kandırmaktır? Yoksa yabancı dil tazminatı filan almak mı?

Diyanet İşleri Başkanı da aynı yolu izlemiş anlaşılan. Başkanlığın internet sitesinde iyi derecede Arapça ve Fransızca bildiği yazılı olan Ali Erbaş’ın gazetecinin Arapça sorusunu anlamaması başka türlü nasıl izah edilir?

Bu Diyanet dediğimiz Arapça olan Kur’an’ı okuyup anlamak ve bize anlatmakla görevli değil mi? Başkanı bile Arapça anlamıyorsa nasıl olacak bu iş? Kur’an’ı tercüman aracılığıyla mı okuyor bunlar?

Bu Diyanet İşleri Başkanı hafız-ı Kur’an’dır. Kur’an’ı ezbere okur yani.

Okumasına okur da... Demek ki işte öylesine. Ezbere. Anlamadan.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi