ANKARA’MIN FİLM FESİVALİ 30 YILI GERİDE BIRAKTI!

ANKARA’MIN FİLM FESİVALİ 30 YILI GERİDE BIRAKTI!
Ankara Film Festivali’nin otuz yılının anlatıldığı bir film, benim için pek çok anının canlanmasına neden olduğu kadar, Ankara’yı da neden sevdiğimi yeniden fark etmemi sağladıÜlkemizin başkenti Ankara, Cumhuriyetin ilk...

Ankara Film Festivali’nin otuz yılının anlatıldığı bir film, benim için pek çok anının canlanmasına neden olduğu kadar, Ankara’yı da neden sevdiğimi yeniden fark etmemi sağladı

Ülkemizin başkenti Ankara, Cumhuriyetin ilk yıllarında bozkırın ortasında küçük bir şehirken, Kurtuluş Savaşının merkezi olmuş ve Atatürk’e de ev sahipliği yapmıştı. Bu küçük Anadolu şehri, o günün kültürel ve coğrafi çerçevesiyle sınırlıydı. Atatürk, çağdaş uygarlık seviyesini hedef koymuştu genç Cumhuriyet için... İstanbul gibi kadim bir kentten önce, Ankara’ya çağdaşlaşma rolünü vermiş ve onun, döneminin çağdaş ve medeni ülkelerine benzeyen bir mimari ve şehir planlama süreciyle gelişmesini arzulamıştı.

Eski bir Ankaralı olarak bugün varılan noktadan geriye dönüp baktığımda, en azından kendi yaşam sürecim içinde gözlemlediklerimle, bu hedefe ulaşmak konusunda epeyce yol kat edildiğini söyleyebilirim. Hatta bu süreçte kontrolsüz şekilde göçün artmasıyla birlikte Ankara, negatif unsurları içerse bile...

Gençlik yıllarımın Ankara’sı zengin kültürel yaşamı, sinemaları, tiyatroları, Ankara Sanat Tiyatrosu, opera ve balesi, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Zafer Çarşısı’ndaki kitapçıları; Mülkiyeliler Birliği, Sakarya Caddesi ve Piknik ve bir döneme damgasını vurmuş sanatçı Alpay’ın barı “Karpiç” gibi kültürel entelijansiyanın nabzının attığı ortamlarıyla, büyük bir sanat ve kültür ortamında yaşadığım duygusunu verirdi.

Şehrin havası o yıllarda kirli olsa da trafiği düzenliydi, Ankara halkının çağdaş ülkelerde olduğu gibi kurallara uyma alışkanlıkları gelişmişti. 

İstanbul’da yaşamaya başladıktan sonra, özetlediğim bu olanakların denizin içinde küçük bir ada olduğunu fark etsem de retrospektif bir açıdan konuya baktığımda Ankara’nın, benim ve ülkemizin pek çok kişisinin de yaşamında ayrı bir yeri ve kültürel dünyasının şekillenmesinde önemli bir katkısı olduğunu düşünüyorum.

Ankara Film Festivali’nin 30 yılı geride bıraktığı bu günlerde, festivalin otuz yılının anlatıldığı bir film, benim için pek çok anının canlanmasına neden olduğu kadar, Ankara’yı da neden sevdiğimi yeniden fark etmemi sağladı. Diğer yandan Ankara’nın kültür ve sanat yaşamında önemli bir yeri olan “Ankara Uluslararası Film Festivali”, 4-14 Haziran 2020 tarihinde gerçekleştirilecekti. Ama bu sene Covid-19 salgını nedeniyle festival ertelenince, festivalin tanıtım toplantısında gösterilecek film önceden izlenime açıldı.

Ülkemizin yüz akı aydınlarından Mahmut Tali Öngören, 1980’lerin sonlarında Ankara’yı temsil edecek önemli bir etkinlik yapmayı düşünüyordu. Bir gün Mülkiyeliler Birliği’nde Aziz Nesin, ondan daha önce istediği Ankara’yı ifade edecek büyük bir etkinlik hakkında ne düşündüğünü sorar. Mahmut Tali ise, kafasında tam olgunlaşmamış olsa da “Ankara Film Festivali”ni zikreder ve festival “Ankara Film Şenliği” adı altında 1988’de ilk kez düzenlenir

Ankara Film Şenliği Başlıyor 

Ülkemizin nitelikli aydınlarından Mahmut Tali Öngören, 1980’lerin sonlarında Ankara’yı temsil edecek önemli bir etkinlik yapmayı düşünüyordu. Bir gün Mülkiyeliler Birliği’nde usta yazar Aziz Nesin, ondan daha önce istediği Ankara’yı ifade edecek büyük bir etkinlik hakkında ne düşündüğünü sorar. Mahmut Tali ise, kafasında tam olgunlaşmamış olsa da “Ankara Film Festivali”ni zikreder ve festival “Ankara Film Şenliği” adı altında 1988’de ilk kez düzenlenir.

Ankara, onlarca sineması ve orijinal olarak gösterilen filmlerine karşın, yıllar sonra film festivaline kavuşmuştur. Festivalin ilk yılları sancılıdır.  Hem neredeyse hiç bütçeleri yoktur, hem de Ankara gibi entelektüel potansiyeli olan bir şehirde ilk iki yıl festivale seyirci ilgisi de yoktur; onca zahmetlerle sağlanan filmler boş salonlara oynar. Festival Eski Koordinatörü Zeynep Ünsal’ın naklettiği bir anekdot ise hem komik hem de düşündürücüdür: Mahmut Tali Öngören, festival sırasında Kavaklıdere sinemasında bir film gösterimi öncesinde hiç seyirci olmadığını görüp caddeye çıkıp seyirci çekmeye çalışırken bir kadın kendisine ne yaptıklarını sorar. Mahmut Tali, “film festivali” dediğinde; kadın kim yapıyor diye sorar. Öngören biz yapıyoruz dediğinde aldığı yanıt trajikomiktir: “Bu yaşta mı?”

Festival, Mahmut Tali Öngören’in öncülüğünde 1991 yılında kurulan Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı aracılığıyla kurumsal bir kimliğe kavuşur. Aynı yıl festival, Körfez Savaşı nedeniyle kesintiye uğrar; 1992 yılında uluslararası bir nitelik kazanır. Festival Başkanı İnci Demirkol, her şeyin sinema tutkusu ve emekle başladığını, festivali Mahmut Hoca’nın kurduğunu bayrağı onların devraldıklarını; Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı Başkanı İrfan Demirkol da, festivalin hayata geçmesinde Mahmut Tali Öngören, Mülkiyeliler Birliği ve Bilim Sanat Dergisi’nin işbirliğini vurgular. 

Sinema yazarı Cumhur Canbazoğlu, Ankara Uluslararası Film Festivali’nin gösterişten uzak, salt sinema sanatı için nabzı atan bir festival olduğunu belirtirken; yönetmen Yüksel Aksu ise festivalin bir kampüs, sinema okulu olduğunun altını çiziyor. Sinema yazarı Burçak Evren, Mahmut Tali’nin, Ankara’da film festivali yapmanın “çölde lale yetiştirmekten daha beter iştir” tanımlamasını hafızalarımıza kazıyor. Sinema yazarı Atilla Dorsay, festivalin en önemli şansının Ankara’nın sinefil olan seyircisi olduğunu, Ankara akademik çevresinden sinema tutkunu iki entelektüel, Festival Onursal Başkanı Prof. Dr. Oğuz Onaran ve Prof. Dr. Seçil Büker’in hem festivale hem de Ankara’nın sinema ortamına büyük katkıları olduğunu vurguluyor. 

Festivalin Zengin Bir Seçkisi Var

31. Ankara Uluslararası Film Festivali, seçkisinde yer alan pek çok uluslararası ödüllü filmin yanı sıra “Ulusal Uzun”, “Ulusal Belgesel”, “Ulusal Kısa Film” Yarışmalarına da programında yer veriyor. Ayrıca ilk veya ikinci filmini çekecek olan yönetmenlerin, senaryo aşamasındaki uzun kurmaca yapımlarıyla başvurabileceği “Proje Geliştirme Desteği” yarışması da ülkemiz sinemasının gelişimine katkı sağlayabilecek yapımları teşvik ediyor, amatör ruhunu korumaya devam ederek...


Nice 30 yıllara Ankara Film Festivali diyerek, gene Ankara’nın bağrından çıkmış ve ülkemizin ilk kadın filmleri festivali olan “Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali”nin de 7-14 Mayıs 2020 tarihleri arasında “sen #evdekal Uçan Süpürge Sana Gelir!” başlığıyla düzenleneceğini ve festivalin bu yılki temasının, doğanın talanına karşı kadınların filmleriyle ve kadınlarla birlikte ses çıkarmak için “DOĞA” olarak belirlendiğini ekleyelim.

HAZIRLAYAN: Bülent Vardar