2021’E GİRMESEK Mİ?

Geride bırakmak üzere olduğumuz 2020 ile ilgili olumlu ifadeler kullanacak birileri var mıdır, çok merak ediyorum. Bazı sektörlerin 2020’de çok hızlı büyüdüğünü, dolayısıyla onların hallerinden mutlu olacağını düşünebilirsiniz belki ama unutmayalım ki, onların kendileri ve sevdikleri de virüs tehdidi altında.
Şahsen benim için de pandemi yılının bazı olumlu tarafları vardı. Her şeyden önce ABD seçimlerinden, Biden harika bir siyasetçi olmasa bile, dünyayı rahatlatan bir neticenin çıkması bence oldukça önemliydi. Önümüzdeki dönemde bu seçim sonucunun etkilerini birlikte gözlemleyeceğiz.
Bir diğer önemli gelişme de şüphesiz ki birden çok COVID-19 aşısının onaylanması, piyasaya sürülmesi ve aşılamanın başlamasıydı.
Belki listeyi uzatmak mümkün ama 2020’yi sevdirmenin mümkün olmadığının farkındayım. Zaten yaşananlar geride kaldı ve yeni bir yılın arefesinde geçmişi konuşmak bir çoğunuza çok da anlamlı gelmeyebilir. Ama hiç değilse “siyaset açısından 2021 nasıl bir yıl olacak” sorusuna tatmin edici cevaplar verebilmek adına 2020’den kalan mirasın üzerinde biraz durmak gerekir.
2020’DEN DEVREDENLER
Ülkemiz özelinde bakıldığında 2020’nin, bazı olumlu gelişmeler yaşansa bile, sorunların hiçbirinin tam olarak çözülemediği ve neredeyse tamamının 2021’e devredildiği bir yıl olduğunu görüyoruz.
Bu yazıda özellikle içinde bulunduğumuz yıldan 2021’e devreden problemlerin neler olduğunu ve bu tablonun siyasal dengeleri/davranışları nasıl etkileyebileceğini tartışmak istiyorum:

  1. Seçmen davranışları ve siyasal yapılar üzerinde etkili olma potansiyeline sahip devreden problemlerin en başına ekonomiyi koymak gerekiyor. 2020’de arzu edilen şeylerin küçüldüğü, istenmeyen şeylerin ise arttığı bir ekonomi hakim oldu. Milli gelir, istihdam, yatırım, yabancı sermaye, kişi başına düşen milli gelir gibi önemli göstergelerde rakamlar düşerken; olması hiç istenmeyen işsizlik, enflasyon, faiz oranları, döviz kurları ve borçlar çoğaldı. Bu tablo ekonomik yelpazenin her yerindeki seçmenleri hem mutsuz hem de tedirgin etmeye yetiyor. Son iki yıldır seçmenler ekonominin ülkenin temel sorunu olduğunu, önceki yıla göre bu sene işlerin daha kötüye gittiğini; önümüzdeki yıl ise şimdiden bile kötü olacağını düşünüyor.
  2. Aşı konusunda dünyada yaşanan olumlu gelişmelere rağmen COVID-19 salgınının, başta iş yaşamı ve sosyal hayat üzerindeki kısıtlamalar olmak üzere, ortaya çıkardığı olumsuzlukların tamamı 2021’e devrediliyor. Şu gün itibariyle insanlar ne kadar zaman sonra ve hangi şekilde aşıya erişebileceğini bilmediği gibi, sürdürülen kısıtlamaların daha ne kadar devam edeceği konusunda da bir fikir sahibi değil. Devletin şu ana kadar verdiği yardımlarla zar zor ayakta durabilen çok sayıda işletme daha ne kadar dayanabileceğini bilemezken, tarihi zirveler gören işsizlik ve bilhassa genç işsizliğinden mağdur insanların umutları da tükeniyor. Bu ekonomik belirsizliklerin yanı sıra sağlık kurumlarının ve salgınla savaşın kahramanları olan sağlık çalışanlarının şu ana kadarki muhteşem performanslarını daha ne kadar sürdürmek zorunda oldukları bir diğer önemli soru işareti. Hepsinin ötesinde, hayatın ne zaman normalleşeceğini de henüz kimse bilmiyor.
  3. ABD ve AB ile yaşadığımız gerilimler nedeniyle ülkemize yöneltilen yaptırım tehditleri, 2020’den devralacağımız bir diğer önemli sorun alanıdır. Her ne kadar Trump,savunma sanayimize yönelik bazı CAATSA yaptırımlarını hayata geçirdiyse de, yaptırım tehditleri maalesef 2021’de de Demokles’in Kılıcı gibi başımızın üstünde sallanmaya devam edecek. Hem dış politikamızı hem de ekonomimizi yakından ilgilendiren söz konusu yaptırım tehditlerinin önemi, henüz seçmenlerin çoğunluğu tarafından anlaşılmış olmasa da, önümüzdeki Mart ayından itibaren ana gündem maddesi haline gelebilir.
  4. Siyasetin temel dinamiği haline gelen ittifakların sistem üzerinde yarattığı gerilim de en şiddetli haliyle 2021’e devredilecek. Bilhassa Cumhur İttifakı içinde yaşanan fikir ayrılıkları 2021 yılında siyasi dengeleri ve siyasetin yapısını değiştirebilme potansiyeline sahip. Berat Albayrak’ın istifasından sonra Sn. Erdoğan’ın bahsettiği ekonomik ve demokratik reformlar konusunda iki iktidar ortağı arasında bir fikir ayrılığı yaşandığı genel olarak kabul ediliyor. Bunun arkasından da Sn. Bahçeli’nin HDP’nin kapatılması çağrısından sonra, kamuoyunun önünde AK Parti ile yaşanan karşılıklı tartışma, iktidar blokunun bütünlüğünün daha ne kadar devam edeceği konusundaki tereddütlerin artmasına neden oldu. İktidar içi tartışmalar erken seçim olasılığını gündeme taşırken, siyasi istikrarın sarsılması ve mevcut Başkanlık Sisteminin değişmesi olasılığının ortaya çıkması zaten kırılgan olan ekonomi üzerinde ilave bir baskı yaratıyor.
    GERİLİMİ YÜKSEK YENİ YIL
    Yeni yılın bir sürü olumsuzluk ve gerilim kaynağı ile birlikte geliyor olması elbette ki çok da arzu edilecek bir durum değil. Siyasetimizin uzun zamandır sorun çözme yeteneğini kaybettiğini de kabul etmek gerekiyor. Ancak tüm bu gerçekler 2021’le ilgili felaket senaryoları tahmin ettiğimiz anlamına gelmiyor.
    2020’de ortaya çıkan tüm sorunların olduğu gibi devredilmesi 2021’de tüm yapılar üzerinde muhakkak ki bir stres yaratacaktır. Ama öte yandan da toplumun memnuniyetsizliğini açıkça dillendirmeye başlaması, sorunların çözümü konusundaki taleplerini yüksek sesle ifade etmesi ve muhalefet tutumunun yükselişi siyasal kurumlar ve aktörler üzerinde mutlaka büyük bir baskı oluşturacak ve mevcut statünün sürdürülmesini zorlaştıracaktır.
    Önümüzdeki yıl yaşanması muhtemel dört farklı senaryodan daha önceki bir yazımızda bahsetmiştim (okumayanlar ve unutanlar için: 1. her şeyin aynen devam etmesi, 2. AK Parti’nin yeni bir ortakla yoluna devam etmesi, 3. kriz derinleşirse muhalefetle uzlaşıp belli adımların atılması, 4. Cumhur İttifakı’nın dağılıp erken seçime gidilmesi). Bence birinci senaryo dışındaki diğer seçeneklerin tamamında iyimser beklentiler güçlenecektir.
    Gerilimin yanı sıra değişim potansiyelinin de yüksek olduğu bir sene bizi bekliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Uslu Arşivi