Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

“BEYNİN EŞSİZ BİR SİSTEM OLDUĞUNU ANLAMAYA BAŞLADIKÇA ÂDETA BÜYÜLENDİM”

Kendisiyle üç yıl önce o zamanlar program müdürlüğü yaptığım tv kanalına konuk geldiğinde tanışmıştım. Program öncesinde sevgili A. Selim Tuncer ile sohbetlerini bir köşede hayranlıkla dinlemiş ve o sohbet hatta program hiç bitmesin istemiştim. Beni büyüleyen o çok özel konuğumuz beyin cerrahı Prof. Dr. Türker Kılıç’tı. Öyle ki hoca sayesinde beynimin bütün hücrelerinin açıldığını fark ederek uzun bir düşünmenin içinde bulmuştum o anda kendimi. Prof. Dr. Türker Kılıç’ın anlattığı her şeyi not etmiş ve beynimin nasıl işlediğine dair uzun bir sorgulamanın içine düşmüştüm. Bu ülkenin başına gelmiş en önemli ve değerli bilim insanlarından birisi Prof. Dr. Türker Kılıç ve eminim yurt dışında kalmayı seçseydi çoktan Nobel Ödülü alan isimlerden biri olurdu. Ama o toprağından ayrı kalmayı istemedi ve çok sevdiği ülkesinde bilimin ışığını yaymayı ve insanlara şifa olmayı tercih etti. Hayat hikayesi ilham verici ve beni çok etkiledi. Hayat hikayesini okudukça içimden sürekli “iyi ki varsınız hocam” diyerek alkışladım ve hocanın hayat hikayesini bir kitaba dönüştüren değerli meslektaşım Mert İnan’a sonsuz teşekkürlerimi sundum. “BEYİN NEDİR?”DEN “YAŞAM NEDİR?”E Bir Hayat Serüveni: Türker Kılıç kitabını herkesin okumasını çok isterim. Gazeteci Mert İnan’ın hazırladığı kitapta Prof. Dr. Türker Kılıç’ın hayat hikayesi eşliğinde beynin o büyülü dünyasında farklı bir yolculuğa çıkacaksınız. Kitaptan yola çıkarak çok değerli Prof. Dr. Türker Kılıç ve gazeteci Mert İnan ile bir söyleşi gerçekleştirdim. Herkese sağlıklı, mutlu ve aydınlık günler dileriz.  

Bir insanın hayatında ilkokul öğretmeni ne kadar önemli çünkü sizin hayatınızı da belirleyen ilkokul öğretmeniniz olmuş. Bu duruma hayatınızın dönüm noktalarından ve şanslarından biri diyebilir miyiz?  

İlkokulda sınıf öğretmenim Mine Hanım, her öğrenciyle tek tek ilgilenip yeteneklerimizi keşfetmeye çalışıyordu. Sınıftaki her çocuk Mine Hanım’ın evladı gibiydi. Öğretmenimiz bıkmadan, usanmadan bizleri geleceğe hazırlamak için emek harcıyordu. Mine Der, sadece ders anlatan, verdiği ödevleri kontrol eden bir eğitimci olmadı. Öğretmenimiz, bizlerin bu ülkenin geleceğini şekillendirecek neferler olacağına inanıyordu. Geriye dönüp baktığımda hayat yolumun şekillenmesinde birinci derece etki eden kişinin Mine Der olduğunu görüyorum. Hayat beni Mine Öğretmen’le karşılaştırmamış olsa büyük ihtimalle doktor olmayacaktım. 

Aksi ispatlana kadar aldığım karar doğrudur

Hayatınızda başka dünyaların kapısını açan çok önemli bir isim daha var felsefe hocanız. Nasıl bir dünyanın kapısını size açtı ve hayatınıza katkısı ne oldu?  

Lisedeki felsefe hocam Mustafa Öz, hayat yolculuğumun en önemli karakteriydi. Mustafa Hocamla fikri anlamda yakınlaşma ve felsefe sohbetlerine başladığımızda on altı yaşındaydım. Hocamla öldüğü güne kadar sohbetlerimize, ayrı şehirlerdeysek mektuplaşmaya devam ettik. Mustafa Hocamla felsefe ve psikoloji derslerinden sonra mutlaka oturur, derin sohbetlere dalardık. Benimle saatlerce konuşur, bazı kitaplar önerir, ben de önerdiği kitapları aksatmadan okur ve her buluştuğumuzda yorumlardım. Mustafa Hoca, ömrünü eğitime adamış bir düşünce insanıydı. Freud’u, onun sayesinde tanımıştım. “Herkesi dinle, az kişiyle konuş, yalnız karar ver” ilkesini Mustafa Hoca’mdan öğrenmiştim. Hayatım boyunca hiçbir statü gözetmeksizin herkesi dinleyip yalnız karar verdim ve bir kez karar verdiğimde vazgeçmedim. Benim için, aksi ispatlanana kadar aldığım karar doğrudur. 

İyi öğretmenlerin, kişinin en büyük şansı olduğuna inanıyorum

İki hocanızdan yola çıkarak burada önemli bir tespitte bulunmak gerekiyor. Ailenizin ardından eğitim aldığınız öğretmenleriniz hayatta çok önemli. Eğitimin önemine burada vurgu yapalım istiyorum hocam onlar olmasaydı bugünkü siz olur muydunuz ya da nerede olurdunuz?  

İyi öğretmenlerin, kişinin en büyük şansı olduğuna inanıyorum. Hayat beni ilkokulda Mine Öğretmen’le karşılaştırmamış olsa büyük ihtimalle doktor olmayacaktım. İlkokulda Mine Öğretmen’imin de telkinleriyle “ne varsa beyinde var” diye düşünüyordum. Dolayısıyla benim açımdan psikiyatri veya beyin cerrahisi dışında başka seçenek yoktu. Eğitimin en önemli işlevi merak duygusunu harekete geçirtmesi ve doğru soruların nasıl sorulacağını öğretmek olduğuna inanıyorum. Eğitim hayatımda merak ve soru sorma sanatını öğreten öğrtemenlerle karşılaşmak bilim insanı olmamı sağladı.  

Beynin sırrını keşfettiğimizde belki de varoluşun, yaşamın sırrını keşfetmiş olacağız

Neden özellikle beyin sizi bu kadar etkiledi hocam ve kendi beyninizin sınırlarını keşfetme süreci nasıl bir yolculuk? 

İlkokul öğretmenim, bir fen dersi ünitesi için her öğrenciye bir organ rolünü ödev olarak vermiş, bana da beyin rolü düşmüştü. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. İnsan beynini araştırmaya başladım. Beynin eşsiz bir sistem olduğunu anlamaya başladıkça âdeta büyülendim. Kasaptan alıp arkadaşlarıma da rol gereği anlattığım kuzu beynini elime aldığımda, ilk kez bu etin nasıl olup da bedeni kontrol edebildiğine hayret etmiştim. 50 yıldır yaklaşık 1,5 kilogramlık et olan insan beyni, nasıl oluyor da düşünce üretip zihin evrenimizi ve düşünce dünyamızın ötesinde, varlık alanımızı oluşturduğunu anlamaya çalışıyorum. Tüm işleyiş, nöronlar arasındaki bağlantılar sayesinde gerçekleşiyor. Sistem, her gün kendini yenilerken sürekli farklı örüntüler oluşturuyor. Beynimizde oluşan örüntüler yalnızca anlık gerçekleşiyor. Beynin sırrını keşfettiğimizde belki de varoluşun, yaşamın sırrını keşfetmiş olacağız. Bu süreci anlamaya çalışmak beni büyülemeye devam ediyor.  

Beynimiz her gün bağlantısallık akış hızını kendisi belirliyor

Herkesin beyin yapısı aynı mı, neden bazı insanlar için beynini kullanamıyor tanımlaması yapılıyor ve bu beyni işlevsel olarak nasıl kullanabiliriz? 

Beynimizin sonsuz düşünmeye yetecek enerjisi yok. Tüm mühendislik sistemleri ısınır ve enerji kaybına uğrar. Beyin, şahane bir sistem olmasının yanında en çok enerjiyi tüketen organ. Beynimizin sadece %10’unu kullandığımız ise uydurma bir söylem. Herkesin %100’ü aynı değil ancak herkes kendisinde var olan %100’ü kullanıyor. Daha da önemlisi, beynimiz her gün bağlantısallık akış hızını kendisi belirliyor. Bugün hızlı düşünüp hızlı kararlar alırken, ertesi gün daha yavaş düşünüp durağan olabiliyoruz. Örneğin bir çocuk konuşmaya başladığında konuşma merkezi gelişerek büyüyor. Bir kişi konservatuarı bitirdiğinde ise müziği anlama merkezinde iki buçuk katlık büyüme oluyor. Sistem kullanıldıkça gelişme becerisine sahip. 

Kişinin zihin veya düşüncelerini şu an için okumak veya sildirmek mümkün değil ancak gelecekte olacak

Düşünceleri okumak, hafızayı sildirmek gibi durumlar insanın sadece konuştuğu konular olarak mı kalacak yoksa insanlık bu konuda da gelişmeler kaydedecek mi? 

Karşımızdaki kişinin zihin veya düşüncelerini şu an için okumak veya sildirmek mümkün değil ancak gelecekte olacak. Zihin okuma konusunda kaydedilen bazı gelişmeler var. Örneğin, beyin-bilgisayar arayüzü kullanarak ve “transkraniyel manyetik stimülasyon” denen yöntemlerle zihinden zihne düşünce iletimi denebilecek başarılar elde edildi. Zihin kontrolü de ancak özel teknikler ile uygulanabilir. 2012 yılında bir çalışma yapıldı. Deney faresinin korku hafızası kontrol edildi. Korkutucu uyarıcıya bir kez maruz kalan yani nöronları uyarılan deney faresi, sonrasında korkutucu ortam olmasa da uyarı verdiğimizde korku yaşamaya başladı. Başka bir çalışmada ise daha önce korkuya maruz kalmayan farenin korkuyla ilişkili nöronları optogenetik ile aktifleştirildi. Deney faresinin düşünceleri kontrol altına alınırken, hiç yaşamadığı, deneyimlemediği bir korkuyu daha önce yaşamış gibi hissettirdik. Başka bir deneyde ise depresyona giren fareler iyileştirilirken, hafızaları üzerinden tedavi başarıldı. Bu çalışmalar, hafızanın kontrolü açısından optogenetik’in neler yapabileceğinin en temel örnekleri. 

Bir çocuğa öğretilen her şey günü geldiğinde yapay zekâ veya robotlara öğretilecek

Yapay zeka insanın yerini alabilir mi, insan beynini teknolojiden beklemek mümkün mü? 

Yaşam’ın en büyük özelliği, sonsuza dek bilgi üreterek varlığını sürdürecek olması. İnsanlık veya gezegenimiz yok olsa da yaşam var olmaya, yeni formlar üretmeye devam edecek. Yaşam için insan, hayvan, bitki, yapay zekâ diye bir öncelik sırası bulunmuyor. Hiçlik, mutlak yoklukinsanlığın ortaya attığı düşünceler. Yapay zekânın ileri aşamalarında kendi kendine öğrenen cihazlar hayatımıza girecek. Bir çocuğa öğretilen her şey günü geldiğinde yapay zekâ veya robotlara öğretilecek. Geleceğin robotları, insanlar gibi bilgi işleme becerisine sahip olacak ve bir insan evladı gibi robot yetiştirip büyütenleri göreceğiz. Yaşamı önceleyen paradigmanın belirleyicisi insan olduğuna göre, tüm risklere rağmen sistem, doğası gereği daha iyiye gidecektir. 

İlişkiyi diri ve ayakta tutan, birlikte gülebilmektir

Eşiniz Çiğdem Hanıma karşı hislerinizi anlamak için sayısız kitaplar okumuşsunuz. Aşkın tanımlaması nedir hocam ve beyinle kalbin onay verdiği, bu duyguyu da bir kişide bulabileceği aşk var mı?  

İlişkiyi diri ve ayakta tutan, birlikte gülebilmektir. Hatalar affedilir ancak en önemli gereklilik, birlikte gülebilmektir. İlişkiye emek vermen gerekir. İlişki bir seçimdir. Karşı taraf sevgini, emeğini anlarsa elinden geleni yapar. Dolayısıyla, birlikte gülebilmek en önemlisidir. İlişkide affetmek diye bir kavram olmaz çünkü affetmek de özel bir çaba gerektirir. Bir yerden sonra isyan ederek “Yeter”, dersin. Bu nedenle, affetmenin bir şekilde “affetmek” olarak tanımlanmadığı bir ilişki modeli gerekir. Birlikte sevinmek birlikte gülmek olduğunda, ilişki sağlam temeller üzerinde yükselir. 

Hastam doğumdan iyileşip bebeğini kucağına aldığında oğluna Türker adını verdi

Sayısız insana şifa oldunuz, başarılı ameliyatlarla hayata döndürdünüz. En zor ameliyat ve mucizevi bir hayata dönüş hikâyesini bizimle paylaşır mısınız? 

“Ev hanımı olan bir hastam, tek böbreği nedeniyle 7 yaşından beri yüksek tansiyon tedavisi görüyordu. Hastam, 3 aylık hamileyken bir akşam birden hiç yaşamadığı kadar şiddetli bir baş ağrısı ve mide bulantısı oluyor. Çekilen tomografide beyin damarlarında üç anevrizma (baloncuk) bulunduğu, bunlardan birinin patladığı saptandı. Ameliyat olması gerekiyordu. Bebeğin de alınması gündeme geldi. Hastane hastane dolaşan aile sonunda bizim kapımızı çalmıştı. Anevrizma oluşumunun gebelikle alakası yok. Ama gebelik var olan anevrizmanın kanama riskini artıyor. Çünkü gebelikte kalp ve damar sistemi daha hızlı çalışıyor. Bu da kanama riskini artıran özel bir durum. Ancak büyük titizlikle hem annenin, hem de bebeğin sağlığını korumayı başardık. Hastam doğumdan iyileşip bebeğini kucağına aldığında oğluna Türker adını verdi.” 

En büyük hayalim ve inancım ise, yetiştirdiğim öğrencilerden birinin Nobel Tıp Ödülünü alması

Bundan sonrası için çalışmalarınız ve hayalleriniz nedir hocam? 

Beyin üzerine araştırmalar ve elimden geldiğinde insanlığa bilimsel katkı sunmaya devam etmeyi istiyorum. En büyük hayalim ve inancım ise, günün birinde yetiştirdiğim öğrencilerden birinin Nobel Tıp Ödülünü alması. Bunun gerçekleşeceğine tüm kalbimle inanıyorum.

“TÜRKER HOCA SADECE BİLİMSEL ARAŞTIRMALARA DEĞİL, İNSAN BEYNİNE DE AŞIK BİR DEHA”  

Prof. Dr. Türker Kılıç’ın biyografisini neden yazmak istediniz? 

Türker Hoca’nın, ortaya koyduğu bilimsel yaklaşım ve felsefe bizlere yepyeni bir dünya ve bakış açısı sunuyor. Eskinin demode ideolojik saplantıları ve günlük kısır tartışmalarının dışında yaşamı önceleyen yeni düşünce modeli, yeni bir yol haritasını mümkün olduğunu gösteriyor. Düşünsel anlamda kapana kısılmış gibi hissettiğimiz bir dönemde, Prof.Dr.Kılıç’ın ortaya koyduğu Bağlantısal Bütünsellik yaklaşımı beni derinden etkiledi. Türker Hoca’nın ortaya koyduğu yeni bilim felsefesi kadar, çocukluğundan itibaren taşıdığı bilim aşkı, etik meslek anlayışı, ömrünü gençlerin eğitim ve gelişmesine adaması da bu kitabın ortaya çıkmasını sağladı.  

Kitap nasıl bir çalışma oldu, yazma süreci ne kadar sürdü ve birlikte ne kadar zaman geçirdiniz?  

Türker Hoca ile yaklaşık 2 yıl boyunca haftalık ya da 15 günlük süreçlerde bir araya geldik ve her bir araya gelişimizde iki, üç saat boyunca soru-cevap şeklinde sohbetler ettik. Aslında covid-19 pandemisi ve sosyal yaşamdaki kısıtlamalar, bir takım aksaklıkları beraberinde getirmemiş olmasa, kitabımız daha erken baskıya çıkmış olacaktı. Özellikle baskıdan önceki son 6 aylık süreç hem Türker Hoca’nın, hem benim yoğunluğum nedeniyle stresli geçti diyebilirim.  

Hocamızın hayatına dair sizi en çok etkileyen ne oldu ve kitap bitince hissettiğiniz duygu nedir? 

Türker Hoca’nın beni en çok etkileyen yanı bitmek bilmeyen azmi, disiplinli çalışma temposu ve bilimsel merakı. Abartmadan söylüyorum ki Türker Hoca, hayatının her dakikasını bilimsel araştırmalarla geçiren, çalışan farklı bir kişilik. Sonunda şunu anladım ki; Türker Hoca sadece bilimsel araştırmalara değil, insan beynine de aşık bir deha.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi