Bıçak Sırtı

”Bıçak sırtı” kavramı herhalde 2024 yerel seçim sürecinin en çok kullanılan kavramı olmuştur. “Birbirine çok yakın” anlamında kullanılan “bıçak sırtının” bu kadar sık kullanılmasının iki önemli nedeni var. Birincisi, ülkenin iktidar tarafından neredeyse son 10 yıldır yüzde 50 yüzde 50 kutuplaştırılmış olması, ikincisi de 2023 seçimlerini muhalefetin kaybetmiş olması gerçeğidir.

Muhalefet geçtiğimiz yıl yapılan seçimleri kazanmış olsaydı bugün bunu konuşmaz, belki birkaç büyükşehir hariç büyükşehirlerin ve metropol ilçelerin ezici bir bölümünü muhalefet bloğunun kazanacağına tanıklık ederdik!

Üçlü yarışın olduğu bazı şehirler ve ilçeler olsa da seçim yarışı aslında çoklu adaylara rağmen kıyı kentler başta olmak üzere Bursa, Balıkesir, Manisa gibi onlarca kentte iki aday arasında geçiyor. Diyarbakır, Van, Konya, Kayseri gibi yerlerde ise yarış fiili olarak “tek aday” üzerinden yürüyor.

Kararsız seçmenin neredeyse minimize olduğu bu yerel seçimlerde “kazanacak aday” etrafında oluşan ittifaklar belirleyici hale gelmiş durumda. Bu ittifakların adı ne olursa olsun birçok yerde fiili olarak oluşmuş durumda. Yapılan kamuoyu yoklamalarında İstanbul, Ankara, Adana, Aydın, Mersin, Bursa, Balıkesir ve Manisa gibi şehirlerde CHP adaylarının kendi partilerinin 2023 seçimlerinde aldıkları oy oranlarının çok üzerinde oy aldıklarının görülmesi de bunu gösteriyor. İster adına “Şehir İttifakı” deyin, isterseniz “Sandık İttifakı”, bu ittifaklar “kendiliğinden” oluşmuş durumda!

AKP-MHP bloğunun çaresizlikten ve yeni bir politik söylem geliştirememesinden dolayı, değişim isteyen her renkten seçmenin ortak refleksleriyle oluşan bu ittifakları bozmak için özellikle yükselen milliyetçi dalgayı CHP’nin karşısına dikmek ve CHP’li adaylara oy gitmesini engellemek için “DEM’leniyorlar” söylemini geliştirmeye çalışmalarının nedeni de bu. Ancak DEM’in neredeyse bütün şehirlerde kendi adaylarını çıkarmış olması iktidar bloğunun ezberini bozdu, CHP adaylarının ve seçmenin ise elini güçlendirdi. İktidarın bitmek bilmez kara propagandasını ve kutuplaştırıcı politikasını kısmen boşa düşürdü.

Buna rağmen özellikle AKP-MHP bloğu İstanbul başta olmak üzere birçok yerde bu konuda yalanlar üretmeye devam ediyor. Örneğin İstanbul’da CHP-DEM arasında il başkanları ve belediye başkanlarının imzaları taklit edilerek sahte “protokoller” ve imzasız, isimsiz gazeteler basılıp dağıtılıyor. Aynı şeyi kaybetme korkularının çok yükseldiği başka şehirlerde örneğin Balıkesir’de de yapıyorlar. Bu propagandanın yetmediğini gördüklerinde de iktidar olanağını kullanarak işi “hizmet vermeme, olanaklardan yararlandırmama” tehditlerine kadar vardırıyorlar. Örneğin AKP’nin Balıkesir’de yeniden aday gösterdiği Yücel Yılmaz, “Kurt bu kışı atlatır da yediği ayazı unutmaz” dedikten sonra Balıkesirliyi hem de süre vererek “Cuma gününe kadar tavırlarını değiştirmeyenlerle, bize destek sözü vermeyenlerle bu şehrin bir hesabı olacaktır” diye açıkça tehdit ediyor.

HER OY ÖNEMLİ

Şehirlerde yaşanan bu fiili ittifakların belediyeleri kazanıp kazanmayacaklarını belirleyecek birkaç faktör olacak. Bunlardan birincisi “kazanamayacak parti” seçmeninin “kazanacak aday” etrafında birleşmesi. Diğeri ise “küçük partilerin” alacakları oylar. Örneğin YRP’nin alacağı her oy birçok şehirde AKP adaylarının kaderini belirlerken, aynı şekilde İYİ Parti ve DEM Partisi’nin, hatta Zafer Partisi ve sol partilerin alacağı oyların CHP adaylarının kaderlerini belirleyecek olması.

İkili yarışılan bir seçimde sonucu etkileyecek bir diğer faktör ise gerekçesi ne olursa olsun bir biçimde küskün ya da kırgın olan seçmenin sandığa gidip gitmeyecek olmasıdır!

Seçim kaybetme yorgunluğunun siyasetten soğumaya dönüştüğü ve apolitikleşmeyi tetiklediği bir ortamda ülkenin kutuplaşmadan, bloklaşmadan kurtularak yeniden normalleşmesinin önünü açacak tek şey, muhalefetin hem 2019 kazanımlarını korumasından hem de Balıkesir, Bursa, Manisa, Niğde, Uşak, Giresun gibi yeni belediyeler kazanmasından geçiyor.

Bu nedenle Ekrem İmamoğlu’nun “yağmaya, ayrıştırmaya, düşmanlaştırmaya karşı birlik ve demokrasi hattı kurma çağrısı” da, “İstanbul kaybedilirse bu tüm Türkiye’nin direncinin çökmesi anlamına gelecek" uyarısı da yalnızca İstanbul için değil bütün büyükşehirler için geçerlidir!

Bu ülkede değişim isteyen herkes Pazar günü kazanılmış “kaleleri” kaybetmek bir yana “yeni kaleler” kazanmayı hedeflemeli!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Necdet Saraç Arşivi